UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

SİNA KOLOĞLU YAZDI: "KIRGIN ÇİÇEKLER DİZİSİ SESSİZ SEDASIZ..."

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

SİNA KOLOĞLU YAZDI: "KIRGIN ÇİÇEKLER DİZİSİ SESSİZ SEDASIZ..."

ALİ EYÜBOĞLU- MİLLİYET

SAĞLIK BAKANLIĞI, BU İDDİALARI ARAŞTIRMALI

Sağlık Bakanlığı, ATV’deki ‘Esra Erol’da’ ve TV8’deki ‘Gerçeğin Peşinde’ programlarını şu gerekçelerle Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na (RTÜK) şikayet etti:

“Medyanın reyting aldığı şüphesiz olan sağlık konularını, öz denetimsiz olarak gündeme getirmesi ve bunun üzerinden sansasyon oluşturmaya çalışması, sorumlu yayıncılık ilkesi ile bağdaşmamaktadır.

Medya, vatandaşların seslerini duyurabilecekleri bir mecra ise de, resmi kurum ve kuruluşların adının karıştırıldığı, karalandığı, sağlık çalışanlarının töhmet altında bırakıldığı, yargısız infazların yapıldığı bir mecraya dönüşmemelidir. Sağlık çalışanlarının ispatlanması mümkün olmayan iddia ve söylentilerle zan altında bırakılması, kabul edilebilir bir durum değildir.”

İzleyicinin merakı

Esra Erol ve Serap Paköz’ün söz konusu yayınlarını izlememiştim. Bu olay üzerine internette bulabildiklerime göz attım. Birkaç gündür tanıyanların, “Esra Erol’da doğum hastanelerine ilişkin anlatılanlar gerçek mi, yoksa onlar da izdivaçlar gibi kurgu mu?” şeklindeki sorularından iki sonuç çıkardım.

Birincisi, iki programı da bayağı izleyen olduğu ve konunun insanların müthiş ilgisini çektiği...

İkincisi, izdivaçlarda olup bitenlere dair çıkan haberlerin seyircide yarattığı algı, her şeyin kurgu olduğu...

İşin bu yanı, o programları yapan ve sunanların sorunu. Madalyonun öteki yüzünde ise insanların ruh sağlığı ve kaderlerini etkileyen çok ciddi bir mesele var.

RTÜK, şikayeti inceleyecek, şayet yayıncılık ihlali tespit ederse ne Esra Erol’a acır, ne de Serap Paköz’e… Programcılar, şayet reyting uğruna hile yapıyorsa, en ağır cezayı alsın.

Ya iddialar doğruysa?

Peki ya insanların o programlarda doğum hastanelerinde yaşadıklarına dair anlattıkları doğruysa?

Sunucuları, ‘RTÜK cezası’yla korkuturken, doğum hastanelerine dair ortaya atılan iddiaların da araştırılması gerekmez mi?

Madem ki, ‘Her işin başı sağlık’, o zaman herkesin işini sağlıklı yapması şart.

Vatandaşın aklında soru işareti kalmaması için de, Esra Erol ve Serap Paköz’ü, RTÜK’e şikayet eden bakanlığın, iddialara dair inceleme başlatması şart, ama yapılan açıklamada buna dair tek satır yoktu.

TV DÜNYASINDA NELER OLUYOR?

Yıllarca özel bir kanalda üst düzey yöneticilik yapan iki televizyoncu, çalıştıkları kurumla yolları ayrılınca ortak yapım şirketi kurdu.

Biri kadın, diğeri erkek iki yapımcı, eğlence kanallarından birine iki proje sattı.

Şirket ortak olmasına rağmen, yapımcılardan kadın ‘A’ ile, erkek ‘B’ ile ilgilendi. Erkek yapımcı, programa alınan danışmana aşık olunca işler aksadı, reyting düştü.

Kadın ortağın yaptığı işin reytingi, kanalın getirdiği yasaklara rağmen fena değildi. Ancak kanal, iki ortağın iki programını      da bitirdi.

Sonra ne mi oldu?

Ortaklık bitti. Aynı kanal, dağılan şirketin erkek ortağına yeni bir iş verdi.

O programın da reytingi iyi değil, ama yeri garanti!

Kılavuzu karga olanın burnu dertten kurtulmayabilir, ama Acarkent’te havuzlu villa alan TV yöneticisiyle arkadaş olanın işleri yolunda.

Bir TV yöneticisinin,       bir yapımcıya ısrarla iş vermesi, “Aslında onlar ortak” söylentileri, sektör için yeni mi?

Hayır. Farklı olan, kişilerin bu işi yapma stilleri.

Kimi TV yöneticisi, dizi yapımcısıyla kanka oluyor, kimi de kuşak programı yapanla…

GÜNÜN SÖZÜ

Yirmi yaşındaki bir insan, dünyayı değiştirmek ister. Yetmiş yaşına gelince, yine dünyayı değiştirmek ister, ama yapamayacağını bilir. (Clarence S. Darrow)

 

MESUT YAR- POSTA

Ekranda uzun ömrün sırrı nedir?

Dikkatinizi çekti mi bilmem? Tuhaf bir uyuşturucu hap furyası dünyayı sardı. İlacın ismini vermeyeceğim ama takma ismi ilginç; “zombi hapı”...

Zombi, fantastik edebiyatta öldükten sonra dirilen ve insan eti yiyerek hayatta kalan bir türün tanımı. Şimdilerde ülkemiz gençleri arısında da yaygın. Öldürüyor ve öldürtüyor...

Bir diziden beklentinizin ne olduğunu bilemem. Ben kendi adıma bazı işlerin “gözümüze sokmadan” toplumsal asayişin altını çizmesini beklerim. En azından kendi ülkem içim temennim budur...

Geçtiğimiz cuma gecesi “Arka Sokaklar”da (Kanal D) bu bahsettiğim dehşetli uyuşturucunun etkileri resmedildi. Haberlerle çok içli dışlı olduğum için resmedilenin gerçeğe en yakın duran fotoğraf olduğunu söyleyebilirim.

Hani bazen; “Adam pisliğin teki çıktı Rıza Baba” diye işin mavrasını yapıyoruz ya, Rıza Baba son 10 küsur yıldır hemen her kriminal konuda bu memlekete “tehlikenin farkında mısınız?” diye soruyor. Hem de bir kamu spotundan çok daha etkin şekilde...

Polisiyede fantezi kadar gerçeğin de ele gelir bir tarafı olmalı. “Arka Sokaklar”ın uzun ömrü avucumuza tutuşturduğu gerçekte gizlidir bence. Tebrikler!

TÜRK SİNEMASI NE DEVRİ YAŞIYOR?

Interpress’in yaptığı araştırmaya göre Türk Sineması’na ilgi geçtiğimiz yıl bu zamana göre yüzde 21 oranında artarak toplamda neredeyse 59 milyon izleyiciye ulaşmış...

Rekor hâlâ “Recep İvedik” serisinin 5’inci filminde. Ama şu da var, komedi filmlerine ilgi ciddi oranda yükseliyor. Buraya kadar her şey nefis...

Peki, bu ilgi seri şekilde film çeken sinemacıları mutlu ediyor mu? Elbette hayır. Gişe rakamlarından iştahı kabaran çok sayıda yapımcı daha salona girmeden tosluyor...

“Sinema yapacağım” diye batan birçok insan görüyorum. Sanat yapmaya çalışanlar zaten batık...

İzlediğimiz filmlerin çoğunda seviye de artık deniz seviyesine indiğine göre bu artışa bakıp da “Türk Sineması altın devrini yaşıyor” diyebilen çıkar mı, kestiremiyorum?

DOĞALGAZ GELMEDİ Kİ...

Bir okurumuz aktarıyor: “Star TV’de yayınlanan ‘Söz’ dizisi ülkemizin doğusunu anlatıyor. Kahramanlarımız orada savaşıyor fakat vitrinde yanlışlar var. Mesela son iki bölümde hesapta Irak ve Suriye’deki Türkmen köylerine giriyorlar ama o coğrafyayı bilenler için bu köyler gerçeğin yanından geçmiyor...

Bir de köylerde doğalgaz olduğunu görüyoruz ki bu da sizin için ayrı bir yazı konusu olmalı...

Son bölümde Yavuz’dan kaçan Çolak ve yandaşlarının otoban kenarında görünmeleri hadisesi var ki, bu meseleye hiç girmemiş olsalar iyiydi...”

ERKAN PETEKKAYA NE YAPACAK?

Malum “Kayıtdışı” isimli dizide toplu hüsran yaşandı. Erkan Petekkaya’da dizinin başından beri “olmuyor” hali hakimdi...

Dizi biraz daha uzun sürseydi bir miktar nadastan sonra alıştığımız “anlı şanlı zengin ağabey” gömleğini çıkarmayı düşünüyordu...

Şimdi o fırsat biraz erken geldi. Yapımcı şirket kendisine yeni bir proje bakıyormuş. Bunun yerine seçimi Erkan’a bırakmalarını telkin edebilirim. Çünkü o ne istediğini biliyor...

Mesela başrol oynadığı “Yeni Dünya” isimli festival filminde sergilediği “Mehmet Ali” karakterine benzeyen bir rol seçeneklerden ilki diyebilirim...

HIZLA SOĞUTTULAR...

Stil programları için alarm çalmaya başlamış. Vallahi sevdiğim insanlar kaptan dairesinde de otursa doğruya doğru demek zorundayım. Bu programları izlerken bunalıyorum...

Yarışmacılarda dil eskilerin deyimiyle “pabuç gibi”. Manasız bir telaş ve sürekli gözü yaşlı dolaşmalar. Seçkileri de bir tuhaf...

İzlemek için üç neden say desem, kendi adıma bir tane bile bulamıyorum. Sanıyorum bu moda programları TV dünyasında kendinden en hızlı soğutan içerik oldu...

Nedenini de ben düşünecek değilim vallahi. Durum tabak gibi ortada!

MUTLU YILLAR BANA!

“Vahe ile Evdeki Mutluluk” (Star TV) programında sunucu Vahe Kılıçarslan yemeği yapan şefe soruyor. “Bu harika Belen tavasının en büyük özelliği ne?”...

Şef kendinden emin yanıtlıyor; “Belen’e ait olması”. Böylece bir yaşıma daha giriyorum. Hepimize mutlu yıllar!

 

 

MEVLÜT TEZEL- SABAH

Murat Boz’un hatası

Ünlü popçu Murat Boz, dansçısıyla mahkemelik olmuştu. Boz'un dansçısı Ceren Yılmaz, "Sigorta primlerim yatırılmadı.

Ücret karşılığında çalışmamıza rağmen işveren bunu göstermedi" diyerek şikayetçi olmuştu.

Mahkeme, Ceren Yılmaz'ın 910 gün sigortasız çalıştığını tespit etti ama dava Yargıtay'a kadar gitti.

Yargıtay, açılan davada dansçıyı haklı buldu ve mahkemenin kararını onadı.

Şimdi Boz, Yılmaz'ın eksik sigorta primlerini ödeyecek.

Bu davanın bu kadar uzamasına ne gerek vardı?

Topluma örnek olması gerekirken bir çalışanının hakkını yiyen Murat Boz, olayı tatlıya bağlayamaz mıydı? Bir popçuya, bu kadar küçük hesapların peşinde koşmak yakışıyor mu?

Sevgili Murat, bu haberle ilgili internette yazılan okuyucu yorumlarından birkaç örnek paylaşıyorum:

'Böyle zengin oluyorlar, onun bunun hakkını yiyerek', 'Ayıp Murat ayıp', 'Her şey para değil be koçum! Seni severim ama bu haber olmamalıydı. Mahkemeye gelmeden halletmeliydin.' İşte bir marka bu kadar kötü yönetilebilir.

Müjde! Arka Pencere Mecmua Çıktı

İnternet ortamında online olarak sekiz yıldır her hafta sinemaseverle buluşan Arka Pencere, son sayısında okurlarına verdiği sözü tuttu ve geçtiğimiz günlerde Arka Pencere Mecmua adıyla aylık ve basılı olarak raflardaki yerini aldı. Derginin ilk sayısının açılış yazısı sinemaseverler için hem heyecan vericiydi, hem de hüzünlü. Yazıda, bundan sadece 10 yıl önce Türkiye'de Altyazı, Sinema, Total Film, Empire, Film+, DVD+ gibi sinemayla ilgili birçok derginin piyasada olduğundan bahsediliyordu. Ne müthiş bir dergi zenginliği varmış o dönemde ama Altyazı dışında hepsi birer birer kapanmıştı. Bu dergilerin kapanmasında başta internet olmak üzere birçok etken var elbette. Öte yandan dergi sektörü son birkaç yıldır büyük bir atılım içerisinde; özellikle edebiyat ve spor alanlarında birçok yeni dergiye kavuştuk. 'Twitter varken artık uzun yazılar, haberler, eleştiriler, araştırma dosyaları okunmuyor' deniyordu ama öyle değilmiş. Okuyucunun meğer lezzetli uzun yazılara ihtiyacı varmış. Yeni çıkan dergilerin satış rakamları hiç fena değil. Bu noktada Arka Pencere Mecmua'nın sinema dergiciliğinde büyük bir boşluğu dolduracağına inanıyorum. Derginin yayın kurulu Bilgehan Aras, Okan Arpaç, Murat Özer ve Burçin S. Yalçın gibi sinema eleştirisi alanında konularında uzman değerli isimlerden oluşuyor. Elbette yeni dergide yazacak daha birçok değerli yazar, eleştirmen de olacak. Arka Pencere Mecmua; popüler ve sanatsal sinemayı aynı potada eriten derinlemesine analizlerin yanı sıra eğlenceli yazıların da olduğu, rahat okunan bir dergi. Sinemaya ilgi duyan herkese bu dergiyi hararetle tavsiye ederim.

Samsun’un Samsung Mücadelesi

Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı (OKA), Samsun'un etkili tanıtım imkanlarını geliştirmek ve sosyal paylaşım platformlarında Samsun ile ilgili fotoğrafların paylaşımını artırmak amacıyla likeSamsun projesini hayata geçirdi.

Proje kapsamında sosyal medya platformlarında likeSamsun hashtag'i oluşturuldu ve www.likesamsun.city sitesi kuruldu. Proje hakkında bilgi veren Samsun Valisi Osman Kaymak ise şöyle konuştu:

"likeSamsun sitesinin açılması ilk göreve geldiğimde önerilmişti.

 

İnsanlarda bir merak uyandırmasını umuyoruz... Bazen, 'İnternet tarayıcılarından Samsun'u aratınca Samsung çıkıyor' diyorlar. Ben de bazen Samsun'u aratınca Samsung çıkıyor. Samsung dünya markasıdır ama Samsun'un önüne geçmemesi lazım." Bu haberi okuyunca ben de Google'a girdim, gerçekten de Samsun yazınca önce Samsung çıkıyor. İnternet çağında, bir şehir için böyle tatsız talihsizlik olmaz herhalde.

Vali, "Samsung, Samsun'un önüne geçmesin" diyor ama bu konuda yapacak fazla bir şey yok galiba. Bütün Samsunlular gece gündüz like- Samsun hashtag'i kullansa da Google'da Samsung'u geçmek zor.

Youtuber terörü

Erzurum'da iki kişinin kavga ettiği ihbarı üzerine bölgeye giden polisler, şahıslardan 34 yaşındaki Gökhan B.'nin üzerinde bomba düzeneği olduğunu fark etmiş ve hemen önlem almışlar. Olayla ilgili haber görüntülerinde Gökhan B., "Ben canlı bomba değilim YouTuber'ım" diye bağırıyordu. Polis de "Ne YouTuber'ı?" diye karşılık veriyordu.

Meğer Gökhan B. kamera şakası yapıyormuş ve üzerindeki bomba düzeneği kartondanmış.

Böylece Türkiye'de YouTuber'lığın geldiği noktayı da öğrenmiş olduk! Gökhan B. gibi birçok saçma sapan insan, 'YouTuber'ım' diye dolaşıyor!

Aslında görüntüler ibretlik.

Gökhan B.'yi önce arkadan kelepçeleyip yere yatıran polis, daha sonra bu şakacı şahısla uzaktan konuşuyor. Ve polisin arkasında meraklı bir kalabalık var. Peki ya Gökhan B. gerçekten canlı bomba çıksaydı? Evet, polislerimiz kendi hayatlarını riske atarak vicdanlı hareket etmiş ama yapılan büyük bir hata.

Böyle bir durumda polis canlı bombayı etkisiz hale getirse kimse bir şey diyemez.

Gökhan B.'nin üzerinde sahte polis kimliği ve tabanca çıkması da kafalarda soru işareti oluşturmuyor değil!

Gökhan B., bu şakayı ABD'de ya da bir Avrupa ülkesinde yapsaydı, hayatını kaybetme ihtimali yüksekti.

 

SİNA KOLOĞLU-MİLLİYET

100’ÜNCÜ BÖLÜMÜ ÇEKİLDİ

‘Kırgın Çiçekler’, sessiz sedasız, onca dizinin sektör değirmeninde öğütüldüğü ortamdan sıyrılıp, 100’üncü bölümü çekti. Dizide rol alan Çağla Irmak, Biran Damla Yılmaz, Gökçe Akyıldız, Aleyna Solaker ve Hazar Motan, “Kimse bize şans vermiyordu” diyorlardı ATV’deki ‘Dizi TV’ programında... “Ters köşe oldular” dediklerinde de haklılardı. Çekim öncesi pasta kesmişler. Özellikle, ‘total kitle’ onları pek sevdi ve bırakmadı.

DİZİ İTHAL ETTİK, SIRA FASULYEDE!

Geçtiğimiz cumartesi günü CNN Türk’te bir haber dikkatimi çekti; ‘Kuru fasulyeye sıfır gümrük.’ Haber şöyle başladı, ‘Türk sofralarının vazgeçilmez yemeği kuru fasulye, nohut ve barbunya gibi kuru gıdalar el yakmaya başladı.’ Devam etti haber, ‘Yıl içinde kuru fasulye neredeyse 15 TL’yi buldu.’ Çek bir kuru, az pilav günlerine güle güle yani... Lafı karıştırma, haber ne diyor ona bak... ‘Neden, üretimde azalma gerçekleşti? 2003’te160 bin hektar alan, 2013 yılında 80 bin hektara düştü.’ Fasulye ekim alanı buhar olmuş. Nereye gitmiş acaba bu kadar alan? ‘Hükümet de fiyatta artışını düşürmek için ithalat kolaylığı sağladı, gümrük oranları sıfırlandı’ cümlesi yüreğimize su serpiyor.

Nereden alacağız bu fasulyeyi? Ülkeler sayılıyor; ‘Bosna-Hersek, Malezya, G. Kore.’ Bol bol dizi ithal edip yerlisini çevirdiğimiz Kore’den, artık fasulye ithal edeceğimizi duyunca ayrıca seviniyoruz ev ahalisi olarak. Boşuna dememişler, ‘fasulyenin faydaları’ diye...

‘BİR DAKİKA’LI SOHBET

Hasan Bülent Kahraman, izlemekten keyif aldığım isimlerden. ‘Bildiğiniz Gibi Değil’e denk geldim. Konuğu Kerem Alışık’tı. Programda Alışık Ailesi ve dayı Attila İlhan konuşuldu. Kerem kardeşimiz lafı uzatıp, Kahraman da ‘aceleci’ olunca, ortaya diyalogdan bir monolog çıktı. Kahraman sordu: “Onların ilişkisi nasıldı, Sadri Alışık’ ın bir de şair tarafı vardı?” Alışık, evdeki pazar sohbetlerini ve dayının aydın bir kişi olduğunu anlattı. Konudan biraz uzaklaştı sorudan dolayı... “Şimdi bir dakika” diye araya girmeye çalıştı Kahraman. Kerem kardeşimiz oralı değil, “Paçalarından çekerdim” diye devam etti gülerek... “Çok hoş, şimdi şunu sorayım, babanız onun yazdığı şiiri mi okuyordu?” Eee o kadar anlattı Kerem Bey. “Babamın yazdığı şiirler... Dayınınkiler ezberde” diye yine başladı anlatmaya... Kahraman zorda, “Şimdi 30 seneye yakın beraberliğimiz” diye yine araya girdi.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERYAZARLAR