UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

"KIVANÇ TATLITUĞ YENİ DİZİSİ İÇİN BÖLÜM BAŞINA NE KADAR İSTEDİ?"

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

"KIVANÇ TATLITUĞ YENİ DİZİSİ İÇİN BÖLÜM BAŞINA NE KADAR İSTEDİ?"

ALİ EYÜBOĞLU-MİLLİYET

Kıvanç, bölüm başına ne istedi?

Epeydir TV dünyası ve dizi sektörünün geleceğine dair öngörülerimi dile getiriyorum bu sütunlarda…

‘Dizi yıldızlarının bölüm başına birkaç yüz bin TL aldığı dönem bitti’ diye yazıyorum ısrarla…

Dizi dünyasının falına bakarak yazmıyorum bunları. TV yöneticileri ve dizi yapımcılarıyla yaptığım görüşmelerden aldığım bilgileri paylaşıyorum.

Yazdıklarımın mürekkebi kurumadan olanlar belli.

Aldıkları reyting ve reklam maliyetlerini karşılamadığı için kanalların bitirmeye karar verdiği yapımlar söz konusu.

Öte yandan, yapımcılardan halen yayında olan diziler için yüzde 20-40 arasında indirim isteyen televizyonlar…

Bu da demektir ki, sonbaharda başlayacak yeni yayın döneminde star odaklı dizilerin yerini daha düşük maliyetli yapımlar alacak.

Görüşmeleri aylar öncesinden başlayan ve Alice’de çekileceğini duyurduğum FOX’un ‘Prison Break’ dizisinin yerli versiyonu bile etkilendi maliyetlerin indirilmesinden.

FOX’un yeni sezon için planladığı diziyi, Ay Yapım çekecekti. Başrol için konuşulan isim de Kıvanç Tatlıtuğ’du.

Taraflar bu amaçla ön protokol bile yaptı. Senaryo son aşamaya geldiğinde Tatlıtuğ, Ay Yapım’dan bölüm başına 270 bin TL isteyince, FOX’un yönetimi artık böyle bir parayı vermelerinin olanaksız olduğunu söyledi.

Tatlıtuğ, bu fiyatı, dizi sektöründe köklü değişimin yaşandığı bir dönemde riske girmemek için mi verdi bilmiyorum. Bildiğim bir şey var ki; o da FOX’un telif hakları kendilerinde olan ‘Prison Break’ı çekmeye kararlı olduğu.

O yüzden Tatlıtuğ fiyat indirimine yanaşmazsa, başrol için başka bir oyuncuyla anlaşılacak.

ABD’Lİ TİCARİ ATEŞE ÖZÇİVİT’İN PEŞİNDE

Türkiye Radyo ve Televizyon Yayıncıları Birliği (RATEM), resmi verileri baz alarak yeni bir sektör raporu yayınladı. Dünya çapında 100’den fazla bölgenin televizyon içerikleri incelendiğinde ortaya çıkan veri şu:

8 bin 500 televizyon programının yaklaşık yarısı dizi... Bunların yüzde 25’i de Türk yapımı... Eurodata TV’nin Nisan 2018 verilerine göre Türkiye, Amerika’dan sonra dünyaya en çok dizi satan ülke...

Amerika’nın İstanbul Başkonsolosluğu’na Eylül 2017’de yeni bir Ticaret Ateşesi atandı. RATEM Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Gürsoy, Polat Renaissance Bosphorus Hotel’deki basın toplantısında, ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu’na Ticari Ateşe olarak atanan John Coronado’nun kendilerinden isteğini açıkladı. Amerikalı Coronado’nun istediği ne mi?

Burak Özçivit’le tanışıp, fotoğraf çektirmek…

RATEM, Coronado’nun isteğini henüz yerine getirmedi, ama bu dizi yıldızlarımızın Amerika’da bile ne denli gözde olduğunun kanıtı...

KENDİ REŞİT AMA KIYAFETİ ÇOCUK!

Halk gazeteciliğinin bu yanını seviyorum...

Gazetecilerin bilmediği ve akıl edemediklerini sosyal medyada ilan edip, yaptıkları işin keyfini çıkarıyorlar...

İşte size somut bir örnek.

“Reşit olmayan biri sahneye nasıl çıkar?” diye eleştirildiği için 28 Mart 2018’de 18 yaşına girişini hayatının en renkli doğum günü yapan Aleyna Tilki, sosyal medya hesabından şortlu bir fotoğrafını paylaştı.

@uarenotmymrgrey rumuzlu bir takipçisi Tilki’nin üzerindeki şortun aynısını internetten bulup, iki fotoğrafı yan yana koyup, altına şunları yazdı:

“Aleyna Tilki 18 yaşına girdi, ama üzerindeki şort Zara çocuk ve en üst bedeni 13-14 yaş, fiyatı da 45.95 TL (Gel sarılalım, seni en iyi ben anlarım)” 

Yazdıklarında ne hakaret var, ne de aşağılama... Takipçisinin onca magazincinin atladığı detayı yakalamasından sonra sosyal medyada kendisiyle dalga geçebilen Tilki, nedense o paylaşımı kaldırdı ama...

GÜNÜN SÖZÜ

“Seveceksen, yalnız kaldığında aklına geleni değil, hiç aklından çıkmayanı seveceksin.” (Can Yücel)

 

MESUT YAR-POSTA

Yaz ekranında erkenci davrananlar

Bu yaz dizi ekranı yine sıcak olacak. Star TV erken davranarak “Erkenci Kuş” dizisini neredeyse sete soktu... Demet Özdemir ve Can Yaman ikilisi başrolde. Daha önceki performanslarından hareketle iş yapar diye düşünüyorum.

“Ufak Tefek Cinayetler”in (Star TV) kalemi Meriç Acemi bu proje için de mürekkep kullanacak, artı 1 de buradan koyun... “4N1K” şimdilerde film olarak karşımıza çıksa da FOX ekranı bütün yaz prototipinde lokomotif olarak bu projeyi kullanacak.

Bu gençlik dizisinin hazırlıkları neredeyse 1 yıldır sürüyor... Kanal D, “Boğaziçi Rapsodisi” isimli yeni dizisinin yanında mevcuttan bir diziyi yaz ekranında sürdürme kararı almış. Ama fikir değiştirip sırada bekleyen dizilerden bir sürpriz de yapabilir... Bunlar erken baskı haberleri. Eminim başka sürprizler de olacaktır. Onları da birlikte öğreniriz artık...

Ekranda nostaji zamanı

Gelecek sezon, belki de yazla birlikte gündeme gelecek yarışmalar da netleşmeye başladı... Şu kadarını söyleyeyim, ekranlarda bir nostalji rüzgarına hazır olun.

Mesela bir “Passaparola”, mesela bir “Turnike”, olursa yeniden “Çarkıfelek” ve bir ihtimal “Büyük Risk” yeniden kanalların gündemine girdi... Hazır bu hatta yönelmişken kanallar bu kez oyunculardan ziyade sunucular üzerine odaklanabilir mi acaba? İşte o zaman TV ekranına itibarının iade edileceği inancı içimde yeşerecektir. Dur bakalım!

Azaltsak mı acaba?

“Avlu” (Star TV) dizisinin bacakları açıldı. Koşuya sonradan girip depara kalkanları severim... Dizinin anlattığı hikayelerin gerçekliği hakkında hiçbir itirazım yok. Kimine abartılı gelebilir ama bu tip insan hikayeleri beni artık şaşırtmıyor...

Çünkü gündüz ekranının kriminal kuşaklarından şerbetliyiz. “Ama” diyorum, “Acaba şu şiddetli işkence sahnelerini daha mı az resmetsek?”. Çünkü gerçeklik duygusuna ekstradan bir katkısı olduğunu düşünmüyorum!

Hadi bakalım kolay gelsin

Bu da oldu. İzleyici “dizilerde alt yazı da kullanılsın” diye ricada bulundu. Bir okurum, “Fon müzikleri ve kimi oyuncuların içine konuşuyor olmasından kaynaklı diyalogları kaçırıyoruz” diyor.

Haksız mı? Hayır! Müziksiz dizi ya da dizisiz müziği düşünemez olduk. İkisi de hem birbirini tamamlayan hem de ezen tercihler. Hâl böyleyken birinden vazgeçilme şansı yok... Bu durumda geriye kalan tek şansı da izleyici talep ediyor artık. Alt yazı seçeneğini koyun da bir şikayet kalemi daha tarihe karışsın artık!

Sıra kendi yeteneklerinde

Uğur Arslan son olarak Show TV’de fenomen avındaydı. Açıkçası yeter ölçüde yetenek bulamadan ekrandan ayrıldı... Üç sezon kadar Seda Sayan ile birlikte sunduğu program formatı da yayından kalkınca bir parça da televizyoncu kırıklığıyla ekrandan koptu...

Ama önceki gün bana izlettiği yeni klibiyle Uğur’un müzik ve şov dünyasında bir yerlere odaklandığını hissettim. Mehteran ile birlikte düet yaptığı “Genç Osman” performansı hakikaten çok konuşulacak cinsten... Hatta Uğur’un kuşandığı Osmanlı kostümlerini görünce yakında “Diriliş Ertuğrul”dan (TRT 1) bize doğru el edebilir diye de düşünmeden edemedim. Dur bakalım!

Şahane Pazarlar...

Bu başlığı bir temenniden çok bir ihtimal üzerinden attım. Ekranların en uzun süreli şov programlarından “Şahane Pazar” yeniden gündeme geldi...

Süheyl ve Behzat Uygur kardeşlerin unutulmaz pazar şovunun bana göre de yeni nesil ekranda alıcısı var. Çünkü Uygur kardeşler kendilerinden sonraki kuşağı da genleriyle renklendirdi...

Hâl böyle olunca ekranda biraz daha kalabalık bir aile şovu görmemiz ihtimali de bir başka cepte duruyor. Program için görüşmeler şimdilik sessiz sedasız yürüyor. Ama yakında sesli gümbürtülü bir “geliyoruz” patlarsa kimse şaşırmasın!

 

OYA DOĞAN-VATAN

GELİYORUM DİYEN KRİZİ DURDURMAK İÇİN “VARIM”

İşi televizyon kritiği yapmak olan yazarlar olarak uzun süredir dizi sektörünün batışa gittiği üzerine kalem oynatıyoruz. Sadece benim bir yıl içinde bu konu hakkında kaç yazı yazdığımı inanın hatırlamıyorum. Çünkü görünen köy kılavuz istemiyor. Ekran öyle bir aynaya döndü ki her şey birbirinin kopyası gibi... Özellikle bu sezon yaşananlardan sonra; star isimlerin dizileri tek tek batmaya başlayınca; bu hafta Habertürk Gazetesi yazarı arkadaşım Mustafa Doğan; “Ekranda star dönemi kapanıyor” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Altına sonuna kadar imza atarım. Zaten bu sektörde en büyük sorun da star isimlere endeksli dizi kafasından çıkmadı mı? Yurt dışına satılan dizilerin parası herkesi o kadar cezbetti ki sadece star isimlerle bu işin döneceği zannedildi. Yıllardır Fransa’nın Cannes şehrinde düzenlenen MIPCOM’a katılırım. Önceki yıllarda Türk dizilerine olan ilgiyi gördüğümde yüzüm gülüyordu. Bir Türk dizisinin başka coğrafyalarda yarattığı etkiden ne yalan söyleyeyim inanılmaz etkileniyor, gururlanıyordum. Ancak kazın ayağı geçen sene ortaya çıktı. Bu defa yine star isimler vardı ama ilgi azalmıştı. Hatta o dönem birkaç yazı kaleme almıştım. Eski ilgiyi bilen biri olarak içim burkuluyordu. Birkaç alıcıyla konuştuğumda kendimizden olan hikayelerden vazgeçerek hata yaptığımızı söylemişlerdi. Yani iyi senaryo yoksa star isimler durumu kurtaramıyordu. İşte o sonuç döndü dolaştı Türk dizi sektörünü vurdu. Yurt dışı satışı eskisi gibi olmayınca sektörde tehlike çanları çalmaya başladı. Şaşırdık mı? Hayır! Çünkü fırtına “Ben geliyorum” diye kendisini hissettiriyordu.

Keşke beni yanıltsanız

Cumartesi günü Posta Gazetesi yazarı ağabeyim Mesut Yar; “TV sektörü batıyor mu?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazısında açık bir çağrıda bulunuyor: “Meslektaşlarıma açık bir çağrım var. Gelin bu meseleyi TV kritik yazarları olarak masaya yatıralım. Çıkardığımız tespitleri yayıncılarla paylaşalım. O masada usta oyuncular da olsun... Gelin bu içi boş senaryolarla, altı boş oyunculuklarla dolu dizi dünyasına bir parmak kaldıralım. Kimse bir şeyleri düzeltme niyetinde değil; gelin biz hep birlikte ‘Kral çıplak’ diyelim. Var mısınız; Sina, Mustafa, Ali ağabey, Sinan, Oya, Yüksel ve hatta Cengiz; var mısınız?” Ben varım, sonuna kadar da dizi sektörünün sorunlarını ve çözüm önerilerini tartışırım. Fakat o masada yapımcı ve kanal yöneticilerinin de olmasını öneriyorum. Hatta senarist ve yönetmenler de olmalı! Çünkü bu işi TV yazarları ve oyuncular konuşarak bir sonuca götüremeyiz. Sonuçta bizler de mesleği televizyon kritik etmek olan kişiler olarak bu pastanın bir parçasıyız. Bu sektörün tüm aktörleriyle geliyorum diyen krizi durdurabiliriz. Yazdıktan sonra önerimi ütopik buldum. Çünkü bu sektörde bir sorunu çözmek için bir araya gelinmez. Kimse kimseden fikir almayı sevmez. Herkes tek doğrunun kendi doğrusu olduğuna inanır. Baksanıza ne kadar kirli düşüncelerle doluyum. Keşke beni yanıltsanız! Umarım çözüm için bir araya gelinir.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERKÖŞE YAZARLARI