UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

O SES TÜRKİYE'DE, DEMET AKALIN HEYECANI!..

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değindiler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

O SES TÜRKİYE'DE, DEMET AKALIN HEYECANI!..

ALİ EYÜBOĞLU-MİLLİYET

ORHAN GENCEBAY’IN ÜÇ SAYFALIK İSTİFASI

Telif konusunda biriken birçok sorunu ortadan kaldıracak yeni Telif Kanunu’nun çıkmasına sebep olan sanatçılar arasında Orhan Gencebay’ın ayrı bir yeri var.

Çünkü Gencebay, fırsat bulduğunda telif meselesini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a iletti. Cumhurbaşkanı, duruma müdahil oldu da, iş hızlandı…

Kültür Bakanlığı’nın sanat alanında faaliyet gösteren tüm meslek birliklerinin de görüşünü alarak, 10 yılda hazırladığı yeni Telif Kanunu’nun eli kulağında… Çıktı, çıkacak yeni yasa…

Hal böyleyken ve de Cumhurbaşkanı Erdoğan’la dostluğunu şahsi çıkarı yerine, tüm sanatçıların yararı için kullanan Gencebay, kendisini ‘koltuk sevdalısı’ gibi göstermeye çalışanlara kızdı.

Gencebay, MESAM Yönetim Kurulu ve Başkanlığı’ndan istifa etmesinin ardından, “Yılda bir dönüşümlü başkan olacaklardı. Arif Sağ iyileşti, başkanlığı istedi. Oylamada başkanlık Arif Sağ’a geçti” şeklindeki haberleri yazılı açıklamayla yalanladı. Gencebay’ın açıklamasının satır aralarında ilginç vurgular da vardı:

Başkanlık hesabı mı?

“MESAM’dan istifam ve gerekçeleri çarpıtılarak, yaşanmamış, maddi gerçeklere aykırı, doğru olmayan birtakım haberler yer almıştır. Hayretler içerisinde okuduğum bu haberler karşısında kamuoyunu doğru bilgilendirmek adına bu açıklamayı yapmak zorunda bırakıldım.

57 yıllık arkadaşım ve kardeşim Arif Sağ ile herhangi bir yarışın içerisine girecek, başkanlık hesabı yapacak, böylesi bir şeye muhatap olacak insan olmadığım gibi, kişisel duyarlılığım da buna elverişli değildir. 

Uzun yıllardır kurumumuzda bitmek bilmeyen birtakım sıkıntıları istifa dilekçemde özet olarak dile getirdim. Öyle tahmin ediyorum ve biliyorum ki, arkadaşım Arif Sağ da kurumda olup bitenlerden rahatsızdır. Bu rahatsızlığını da yönetim kurulu toplantısında sert bir üslupla dile getirmiştir.

İstifam, tamamen kendi tasarrufumdur. İstifamdan önce herhangi bir oylama yapılmamıştır. Dönüşümlü başkanlık şeklindeki bir sistem ve kabulüm söz konusu değildir.

MESAM Yönetim Kurulu uygun görürse üç sayfadan oluşan istifa dilekçemi ve gerekçelerini kamuoyuyla paylaşabilir.”

HOLLYWOOD’UN VE ABD’NİN ‘BABA’LARI

Hollywood’un en sevdiğim aktörleri listesinin bir numarası Al Pacino ile ikinci sıradaki Robert De Niro, bir kez daha birlikte kamera karşısında…

İki aktörün oynadığı son film olan ‘Orijinal Cinayetler’ beklediğim tempoda değildi, ama Martin Scorsese’nin çektiği ‘The Irishman’in setinden medyaya yansıyan fotoğraflar, beklentimi yine yükseltti. Al Pacino ve Robert De Niro’nun yanı sıra Bobby Cannavale, Joe Pesci ve Harvey Keitel gibi Hollywood’un baba isimlerinin Amerika’nın mafya babalarını oynadığı bir yapım çünkü.

Netflix’in 105 milyon dolara satın aldığı filmde, Robert De Niro, İrlanda-İsveç melezi, Amerikalı mafya babası Frank Sheeran, nam-ı diğer The Irishman olarak kamera karşısında. Al Pacino da Frank’ın en yakın arkadaşı Jimmy Hoffa rolünde. Mafya babalarından Russell Bofalino’yu ise Joe Pesci oynayacak.

Boyu 1.77 cm. olan Robert De Niro, filmde 1.93’lük mafya babası Frank’ı canlandırınca, yönetmen de aradaki farkı oyuncusuna giydirdiği topuklularla kapatmaya çalışmış.

GÜNÜN SÖZÜ

Yanlışı savunup kalabalıkları arkama katmaktansa, doğrumu savunup yalnız kalmayı tercih ederim. (Gandhi)

 

SİNA KOLOĞLU-MİLLİYET

BİR ÇAĞAN IRMAK SUNUMU, ‘GÜLİZAR‘

Dizilerde dön dolaş hep aynı hikayeler konu alınıyor. Çiftlik, zenginlik, miras, asi ama varoş güzel kız, efendi asil erkek, ailenin işe yaramaz zengin oğlu ve aynı ev içinde yasak aşk... “Bari doğru dürüst anlatsalar” dediğimiz işi, ‘Gülizar’ dizisi yapmış. Farah Zeynep Abdullah, at başı gidebilir miydi? İlk bölümden başrol olarak götürebileceğini ve kadroya ayak uydurabileceğini gösterdi. Projenin bir özelliği, etkili sahneler için müzik şart değil mesajını vermesi. Gülizar’ın Ziya Bey’le olan (yani babası) sahnesinde bu durum mevcuttu. Sessiz, sadece konuşmaların ve gözlerin olduğu bir sahne. Çok etkiliydi... ‘Yeni Gelin’, ‘O Ses Türkiye’ ile  ‘Fazilet Hanım ve Kızları’ arasından, yüzde 5’in eşiğine gelirse rahatlar.

BÜYÜK PRODÜKSİYON

Sponsorlarından teknik donanıma, kadrodan mekanlara kadar benzer bir dizinin çekilmesi sanırım Türkiye’de pek mümkün değil. Yönetmesi, oynaması ve maliyeti zorludur. TRT 1’in ‘Mehmetçik Kut’ül Amare’ prodüksiyonundan bahsediyorum...  Tarihi kitaplardan öğrenmekle, dizilerden öğrenmek arasındaki ayrımda izleyici ne oranda etkileniyor?

‘Mehmetçik Kut’ül Amare’yi izlerken ev ahalisinin dikkatini çeken, çekimler oldu. Bir görüntü yönetmeninin başarısı. Mesela, pazar yeri aksiyon sahnesi (Bizimkilerle Cox’un silahlı çatışması) vardı. Çevre düzeni, ayrıntıları ve kalabalığıyla sizi ekran başına oturtuyordu.

Mustafa Şevki Doğan için de mesleki imtihan olduğu kanaatindeyim.

Ben daha çok karakter ayrıntıları ve diyaloglarıyla kişiselleştirilmiş sahnelerin yoğunluğunu beklerdim.

Senaryo genel olarak, ‘ben bu mesajları vermek istiyorum’ durumunda kalmış. Müziklerin yoğunluğu biraz daha azaltılabilir. 

19 GİŞE FİLMİNİN 15'İ BİZDE

Digiturk’ten, “Bizde gişe filmleri var, hem de çok” açıklaması geldi. ‘Deliha 2’, ‘Aile Arasında’, ‘Recep İvedik 5’, ‘Çalgı Çengi İkimiz’, ‘Yol Arkadaşım’, ‘Olanlar Oldu’, ‘Kolonya Cumhuriyeti’, ‘Tatlım Tatlım’, ‘Maide’nin Altın Günü’, ‘Ay Lav Yu Tuu’, ‘Kardeşim Benim 2’, ‘Sonsuz Aşk’, ‘Yol Ayrımı’, ‘İstanbul Kırmızısı’ ve ‘Şansımı Seveyim’  platformun listesindeki filmler.

 

MESUT YAR-POSTA

O paketi Show TV kaptı

Geçtiğimiz hafta efsane filmlerden bahsetmiştik. BKM’nin (Beşiktaş Kültür Merkezi) son dönem gişe filmlerinin birçoğunu elinde tuttuğunu ve deyim yerindeyse kanallar arası ihaleye çıkardığını da yazmıştık. Ve not düşmüştük; “bu paketi alan yaşadı”...

O paketi alan memnun oldu. Star TV ile yapılan görüşmelerden sonuç çıkmadı ama Show TV son dakika teklifiyle film paketinin tamamını kaptı. Bu ne anlama geliyor? Ne olursa olsun şimdilik dizilerin tek alternatifi sinema filmleri. Türk filmlerini ekranda izlemekten zevk alan ciddi bir kalabalık var...

“Güldür Güldür Show” ile iyi bir bağ yakalayan BKM ve Show TV ailesi belli ki bu son alışverişle bağı halata çevirecek. Gişesi boldu, dilerim reytingi de bol olur!

'Süper Dadı' isim değiştirdi!

“Süper Dadı” yayınlandığı dönemde hem TRT ekranında hem de sonradan transfer olduğu Star TV ekranında çok ciddi reytinglere imza atmıştı...

Güçlü bir dizinin ardından 23.00 sularında yayına giren program ailelerin çocuklarıyla yaşadığı sorunlara pratik çözümler getiriyordu. Neden sonra bir şekilde ekrana veda etti...

Şimdi “Ailem Odam ve Ben” ismiyle TRT 1 ekranına döndü. Dadımız Gözde Erdoğan artık süper filan değil ama bir lamba cini gibi. Ebeveynlerle çocuklar arasında yolunda gitmeyen ilişkiyi yola sokup üstüne bir de miniklerin hayal ettiği odayı kendilerine armağan ediyor...

Bir nevi çocuklara “yaramazlık yapmazsan mutlu olursun” telkini var. Ben de “Şirinler” çizgi filminde ezber ettiğim o diyalogla topa gireyim; “Yaramazlık yapmazsak Şirinler de bize görünür mü?”.“Ailem Odam ve Ben” hayırlı olsun!

Aranan heyecan o isimde mi?

Sanırım “O Ses Türkiye”nin (TV8) en ateşli izleyicisi Demet Akalın. Sosyal medyasında yarışmayla eş zamanlı olarak yorumlarını izliyorum...

Elemelerde jüri üyelerinin gönderdiği gençlere çok üzülüyor. Mesela Murat Boz’un elediği Güneş isimli yarışmacıya direkt talip oldu...

Sadece o yarışmacıya da değil, birkaç tanesine daha hesaplarından “bana mutlaka ulaş” mesajı gönderdi. Bu heyecanını ve yorumlarını görünce içimden “gelecek yılın jüri koltuğunda böyle heyecanlı ve hırslı bir isim otursa fena mı olur?” dedim. Vallahi bir renk katacağı kesin. Acun Ilıcalı bu seçeneği düşünmeli!

Kolay lokma değildir

Süper Lig maçlarıyla birlikte spor yorum programları da ekrana döndü. Ama “Beyaz Futbol”da (Beyaz TV) Rasim Ozan Kütahyalı’nın ayrılmasından sonra yerini dolduran Ergün Penbe dönmedi...

Yerine “Telegol” isimli programda efsaneleşen Gökmen Özdenak ağabeyimiz geldi. Ergün Penbe’nin macerası sanırım bir kan uyuşmazlığı nedeniyle uzayamadı. Gökmen ağabeyin öyle bir sorunu yok. Ha bu arada öyle “susun da herkes bana yüklensin” gibi bir zafiyeti de...

Çok da üstüne giderseniz bayramlık ağzını açtığını bildiğim için her daim bıçak sırtı bir yürüyüşte olması programa ekstradan bir heyecan katar ve katacak da. Yeni adresin hayırlı olsun Gökmen ağabey...

KADRO SAĞLAM MI SAĞLAM

Atv’nin yeni dizisi “8. Gün” yola çıktı. Şubat sonuna doğru evimizin salonunda olacak. “Poyraz Karayel”de müthiş bir performans çizerek bir sürü ödül alan Çağrı Vila Lostuvalı’nın yönetmen koltuğuna oturduğu dizide daha önce çalıştığı birden çok isim var.

Bana göre en dikkat çekeni ise Musa Uzunlar. Bizi Bahri Baba karakterinin o ağır ağabey tavrından farklı bir açıya sürükleyebilecek mi, çok merak ediyorum...

Dizinin başrolünde yer alan Burcu Biricik’i “Hayat Şarkısı”nda başımızın üstüne koymuştuk. Eh, Cem Davran gibi bir usta da kadroda. Buğra Gülsoy ve Ceyda Düvenci’yi de ekleyecek olursak bu yeni aksiyon dizisinin efsane bir kadrosu oluşmuş. Hadi bakalım!

 

MEVLÜT TEZEL-SABAH

Atatürk’ün partisi, öyle mi?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; Almanya'daki Türk kökenli vatandaşlara çağrı yaparak 'Türkiye'nin düşmanı' olarak tanımladığı Hristiyan Demokratlar, Sosyal Demokratlar (SPD) ve Yeşiller'e oy vermemelerini istemişti.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önceki gün Almanya'nın Wuppertal kentinde yaptığı konuşmada;

Erdoğan'ın tam aksi bir görüş bildirip Almanya'daki Türkler'den sosyal demokrat partilere oy vermelerini istedi. Ve Erdoğan bir kez daha haklı çıktı.

Bu kadar olur! Aynı toplantıda Kılıçdaroğlu, "Kahraman askerlerimiz şu anda Afrin'de çarpışıyor" diyerek askeri operasyona tam destek verdiğini söyledi. Bunun üzerine salondan protesto sesleri yükseldi. 'Savaşa hayır', 'Yaşasın halkların kardeşliği' diye slogan atan bir grup, etkinliği terk etti.

Sol Parti Federal Parlamento Milletvekili Gökay Akbulut, Evrensel gazetesine şöyle konuştu:

"Kılıçdaroğlu'nun Afrin'e savaş için yaptığı açıklamayı kabul etmem mümkün değildi. Kılıçdaroğlu;

Afrin ve Kürtler konusunda hükümetle aynı söylemi kullandı. Bu nedenle etkinlikte daha fazla kalmam mümkün değildi." Kılıçdaroğlu, Afrin konusunda doğruları söyledi ama onu protesto edenler; Kılıçdaroğlu'nun aynı toplantıda Türkler'den oy vermesini istediği sosyal demokrat partilere üye olanlar ve PKK'ya sempati duyanlardı. Fıkra gibi!

Ee partiye PKK sempatizanlarını doldurursan olacağı buydu! CHP'nin düştüğü hale bakar mısınız? Atatürk'ün partisi CHP'nin lideri, "Allah Türk askerinin yardımcısı olsun" dediği için protesto ediliyor. Protesto edenler ise CHP'ye sızan PKK sempatizanları.

‘Liseliler’, Galatasaray’ın sigortası

Baskın seçim yaparak güven tazelemek isteyen Dursun Özbek, kazdığı kuyuya düştü. Bence seçimi en iyi özetleyen yorum, Galatasaray eski Medya ve İletişim Direktörü İskender Baydar'dan geldi:

"Hep kötü anlarda adını anıyorsunuz ama sanırım bugün doğru gün: Galatasaray Lisesi'nin varlığı, bu camiayı rakiplerinden farklı kılan en büyük ayrıcalığıdır." Baydar, bir Fenerbahçeli olarak en çok kıskandığım gerçeğin altını çizmiş. Galatasaray'da işler ne zaman kötüye gitse, kongredeki oylarına hakim olan Galatasaray Liseli üyeler, hemen devreye giriyor ve mevcut şartlar içinde olabilecek en doğru kararı alıyor.

Liseliler; Adnan Polat, Ünal Aysal, Dursun Özbek vs. her başkandan maksimum fayda almayı bilip kulübe zarar verdiklerinde hemen yeni bir başkan seçtiler. Hata yapmıyorlar mı, yapıyorlar elbette ama ortak akılla hatadan çabuk dönüyorlar.

Galatasaray'da liseden gelen bir demokrasi anlayışı var; vakti gelen başkanlık koltuğunu bırakıyor. Fenerbahçe'de ise Aziz Yıldırım kulüpte muhalefeti bitirdi, büyük bir hegemonya kurdu.

Galatasaray tribünlerinde liselilere karşı yükselen öfkeyi de anlamıyorum.

'Liseli' dedikleri, Türkiye'de her yıl en zeki öğrencilerin girdiği Galatasaray Lisesi'sinde çocukluktan itibaren Galatasaray kültürüyle yetişip mezun olan insanlar!

Galatasaray Lisesi'nin bu ülkeye kazandırdığı değerli insanları, sarı kırmızılı taraftarlar daha iyi bilir.

'Liseliler', Galatasaray'daki demokrasi anlayışının en büyük teminatıdır.

Le Monde çok uğraşmış!

'Otonomi yanlısı, devrimci, Türkiye'nin güney doğusunda 1984'ten beri gerilla savaşı yürüten siyasi-askeri örgüt.' Kim bu örgüt? PKK.

PKK'ya terör örgütü dememek için çok uğraşmışlar!

Peki, bu bebek katili kanlı örgüte terör örgütü diyemeyen kim?

Fransa'nın en önemli gazetesi Le Monde. Türkiye'nin Afrin operasyonu sonrası Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni acil toplantıya çağıran hangi ülke?

Fransa. Şaşırdınız mı? Fransa'nın eski cumhurbaşkanı Francois Mitterrand'ın eşi, PKK'nın gönüllü elçisi Danielle Mitterrand'dan beri bu böyle. On binlerce insan öldü, Fransa'ya bir türlü 'PKK terör örgütüdür' dedirtemedik!

Türkiye’yi istemeyen Kıbrıslılar!

Kuzey Kıbrıs'ın günlük gazetelerinden Afrika, Türkiye'nin YPG'lilerin yuvalandığı bölgeyi temizlemek için başlattığı Zeytin Dalı Harekatı adı verilen Afrin operasyonunu eleştirmiş. Gazetenin üst başlık şöyle:

'Kıbrıs'a Barış Harekatı, Suriye'ye Zeytin Dalı Harekatı.' Manşetin başlığı ise 'Türkiye'den bir işgal harekatı daha.' Afrika popüler bir gazete değil ve Kıbrıslı kardeşlerimizin genelini temsil etmiyor. Afrika gazetesi;

Rumlar ve Türkler'i tek bir Kıbrıs'ta birleştirmek isteyen, Kuzey Kıbrıs'taki Türk ordusunu işgalci olarak gören bir gazete. Elbette gazetenin, birleşik bir Kıbrıs istemesi siyasi bir duruş, bir fikir ama Türkler'i işgalci olarak görmeleri büyük vicdansızlık.

Le Monde bu manşeti atsa umursamazdık bile ama Yavru Vatan Kıbrıs'ta bu başlık atılınca sanki arkanızdan hançerlenmiş gibi hissediyorsunuz. Kıbrıs şehitlerinin, rahmetli Erbakan'ın, Ecevit'in, Denktaş'ın kemiklerini sızlatacak bir başlık bu.

Bu başlığı atmak için Megaliİdea'dan, Enosis'ten, EOKA'dan, 1974'te Muratağa, Sandallar ve Atlılar köylerinde çocuk, yaşlı, kadın demeden 126 masum Türk'ün topluca kurşuna dizilmesinden, Kıbrıs'ta Rum-Yunan mezaliminden bi haber olmak gerek! Bu başlık aynı zamanda acı bir gerçeğin itirafı aslında!

Kıbrıs'a sık gidenler bilir, özellikle yeni genç kuşakta, adadaki Türk varlığına karşı bir öfke var. Yaşlılar, Rum mezalimini biliyorlar ama gençler milli davaya pek vakıf değil ya da Rumlar'la birleşip Avrupa Birliği'ne katılma yolunda Türkiye'yi engel olarak gördükleri için geçmişi görmezden geliyorlar. Gençler arasında Kuzey Kıbrıs'ın Türkiye'ye ihtiyacı olmadığını düşünenler de var.

Meseleye soğukkanlı yaklaşıp varsa sorunları çözüp adada Türk varlığına tahammülü olmayan gençleri de kazanmak zorundayız.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERKÖŞE YAZARLARI