UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

ALİ EYÜBOĞLU YAZDI: "AFRİN SINIRINA ŞEHİTLER ANITI!.."

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değindiler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

ALİ EYÜBOĞLU YAZDI: "AFRİN SINIRINA ŞEHİTLER ANITI!.."

ALİ EYÜBOĞLU-MİLLİYET

AFRİN SINIRINA ŞEHİTLER ANITI

Türk milleti, 15 Temmuz 2016’da FETÖ’cülerin uçaklardan attıkları bombalara, helikopter, tank ve tüfeklerden ateşledikleri mermilere göğsünü siper ederek Türkiye’yi hainlerden kurtardı.

Türk askeri ise Fırat Kalkanı Harekatı’yla Cerablus’u terör örgütlerinden temizleyip, sahiplerine teslim etti.

Ardından Zeytin Dalı Harekatı başladı. Sınırımızdaki hain yuvaları tek tek dağıtıldı.

Dedelerinin 103 yıl önce  yedi düvele karşı savaşıp Çanakkale Zaferi’ni ilan ettikleri 18 Mart’ın yıldönümünde torunları, “Aylarca, hatta yıllarca sürebilir” denilen Afrin’e girdi.

Afrin’den sonra Suriye sınırından sızıp Türkiye’de eylemler yapmak isteyen terör örgütlerinin yuvalandığı Menbiç ve diğer yerler var.

72 şehit verdiğimiz Fırat Kalkanı’ndan sonra Afrin’e operasyon başlayınca Türkiye’nin her köşesinden 7’den 77’ye herkes, tıpkı Çanakkale’deki gibi seferberlik ruhuyla akın etti bölgeye…

Askerimize destek olmak için “Sıfır noktası”na koşanlara dair izlenimlerimi bu sütunlardan paylaştım.

Şimdi sıra geldi, yıllardır ülkesinden uzakta Almanya’da yaşayan işadamı Naim Oruç’un isteğine:

“Keşke Türkiye, operasyondan sonra Suriye sınırında Türk askeri için bir zafer anıtı dikse. O anıtta şehit ve gazilerimizin adları yazılsa. İnsanlar oraya ziyarete gidip, ülkeleri için canını veren kahramanlarımıza dua okusa.”

Bursalı Oruç’la aynı fikirdeyim…

Türkiye’nin Suriye’de sadece PKK, YPG, PYD ve DEAŞ’la değil, tıpkı Çanakkale’deki gibi yedi düvele karşı mücadele ettiği Cerablus ile Afrin’de yazdığı destan, bir zafer anıtıyla taçlandırılmalı bence…

‘GÜLÜM SOLDU’ TÜRKÜSÜ HANGİ ÜNLÜ BÜROKRATIN?

Yeni başlayan her dizinin ilk bölümünü mutlaka izlerim. İlk bölümü iş nedeniyle kaçıracak olsam, kayıt eder sonradan seyrederim. Tanıdığım ya da tanımadığım şarkıcılardan gelen albümleri mutlaka dinlerim.

Müzik CD’lerini dinlemeden önce varsa basın bültenlerine, yoksa kartonetini incelerim içinde kimlerin eserleri var diye.

Elif Buse Doğan’ın Poll Production’dan çıkan “Elif Zamanı”nda da öyle yaptım. Albümün repertuvarını incelerken Türkiye’nin en önemli bürokratlarından birinin ismini gördüm. Albümün ikinci eseri olan “Gülüm Soldu”nun altında söz ve müzik İbrahim Kalın yazıyordu. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü ve Genel Sekreter Yardımcısı’nın bağlama çaldığını, türkü söylediğini biliyordum. Kalın’ın adını ilk kez bir albümde “Eser sahibi” olarak görünce merak edip, CD’yi dinlemeye başladım.

İstanbul’dan çıkışta otomobilimin teybine taktığım “Elif Zamanı”nı Kartepe’ye gidene kadar çıkarmadığım gibi dönüşte de dinledim. Çünkü albümün repertuvarını ve Elif Buse Doğan’ın sesini beğendim. Instagram’dan yaptığım canlı yayında her parçayı kısa çalarak dinlettiğim takipçilerimin çoğu da benimle aynı görüşteydi.

GÜNÜN SÖZÜ

Dünya; kötülük yapanlar değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir. (Albert Einstein)

 

SİNA KOLOĞLU- MİLLİYET

O SAHNE GERÇEK Mİ?

Börü’ dizisinde şehit olan Murat’ın, Üsteğmen Gökçe’yle arasında geçen “Ölmesem benimle kahve içer miydin?” sözleri fena çarptı. Her şeyin ötesinde son anların bu kadar yalın ama tüyleri diken diken eden bir cümleyle verilmesi...

Merak ettim ve ‘Börü’nün bir yerde temel direği Alper Çağlar’a, “Dizinin gerçekte yaşanmış olaylarla ilişkisi var mıydı?” diye sordum. Çağlar, “Gerçek hayatta böyle bir hikaye yok. Ben yazdım. Ama ülkede elbette polis ve pilot aşkı bir yerlerde olmuştur. Bu şekilde olması düşük bir ihtimal tabii” cevabını verdi.

‘Popstar’ vintage mağazası

Bülent Ersoy, Armağan Çağlayan, Can Bonomo, Deniz Seki ve Osmantan Erkır... ‘Popstar’da seslerde ahım şahım bir durum yok. Sanki bir mekanda işimizi yapalım telaşı vardı. Eleştirmiyorum çünkü bizim Buca’da görmüştüm, tabelada öyle yazıyordu. Burada iş canlı. ‘O Ses Türkiye’ gibi montajdan geçmiyor. Harbi, ne oluyorsa kaçarı yok. ‘Popstar’ unutulmaz bir iştir. 2018 halini vintage niyetine izledik, izleriz.

Reklam gibi kamu spotları

Mecliste, ‘Bakanlıkların reklama ayırdıkları bütçe ne kadar?’ konusu gündeme gelmişti. Öğrenildi ki, böyle bir bütçe yok. Tören, fuar ve ağırlama gibi ekonomik kodlar içinde bu harcama yer alıyor. Nedeni ve miktarı konusunda bir bilgi yok. Kamu spotu olarak her daim karşımıza bol miktarda reklam çıkıyor. Kamu spotu sektörü oluştu dersek, yanlış olmaz. RTÜK malum bu spotların ekranda yayınlanması için mesai harcıyor. İzni onlar veriyor. Haftada en az üç defa, gelen reklam spotları için toplantı yapılıyormuş. Bazen bu sayı sekize kadar yükselebiliyormuş. İlgi o derece yani... Neredeyse bütün bakanlıkların bir spotu mevcut. Belirteyim, bu hazırlanan spotlar öyle amatör işler değil. Geçtiğimiz şubatın ekranda en çok spotu yayınlananlar ‘Top 5’i fikir verebilir. 1- Yeşilay (2 bin 463 spot) 2- Sağlık Bakanlığı (bin 10 spot) 3- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (783 spot) 4- Gıda ve Tarım Bakanlığı (631 spot) 5- Gümrük Bakanlığı (528 spot). (Kaynak: Interpress Ajansı)

 

OYA DOĞAN-VATAN

ŞAHSİYET HER HAFTA 3 BÖLÜM YAYINLANSIN

Onur Saylak’ı oyuncu olarak çok beğenmemin yanı sıra çektiği kısa filmleri izlemiş, hayallerine seyirci olarak dahil olmuş biriyim. Yönetmenlik arzusu uzun süredir vardı ve buna adım adım hazırlandı. Hemen bir uzun metrajlı film çekmedi mesela... Kısa filmlerle festivalleri gezdi. Sonra Hakan Günday’ın Daha romanını sinemaya uyarladı ve iddia ediyorum bu yılın en iyi filmlerinden birini izledik. Daha filmdeki yönetmenlik performansına övgümüz bitmemişti ki, bu kez PuHu TV için Şahsiyet dizisini çektiği haberleri gündeme düştü. Önce rol aldığı Vatanım Sensin dizisinden ayrıldı, sonra da kadro açıklanmaya başladı. İlk haber Onur Saylak’ın Ay Yapım’la anlaştığı oldu. Bu oldukça kaliteli bir işle karşımızda olacak demekti. Çünkü Ay Yapım’ın izleyici de yarattığı algı bu! Ardından Şahsiyet adında bir dizi çekeceğini ve senaryosunu Hakan Günday’ın kaleme aldığı haberi geldi. Bu da mutlaka derdi olan, karakterlerin çok sağlam olduğu bir hikaye olacağının belirtisiydi. Çünkü Hakan Günday demek, hikayenin kalitesinden “şüphe etme” demekti. Daha sonra oyuncular belli olmaya başladı. Haluk Bilginer, Cansu Dere, Metin Akdülger, Şebnem Bozoklu, Hüseyin Avni Danyal, Necip Memili, Şenay Gürler, Önder Selen, Ayhan Kavas, İbrahim Selim, Fırat Topkorur, Recep Usta, Rabia Soytürk, Alptekin Ertürk ve Müjde Ar açıklandığında sanırım benimle birlikte herkesin beklentisi daha fazla yükseldi. Bir de jenerik yüklenince beklentim tavan yaptı. Çünkü gerçekten muhteşem bir jeneriği var Şahsiyet’in. Stranger Things’e benzetenler olmuş. Stranger Things’in çok ama çok üstünde bir işçilik var bu jenerikte...

İlk bölüm fazla uzundu

Şahsiyet’in cumartesi akşamı üç bölümü birden PuHu TV’ye yüklendi. Ancak ben ilk bölümünü basın gösteriminde çarşamba günü izlemiştim. Dizinin ilk bölümüne dair en büyük eleştirim uzun olmasıydı. 80 dakikalık ilk bölüm bana çok uzun geldi. Çünkü ilk bölümün yüzde 85’i Agah Beyoğlu’nun kim olduğunu anlatıyordu. Kısacası biz bir Hakan Günday romanı okuyorduk ve önce “kim” olayın kahramanı onu tanıyorduk. Kim sorusuyla derdim şu! Dijital dizi ve televizyon dizisi arasındaki farkı anlatırken çok kullandığım bir örnek var. Şahsiyet bu örneği güzel anlatmama sebep oldu. Televizyonda dizilerinde bir silah çıktığı zaman biz o silah ne zaman patlayacak ve kimi vuracak diye takip ederiz. Dijital dizide bir silah çıktığı anda patlar. Biz neden patladı, ardındaki sebep neydi onun peşinden gideriz. Şahsiyet’te silah ilk dakika çıktı ve patladı. Tipik bir dijital dizi kuralına uydu. Ancak ondan sonra yolunu televizyon dizisine kırdı. 80 dakika boyunca kim ve neden sorusuna takıldık. Kim sorusunun cevabını aldık ama neden sorusu havada kaldı. O nedenle ilk bölüm bittiğinde tek isteğim ikinci bölümü izleyip neden sorusuna cevap bulmaktı. Benim için ilk bölüm; şahane bir Agah Beyoğlu performansı izlemek, karakterleri tanımak adına güzeldi ancak Şahsiyet diji-tv karışımıydı. Kastettiğimin hikaye anlatım biçimi olduğunun altını tekrar çiziyorum, yanlış anlaşılmasın.

Onur Saylak büyük bir yük aldı

Fakat ikinci ve üçüncü bölümü izleyince rahatladım. Diğer karakterlerin hikayeye dahil oluşu, merak duygusunun artışı, Agah’ın cinayetlerini kadına şiddet uygulayan kişilerden seçtiğini görmek neden sorusuna dair fazlasıyla ipucu verdi. İşte Şahsiyet şimdi daha keyifli olmaya başlıyor. Her hafta üç bölüm birden verseler ne güzel olur. Çünkü ikinci ve üçüncü bölüm nasıl aktı anlamadım. Haluk Bilginer’in hayat verdiği Agah Beyoğlu karakteri öyle güzel çizilmiş ve ruhunu bu işe öyle bir koymuş ki o adamı tanıdığınıza yemin edebilirsiniz. Cansu Dere’nin canlandırdığı Nevra’dan bir şey çıkacak ama ne? Metin Akdülger’in oynadığı polis muhabiri, DJ kavramı nasıl iç içe geçti anlaması zor! Feci meraktayım! İnsanın aklında acayip şüphe bırakıyor. Ezcümle; Şahsiyet olmuş. Bu sezon 13 bölüm yayınlanacak. Seyircinin ilgisine göre ikinci sezonunda da 13 sezon yayınlanacakmış. Onur Saylak’ın rejisi, Feza Çaldıran’ın görüntü yönetimi, Sertaç Özgümüş ve Güntaç Özdemir’in müzikleriyle Şahsiyet Türkiye’deki dijital yayıncılığın fazlasıyla önünü açacak bir iş çıkarmış ortaya... Onur Saylak üstüne çok büyük bir yük almış. İyi ki de almış. Çünkü onun oyunculuk ve yönetmenlik duygusunu birleştirmesi bu ülkede yepyeni bir kırılmaya neden olacak. İlk adımı sen attın Onur ve belki farkında değilsin ama bir sürü insanın da önünü açtın! Artık daha sert işler izleyebileceğiz. Tebrikler!

 

 

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERKÖŞE YAZARLARI