UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

“İLGİ MANYAKLIĞIMA NE PSİKİYATR NE DE AİLEM ÇARE BULABİLDİ”

Posta Gazetesi’den Oya Çınar, son günlerin konuşulan ismi İrem Derici ile bir araya geldi. Aşk, iş, albüm, klip derken her şeyin üstünden geçtiler…

“İLGİ MANYAKLIĞIMA NE PSİKİYATR NE DE AİLEM ÇARE BULABİLDİ”

Oya Çınar

oya.cinar@posta.tr

 

Yeni albümünüz ‘Sabıka Kaydı’yla güm diye düştünüz önümüze. Klip de çok güzel olmuş ama herkes Kolombiyalı sanatçı Juanes’in klibinin kopyası olduğunu söyledi. Oysaki bu bilinçli bir tercihti değil mi?

Albüme hazırlanırken sordular bana, “Senin içinde olmak istediğin sahte küçük dünya ne?” diye. “ Rihanna, Jennifer Lopez falan olmak istiyor insan” dedim. Klip fikri oradan çıktı. Hepsinin en sevdiğim kliplerinden belli sahneleri alıp içine beni koyduk. Jennifer Lopez, ‘Dinero’ klibinde mangal yapıyor mesela, ben CD pişirdim. Et pahalı tabii hahaha. Oradaki kadın biraz Rihanna biraz Beyonce biraz Jennifer Lopez. Şarkıda diyorum ya: Kendi küçük, sahte dünyasında herkes. Hepimizin özendiği ve olmak istediği bir hayat var; bu da benimki. Yani orada tamamen rol yapıyorum.

Şarkıda “Sahte, küçük, mükemmel dünyasında herkes. Instagram’da mutsuzu yok. Hep yalan dolan biliyorsun…” diyorsunuz…

Aynen öyle. Bu şarkıyı o yüzden söylemek istedim. Biri geçenlerde şöyle yazmış: “Vay be! Eleştirdiği şeylere bak, geçen sene zayıflık hastalığından ölümden döndü.” İyi de zaten tam da o yüzden bu şarkıyı ben söyleyebilirim. Çünkü toplumun direttiği o baskıların her türünü yaşadım. Sahtekarlığın anasını geçen sene ben yaptım. 32 diş, 47 çeşit filtreyle fotoğraf koyuyordum. Ama evde ne haldeydim? Kaç ilaç alıyordum? Bana sor. Hayatım rol kesmek benim.

‘Ben Tek Siz Hepiniz’ o süreçte mi çıktı ortaya?

Evet. Yani düşünsene, o sahteliklerden canımdan oluyordum. Bir gün yine öyle bir kafadayken “Şener Şen’in ‘Çıplak Vatandaş’ filmindeki gibi sokağa atacağım kendimi, ben tekim diye bağıracağım” dedim Gökhan’a. Çat diye bu şarkının sözleri geldi. O yüzden bu şarkıyı söyleme hakkına sahibim. Çünkü dersimi aldım.

Hiç öyle görünmüyorsunuz ama çok duygusalsınız galiba?

Deli misin? Hem de nasıl! Çıldırıyordum. Hayatımın en kötü döneminde bakıyordum sosyal medyaya, “Ulan bir mutsuz ben miyim?” diye kafayı yiyordum. Ama dışarıdan bana bakan da “Bu kadın bu enerjiyi nereden buluyor?” diyordur. Halbuki kapalı kapılar ardında ağlayıp zırlıyorum. Sürekli göğsümde bir fil oturuyor gibi hissediyorum. Birçok insanın kafaya taktığı şeyi belki 10 misli takıyorum. Ama artık yetti. Hakikaten huzur istiyorum.

Şu an rol yapıyor musunuz?

Şu an yapmıyorum. Çünkü bu albümümle elemimi, kederimi, içimde kalan her şeyi döktüm. Şimdi bir rahatlama var. Eskiden çok ürkektim, “Yıkılmadım, ayaktayım” diyen bir kadını oynuyordum.

Ve ilk defa bu albümde bir şarkı yazdınız: Mavi Ekran.

Sabahın 7’siydi, çok dolmuştum. Birini arayıp içimi dökemezdim o saatte. Çıldırdım mutsuzluktan, sahtekarlıktan. Gitgide yalnızlaştım. Kendimi karşıma alıp “Yıllardır köpek gibi çalışıyorsun da neye yarıyor? Sen aslında ne istiyorsun?” diye sordum. Günün sonunda başkalarının istediği hayatı yaşadığımı görmek çok acı veriyordu çünkü. Şimdi o süreci atlattım çok şükür. Klipteki kendine güvenli halim de ondan.

BENİ TANISANIZ ÇOK SEVERSİNİZ AMA HİÇ TANIŞASIM YOK ARTIK

Peki, hayatın içinde hangi durumda gerçekten mavi ekrana düşüyorsunuz?

Herkese kendini anlatmaya çalışıp hiç kimsenin anlamadığını görmek var ya… O çok fena! Ben 80 milyona neden kendimi anlatmaya çalışıyorum diyorsun. Ama şimdi tamamen yeter artık, anlatma kendini, bırak duygusundayım. “Beni tanısanız çok seversiniz ama sizinle tanışasım yok” modundayım. Başak Buğday’ın bir lafıdır. Tam olarak böyle hissediyorum.

Tüm yaşadığınız duygusal gelgitlerin temelinde ne var sizce?

İlgi manyağıyım ben. Bu ilgi çekme manyaklığıma ne bir psikiyatr, ne de ailem çare bulabildi. Okulda zamanında camdan atlamış insanım yani ilgi çekmek için. Çok hoşuma gidiyor, Oya. Nereden geliyor bu manyaklığım bilmiyorum ama öyleyim. Şimdi mesela, “Bu klibi şuradan araklamış” diyorlar ya... Yahu kendim söylüyorum zaten o fikirle yaptık bunu diye. Ama böyle ortalık karışıyor, konuşuyorlar ya, zevkten bayılıyorum.

öyle durumlarda, “Çocukluğuna inelim” der psikologlar.

Ayol insin. Nereye iniyor? Dipsiz kuyu. Bende çocukluk mu var? Ben direkt size de zahmet oluyor diye büyümüş bir tipim. Hep vardı bu içimde, inkar etmedim. Bir kere daha dünyaya gelsem, “Kim olmak istersin?” diye sorsalar, bir tek Jennifer Lopez olmak isterim onun haricinde yine bu koca ağızlı İrem Derici olmak isterim derim.

İrem Derici demek iddia demek mi biraz da?

Şarkılarda halim tavrım öyle ama aslında hiç değil. O iddialı olanlara da neremle güleceğimi şaşırıyorum. “Yaza damga vuracağım, kışa kafa atacağım, sonbaharın kulağını çekeceğim” diyorlar ya. Hayrola ya? Nereye ne yapıyorsun acaba? Valla benim hiçbir yerde ıslak imzam yok. Dışarıdan öyle görünüyorum ama aslında kendim çalıp kendim oynuyorum. Bunun idrakındayım.

GERÇEK ANLAMDA BİR KEZ AŞIK OLDUM

“Beni mahveden her şeyi bıraktım” dediniz. Sizi ne mahveder?

İlişkilerimde hem kendimi hem karşımdakini mahvetmişimdir.

Aşk için kaç kere mahvoldunuz mesela?

Gerçek anlamda bir kere aşık oldum. O yüzden bir kere mahvolmuşumdur ama genel anlamda ilişkiyi mahvetmekte üstüme yok. Birini seviyorum, ölene kadar onunla olacakmışım gibi geliyor. Sonra birden yok oluyorum, çıldırıyorum. Bir aya bin yıllık şey sığdırıyorum.

İLİŞKİLERİMDE HIZLANDIRILMIŞ KURS GİBİYİM

Tüm duygularınızı en tepede yaşadığınız için mi böyle oluyor?

En tepede ama ‘overdose’ diye bir şey var. Gına getiriyorum insanlara. İlişkilerde hızlandırılmış kurs gibiyim. Ama aşık olmaya başladığımdan beri ilk defa bir yıldır yapayalnızım. Sosyalleşmiyorum, flörtleşmiyorum.

Öyle hayat geçiyor mu?

Geçiyor çünkü istemiyorum. Bir kendimi tanıyayım artık yani. Beraber olduğum kişinin kabına boşalıp da o şekli almak istemiyorum artık, 31 yaşındayım.

Sizin ilişkileriniz nasıl başlıyor?

Birini beğenirim mesela, benden haberi olmaz. Ben bir şekilde onun hayatına girer, allem edip kalem edip aşık ederim kendime. Bu da ciddi bir mesai gerektiriyor. Onun geçmişini, hobilerini, gezdiği yeri öğrenmek, mizah anlayışını öğrenmek… Epey ön çalışma yapıyorum ben. Hedefi belirle, hedefe yürü, görevi başarıyla tamamla… E, valla çok yorucu. Yoruldum artık. Böyle bir hayat yok. Ondan sonra bitap düşmüş bir kadın oluyor işte benim gibi.

BU SICAKTA NE AŞKI YA?

Aşkta seçilen değil, hep seçen oluyorsunuz yani?

Seçiyorum ama karşı tarafa sanki o beni seçmiş gibi hissettiriyorum. Benim aşk anlayışım hastalıklı. Karşımdakini de hasta ediyorum. Bunu kendime itiraf edebilmem yıllarımı aldı. Çok güzel başlasa da hastalıklı bir şeye çevireceğimi bildiğimden uzak duruyorum artık. Hem kendimi yıkıyorum, biçiyorum, dövüyorum. Hem de karşı tarafta tatlı bir anı olarak kalmıyorum.

Sonuç olarak aşk istemiyor musunuz?

Üç dört ay öncesine kadar istiyordum. Hatta yana yakıla aşık olmak için çıldırıyordum. Ama şimdi imkanı yok. Aşk filmi izleyince bile sırtıma yük biniyor sanki. Bu sıcakta Allah aşkına ne aşkı ya? Çekilmez yani. Tekrar git, sevdiği şarkıları öğren, sürprizler yap. Üşeniyorum. Çünkü öğrendim ki kontrolsüz güç güç değil. Biliyorum ki bugün aşık olsam yine sapıtırım.

SIRTINI KADINA DAYAYAN ERKEKLERDEN TİKSİNİYORUM

Aşık olduğunuzu nasıl anlarsınız?

Birinin esprisini kıskandığım zaman, “Tüh niye benim aklıma gelmedi? Keşke ben güldürseydim onu” dediğim zaman, hayran hayran dinlediğimi fark ettiğim zaman. Zekaya aşık bir tipim ben. Herkesin beğendiği bir tip vardır ama işin içine zeka girince bana bir haller oluyor. Hah, şimdi ayvayı yedik diyorum.

Nasıl bir erkekle asla olmaz?

Kendi ayakları üstünde durmayanla olmaz. Maddi anlamda demiyorum. Her türlü işi yapabilir ama o işin en iyisini yapmak için çabalıyor olması lazım. Kadına sırt dayayan erkeklerden tiksiniyorum. Bugüne kadar hep çok sevdim çok da sevildim. Öyle bir şey yaşamadım ama etrafımda çok görüyorum bu tip ilişkileri.

 ‘KADINSIN, BİRAZ KADIN GİBİ KONUŞ’ DİYORLAR

Geçtiğimiz hafta Deniz Çakır, özel hayatıyla gündeme geliyor diye oynadığı dizinin kadrosundan çıkarıldı. Böyle haberleri okuyunca ne hissediyorsunuz?

Maalesef kadın kimliğine dayatılan binlerce korkunç şey var ama bir insanın mesleğiyle özel hayatının karışması zaten zırvadan ibaret. Herkes insan, herkesin bir yüreği, ruhu var. Asla başkaları adına konuşmam ama meslek ayrı bir şey. Aşık oldu diye bir sigortacının işten kovulduğunu gören varsa söylesin. Ne yapalım yani, kadınız diye kapalı devre mi yaşayalım?

 

Sizin hiç bilerek ya da bilmeyerek bu konuda kendinizi engellediğiniz olmuş mudur?

Yok, zaten o yüzden bu kadar eleştiriliyorum ya. “Kadınsın kadın! Biraz düzgün otur, düzgün konuş” diyorlar. Ben ne gibi konuşuyorum acaba? Kadın gibi konuşmak ne demek? Bir dilin argosu da vardır ve oranın kültürüyle ilgilidir bu. Bunu diyenler hiç küfür etmiyor mu gerçekten ya da hiç argo konuşmuyor mu sokakta, çok merak ediyorum. Bazı şeyler maalesef değişmiyor. Cinsiyetçilik de ırkçılık da yerli yerinde duruyor. Daha güçlü savaşmayı öğrenmemiz lazım belki de. Çelik gibi sinir sistemi lazım ona da. MUTSUZ OLMAK İÇİN

MUTSUZ OLMAK İÇİN HİÇBİR NEDENİM YOK RAHAT BATIYOR HERHALDE

Popülersiniz, sağlığınız yerinde. Mutlu musunuz?

Şu an mutluyum ama beş dakika sonra ne olacağı belli değil. Boşuna Sezen Aksu zamanında, ‘Düşler Ülkesinin Gel Git Akıllısı’ şarkısını bana vermemiş. Genel olarak bakarsak mutsuz olacak hiçbir sebebim yok. Şarkılarım tutuyor, sağlığım yerinde, anam babam hayatta, yediğim önümde yemediğim arkamda. Bunlar klişe gibi geliyor ama çok doğru. Mutsuz olmam için hiçbir sebebim yokken mutsuz olmayı da rahat batıyor herhalde diye açıklıyorum.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERİREM DERİCİ