UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

SİNA KOLOĞLU YAZDI: “LA CASA DE PAPEL NE ANLATIYOR?”

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

SİNA KOLOĞLU YAZDI: “LA CASA DE PAPEL NE ANLATIYOR?”

SİNA KOLOĞLU-MİLLİYET

‘La Casa De Papel’ ne anlatıyor?

'La Casa De Papel' dizisi için, “Gençleri isyana teşvik ediyor aman dikkat!”  diyenler oldu! Le Monde gazetesinde bir yazı yer aldı. ‘La Casa De Papel; İsyana Teşvik’ başlığıyla. (‘La Casa De Papel’, une incitation à la rébellion?’ 22 Nisan’da gazetenin internet sitesinde) Peki neyin isyanı?

Ekonomik düzene karşıyız

Yazıda, “İsyan, senaryonun özü” diyor. Pekin nedir özü? ‘Sekiz silahlı soyguncu, Madrit’te darphaneyi basıyor ve 67 kişiyi rehin alıyor. Amaç, kendi paralarını basmak.’ Yazının girişinde ise, ‘Dizi soygun girişimi temasında, toplumsal bir ütopyayı kendine mal ediyor’ şeklinde bir ifade yer alıyor. Projenin ‘Profesör’ karakterinin (Alvaro Morte) soygun ekibini motive etmek için şu mesajı verdiği belirtiliyor: ‘Ekonomik ve finansal sistemi reddetmek.’

Her yerde görülüyor

Yazıda, bu ret olayının, diyalogların özünde ve birçok ayrıntıda kendini gösterdiği söyleniyor. Mesela İtalyan devrimci şarkısı ‘Ciao Bella’nın sürekli çalınması, soyguncuların kıyafetlerinin Guantanamo esirlerininkiyle benzerliği, maskelerinin Anonymous ve Salvador Dali’nin yüz ifadesini çağrıştırması gibi...

Aslında soygun dizisi değil

Yazıda, soygun temasını işleyen dizilerde zamana karşı yarışın olduğunu, halbuki burada tam tersine, uzun bir zaman dilimine ihtiyaç duyulduğu izlenimi verildiği belirtiliyor. Nedeni ise, para basmak için çok fazla zaman gerekiyor... Senaryonun hareket noktasının bu nedenle ‘devrimci’ olduğu yazılıyor. ‘La Casa De Papel’, dünyadaki eşitsizliklere, kapitalist düzene isyanı ‘ütopik bir mesaj’la kara mizah tadında veriyor.

NETFLIX’İN İLGİNÇ DİZİLERİ!

190 ülkede 125 milyon aboneye ulaşan Netflix, “ABD tamam, gözümüz başka kıtalarda” diyerek, üç koldan harekete geçti. Avrupa’nın yanı sıra Orta Doğu ve Afrika pazarına da ciddi giriş yapıyor. Bunu da ‘bölge ülkeleri dizileri’yle gerçekleştiriyor. Çağatay Ulusoy, İpek Gökdel’in ‘Karakalem’ adlı romanından uyarlanan ‘The Protector’da Hakan karakteriyle bu işin önemli ayaklarından biri... ‘Birçok ülkede projeler var. Bunlar arasında ilginç örneklere rastlanıyor. Mesela İtalya’da ‘Luna Nera’ dizisinin hikayesi, 17’nci yüzyılda geçiyor. Şeytan oldukları iddia edilen yedi kadının öyküsünü anlatıyor. Bir başka örnek ise Polonya’dan; ‘1983’... Bir distopya örneği... Ruslar, Polonya’yı işgal ediyor ve buradan hiç çıkmıyor.

 

MESUT YAR-POSTA

Dizilerde takılıp kaldıklarım...

Her diziyi izleyebiliyor muyum? Elbette hayır. Yani en azından ilk sahneden son sahneye kadar değil. Ama takılıp kaldıklarım var. Bölüşeyim... “İstanbullu Gelin” (Star TV) mesela. Adem karakterini al başka bir yere koy ya da Esma Sultan’ı kendi karanlığıyla baş başa bırak; geriye ne kalır? Belki sizin için çok şey ama benim için pek değil...

AŞK DEDİĞİN...

“Çukur” (Show TV) diyelim. Ben Sena ile Yamaç aşkıyla ilgilenmiyorum. Aşk dediğin Vartolu ile Saadet arasında yaşanan değil midir? Ya da Nedret’in erine olan büyük özlemini öfkeli gözlerinde okumamak mümkün müdür?

KARANLIK GÖLGELER...

“Siyah Beyaz Aşk”ta (Kanal D) aşka düşülen karanlık gölgeler içinde her an şaşırtıcı bir aksiyon olmasa dizi kendini klişe bir romantizmle izletebilir mi? Misal Ferhat’ın bir anda ortaya çıkan çocuğu gibi. Sarhoş ve karanlık bir geceden kalma...

ERKEKLER DE AYNI...

“Ufak Tefek Cinayetler” (Star TV) var tabii. Her kadın aramızda dolaşan herhangi bir kadını anımsatıyor. Ama kadınlar arası öfkenin tıpkı kopyası erkeklerde de yaşanmıyor mu? Rekabetin cinsiyeti yok, vicdan yarıştırmanın da öyle...

TUTKUYSA TUTKU!

“Sen Anlat Karadeniz” (atv) dizisinde içimizi aydınlatan ve “zordur zorda sevmek” dedirten bir Tahir ile Nefes midir? Herhangi biriniz Asiye ile Mustafa’nın aşkına toz kondurabilir mi? Tutkuysa içi kararmamış tutku, ışıksa ışık!

SONSUZ SEÇENEK...

“Adını Sen Koy” (Star TV) günlük dizi mesela. Bıraktığın yerden devam edebiliyorsun. Ama Zehra ve Ömer bir araya gelmek için ya da ayrılmak için her güne bir yeni bahane bulabiliyor. Aşkın ve nefretin sonsuz seçenekleri olduğunu bir süre sonra kabulleniyorsun...

GÖZLERDEKİ İZMİR!

“Vatanım Sensin”de (Kanal D) belki sona yürünüyor, tamam. Ama küçük bir platoyu görkemli bir kent gibi gösteren sadece dekor ve teknik başarı mıdır yoksa, oyuncuların her birinin devleşmesi mi? Miralay Cevdet’in gözlerindeki mavide İzmir tablosunu gören tek ben değilimdir sanırım...

FAZİLETSİZLİK AYIP MI?

“Fazilet Hanım ve Kızları”nda (Star TV) yaşanan çapraz, dörtgen hatta yamuk aşk meselelerini bir kenara süpürün. Sıksan hangimizin içinden bir Fazilet çıkmaz ki? Bu diziyi Allah böyle entrikalardan saklasın diye izlediğimizi sanmıyorum. Hedefe giden yolda yeni stratejiler herkesin ilgisini çeker, ben buna inanırım!

ASIL DRAM KİMİN?

“Avlu”da (Star TV) mesela Deniz elbette arada kalmışlığın ve çaresizliğin sembolü, bu tamam. Ama bir insanı karanlık tarafa çekecek acımasız gerçeklik bizzat Azra’nın anıları arasından gizli saklı göz kırpmıyor mu?

MAFYA EL KOYMASAYDI...

“Bizim Hikaye”de (FOX) çizilen o iç içe geçmiş kardeşlik tablosunu iç çekerek izlemeyen var mıydı? Şuursuz bir baba, sorumsuz bir anneye rağmen hepsi birbirinden sorumlu çocuklar nasıl da dudak ısırtıyordu. Şimdilerde dizide elbiseler karardı. Bu saadet tablosuna mafya el koydu. Neyse!

ÖFKE İLE VİCDANIN SAVAŞI

“İnsanlık Suçu” (Kanal D) hâlâ dikkatinizi çekmiyor mu? Vicdanıyla öfkesi arasında bir türlü karar kılamamış Sami Gökdemir’in şimdilerde oğlu çıkan Cemal’e gösterdiği sabır mı alkışladığınız? Yoksa bu büyük sırrı yıllardır kendisinden bile gizleme çaresizliği mi? Hikayenin her karesi güçlü görünen zayıfların vesikalığı değil mi?

KENDİNİ GÖRECEKSİN “

Jet Sosyete” (Star TV) ya da “Çocuklar Duymasın” (Kanal D) hakkında iyi kelam etmek “vasata övgü” gibi görünüyor. İyi de o vasattan aşırı karikatür halini söküp çıkardığınızda geride kalan sen, ben, o veya biz, siz, onlar değil mi? Mizah sıradanla güldürebilme sanatıdır, sıra dışı olansa sadece tebessüm ettirir. Aynanın karşısında kahkaha mı atarsınız yoksa tebessüm mü edersiniz; seçim sizin.

 

 

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERköşe yazarları