UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

OYA DOĞAN YAZDI: "O DİZİ KENDİSİNE İHANET ETTİ!.."

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

OYA DOĞAN YAZDI: "O DİZİ KENDİSİNE İHANET ETTİ!.."

ALİ, EYÜBOĞLU-MİLLİYET

ÇİNLİLER, CEP TELEFONU YOKKEN NE YAPIYORDU?

İletişimi hızlandırmak için icat edilen cep telefonunun insanoğlunda yarattığı değişim, müthiş. Akıllı cep telefonları ve internet, bireylerin sanal alemdeki iletişimini hızlandırdı ama gerçek dünyayla iletişimine darbe vurdu.

Şehri veya semti neresi olursa olsun, Türkiye’deki beyaz yakalılar, iş dışında bir yemekte buluştuğunda ortaya çıkan görüntü aynı.

Birlikte yemeğe çıkanların ezici bir çoğunluğu, aralarında sohbet etmek yerine cepte sürdürüyor mesaiyi...

Beş gündür, arkadaşım Barbaros Yüksel’le çıktığımız Uzak Doğu turunun ilk ayağı olan Çin’deyiz. İki gün Guangzhou’da kaldıktan sonra Shenzhen’e geçtik. İki yıl önce de Shenzhen’e gitmiştim ama o zaman tablo böyle değildi.

2015’le 2017 yılları arasındaki bariz fark şu:

Cep telefonları artık Çinlilerin vücut aparatı! Bu gelişimde bindiğim hızlı tren, metro, gittiğim alışveriş merkezleri ve sokakta cep telefonunun esiri olmayan Çinli görmedim.

“Durum bizde de aynı” dediğinizi duyar gibiyim, inanın burada durum

çok farklı... Gözü, elindeki cep telefonunda metroya binenler, yolculuklarını aynı şekilde sürdürüyor.

Çin’de sadece yetişkinler değil, bebekler bile cep telefonlarının esiri. Bebek arabasının içinde bir elinde biberon, bir elinde akıllı cep telefonundan çizgi film izleyenleri bile gördüm. O nedenle o yıllarda gelmediğim için cep telefonu icat edilmeden bu Çinliler ne yapıyordu?

Dip not:

Başta sevgili Hıncal Abi (Uluç) olmak üzere bu seyahate hangi şirketin davetlisi olarak geldiğimi merak edenlere şimdiden açıklayayım; kendi paramla!

GÜVENLİK ÖNLEMLERİ HER YERDE ÜST DÜZEYDE

Çin’de iki yılda dikkatimi çeken değişim şu oldu: İki yıl önce metro girişlerinde böylesine güvenlik yoktu. Dünyadaki global terör yüzünden olsa gerek Çinliler, güvenlik tedbirlerini bir hayli artırdı. Tıpkı havaalanlarındaki gibi x-ray’den geçiyor bütün yolcular. Her turnikenin başında 1-2 güvenlik var, şüphelendiklerine üst araması da yapıyorlar. Çantanızda veya üzerinizde içecek gördüklerinde, kapağını açıp birkaç yudum aldıktan sonra geçmesine izin veriyorlar. Güvenlik görevlileri seyahatiniz boyunca sizi yalnız bırakmıyor. Vagonların içinde de ha bire tur atıyorlar.

HİÇBİR ŞEY ESKİSİ KADAR UCUZ DEĞİL

Türkiye’den bakınca ‘Çin, her şeyin ucuz olduğu yer’ algısı var. Ülkede yaşayanlar için durum ne bilmiyorum, ama bizim için Çin, eskisi gibi ucuz değil. Türk lirasının iki yıl içinde döviz karşısındaki değer kaybı, bu sürede etiket fiyatları değişmemiş ürünleri bile bize göre pahalılandırdı.

Buna rağmen Türkiye’de birkaç yüz TL’ye değiştirdiğimiz akıllı cep telefonu camı

Çin’de 50 TL.

Envai çeşit cep telefon kılıflarının fiyatları bizim paramızla 3-5 TL civarında. Günde 2-3 defa şarj eder hale geldiğim cep telefonuma 20 TL’ye yedek pil aldım. İstanbul’dan 16 TL’ye aldığım Hünnap’ın kilosu burada 10 TL.

GUANGZHOU’DA YASAK SHENZHEN’DE SERBEST

Guangzhou’da kaldığımız süre içinde internet bulduğum her yerde denedim, ama ne WhatsApp’a girebildim, ne Gmail hesabıma, ne de Facebook, Twitter ve Instagram’a...

Çünkü hepsine erişim yasağı var. Kendilerine özgü sosyal ağlar ve iletişim için WeChat’leri bulunuyor. Guangzhou’dan trenle 40 dakikada geldiğimiz Shenzhen, sanki Çin’in değil, başka bir ülkenin şehri...

Guangzhou’daki yasaklar Shenzhen’de yok. Gmail’e burada da erişim mümkün değil, ama Facebook, Instagram, Twitter ve WhatsApp serbest. Çin notlarım şimdilik bu kadar, iyi pazarlar...

GÜNÜN SÖZÜ

“Sevgimi gösterirken daima zorlanmışımdır. Ama sevmediğimi öyle gösteririm ki, bazen ben bile hayret ediyorum.”

 

SİNA KOLOĞLU-MİLLİYET

SADECE FOX BUZLADI

Başbakan Binali Yıldırım’ın ‘Türkiye Ekonomi Zirvesi’ndeki konuşmasında, arka fonda Türk Telekom’un logosu görünüyordu. FOX, logoyu buzlamıştı. Merak ettim, başka kanalların haber bültenlerinde durum nedir diye? Show TV, star TV ve ATV kapatmamış. Gizli Reklama mı giriyor acaba? Ya da bu gizli reklam işinden artık vazgeçilsin... 

40 yıldır yenemiyor!

‘40 yıl’ lafı, hatır, başarı, yenilgi ya da akla gelmeyecek olaylar için kullanılır.

Bir de gerçekten 40 yıl olanlar var. Konya-Marsilya maçında Levent Özçelik söyledi. Marsilya meğer Bordeaux’yu rakip takımın sahasında 40 yıldır yenemiyormuş. Son maçı da berabere bitmiş.

‘Asker, umut veren kitapları oku’

‘Vatanım Sensin’de Leon ve asker Spiro arasında bir diyalog geçti. Spiro, kurşuna dizilmekten son anda Cevdet tarafından kurtarılmış, yanına emir subayı olarak alınmıştır fakat hâlâ tedirgindir. Aralarında geçen konuşma mesaj gibidir: “Savaşın ortasında ‘Suç ve Ceza’ okursan, tabii kendini öldürmeye çalışırsın sen. Umutlu olsun, mesela Emile Zola oku.”

Yarışma sorusu gibi olursa...

NTV’de Buket Aydın Baykal, “Antalya’da Polis Akademisi’nin FETÖ konulu sempozyumuna, ABD başkanı Trump’ın seçim döneminde kampanya danışmanlığını yapan önemli bir isim katıldı. Kimden söz ettiğimizi ve neler söylediğini haberimizde izliyoruz” dedi. Yarışma sorusu mu, haber bülteni mi?

Fatih Terim varken yandın!

TRT spor’da Mustafa Denizli’yle Rıdvan Dilmen, Levent Özçelik yönetiminde konuşuyorlar. Dilmen, “Fatih Terim varken, illa birinci olacaksın” dedi. Olamıyorsan sen gidersin, o gelir; özetle dediği böyleydi. Yani Galatasaray’a yeniden gelme durumu var. Peki Milli Takım’dan yine niye gitti?

Programın adına bak!

D-Smart’ın Fight Box kanalı var. Gezinirken dikkatimi çekti, karşılaşmanın altında, ‘Cuma gecesi kavgası’ yazıyordu.

Hayati’den mesaj var!

‘Hayati ve Diğerleri’ dizisinde Hayati, “Poyraz Karayel’in final bölümü gibi kader mi olur arkadaş? Bir bitmedi ya derdim, bir bitmedi!” diyor. Biz Zülfikar’ı unutmadık. Anlaşılan Hayati de unutmamış.

 

MESUT YAR-POSTA

İlker Ayrık kararını verdi

Kulis filan değil. Uzun bir süredir şovmen İlker Ayrık için hem yapımcı firma hem de kanal bir format bakıyordu. Sonuç itibarıyla en uygun formatın bir dönem Acun Ilıcalı’nın meşhur ettiği “Var mısın Yok musun?” olduğuna karar verilmiş.

İlker daha önce de bu formatı sunmuştu ve sanırım öğrendiklerinin işi garantiye almak için yeterli olduğunu düşünüyor olmalı... O değil de elinde “Ben Bilmem Eşim Bilir” isimli programın orijinalinin hakları bulunan İlker, neden başka bir formatta ısrar ediyor; onu hakikaten anlayamadım... Çünkü garanti dediğin o adreste duruyor!

Kimler kuşağının lideri?

Günlük kuşak saatlerinin en çok izlenenleri değişmiyor. Güne “İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat” (FOX) programıyla başlayan izleyici ağırlıklı olarak “Müge Anlı ile Tatlı Sert”le (atv) devam ediyor. Hemen ardından TV8’de yayınlanan “Yemekteyiz” kendi kuşağının birincisi oluyor.

Star TV’de “Beni Affet” isimli günlük diziye bir saatlik şans veren izleyici haber önündeki kuşakta ise “Esra Erol’da” (atv) isimli programı tercih ediyor... Kısacası bu beş programı bir çatı altında toplayabilen kanal gün birinciliğini şansa bırakmayabilir. Sadece akşamları değil de “sabahtan akşama kadar zirvede olmak” da fena fikir değil hani!

Gündüz kuşağına iddialı isimler

360 TV aralık ayı başı itibarıyla gözle görülür bir atağa geçiyor. Ben bunu bir nevi yeni sezona giriş olarak okuyorum... Sabah kuşağında alternatif bir iş olarak “Ben Anneyim” isimli programı yayına sokacak olan kanal, bu kuşağı sosyal medyada çok takip edilen güzel anne Selda Hasret Arslan’a sunduracak...

Çok farklı bir alışveriş yarışması olan ve çarşı pazarın tozunu atacak gibi görünen “Pazardayız” isimli programı da çeşitli ekranlardan tanıdığımız Tuğçe Kurt ve Lokman Dağ’ın sunumuyla izleyeceğiz... Ayrıca reytingi geniş cuma kuşağında ilahiyatçı Mustafa Akgül’e de “Cuma Sohbetleri” adı altında program yaptıracak olan kanal belli ki gündüz kuşağında söz sahibi olma iddiasında...

Kanalın başarılı yöneticisi Oğuz Altuğ Demirel bir de sürpriz transferle çok ses getirecek gibi. Ama bunu Ocak ayı başına planlıyor. Ne olduğunu da yakında yine bu köşeden okursunuz!

Zuhal Topal dönüyor mu?

Bakın bu kulis! Her ne kadar bir önceki yapımcısıyla sözleşmesi olsa da Zuhal Topal günlük bir iş için FOX TV ile flört halindeymiş... Yapacağı işin formatı yaklaşık olarak bellidir. Yarışma sunmaz, evlendirme ya da barıştırma programı yapamaz, magazine el atmaz...

Bu durumda daha önceki rakipleri Esra Erol ya da Seda Sayan’ın yaptığını yapacak ve yarı kriminal bir kuşağı sunacak... Ha, Türkiye’ye bizden habersiz yeni bir format geldiyse o başka. İzler onu da öğreniriz. Tabii taraflar anlaşırsa...

Fazla sevgi set usandırdı

“Elif” (Kanal 7) isimli günlük dizinin genç oyuncusu Nevzat Can, hayranlarının set baskınları yüzünden güç durumda kalmış. Yakışıklı oyuncunun hayranları dizinin Kavacık’taki set yerini öğrenip aralıksız ziyarete başlayınca çekimler bir hayli aksamış...

Haftanın 5 günü yayında olan günlük dizi bölüm yetiştirme telaşına girince setin yeri de apar topar değiştirilmiş... Nevzat kardeşimiz, “Sevilmek dünyanın en büyük serveti, elimden geldiğince kimseyi kırmamaya çalışıyorum” dese de bu hoşgörü toplam bir kırgınlığa neden olmamak adına bir süre mecburen askıya alınmış... Sevgi güzel şey ama böyle yan etkileri de oluyor; set adresi kovalayanlara duyurulur!

Kazandıracak mı?

Önceki gün Şampiyonlar Ligi maçları için ihale yapıldı. Yayın hakkını hatırı sayılır bir rakama beIN Sports satın aldı... Şampiyonlar Ligi uzun yıllar açık kanalda yayınlandı. Ve doğrusunu söylemek gerekirse Türk takımları elendiğinde yayınlar geliri giderini karşılamayan bir yüke dönüşüyordu...

Yayın hakkı üç yıl önce paralı platformlara geçti. Kimi zaman açık kanallara da servis edildi... Şimdi iş futbol ekseninde ihtisas yapmış bir spor kanalında. Getirisi götürüsünden fazla olacak mı merak ediyorum? Çünkü ihaleye çok da büyük katılım olmadı!

 

OYA DOĞAN-VATAN

Designated Survivor FETÖ propagandası yaptı

Kiefer Sutherland’in başrolünü oynadığı Designated Survivor, sevdiğim politik dramalardan biriydi. Hatta ilk sezonunu izlediğimde heyecanla herkese öneriyordum. 8 Ocak 2017 tarihli yazımda da “Komplo teorisi sevenler Designated Survivor izlemeli” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Dizinin en sevdiğim tarafı ise bağımsız olan bir akademisyenin Amerikan Başkanı olduktan sonra da sisteme direnmesiydi. Çoğunlukla Amerikan dış politikasına da eleştirilerde bulunuyordu dizi. Tom Kirkman adlı karakter ilk sezonda ideal politikacı olarak gönlümüzü fethetti. Ancak dizinin ikinci sezonuyla daha çok Amerikan propagandası izler olduk. Bu da farklı bir dille yola çıkan diziyi sıkıcı bir hale getirmişti. Dizide her şey değişmişti ama Tom Kirkman’ın naif tavrı hep aynıydı. Onu tam 27 bölüm boyunca empati kurabilen, şiddetin karşısında olan, herkese insancıl yaklaşan bir ABD Başkanı olarak izledik.

Türkiye’ye aba altından sopa göstermekti

Ne olduysa 28’inci bölümde Tom Kirkman, büyük bir karakter değişikliği yaşadı. Bölüm Türkiye’ye ayrılmıştı. Ve öyle bir bölüm izledik ki kendimi ihanete uğramış gibi hissettim. Eleştiriye sonuna kadar açık biriyim. Algı operasyonunu ise neredeyse her dizide izliyoruz. O nedenle bunu da anlarım. Ama Designated Survivor’da izlediğim şey kör gözüne parmak sokmaktı. Yok yok, adeta FETÖ propagandasıydı. Amerika’nın Türkiye’ye aba altından sopa göstermesiydi. Konu; Amerika’da öğretim görevlisi olan Nuri Şahin ve Türkiye Cumhurbaşkanı Fatih Turan’ın savaşıydı. Nuri Şahin Turan’a diktatör diyor ve ABD’de eylemler yapıyordu. Cumhurbaşkanıysa ABD’ye ülkesinde darbe girişiminde bulunan bu adamın Türkiye’ye iade edilmesini istiyordu. Herhalde hepimiz Nuri Şahin ve Fatih Turan’ın kim olduğunu anladık. İşte o andan sonra hep demokrasinin yanında olduğunu söyleyen Tom Kirkman’ı ilk defa sinirli, hatta hiç diplomatik olmayan bir üslupta izledik. 27 bölüm boyunca izlediğimiz adamla alakası yoktu.

Dizi kendisine ihanet etti

O andan itibaren Türkiye’ye rest çekti, 15 Temmuz’un bir oyun olduğunu söyledi, Türkiye Cumhurbaşkanı’nı ofisinden tehditler ederek kovdu, eğer Türkiye Amerika’nın isteklerini yapmazsa Nuri Şahin’i yanına alıp Türkiye’ye demokrasi getireceğini söyleyeceği bir basın toplantısı yapacağını ve Türkiye iktidarını devireceğiyle tehdit etti. Türkiye Cumhurbaşkanı’nın türlü entrikalarla Kirkman’ın oğlunun sevgilisini Beyaz Saray’a kendisinin soktuğunu iddia etti. Sonunda da Türkiye korkup her istediğini yaptı. ABD Başkanı Nuri Şahin’e ülkesinin ona sahip çıkacağını söyledi. Resmen ağzım açık izledim Designated Survivor’ı... Eleştiriye tabii ki açık olmak lazım ama Designated Survivor’ın son bölümde yaptığı algı operasyonu dünyada yanlış bir FETÖ karakteri tanıtmak ve onu aklamaktı. Dizide çizilen FETÖ karakteri Nuri Şahin özgürlükçü, laik ve ülkesine demokrasi getirmeye çalışan bir adamdı. Bu ülkede yaşayan herkes FETÖ’nün terörüne maruz kaldığı için bu asla kabul edilebilir değildi. Sonuç; Designated Survivor bu FETÖ aklama bölümüyle Türk izleyicisini hem kızdırdı, hem de kaybetti. Ancak bir terör örgütü liderini dünyaya demokratik olarak tanıtarak asıl kendi duruşuna ihanet etti.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERköşe yazarları