UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

MESUT YAR YAZDI: "JÜLİDE ATEŞ EKRANA NASIL DÖNECEK?.."

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değindiler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

MESUT YAR YAZDI: "JÜLİDE ATEŞ EKRANA NASIL DÖNECEK?.."

ALİ EYÜBOĞLU-MİLLİYET

CUMHURBAŞKANI AYAKTA ALKIŞLADI

TRT’nin ‘Diriliş Ertuğrul’ ve ‘Abdülhamid’ten sonra iddialı dönem dizisi ‘Mehmetçik ‘Kut’ül Amare’nin ilk bölümü bu akşam yayınlanacak. Dizinin ilk bölümünü seyircilerinden önce, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eşi ve bazı bakanlar, Külliye’deki özel gösterimde izledi. ‘Mehmetçik’ için Riva’da kurulan dev platoyu ilk gezen, izlenimlerini yazan, yapımcısı ve yönetmeniyle söyleşi yapan bir gazeteci olarak, bu dizinin hayata geçmesini sağlayanın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu biliyordum.

O yüzden ‘Mehmetçik’in yapımcısı ve senaristi Mehmet Bozdoğan’a, ‘Kut’ül Amare’nin TRT tarafından dizi yapılmasını isteyen Cumhurbaşkanı’nın, izlediklerini beğenip beğenmediğini sordum. Bozdoğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan, eşi ve diğer izleyenlerin diziyi ayakta alkışladığını, çok beğendiklerini ve uzun süre devam etmesini istediklerini söyledi.

SEN MİSİN ‘DİVA’NIN TEKTAŞINA LAF EDEN?

Hayatım boyunca marka takıntım olmadığından başkalarının giydikleri ve taktıkları veya sahte mi yoksa gerçek mi oldukları konusunu dert edinenleri anlayabilmiş değilim.

Her zaman üzerinde yürüyen servet taşıdığı bilinen Bülent Ersoy’un takılarının gerçek mi, sahte mi olduğundan kime ne? Hele hele ünlülerin modacılığına soyunmuş biriysen ve uzmanı olmadığın bir konuda ahkam kesersen, dalga geçtiğin kişi taş yağmuruna tutar seni, neye uğradığını şaşırırsın.

Nükhet Duru’nun modacısı olarak ünlenen Gülşah Saraçoğlu, D Magazin’de Diva’nın tektaşının sahte olduğunu ima edince başına gelen gibi mesela...

Canlı yayına bağlanan Diva, başladı Saraçoğlu’na saydırmaya...

İşin uzmanlarının bile cinsini ve değerini belirlemek için lupla incelediği değerli taşı, bir bakışta hem de uzaktan değersizleştirirsen, ‘Yürüyen servet’ Ersoy’un da hasta yatağından kalkıp seni taş yağmuruna tutacağını hesaba katacaksın. Üstelik o kişi, bir zamanlar, “Beni sanki siz doğurdunuz” diyerek anakız mesafesinde olduğunuz biriyse, söyleyeceklerine dikkat edeceksin.

Değil değerli taşlar, yaptığı işin bile eğitimini almadığıyla başladığı konuşmasında Diva, öyle taşlar attı ki Saraçoğlu’na, üçüncü havalimanının hafriyat filosu bile bir seferde alamazdı onları...

Çünkü Ersoy, işini kötü yaptığı için Sibel Can ve kendisi gibi ünlüleri kaybeden Saraçoğlu’nu ‘Mahalle arası terzisi’ ilan etti ve onun modacısı Nur Yerlitaş imzası karşısında ezildiğini, asla onun gibi bir marka olamayacağını söyledi. Bülent Ersoy, Show TV’de ekrana gelen ‘Dünya Güzellerim’ programı için Gülşah Saraçoğlu’nun diktiği kostümleri de, kötü olduğu için sahnede ünlüleri taklit edip, kapıda teşrifatçılık yapan İsmet’e verdiğini açıkladı.

HINCAL ABİ, HAKLI

Cem Yılmaz’ın ‘Arif V 216’da 1969 yılında kül tablası olup olmadığını araştırmak için film setini üç gün beklettiği yazımda kaynak olarak Soner Yalçın’ı yazıp, haberin asıl kaynağını yok sayınca Hıncal Abi (Uluç), haklı olarak sitem etti bana... Soner Yalçın’ın yazısını cep telefonumdan okuduğum için sayfayı kaydırırken meğer, asıl kaynağın Hıncal Uluç olduğunu atlamışım.

Her zaman keyifle okuduğum Uluç’un köşesini o gün atla, sonra Soner Yalçın’ın yazmasına rağmen onu görme? Bunu bir de Hıncal Abi’ye yap. Bedevi şansı… Hıncal Abi, ikinci sarıdan kırmızı kart bile gösterse haklı...

GÜNÜN SÖZÜ

Hayatı boyunca oyuncak ayıya sarılıp uyuyan bir kızı, büyüdüğünde sevgili seçimi konusunda eleştiremezsin.

(William Goldman)

 

MESUT YAR-POSTA

Jülide Ateş ekrana nasıl dönecek?

Önceki gün Jülide Ateş ile lafladık. Sakindi. Yazdığı o halis “yeni bir söz lazım” mektubuna beni ikna etti. Bazen meslekte söz bitiyor, sonuç itibarıyla bizimki de insan harcı...

Neyse. Jülide’nin samimiyetle seçtiği cümlelerden çıkardığım birkaç not var. Karar, kendisinin kararı. Ama tekrara düşmek çok da kendisiyle ilgili bir şey değil. Bu konuda bana çok nezaketli geldi...

Jülide haberi bırakmış. Çok uzun süre haber ile ilgili bir alanda olmayacağı kesin. Ama hissettiğim kadarıyla hani o çok konuştuğumuz kadın kuşaklarındaki aktarıcı boşluğuna da gözlerini yummuyor...

“Yakında” diyorum, “Hatta çok uzak olmayan bir yakında Jülide’yi ana akım kanalın cinai olmayan programlarından birinde hepimizi şaşırtırken görebiliriz”...

Geride bıraktığım 30 küsur yıllık TV uğraşının bana hissettirdiği bir şey bu. Her ne kadar Jülide kardeşim renk vermiyor olsa da. Sürpriz olmasın; net!

Nadastan yapımcı çıktı

Adnan Aybaba’yı bugüne kadar hep futbol yorumcusu olarak izledik. Seversiniz ya da tam tersi. Benim için çok renkli bir kişiliktir. Ekranın neresine koyarsanız koyun kendini izletir...

Şimdi kendi izlemek istiyor. Tahmin edin bakalım, neyi izlemek? Yapımcılığını yapacağı bir bilim kurgu filmini...

Ve bu konuda çok ciddi. Yatırım kaynaklarını bulmuş ve kolları sıvamış. Sanırım kendince makul bir öykü üstünde çalışmaya da başlamış...

Özetle şu kısacık nadası bir futbol yorumcusundan bir film yapımcısı yeşerterek noktalanacak. TV’de kendini nadasa bırakmanın yararı da budur işte!

SARP YATSIN YATTIĞI YERDE

“Kadın” (FOX) dizisinde son zamanlarda bir “Sarp ölmedi” lafı dolanıyor. Gördüğüm en iyi anne karakterlerinden olan Bahar bir yandan hastalığını, bir yandan kaybettiği eşinin yokluğunu çocuklarına hissettirmemeye çalışıyor...

Kendisine destek olmaya çalışan bir Arif var ki herkese lazım olan bir can yoldaşı. Şimdi Arif bu denli çabalarken geçmişe dönüşlerde iç çekerek izlediğimiz Sarp’ın dirilip zaten zor ayakta duran bu hayatlara dahil olması beni üzer... İzleyeni üzdüğü için üzer. Adil olmadığı için üzer. O yüzden sevgili senaristler “aman yüreğimizi hoplatmayın” diyorum...

Şu Sarmaşık gerçek olsa!

Organizasyon firmaları var. Düğün, doğum günü, nişan hatta daha anne karnındayken “bebek geliyor” partileri filan yaparlar...

Müşterileri zengin muhitlerdedir. Pasta-limonata işleri filan değil. Her organizasyon için güzel de para alırlar...

“Ufak Tefek Cinayetler” (Star TV) dizisini izlerken aklıma geldi. Şu Sarmaşık Sitesi gerçek hayatta da bir yerlerde olacak. Kuracaksın dükkanı, vuracaksın servetin beline...

Şaka bir yana. Ben hayatımda ota böceğe parti yapan bir başka dizi ahalisi daha görmedim. Durduk yerde insanı sektör değiştirmeye zorluyorlar...

Yüz yıllık imkansız aşk

Oyuncu Kubilay Aka bir önceki işi “Vatanım Sensin”de (Kanal D) imkansız aşka düşen Ali Kemal’i canlandırıyordu. Üvey kız kardeşi Yıldız’a içten içe yanıp bir türlü açılamamıştı. Sonra vapura binip Atina’ya gitti...

Hikayeden yüz yıl kadar sonra bu kez Celasun ismiyle “Çukur”un (Show TV) delikanlılarından biri olarak karşımıza çıktı. Burada da Koçovalı Ailesi’nin torunlarından Akşın’a gönlünü kaptırmıştı. Öyle kabul edilebilir bir aşk değildi, zaten bir de kendisine içten içe yanık olan Karaca faktörü vardı...

Artık nasıl bir şanssa hem Ali Kemal hem de Celasun yüz yıl arayla yüz yıllık imkansız aşka düşüvermişti. Kubilay’ın oyunculuk kariyerinin başındaki bu çıkmaz dilerim önümüzdeki yıllarda kendisinde kalıcı bir travma bırakmaz!

 

MEVLÜT TEZEL-SABAH

Meryem’e mahalle baskısı

Ünlü oyuncu Meryem Uzerli'nin, dört gün önce küvette çekip sosyal medyada paylaştığı banyo videosu bardağı taşıran son damla olmuş!

Ünlü oyuncunun bağlı olduğu Icon Talent Management adlı ajans, Uzerli ile çalışmama kararı almış. Ajansın resmi açıklamasında 'Uzerli küvete girdiği için yolları ayırdık' diye bir ifade yok ama birçok magazin eki yol ayrımını küvet görüntüsüne bağlıyor.

Gazetelerde ve internet sitelerinde genelde aynı metin vardı. Ya ajanstan biri gazetecilere 'off the record' ayrılık nedeni olarak Meryem'in küvete girmesini gösterdi, ya 'Bizden duymadınız ama neden bu' diyerek isim vermeden haber yapmalarını istedi ya da gazeteciler haber olsun diye böyle bir kriz uydurdu.

İşin garibi birçok gazete ve internet sitesinin aynı anda bu haberi uydurması!

ALGI YANLIŞ

Söz konusu videoyu izledim, beş-altı saniyelik bir görüntü var; yüzü köpüklü Meryem, fondan gelen hoş bir şarkıyı mırıldanıyordu. Boynundan aşağısı görünmüyor, belki de çıplak değil, espri olsun diye böyle bir şey yapmış olabilir. Çıplak olsa da önemli değil, görüntüde bir çıplaklık yok. Dünyada birçok yıldız daha erotik video görüntüleri paylaşıyor, Meryem'in yaptığı ise sadece kafasını köpüğe bulayıp böyle bir hava yaratmak.

Öncelikle Icon Talent Management, Meryem'in köpüklü yüz görüntüsü için anlaşmasını iptal etsiyse, bu işi bir daha yapmasınlar.

Böyle komik, saçma bir gerekçe mi olur? Yapılan haberlere ve atılan başlıklara daha çok üzüldüm. 'Küvet videosu Meryem'i yaktı', 'Küvet pozu işi bitirdi!' başlıkları mahalle baskısıdır. Bu haber ve başlıklar; 'Yüzünüz köpüklü poz verirseniz işiniz gider, kariyeriniz biter' mesajı vermektir! O başlığı ve haberleri yazanların mahalle baskısı yapmak gibi bir dertleri olduğuna inanmıyorum ama ortaya çıkan imaj ve algı bu ne yazık ki! Magazin haberciliği yeri geldiğinde siyaset haberlerinden bile önemlidir!

Kütüphane de lazım!

 Serhat Uçak adlı bir Twitter kullanıcısı bu fotoğrafı paylaşıp altına şöyle yazmış; 'Burası Taksim'deki Atatürk Kütüphanesi.

Öğrenciler sabahın erken saatinden akşama kadar uzun kuyrukta bekliyor. Çünkü yer yok. Taksim'e daha çok AVM, dönerci, baklavacı değil kütüphane lazım.' Ben de öğrenciyken Atatürk Kütüphanesi'ne giderdim.

Kitap okumak, ders çalışmak, arada alt kattaki çay ocağından bir şeyler atıştırmak vs. için Taksim'in göbeğinde öğrenciler için çölde vaha gibi bir yerdi Atatürk Kütüphanesi, hâlâ da öyle.

Uçak'ın yorumuna katılıyorum, Taksim'e kütüphane de lazım!

Aslında modern kütüphaneler, okuma merkezleri lazım. Daha önce yazmıştım; Paris'te içinde kitapların, gazete ve dergilerin olduğu, internetin ücretsiz olduğu, içecek, atıştırma gibi bir şeyler alabildiğiniz yaşam alanları var. Belediyeler için böyle yerleri yaratmak çok zor olmasa gerek!

Fenerbahçe çok sıkıcı

Benim büyük oğlan Fenerbahçeli ama ona bir türlü Fenerbahçe maçlarını izlettiremiyorum.

Çünkü izlerken canı sıkılıyor. Ama oğlum İngiltere, İspanya liglerinin maçlarını kaçırmıyor.

Önceki akşam baba-oğul İstanbulspor-Fenerbahçe maçı için ekranın karşısına geçtik.

Fenerbahçe fark atar, iyi maç olur, izleriz diye düşünüyorduk.

Önce bizim ufaklığın canı sıkıldı, izlemeyi bıraktı. Sonra da ben kanal değiştirdim.

Çocuk haklı sahada o kadar kötü, o kadar can sıkıcı bir futbol vardı ki; bu maçı izlemek işkenceden farksızdı.

İlk maçtan tur atlamayı garantileyen, yedek oyuncuları kendini gösterme şansı bulacakları bir maçta uğraşsanız dahi bir takımı bu kadar sıkıcı oynatamazsınız. Aykut Kocaman ve onun kafasındaki teknik direktörler Türk futboluna ihanet ediyorlar.

Mahallede çocuklar futbol oynarken bile güzel hareketler yapan bir çocuk varsa, durur izlersiniz. O maça para verip gidenlere, ekran başında izleyenlere yazık değil mi?

Futbolseverler resmen kazıklanıyor. Yayıncı kuruluş atv, bu rezil sıkıcı futbol için mi para veriyor?

Belki de yayıncı kuruluşların maçların reytingine göre takımlara para vermesi çözüm olabilir! Tıpkı dizilerde olduğu gibi!

‘Yalnızlık’ bakanı

İngiltere'de Muhafazakar Parti'den milletvekili Tracey Crouch'un 'yalnızlık bakanı' olarak atanacağı haberleri çıktı. Yalnızlığın İngiltere'de 9 milyon kişiyi etkilediği düşünülüyor. 2017 yılında yayınlanan bir rapor, yalnızlığın günde 15 adet sigara içmek kadar kötü olduğunu ortaya koymuş.

Özellikle tek başına yaşayan yaşlı, yalnız insanların bazen haftalarca hiçbir sosyal temas kurmadan yaşadığı belirtiliyor.

Bu sadece İngiltere gibi gelişmiş ülkelerin değil, Türkiye'nin de sorunu. Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2015 verilerine göre, nüfusun yüzde 4'üne denk gelen 3.1 milyon kişi, tek başına yaşıyor. İnsanlarla iletişime geçemeyen, tek başlarına evde yaşayan birçok yaşlı birey ve çift var. Aile bağları yavaş yavaş Türkiye'de de gevşiyor. Dikkat edin, telefon dolandırıcıların kurbanları genelde yalnız yaşayan yaşlı insanlar.

Bize de yalnızlıktan sorumlu bir bakan lazım.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERköşe yazarları