UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

"VATANIM SENSİN"DE BEKLENEN YANIT HIZLI GELDİ!..

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değindiler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

"VATANIM SENSİN"DE BEKLENEN YANIT HIZLI GELDİ!..

MESUT YAR-POSTA

Panik yapmaya gerek yok

Birleşik Arap Emirlikleri “Türk dizilerini” yasaklayınca sektör haklı olarak kaygılandı. Her ne kadar kararın siyasi olduğu söylense de dizilerimiz için önemli bir pazar kapısı kapanmıştı...

Peki ne olacak? Vallahi bizim diziler farklı coğrafyalarda farklı pazarlar buluyorlar. Öyle yayından şimşek hızıyla kalkan işler hariç. Neyse...

Dizileri bir kenara koyarsak şu sıralarda Türk yapımcıların sattığı içerik formatlarının dünya kanallarında hızlı bir şekilde pazara girdiğini görüyoruz...

Belki birçoğunuz bilmiyordur; “Kısmetse Olur” isimli format Yunanistan’da gösterime çıktı bile. Hem de yarışmacıları Türkiye’ye getirilip burada yapılan çekimlerle...

İlk imza Acun Ilıcalı’dan. Sonraki imzalar da iki vakte kadar farklı yapımcılardan (bilindik başka içeriklerle) gelecek. Yüz vermediğimiz formatlar bir süre sonra ihracattaki baş tacımız olacak, bakın buraya yazıyorum!

Beklenen yanıt hızlı geldi

“Vatanım Sensin” (Kanal D) dizisinde “General Cevdet kendini idamdan nasıl kurtaracak?” diye sormuştuk. Senaristler yanıtı bir bölüm içinde verdi...

Üstelik geride hiç soru işareti bırakmadan. Üstelik “Hamilton” gibi ana karakterlerden birini harcayarak... Cevdet’in yolu hakikaten çetrefilli bir yol. Her adımı izleyicide farklı bir heyecan uyandırıyor. Ve zekasıyla ipten dönüşü diğer dizilerdeki gibi “hadi be oradan” dedirtmiyor...

Başka bir kalemde 10 bölüm sürecek mevzuu bir kalemde harcayan senaristleri bu yüzden tebrik etmek gerekiyor. En çok da seyirciyi bunaltmadıkları için!

HERKES İÇİN BİR İLK

Bülent Ersoy’u “Popstar 2018” (Kanal D) tanıtımlarında bir Elvis Presley şarkısı söylerken izledim. “It’s Now or Never” isimli şarkıyı yorumluyordu...

Makamı tam çıkaramadım ama sanırım böyle bir yorum hem şarkı hem de Diva için ilkti. Açıkçası “heyecanlandıran bir deneyim olmuştur” diye düşünüyorum...

Bu farklı ve yeni deneyimleri üst üste koyunca bana göre sözü olan bir iş ortaya çıkacaktır. Yitip giden bir dolu formatın katilinin “aynı eksen etrafında dönüp durmak” olduğunu düşünürsek hele. Hadi bakalım, merakla bekliyoruz...

30 YIL SONRA KİMİ HATIRLARIZ Kİ?

Doksanlar müstesna yıllardı. Çekirdek aileler hâlâ çekirdekti. Eğlenceliğimiz tekti. Televizyonun karşısına geçip izlediklerimiz de aynı...

“Bizimkiler” dizisinin Cafer’i, “Kaygısızlar”ın Memnun Kaygısız’ı, “Perihan Abla”nın Şoför İsmet’i oyuncu Ercan Yazgan ağabeyimizi de ebediyete uğurladık...

Doksanlar gibi müstesna bir adamdı. Çekirdeğinden kopmayan usta bir aktördü. Belki de bu yüzden şu saydığım üç rolle bile kendini kolay hatırlanabilir, zor unutulur kıldı...

Şimdi “şu kadar dizi içinde 30 yıl sonra oynadığı karakterin adıyla anımsayabileceğimiz kim ya da kaç kişi çıkar?” diye düşününce, insan değerlerini daha da rahat anlıyor. Nur içinde yat güzel ağabeyim...

MUTLU OLDUK AMA...

Birleşmiş Milletler (BM) 2013’ten beri 20 Mart’ı, insanların mutluluğun önemini fark etmesi için “Uluslararası Mutluluk Günü” olarak kutluyor. Bu yıl TLC kanalı, BM ile güçlerini birleştirerek yerel Türk yardım kuruluşu “İhtiyaç Haritası” ile kendi mutluluk kampanyasını başlatıyor. TLC’de 12 Mart Pazartesi başlayacak “Mutluluk Haftası”, “insanları mutlu eden şeylere odaklanan özel şovların yayınlandığı” geniş kapsamlı bir kampanyadan oluşacak...

“Mutluluk Haftası” akışında Mert Fırat’ın sunacağı “MUTLULUK PROJESİ” programı da yer alacak. Belgesel tadındaki bu işin tek sıkıntısı Mert Fırat’ın başrolde oynadığı “Ufak Tefek Cinayetler” (Star TV) ile aynı gün aynı saatlerde yayınlanacak olması...

Keşke yayın için başka bir gün bulsalardı. Mert Mert’e karşı nasıl olacak?

 

OYA DOĞAN-VATAN

MAHALLE DÜN VİZYONA GİRDİ

Kurduğu hayallerden hiç vazgeçmeden, sabırla adım atan insanlara her zaman saygı duyarım. Umudumu da artırırlar. Bugün size bir mahalle hikayesinden bahsedeceğim. Bugünlerde kalmayan bir arkadaşlık hikayesinden... Ben bu hikayenin yaklaşık 9 yılına içinde olduğum şahidim. Serhat Teoman, Emre Erkan ve Mert Öner İzmir 9 Eylül Üniversitesi’nden üç yakın arkadaş. Hayat onların yolunu İstanbul’da da birleştirmiş. Hepsi bir diziye dağılmış ama birbirlerinden hiç kopmamışlar. Serhat Teoman Hepimiz Birimiz İçin dizisinde oynamaya başlayınca Buğra Gülsoy’la tanışmış ve daha ilk gün enerjileri öyle tutmuş ki, kardeşten yakın olmuşlar. Buğra, Serhat ve Emre bir süre sonra GET Yapım’ı kurmuşlar. Çünkü dertlerini, kendi hikayelerini anlatmak istemişler. Daha sonra Mert Öner’in de onlara katılmasıyla GET Yapım’ın dört silahşoru olarak tiyatro serüveni başlamış. Beşiktaş’ta başlayan bu hikayeye her gün bir başka kişi katılmış. Kısaca Mahalle’nin tohumu Beşiktaş’ta atılmış.

Bir arkadaşlığın hikayesi

Bundan sonraki sürece birebir şahidim. Diziler, tiyatrolarla geçen uzun bir süreden sonra Buğra, Serhat ve Emre bir gün Mahalle diye bir senaryoyla masaya oturdular ve sinema filmi yapmak istediklerini söylediler. Mert Öner de dahil oldu ve yapımcılık süreçleri başladı. Bugüne kadar oynayan, yazan bu ekip bir de yapımcılığa adım atmış oldu. Mahalle bu; herkes elinden gelen desteği atmak istedi. Selahattin Töz, Selen Öztürk, Hazar Ergüçlü, Gökşen Ateş, Burak Sevinç, Yiğit Çakır, Gökhan Soylu filmde oynayarak destek oldular. Aslında Buğra ve Serhat bir gün yönetmen koltuğunu hayal etmekteydi, Mahalle’yle bunu da hayata geçirdiler. Beşiktaş’ta kurulan bu dostluk 2016 yazında sinema filmine taşındı. Herkes yapımcı, senarist, yönetmen ve oyuncu olarak birbirine teslim oldu. Film çekimleri bitti, Mahalle İstanbul Film Festivali’ne seçildi. Festivalde filmi izleyen Medyapım’ın sahibi Fatih Aksoy çok beğendi ve filme yapımcı oldu. Sonrası çorap söküğü gibi geldi. Mahalle dün vizyona girdi.

Mahalle, aynı semtte yaşayan bakkal Sabri, emlakçı Ömer, kasap Kenan’ın ve ailelerinin mahallelerine taşınan Adem Yılmaz’la birlikte değişen hayatlarını anlatıyor. İyiyle kötünün, masumla zalimin birbirine karıştığı, önyargılarımızın bizi kime dönüştürdüğünü anlatan bir film! Filmin çok büyük bir kısmı tek mekanda geçiyor ama hiç sıkılmıyorsunuz. Çünkü öyle sert bir yüzleşme var ki orada siz de sanki oradaymışsınız gibi hissediyorsunuz. O yüzleşmede kendinize düşen payı da alıyorsunuz. Oyunculuklar aklınızda hiç acaba duygusu yaratmıyor. Sonuna kadar hepsine inanıyorsunuz. Kenan’ın öfkesine hak verip, Sabri’nin dostluğuna alkış tutup, Ömer’in korkaklığını ama arkadaşlarını satmayışını takdir ediyorsunuz. Ama bir karakter var ki, filmin başından final bloğuna kadar uzanan süreçte en çok onu merak ediyorsunuz. İblis’ten yani adem Yılmaz’dan bahsediyorum.

Töz büyürken küçülmüş oyununda

Öyle büyük bir suçu var ki Adem’in onu dinlemeden yok olmasını istemeniz gerekiyor. Ancak Selahattin Töz, karakteri öyle bir yerden almış ve oynamış ki, filmin başından sonuna kadar nefret etmeniz gereken o karakteri merak edip ona söz hakkı vermek istiyorsunuz. Senaryo da buna hizmet ediyor ve onun hikayesinden ne gelecek diye bekliyorsunuz. İşte tam o sahne geldiğinde genelde karakteri büyüten ve bize fazla gelen performanslar izlemeye alışık olduğumuz için şaşırtıyor Töz. Çünkü oyununda büyürken küçülmüş. Küçüldükçe gerçek kılmış karakteri, önyargılı olduğumuzla yüzleştirmiş bizi. Filmden çıktıktan sonra tipini de değiştirdiğini görünce iyice etkileniyorsunuz.

Mahalle, bugün herkesin unuttuğu dostluk kavramına sonuna kadar bağlı olan bir mahallede kurulan hayalin gerçeğe dönüşmüş hali, o nedenle çok kıymetli! Mahalle filmi dün vizyona girdi. Etkileyici, sert ve derdi olan bir şey izlemekten çekinmeyenler izleyin, izletin Mahalle’yi...

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERKÖŞE YAZARLARI