UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

SİNA KOLOĞLU YAZDI: "FATMAGÜL'ÜN SUÇU NE? İSPANYA’DA FARK ATTI!"

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değindiler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

SİNA KOLOĞLU YAZDI: "FATMAGÜL'ÜN SUÇU NE? İSPANYA’DA FARK ATTI!"

SİNA KOLOĞLU-MİLLİYET

‘FATMAGÜL’ İSPANYA’DA FARK ATTI

 ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’, tartışmasız televizyon tarihinin ‘telenovela’ dünyasındaki yerini aldı. Latin ülkelerinde ve Orta Doğu’da ‘ezilen kadının’ da bir nevi isyanı oldu. Bu, kategorinin ötesinde bir değer aslında... Unutmayalım hikaye, Vedat Türkali’nin kaleminden çıkmıştır. Belki bu hep göz ardı ediliyor. İspanya, ‘telenovela’ kültürünün en güçlü Avrupa ülkesi diyebiliriz. Dizinin ilk bölümü ‘Fatmagül’ adıyla Nova TV’de 6 Ocak’ta yayınlandı.

Altı televizyon kanalı ve dört radyo istasyonu bulunan Altresmedia grubunun tematik kanalında... Diziler, kadın programları vs. var. Ne oldu? Kanal kendi izlenme rekorunu kırdı diyebiliriz.

En hızlı yükselen dizi

İspanya’daki izlenme ölçümlerini Kantar Media yapıyor. Onun verilerine göre yayınlandığı ilk hafta, yüzde 2.9’luk bir oran yakaladı. Bu yaklaşık 500 bin izleyici demek. İkinci hafta bu oran yüzde 4’e çıkıyor. Yani 700 bin izleyici. Ne anlama geliyor? En büyük rakibi (yani benzer formatta yayın yapan) yine İspanya’nın büyük medya kuruluş Mediaset’e ait Divinty kanalının dizinin yayınlandığı saat dilimindeki izlenme oranı yüzde 2. Yani 350 bin kişi. Zaten tematik kanalların eti budu belli... ‘Fatmagül’, tüm bu kalıpları kırıyor. Ve ‘yılların dizileri’ni de geçmiş...

10 yıllık diziyi geçti

‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’, 2007 yılından bu yana ekranda olan İspanya’nın en bilinen ‘telenovela’sı ‘La Que Avecina’ ve bizde de bilinen dizi dünyasının klasikleri arasına giren ‘Modern Family’ ve ‘The Big Band Theory’yi de geride bırakmış (Altresmedia’nın diğer kanalı Neox’ta yayınlanıyor). Dizi, yapabileceğinin çok fazlasını gerçekleştirdi.

SIRALAMAYA BAKMA

Sıralamaya bakmamak gerek. Bazen öyle oluyor. Show TV’nin yeni dizisi ‘Yuvamdaki Düşman’ için de durum böyle. ‘Nebahat Çehre’nin kabul ettiği dizi’ havalarında bir halkla ilişkiler çalışması yaptılar. Diziden ters köşe geldi, Ceren rolüyle Ece Çeşmioğlu öne çıktı. Olcay Çifthanlı (Nebahat Çehre) olsun kızı Yasemin (Aslı Tandoğan) ve oğlu Murat (Pamir Pekin) gayet usturuplu bir sunum içindeler. Pelin Öztekin (Nil Çifthanlı), Hakan Dinçkol (Alper), Çağdaş Onur Öztürk (Kemal Yılmaz) hatta Pelin Karahan kısa zaman karesinde, ilk bölümde diziyi taşıdılar. Reyting sıralamasına, 20’inci olarak giriş yaptı. Ne kadar yukarıya tırmanır bilinmez. Sıralama bazen yapılan işin karşılığı olamıyor.

 

MEVLÜT TEZEL-SABAH

Kadına şiddetin erkek kurbanları

 İstanbul Yedikulespor'un lisanslı futbolcusu Yunus Emre İzol, Moldovalı E.D.'ye şiddet uygulayan Ayhan A.'yı durdurmak istedi ve "Ayıptır karşındaki kadın, neden vuruyorsun?" dedi. Ayhan A., kadını darp etmeye devam edince, Yunus, arkadaşlarıyla birlikte kadını saldırıdan kurtarmak için müdahalede bulundu.

Bu sırada Ayhan A., yanında taşıdığı bıçağı çıkararak Yunus ve arkadaşlarına sapladı. Zavallı Yunus, hayatını kaybetti. Olay anında alkollü olduğu belirlenen Ayhan A.'nın daha önce de adam yaralamadan sabıkası varmış.

Ayhan A.; dörtbeş yıl yatar çıkar, E.D. de memleketine döner. Vay gidene…

Bazen kadına şiddet haberlerinde 'Çevredekilerin olaya müdahale etmemesi tepki çekti' şeklinde ifadeler yer alıyor. Müdahale etmezsen 'Neden etmedin?' oluyor, edersen de bazen Yunus gibi canından oluyorsun işte…

Bu tür vakalarda cezalar daha da ağırlaştırılmalı; katil lehine tahrik indirimi uygulanmamalı. Bu olayda asıl dikkatimi çeken; kadın derneklerinin Yunus için henüz bir şey yapmaması... Kadına yönelik şiddet vakalarında gösteriler düzenleyen kadın dernekleri, asıl Yusuf'un öldürülmesine karşı duyarlılık göstermeli, hukuki süreçte de davaya müdahil olmalılar.

Kadın derneklerinin, Yunus'un hayatını kaybetmesine benzer başka olaylarda da yeterince duyarlı olmadığını gözlemliyorum. Halbuki Yunus gibiler, kadına şiddet olaylarına karşı farkındalığı artırmak için sembol haline getirilebilecek erkekler...

Açık açık soruyorum; kadın dernekleri, şiddet gören bir kadını korumaya çalışırken ölen erkeklere neden duyarlı değil?

MESAM hep aynı

Arabesk müziğin Orhan Baba'sı Orhan Gencebay, bu ayın başında Türkiye Musiki Eser Sahipleri Meslek Birliği'nde (MESAM) iki yıldır üstlendiği yönetim kurulu başkanlığı görevinden istifa etmişti.

İstifa dilekçesi sosyal medyaya sızınca GÜNAYDIN, Gencebay ile konuştu ve haber gündem oldu.

Orhan Baba, özetle şöyle diyor: "MESAM'ın yönetim kurulu toplantılarında, bir sanatçı topluluğuna yakışmayacak birçok davranışla muhatap oldum.

Zaman zaman şahsıma karşı yapılan saygısızlıkları görmezlikten geldim. Ancak eser sahiplerinin ve MESAM'ın çıkarları söz konusu olduğunda, yapılan yanlışları kabul edemem, bu durumun sürdürülmesine sessiz kalamam. Şeffaf ve denetime açık yönetim olmasını, toplantıların kayıt altına alınmasını istedim ama kabul edilmedi."

Orhan Baba ayrıca; 'grupçuluk', 'sayısal üstünlük' ve 'benim adamım' anlayışlarından da şikayetçi.

Yıllardır bu mesleği yapıyorum ve MESAM ile ilgili hep aynı haberleri okuyorum: Yolsuzluk, grupçuluk, koltuk kavgası... MESAM'ın bütün üyeleri şeffaf ve açık yönetim istiyor ama bu, bir türlü sağlanamıyor. Kendileriyle uğraşmaktan, şarkıların telif haklarını da doğru dürüst toplayamıyorlar. Bir şarkı için toplanan paranın yarısı MESAM payı, stopaj, sağlık fonuna gidiyor. Normalde ABD'de hit bir şarkı yapsanız, sadece siz değil, torunlarınız bile o şarkının telifiyle yaşar gider ama Türkiye'de böyle olmuyor ne yazık ki...

Elbette bu sorunun yasal nedenleri de var. Öte yandan, telif haklarında epeyce yol alındı. MESAM, sağlıklı ve adil bir şekilde yönetilse kazanan yine sanatçılar olacak ama bu bir türlü yapılmıyor. Çünkü birileri, bu grupçu yönetim şeklinden nemalanıyor.

Her yeni seçilen yönetimden bazı sanatçılar, 'Eski yönetim yedi, şimdi yeme sırası bizde' diyor ve bu kısır döngü yıllardır böyle devam ediyor.

Beni asıl üzen ise; sanatçıların telif peşinde koşmak ve MESAM'da yönetimi ele geçirmek için grup kurmaktan asıl mesleklerini yapmaması...

Halbuki bu işlerle avukatlar ve muhasebeciler uğraşır; telif işlerini profesyonel bir şirkete bırakırsın olur biter. Ama yok, illa birileri yönetimi ele geçirecek ve telif gelirinden nemalanacak!

Özetle Orhan Baba, istifa etmekle iyi yaptı; telif, grupçuluk, para gibi işlerle uğraşacağına kendisini sanatına verir. MESAM ise böyle gelmiş böyle gider...

Yancı Hakları Evrensel Beyannamesi

 Muğla'nın Palamutbükü köyünde kahve işleten 51 yaşındaki Mehmet Kalafat, Yancı Hakları Evrensel Beyannamesi adını verdiği manifestoyu dükkanının duvarına asarak, 'yancı'ların haklarını korumaya almış. 'Yancı kahvehanenin temel taşıdır, vazgeçilemez' diye başlayan beyannamede; yancının masaya gelen yiyecek ve içeceklerden dilediği gibi faydalanabileceği, hatta kendisine içecek ikram edilmesini beklemeden içeceğini isteyebileceği belirtiliyor.

Beyannamenin beşinci maddesi ise yancıya, yapacağı yorumlarla oyunu karıştırma yetkisi veriyor. Buna rağmen hiçbir oyuncunun yancıya darılma veya kızma hakkı bulunmuyor.

Dün en çok bu habere güldüm. Kalafat'ın da dediği gibi, kahvehane demek, yancı demektir. Yancısız bir kahvehanenin tadı çıkmaz ama yancıya bu kadar hak tanınırsa o masaya kim oturur? Kalafat kendi kârını düşünmüş ama oyun sonunda hesabı ödeyecek mazlumları da biraz düşünmek lazım.

Anadolu'da hâlâ kıraathaneler var ama büyük şehirlerde ve gözde semtlerde sayıları hızla azalıyor. Her yer kafe, kahveci… Ufacık masalarda latte ve cappuccino içmektense, şöyle geniş bir masada oturup çayımı yudumlarken gazete okumayı, okey oynamayı tercih ederim.

Kıraathaneler ve kahvehaneler; buluşulup dertleşilen, sorunların konuşulduğu yerlerdir.

Kıraathaneler ve kahvehaneler ile Türk kahvesine, çayına ve elbette yancılara sahip çıkılmalı.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERMEVLÜT TEZEL  SİNA KOLOĞLU