UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

"UFAKTAN KAYBOLAN DİZİ: UFAK TEFEK CİNAYETLER!"

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değindiler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

"UFAKTAN KAYBOLAN DİZİ: UFAK TEFEK CİNAYETLER!"

SİNA KOLOĞLU-MİLLİYET

‘AVLU’ NE ZAMAN BAŞLIYOR?

Hemen söyleyelim ‘Avlu’, Star TV’de 22 Mart Perşembe akşamı başlayacak. Demet Evgar, Kenan Ece, Ceren Moray, Nursel Köse, Teoman Kumbaracıbaşı, Çağdaş Onur Öztürk, Rüçhan Çalışkur ve Sinan Pekinton... Bir araya gelen ekip iyi. Dizinin tanıtımları yayınlanıyor. Hayli sert olduğu her halinden belli. Hatta ev ahalisi, “İçim karardı” diyor.

Yapım cephesinden, “Evet tanıtım iç karartıcı. Diziyi izlerken de büyük ihtimalle aynı duyguya kapılacaksınız. Yani tanıtım, projenin atmosferini vermekte gayet başarılı” şeklinde yorum aldım.

Bu cezaevi kullanılır!

Yapım cephesinden, “Dizinin ana mekanı olan kadın cezaevi gerçekten görülmeye değer. Proje bittikten sonra, Adalet Bakanlığı’na devredilebilecek gerçek bir cezaevi” yorumu da geliyor. Benzetme, dekorun ne kadar da gerçekçi olduğunu belgelemek için söylendi.

Öyle olsa da, bir ürperme geliyor.

‘Cezaevi yetmiyor’ haberlerinin sıkçasöylendiği bir ortamda...

UFAKTAN KAYBOLAN DİZİ

‘Ufak Tefek Cinayetler’i bu hafta ev ahalisi inatla izledi ve “Verdiğimiz son şanstı” diyerek, geceyi bitirdi. Şu çöp torbasını evden eve dolaştırarak geçen bir bölümün sonunda ev ahalisi, “Biri ölsün ya da boşansın, ne yapacaklarsa yapsınlar yoksa iş işten geçecek” dedi. İzlenme oranları tatminkâr olabilir. Önemli olan, uyarının mutlu mesut zamanlarda yapılması.

HER ŞEY ÇOK ACELE GİDİYOR

‘Börü’ dizisi için, kurgu başarısı demiştim. İkinci bölümde gördüğüm, dizinin zamana karşı yarışır halde olduğuydu. Operasyonlar, karakter analizi, siyasi yorumlar ve ideolojik göndermeler... Hepsini aynı anda verelim telaşı var. Hızlı gidişatın belki de en çok yararlandığı alan, operasyonlar. Soluksuz izleme fırsatı veriyor. Öte yandan ‘Diriliş Ertuğrul’la gizli bir mücadelesi de var, altını çizelim.

HAMİLELİK ÜZERİNE

‘Çocuklar Duymasın’la ilgili yazdığım ‘Şimdi sırada hamilelik var’ sözüme Mesut Yar köşesinde, “Seninle bana kalsaydı, torun yaptırırdık” demiş. Genç kuşağa hitap ediyormuş, biz yaşlılara göre değilmiş. Laf oraya geliyor. ‘Hamilelik’ bir nevi yerli dizi şablonu. Dizi, ‘postmodern’ ‘Çocuklar Duymasın’ olma yolunda giderken, böyle bir şablonu es geçemez mesajı... Gönderme oraya, yoksa kuşak meselesi değil.

 

 

MESUT YAR-POSTA

Seda Sayan’ın programı bitecek mi?

Soru şu; “‘İnşaat işçileri’ gafından sonra Seda Sayan’ın işine son verilir mi?”. Yanıt da bizden gelsin...

Seda Sayan, Haziran’a kadar Show TV ile sözleşmeli. Ötesi henüz bilinmiyor. Kulislerde bir görüş dolanıyor; “Seda, seneye yok!”...

Bu yoklukta kim kazanır kim kaybeder bilmiyorum ama Seda şu sıralarda format yorgunu. Şu bıçak sırtı ortamlarda bir nadas belki iyi gelir!

FARK YARATACAKTIR

Kanal D’nin yeni gündüz programı “Gelinim Mutfakta” pazartesi başlıyor. Sunucusu bomba etkisi yarattı...

Fatih Ürek, bu yarı realiti yarışmanın sunuculuğunu üstlendi. Seçim kime ait bilemiyorum ama ortada iki görüş var. Biri diyor ki “ne alaka?”, öteki de “cuk oturmuş bir seçim”...

Ben ikinci şıkkın tarafındayım. Fatih Ürek aslen oyunculuk kökenli bir şov adamı. Sahneyle, kamerayla ve kendisiyle barışık. İzleyici bu niteliklerinin çok küçük bir kısmını biliyor...

Seversiniz ya da tam tersi. Bir fark yaratacağını düşünmenin yanında gündüz kuşaklarını hareketlendireceğini de bir kenara not düşelim...

Yeni bir ses yarışması daha

“Popstar 2018” (Kanal D) haftaya çarşamba yayında. Bu tamam. Ama bu maraton tek başına koşulmayacak. Yarışmanın hemen ardından ekran için hazırlanan bir başka ses yarışması sırasını bekliyor...

Uzun yıllardır bu yarışmaların müzik koordinatörlüğünü yapan Metin Özülkü haberi verdi. Tarih ve kanal ismi vermeden tabii...

Anladım ki format yokluğu çeken TV ekranları için “Popstar 2018” bir kırılma noktası olacak.

Yaşar Gaga denince...

 Bir insanı tanımadan sevebilir misiniz? Evet. 90’lı yılların müstesna ikliminde yetişmiş Yaşar Gaga benim için tam da böyleydi... Genç ölümünü haber aldığımda ve paylaştığımda darmadağın olan yüzlere tanıklık ettim. Sevilmiş, çok sevilmiş bilerek ya da bilmeden. Nur içinde yatsın!

KURABİYE TABAĞI DA OLACAKTI

Önceki gece TRT 1’de yayınlanan “Gündem Ötesi”nde Pelin Çift, tarihçi-yazar Murat Bardakçı’yı konuk etti...

Konuğunu günler öncesinden ve isim vermeden “büyük sürpriz” olarak duyurmuştu. Öyle de oldu, yalan yok...

Ansızın ekrandan çekilen Murat Bardakçı konuşmaya öyle susamıştı ki yüz yılları yüz dakikaya sığdırmaya çalıştı. Bir de kamu kanalında özel kanallardaki gibi rahat yorum yapamamasını da üstüne koyun; meşakkatli bir konukluk oldu...

Ben bir de şunu anladım. Murat Bardakçı gibi kısmen marjinal ustaları ağırlayacağın zaman bu isimlerin neye takıntılı olduğunu da ezber edeceksin...

Bak çay bardağı kaşıksız geldiği için ortalık karıştı. Kurabiye tabağını koymayı da unutmuşlar ki şükür oradan sıkıntı çıkmadı. Büyük geçmiş olsun (!) Pelin kardeşim...

Reklam demeyelim

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde ünlü bir boya markasının yayınladığı reklam filmi yine çok ilgi gördü. Adı sözde “reklam filmi” olsa da markanın “memleket” için özel olan günleri hiç sektirmediği sayısız işi var. Bir yandan da toplumun kırmızı çizgilerini kovalıyor...

Çok uzağa gitmeyin, birkaç yıl önce tacize uğrayıp katledilen genç kızımız Özgecan için parasını verip ekran kararttıran da aynı markaydı...

Neyse. Filmde soruluyor; “Bizim derdimiz ne?”. İzninizle kendi adıma söyleyeyim. “Çoktandır böyle içten hâl hatır soranımızın olmaması. Normalliğe duyulan özlemi bir kenara koy; deve yüküyle para verip yaptırılan kamu spotlarının hiçbirinin böyle on ikiden vuramaması”...

 

MEVLÜT TEZEL-SABAH

PKK’nın çocuk ve kadın tacizleri

Meclis Genel Kurulu'nda, 8 Mart Kadınlar Günü üzerinden cinsel taciz tartışmalarının yaşandığı sırada kürsüye AK Parti Düzce Milletvekili Ayşe Keşir çıktı. PKK'nın tuzağa düşürdüğü genç kızların fotoğraflarını gösteren Keşir, "Cinsel istismar fotoğrafı budur. 13 yaşındaki kızlar...

Bu fotoğrafları göstermeye bıkmadan, usanmadan devam edeceğiz. Afrin'de kahraman Türk askeri, sınır güvenliğimiz için mücadele ederken bir yandan da kız çocuklarının haklarını savunmaktadır.

PKK başta olmak üzere terör örgütlerinin elinde esir olan, ellerine zorla silah verilen, cinsel istismara uğrayan, kadın infazlarına maruz kalan kadınların haklarının da mücadelesini vermektedirler" dedi.

Keşir konuşurken HDP'li vekiller sessizliğe gömüldü. O ana kadar hemcinslerine yönelik taciz olaylarının artışını sert bir dille eleştiren HDP'li kadın vekillerinin bile Keşir'in gösterdiği fotoğraflardan sonra susup kalması, PKK'nın HDP üzerindeki etkisinin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. HDP'li kadın vekiller, Doğu ve Güney Anadolu'daki kızların çocuk yaşta evlendirilmesine de fazla ses çıkaramıyorlar.

Çünkü hem bölgedeki feodal yapının, hem de PKK'nın baskısı altındalar.

2013-2016 yılları arasında teslim olan 1949 PKK'lı teröristin örgüte katılma yaşları incelendiğinde; 18 yaş ve 18 yaş altı grubun, teslim olanların yaklaşık yarısına tekabül ettiği tespit edildi.

GÖRMEZDEN GELİYORLAR

PYD'ye destek veren ABD de bu acı gerçeği biliyor. ABD'nin Haziran 2016 yılında yayınladığı İnsan Ticareti Raporu'nda da, PYD/YPG'nin 15 yaş altı çocuklar dahil erkek ve kız çocuklarını örgüte eleman olarak temin etmeye devam ettiği yazıyor. Peki, bu çocuklara ne oluyor?

İki yıl önce Hakkari'de çatışmada ölen Rojbin Delil adlı kadın teröristin sırt çantasından çıkan tabletteki, 'Zilan' adıyla iki şifreyle oluşturulmuş dosyalar kırılınca, PKK'daki kadınların içler acısı hali ortaya çıkmıştı. Notlarda, örgütün Kandil'deki yöneticilerden Abbas kod adlı Duran Kalkan'ın kadın teröristlere uyguladığı cinsel tacizler, onunla birlikte olmayı kabul etmeyince öldürülen kadınlar ve Şilan kod adlı sevgilisiyle yaşadıkları detaylı olarak anlatılıyordu:

'Abbas bugün Şilan'la el ele tutuşarak liseli sevgililer gibi Metina kampının çevresinde dolaştı.'

CEZALANDIRILIYORLAR

'Abbas, yoldaşları (kadın militanlar) kendisiyle birlikte olmaya ikna etmek için yönetici pozisyonunu kullanıyor. Cinsel taleplerine karşılık vermeyen kadın yoldaşlara bir tür 'mobbing' uyguluyor. Avrupa'dan katılımlı Nemrut, Şirvan, Bejan, Sara ve Faraşin yoldaşları, birlikte olmayı reddettikleri için, kurtuluşları hiç mümkün olmayan intihar gibi saldırılara yolladı. Bu yüzden kadın yoldaşlardan Koçerili Sarya, Abbas'ın cinsel talebine boyun eğmek zorunda kaldığını ağlayarak anlattı.' Çocuk ve kadın haklarına duyarlı olan ABD ve Avrupa ülkeleri PKK/PYD'nin bu kirli yüzünü bilmiyor mu? Kızları seks kölesi yapan örgütleri neden destekliyorlar?

Tacizin yaşı, dili, kimliği yok. Elbette her türlü taciz tartışılmalı, sorumlular cezalandırılmalı.

Ama böyle hayati konularda da ikiyüzlülük yapılmamalı!

Kadın ve çocuk haklarını, taciz ve tecavüz vakalarını tartışırken mangalda kül bırakmayan bazı sözde hümanist aydınlar;

PKK'nın kaçırdığı çocuklardan, seks kölesi yaptığı kızlardan hiç bahsetmiyorlar. PKK mağduru kızlar konuşulduğunda suspus oluyorlar! Yok böyle bir ikiyüzlülük!

Seda ve Hülya çok mutlu

Seda Sayan ve Hülya Avşar, TV programlarında yaptıkları skandal açıklamalar medya ve sosyal medyada büyük tepki çekmesine rağmen geri adım atmadılar. Erkek egemenliği isteyen Avşar ile inşaat işçilerini aşağılayan Sayan hiç pişmanlık duymadılar, hatta kendilerini eleştirenlere 'atarlı' yanıtlar verdiler.

Aslında Sayan ve Avşar, tartışılıyor olmaktan mutlu gibiydiler.

Çünkü tartışılmak onları gündemde tutuyor, reytinglerini artırıyor. Sayan da, Avşar da yıllardır şov dünyasındalar; polemik nasıl başlatılır, tartışmada nasıl üste çıkılır çok iyi biliyorlar.

Bu seviyesiz tartışmalardan en çok zarar gören ise kadınlar oluyor. Toplumda erkek egemenliği isteyen, "Bir erkek arada bir karısına çaktırmadan karısını aldatmak zorunda" diyen Avşar, normalde başka bir ülkede bir daha ekrana çıkamazdı ama Türkiye'de yıllardır böyle saçma sapan konuşarak büyük paralar kazandı.

Keza Sayan da öyle!

RTÜK, asıl böyle yanlış rol modellerini mercek altına almalı!

Güzel ceza

Adana'da bindiği özel halk otobüsünde, şehit annesi olduğunu belirtip ücretsiz ulaşım kartını gösteren Zübeyde Tura'dan ücret isteyerek hakaret eden şoför Eren Güngör, adli kontrol şartıyla tahliye edildi. Ancak Güngör'e, karakolda her gün imzasını, İstiklal Marşı'nın altıncı kıtasının yazılı olduğu tablo önünde atması şartı getirildi.

6. KITADA NE YAZIYORDU?

Altıncı kıtada; 'Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır atanı; verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı' yazıyor.

Şehit anasına hakaret eden birine bundan daha güzel bir ceza verilemezdi. Bence bu ceza, sadece rutin bir imzadan ibaret olmamalı.

Güngör, her imzayı attığında altıncı kıtayı ezbere okumalı.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERköşe yazarları