UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

UYURGEZER OLDUĞU İÇİN KATİL DAMGASINDAN KURTULDU!

Cinayet öncesi, işlendiği an ve sonrasıyla oldukça ilginç bir şekilde gelişmiş olan bir cinayet olayını konu alan "R. V. Parks" davası, hukuk tarihinin en ilginç olaylarından biri. Eşinin ailesini öldürürken hiç bir şey hatırlamadığını söyleyen Parks'ın yapılan testler sonucu uyurgezer olduğu anlaşılıyor.

UYURGEZER OLDUĞU İÇİN KATİL DAMGASINDAN KURTULDU!

Olayın başrolünde Kenneth James Parks adlı 23 yaşında bir adam var. Kenneth 24 Mayıs'ta, gece saatlerinde evden çıkıp arabasına biniyor. Eşinin 20-25 km ötede yaşayan ailesinin evine gidiyor ve arabadan iniyor. Kapıyı kendisinde de bulunan anahtarı açtıktan sonra doğruca yatak odasına gidiyor. Önce eşinin babası Denis'i boğuyor, daha sonra annesi Barbara'yı dövmeye ve sonrasında da bıçaklamaya başlıyor. Dönüp daha önce boğduğu Denis'i de bir kaç kere bıçakladıktan sonra eşinin kız kardeşlerinin yatak odasına gidiyor, ancak biraz önceki sesleri duymuş olan kızlar çoktan önce alt kata kaçıp sonra da evden çıktıkları için içeride kimseyi bulamıyor.

Bu noktadan sonra işler iyiden iyiye ilginçleşmeye başlıyor. Parks tüm bu korkunç olaylar sonrasında arabasına atlayıp karakola gidiyor. Polis kayıtlarına göre hiç kendinde değilmiş gibi duran Parks'ın ağzından çıkan sözler ise kayıtlara şöyle geçiyor: "Sanırım birilerini öldürdüm, ellerime bakın. Kanlılar. Birilerini öldürdüm."

Eşinin babası bir şekilde olaydan kurtulmayı başarıyor ama annesi o kadar şanslı olamıyor.

Hal böyle olunca her şey sonuçlanmış ve adam hapse atılmış gibi düşünebilirsiniz, ancak işler hiç de öyle gelişmiyor. Nitekim Kenneth Parks hapisten kurtuluyor. "Akıl hastası mıymış?" sorusu akıllara gelebilir; ancak hayır, Parks akıl hastanesine de gönderilmiyor. Peki nasıl oluyor da bu durumdan kurtuluyor dersiniz? Hemen söyleyelim: Uyurgezerlik savunmasıyla.

Parks savunmasında tüm bu olaylar gelişirken kendinde olmadığını, hiçbir detayı hatırlamadığını ve en son televizyon karşısında uzandığını hatırladığını söylüyor. Hatta ve hatta teslim olduğu anı bile net olarak hatırlayamadığını söyleyen adamın tüm bu savunması yıllarca mahkemede tartışılıyor, hukuk dünyasını meşgul ediyor.

Tam 5 yıl boyunca süren dava nihayet 1992'de karara bağlanıyor: Parks'ın savunması kabul ediliyor ve serbest bırakılıyor.

Bu kararın haklı olup olmadığını anlamak için biraz daha detaylara girmek gerek. Öncelikle Parks'ın teslim olduğu sırada ellerinde bir çok ciddi yara olmasına rağmen hiçbir şekilde acı hissetmediğinin polisler tarafından kayıtlara geçirildiğini söyleyelim. Uyurgezerlik sırasında kişilerin acı hislerinin ortadan kalkabildiği bilinen bir gerçek. Bu durum savunmasını güçlendiriyor.

Bunun dışında Parks'ın daha önce de uyurgezerlik deneyimleri yaşadığı, hatta bir keresinde bu nedenle ölüm tehlikesi bile atlattığı bilgisi de mevcut. Üstelik uyurgezerliğin Parks'ın tam 20 akrabasında da çeşitli miktarlarda bulunduğu ortaya çıkarılmış, yani ırsi bir durum da mevcut.

Kenneth'ın savunmasını güçlendiren tüm bilgiler bunlarla da sınırlı değil üstelik. Kişisel ve ailevi faktörlerin yanı sıra uzmanlara göre Kenneth'ın o gece böyle bir durum yaşamasının arkasında o zamanlarda geçirdiği zorlu sürecin de etkisi var. Kendisinin olaydan önce 48 saattir uyumuyor oluşu, oldukça kilolu olmasının da etkisiyle öğle sıcağı altında uzun süre rugby oynamış olmasının verdiği büyük fiziksel yorgunluk, o dönem yaşadığı kumar bağımlılığının getirdiği problemlerin yarattığı zihinsel karışıklı gibi faktörlerin olayda büyük rol oynadığı düşünüyor.

Özellikle kumar borcu dolayısıyla önce şirketinin kasasından para çalan ve sonra da durum ortaya çıkınca işinden olan adamın psikolojik anlamda çok ağır bir dönemden geçtiği kayıtlara geçmiş, hatta sık sık yaklaşan davası nedeniyle tedirgin olduğu biliniyormuş.

Tüm bunların yanı sıra Kenneth'ın cinayeti işlemek için herhangi bir nedeninin olmaması da savunmasını güçlendirmiş. Hatta Kenneth'ın eşi tanıştıkları sırada evden kaçmış olan bir genç kızmış, Kenneth kendisini eve dönmeye ikna etmiş ve bu nedenle eşinin ailesi tarafından oldukça seviliyormuş.

Ayrıca genç adam bir çok testten de geçmiş, ancak hiçbiri uyurgezerlik savunmasını yalanlayan sonuçlar vermemiş. Özellikle EEG değerleri uyurgezer insanlara göre bile oldukça anormal sonuçlar vermiş, bu değerleri yanlış göstermenin herhangi bir yolunun olmaması da Kenneth'ın savunmasına artı puan olarak geçmiş.

İşte hem Kanada, hem de tüm dünya hukuk tarihinin en ilginç davalarından biri, tam olarak bu nedenlerle katilin lehine sonuçlanarak sonlandırılıyor. Uyurgezerlerin bu eylem sırasında çok uzun mesafeler kat etmeleri pek de yaygın değil. Hatta Kenneth'ın uyurgezer akrabalarından sadece bir tanesi uyurgezerliği sırasında evden çıkmış; o da bir yere ayrılmadan bahçede oturmuş. Kenneth'ın 23 kilometre yol gitmesi biraz zor bir ihtimal gibi gözüküyor. Üstelik sürücülerin ufak bir dalgınlık neticesinde bile dönecekleri yeri kaçırıp farklı bir yola girebilmeleri olasıyken, uyuyor haldeki bir insanın, üstelik gece vakti tamamen doğru yolu izlemesi de bir hayli uzak ihtimal.

Hırsızlık yapınca işinden olan ve eşiyle kumar alışkanlığı yüzünden sık sık kavga eden adam, ertesi gün kumar olaylarından ve işini kaybettiğinden eşinin ailesini haberdar edeceği düşüncesiyle de beraber televizyon karşısında uyuyakalınca uyurgezerlik haline geçtiğinde onların yanına gidiyor ve korkunç cinayeti işliyor.

Savunmanın şüpheli noktalarını biraz daha irdeleyelim. Eşinin ailesinin evine giden Kenneth'ın, saldırısı sırasında çiftin çıkardığı sesler nedeniyle uyanmamış olması bir hayli zor ihtimal. Üstelik oldukça büyük bir boğuşma gerçekleştiği de kayıtlarda yer almış, tüm bu boğuşma sırasında hiç uyanmaması imkansıza yakın bir durum. Nitekim uyurgezer birini uyandırmak o kadar da zor değil.

Bununla beraber Kenneth, küçük kızların da muhtemelen sesleri duyup "Anne, baba" diye bağırdıklarını hatırladığını ifade etmiş; hatta yanlarına giderken "Çocuklar, çocuklar" dediğini de belirtmiş. Çocuklar ise verdikleri ifadede öyle bir şey demediğini, uykudaki birinin çıkaracağı gibi anlaşılmayan sesler çıkardığını ve bu yüzden korkup kaçtıklarını söylemişler. Bu durum iki türlü de ilginç; uzmanlara göre eğer Kenneth gerçekten o an uyurgezer haldeyse bu olayı bu kadar net anlatması imkansız, ancak ayık halde olsaydı da anlaşılmaz sesler çıkarmaz, tıpkı anlattığı gibi net şekilde "Çocuklar" diye bağırırdı. Ayrıca Kenneth eşinin annesinin yüzünü de hatırladığını belirtmiş, ki bu da hatırlamaması gereken bir detay. Yine de bunların nedeni halüsinasyonlar da olabilir, uyurgezerlerin halüsinasyonlar görebildikleri biliniyor. Yani Kenneth annesinin yüzünü gördüğünü ve çocuklara seslendiğini hayal etmiş olabilir, dolayısıyla yalan söylemiyor olması mümkün.

Bazı uzmanlara göre polis kayıtlarında geçen, ellerindeki derin yaralara rağmen acı hissetmemesi durumunun nedeni de uyurgezerlik değil, pek ala olayın şoku olabilir; bu nedenle savunmasına güç kazandırmaması gerek.

Üstüne üstlük geçmişinde yaşadığı olaylar neticesinde sonunda cinayet de işlemiş olmasının sürpriz olmadığını düşünen uzmanlar da var. Kenneth'ın ailevi sorunlar yaşayarak büyüdüğü, okul hayatında pek başarılı olmadığı, hırsızlık vakasına karıştığı, iş yerinden para çaldığı, kumar alışkanlığı ve bu nedenle borçlanışı ve anksiyete problemleri yaşaması gibi nedenler dolayısıyla bir anlık kendini kaybedişle cinayet işlemiş olmasının mümkün olma ihtimali üzerinde duruluyor. Belki de en başından beri uyurgezerliği kullanarak kurtulmayı planlıyordu, kim bilir.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERCİNAYET