UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

HAKAN URAL: “YUKARIDA ALLAH VAR, ACUN’UN İŞİ BU”

Hakan Ural, Hürriyet’ten Savaş Özbey’e çok özel ve samimi açıklamalarda bulundu.

HAKAN URAL: “YUKARIDA ALLAH  VAR, ACUN’UN İŞİ BU”

İşte o röportajın bir kısmı;

Ünlülerin güvenilirlik endeksleri bugün yapılsa zirveyi zorlayacağına eminim. Çok doğru bir kıvamı var: Bunun yüzde kaçı maçoluk, yüzde kaçı güngörmüşlük, ne kadarı pişmişliktir; bilemem. Ama hepsi bir araya geldiğinde ortaya kayıtsız kalınamayan bir hayat gurmeliği çıkıyor. Selçuk Ural’ın oğlu, Sibel Can’ın eski kocası, Engincan Ural’ın babası... Magazinin tam da göbeğinden çıkan Hakan Ural, belki de bu yüzden bu kadar lezzetli magazin yorumları yapabiliyor. Öyle ortadan konuşuyor, öyle örneklerle yorum yapıyor ki normalde magazin izleyicisi olmayanları bile ensesinden yakalıyor. TV8’deki ‘Gel Konuşalım’ adlı programının reytingleri de bunun kanıtı. Ünlüler dünyasından bizim tarafımıza transfer ettiğimiz Hakan Ural’la yeni kariyerini ve 2018’in magazinini konuştuk.

* Vampirlik falan var mı? Yaşlanıyorsunuz da biz mi fark edemiyoruz?

- Yok amaan, yaşlanmaz mıyız... Bence tesadüf bu. “Özel ne yapıyorsun” de, yok! Hayatımda tek bir ürün kullanmadım. Ne bulsam sabun mabun, öyle giderim. Vardı ya bir ara metroseksüel erkek falan... Hiç işim olmaz. Fiks yaptığım şeyler var. Sporumu yapıyorum. Alkolüm yok, sigaram yok, gece hayatım yok ama gerisi şans, genetik yani.

* Babanız ünlü. Siz ünlüsünüz. Eski eşiniz ünlü. Oğlunuz bile ünlü. Aslında magazinin göbeğinden geliyorsunuz. Nasıl oldu da magazinin medya tarafına geçtiniz?

- Bu tamamıyla Acun (Ilıcalı) kaynaklı. Biz Acun’la milattan önceden beri tanışırız. Böyle bir teklifle geldi. İlk önce algılayamadım. Ama işin matematiğini yapmış, öyle gelmiş: “Bu işleri senden iyi kim bilebilir ki” dedi: “Tillahını bilirsin. Ben nasıl muhabirdim, benim gibi yüzlerce muhabir arkadaşımı bire bir tanıyorsun, hatta müdürlerini... Bu işin malzemesi olmuşsun, mağduru olmuşsun. En iyi empatiyi yapabilecek sensin. Büyük iş çıkarırsın” deyince...

* Başladınız...

- Evet ama sadece bu değil. İnsanın bildiğini ifade edebilmesi de bir kabiliyet. Bir konuda haklı olabilirsiniz ama bazen ifade edemezsiniz. Haklı olduğun konuda haksız çıkarsın konuşurken. Kimle konuşsam herkes “Nereden çıktı, ne alaka, iyi ki de olmuş” diyor. Ama yukarıda Allah var, Acun’un işi bu.

OĞLUM HAKSIZKEN ZATEN SUSUYORUZ HAKLIYKEN NİYE SUSACAĞIZ

Şöhretin kabul edilebilir bir bedeli

* Katılmadığım bir şey var: Sadece işin içinden gelmek ve bilmek değil. Aslında çok bildiğimiz şeyleri sizden dinlemek, sizin örneklerinizle okumak hoşumuza gidiyor....

- Gazete arşivlerinizi karıştır. 16 yaşımda girdim piyasaya. Ben hayatı dramlarla dolu, bu halkın içinden gelmiş bir insanım. Ağır bedeller ödedik. Bu yaşanmışlıklardan dolayı kemiksiz anlatıyorum. Geçmez denilen acılar, sıkıntılar da geçiyor. Bunun yaşayan belgesiyim. Herkes dertli, herkes sıkıntılı. Göçler, ayrılıklar, dramlar... Kimsenin kimseden farkı yok. Ben neyin kibrini, kime yapayım? Tecrübelerimi samimiyetle aktarıyorum. İnsanların ihtiyaç duyduğu şu: “Ben bunu biliyor olabilirim ama bana adam gibi söyle. “

* Diğer taraf?

- Magazin camiası açısından da avantajım var: “Bu adam konuşuyorsa üstüne biz ne söyleyeceğiz” diyorlar. Benim hesabım yok. O kanaldan iş kapar mıyım, şunu kızdırmayayım ya da şunu desem ne olur... Umurumda değil.

* “Ben magazinin hem malzemesi hem mağduru oldum” dediniz. O taraftan bu tarafa geçince, “Medyanın da haklı olduğu yanlar varmış” dediğiniz oluyor mu?

- Onu en baştan biliyordum. Ekonomik zorlukları, paparazzilerin nasıl çalıştığını... Şöhretin kabul edilebilir bir bedeli var. Beyaz, hafif haberlere tepki göstermeyeceksin, köpürmeyeceksin. Ar, namus ya da kariyerini zedelemeyecek bir şey yoksa kıyameti koparmayacaksın. Çünkü sonra ihtiyacın olduğunda, “Benim filmim var, galam var” diye 100 tane mesaj atıyorsun. İki tarafı da biliyorum. Ne sanatçı benim söylediğimi eleştirebilir ne de öbür taraf.

YAYINDA TEPKİLLERİM ORGANİK OLSUN DİYE...

* Siz ve aileniz ünlü insanlar. Önünüze eski eşiniz ya da oğlunuzla ilgili bir haber geldiğinde ne kadar tarafsız kalabiliyorsunuz?

-  Allah’tan belgeleri var. Programlar arşivde: Bir insanın evladından önemli biri olabilir mi? Kendi oğlumu (Engincan) eleştirdim: “Sen medyatiksin. Böyle marjinal kıyafetler tercih ettiğin sürece bunlar yazılıp çizilir.” Kendi çocuğumu bile eleştiriyorsam kimse bana “Beni eleştirme” diyemez. Bir de şu var: O kişinin yüzüne söyleyemeyeceğim hiçbir şeyi, programımda telaffuz etmem.

* Camiada hemen her kuşaktan ahbaplarınız, dostlarınız var. Magazin yorumculuğuna başladıktan sonra ilişkinizin bozulduğu insanlar oldu mu?

- Sadece şöyle birkaç şey oldu: Mesela adam alkollü yakalanmış. Yıkılıyor! Gazetecilere orta parmak çıkarmış. “Seni kovdururum” demiş... Benim de yorumum şu: “Muhakkak izlediğinde kendisi çok mahcup olacaktır.” Bundan rahatsız oluyor. Ben diyorum ki “Oğlum, az bile dedim da sana... Normalde yerden yere vurmam lazım.” Aşırı alıngan bir milletiz. Sanatçıları öpün, başınıza koyun. Hadi onda sanatçı egosu var. Oğlum, bir dur da! Bir sakin ol.

* Nasıl hazırlanıyorsunuz yayına?

- Dua ederim çok.

* Yok yok, yani teknik olarak...

- Sıfır hazırlanırım. Tam tersi o anda tepkim organik, doğal olsun diye, “Mümkün olduğunca bana akışı söylemeyin” diyorum.

* Sözünüzü kestim, niye dua edersiniz?

- Canlı yayın riskli. Üç yıl mükemmel iş yap, bir tane hata yaparsan her şeyini kaybedebilirsin. Müthiş bir linç kültürü var. Örnekleri çok. Yayın sırasında çok dururum. O benim otokontrolüm. Söylediğin şeyin yanlış anlaşılma olasılığını değerlendirmen lazım. Tek bir sözden polemik yaratıp, sosyal medyada ‘hashtag’ açıp, onu oradan çoğaltıp... Offf! Mayın tarlası gibi.

* Sunmaktan, size zul gelen haberler oluyor mu?

- Çoook... Kadına şiddette dünyada bir numarayız; ayda ortalama 30 kadınımız katlediliyor. Zavallı hayvanlara eziyet haberleri sonra...Sağlık çalışanlarına şiddet...

MAGAZİNCİLERE GİDER

Sanatçı kendi işini bilir, gazeteci kendi işini... Sen bir sanatçının egosunu... Gazeteye çıktığında ne düşünür; çıkmadı mı ne... Parası yokken; rakibinin başarısı karşısında ne hisseder...

Bunları nereden bilebilirsin?

ÜNLÜLERE AYRI GİDER

Şöhretin tillahını yaşadık biz; ana haberlere “Sibel Can’la Hakan Ural bugün ne yedi” diye manşet olurduk. Şimdinin ünlüleri çılgın paralar kazanıyor. E o zaman kıymet bilin abi...

Bankada biriken parayı n’apayım?

* Şimdiki ünlülerin çok kazandığından bahsettiniz. “Keşke bu dönemin jönü olsaydım” dediğiniz oluyor mu?

- Yok. Çünkü manen çok şanssızlar. Kazandıkları paranın karşılığı yok. Biz daha az kazanıyorduk ama hayat, bugüne göre daha duygusal değerler üzerinden yaşanıyordu. Geziyorduk, eğleniyorduk; yiyor, içiyorduk. Şimdi adamın bankada parası var ama yaşadığı hayat izole. Oraya çıkma, buraya çıkma; istersen 100 trilyonun olsun.... Orada birikiyor, n’apayım onu abi?

20 sinek yutarım o dille!

* Ayrık dişleriniz ve sürekli dudak yalama haliniz... İnsanlara seksi geliyor.

- Vah be! Yahu 50’mizde seksi olduk...

* Hep var mıydı?

- Çocukluktan beri. Bu tik, şimdinin iki-üç misli vardı. Kendimi bildim bileli yalanıyoruz yani! Mankenlik döneminde Almanya’ya falan defilelere giderdik. Orada o kadar yanlış anlaşılırdı ki insanlar buna bir mana yüklerlerdi. Adam yanıma gelir otururdu mesela. Cinsel yöneliminden buna bir anlam yüklerdi çünkü. Mesela setlerde şöyle olurdu: Yönetmen derdi ki “Stop! Hakan, gel monitörden kendin bak; idare edebileceğim kadar yalansan, sahneyi bir daha çekmem.” Abi bir bakıyorum, 20 sinek yutarım o dille (Kahkahalar)... Öteki ne demiştin?

* Ayrık diş...

- Ayrık diş için şanslı insan derler. Son üç-beş yılım eyvallah ama öncesinde başıma gelenlere bakınca... Pek de tasdik edemeyeceğim.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERhakan ural