UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

‘UFAK TEFEK CİNAYETLER’DE UFAK TEFEK ESİNLENMELER Mİ SÖZ KONUSU?

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

‘UFAK TEFEK CİNAYETLER’DE UFAK TEFEK ESİNLENMELER Mİ SÖZ KONUSU?

ALİ EYÜBOĞLU-MİLLİYET

UFAK TEFEK BENZERLİKLER!

Salı akşamlarına damgasını vuran ATV’nin fenomen dizisi ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’ karşısında, kısa sürede kendine yer edinen star TV’deki ‘Ufak Tefek Cinayetler’ başlamadan birkaç paylaşım yapmıştım sosyal medyadan. Takipçilerimden Müge Tüylüoğlu (@mugetul) bu paylaşımlardan günler sonra şunları yazdı, ‘Günün Sözü’nün altına:

“Ufak Tefek Cinayetler, Nicole Kidman’ın bu sezon oynadığı ‘Big Little Lies’ dizisinden alıntı. Arabalar, sahneler, evler... Hep çalıntı, hep kopya...”

Takdir edersiniz ki benim yanıtlayacağım bir konu değil bu. O yüzden yorumu olduğu gibi kopyalayıp, ‘Ufak Tefek Cinayetler’de ufak tefek esinlenmeler mi söz konusu?’ notuyla dizinin basın danışmanlığını yapan Aslı Başar’a yolladım. Aldığım yanıt şu oldu:

“Dört kadını görünce, hemen öyle düşünüyor insanlar. ‘Sex and the City’le de ‘Desperate Housewives’ dizileri birbirine benziyor. Bizim dizide özellikle alıntı yapılan bir durum yok. Dört kadın ve entrikalar işin içine girince, illa benzer taraflar çıkıyor. Cinayet, gizem bizde ön planda ve farklı bir matematik var. Bizim karakterlerimizin hikayeleri ve çatışmaları tamamen özgün unsurlardan oluşuyor. İzleyenler, ilerleyen bölümlerde bunu daha net görecek.”

Başka sorusu olan? Yok mu? O zaman dağılalım arkadaşlar. Çünkü seyahat yüzünden kaçırdığım ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’ın son bölümünü izlemem lazım. Bir defa izlemeyince AB grubunda da olsa ‘Ufak Tefek Cinayetler’ geçti EDHO’yu!

Federer’in maçından castellanos konserine...

12-17 Kasım tarihleri arasında Londra O2 Arena’da ATP Finali vardı. Turnuvanın sponsorlarından Garanti Koza’nın davetlisi olarak Londra’ya giderken, tenisin iki ustası Rafael Nadal’la Roger Federer’in birer maçını izlemekti planım. Ancak Nadal sakatlanıp çekilince, Federer’in Alexander Zverer’i elediği maçı izleyip, 15 Kasım gecesi döndüm ve birkaç saat sonra Antalya’ya uçtum. Çünkü 18’inci Uluslararası Antalya Piyano Festivali’nde 16 Kasım Cuma akşamı piyanonun genç yeteneklerinden Ariadna castellanos konserine gideceğime dair söz vermiştim günler önce...

 

 

 

İtiraf etmem gerekirse, yoğun ve de yorucu bir haftayı geride bıraktım, ama sonbaharda Hyde Park’ı dolaşmak, Federer’i canlı canlı izlemek, yazdan kalma bir günde Muratpaşa’da yürüyüş ve akşama Ariadna castellanos’dan ‘Füzyon Flamenko Caz’ı dinlemek bütün yorgunluğumu aldı.

Çağatay Akman’dan öğrencilere çağrı

İyidere Kaymakamlığı ve İyidere Belediye Başkanlığı, hafta içinde Rize’deki Babillon Hotel’de ‘Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek’ adlı bir etkinlik düzenledi. Etkinliğin konuşmacıları Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi eğitim Araştırma Hastanesi Başhekimi ve Yeşilay Rize şubesi yöneticisi Prof. Dr. HASAN Türüt, aynı hastanenin Psikiyatri Bölümü’nden Uzman Dr. Selim Polat, şarkıcı Çağatay Akman ve Suat Demirci’ydi.

Babillon Otel’deki etkinliğe, ailelerin yanı sıra ortaokul ve lise öğrencileri de yoğun ilgi gösterdi. Çocuklarını yabancı madde ve internet bağımlılığına kaptırmak istemeyenler, akademisyenlerin söylediklerini, öğrenciler ise, müziğin yeni yıldızlarından Akman’ın söylediklerini dikkatle dinledi.

İlk defa böyle bir organizasyonun içinde olduğunu ve insanların madde kullandığı bir mahallede büyüdüğünü anlatan Akman, öğrencilere bu tür kötü alışkanlıklardan uzak durmalarını tavsiye etti. Çocuklar ve gençlerin çoğu, Akman’ın söylediklerini akıllı cep telefonlarıyla kaydetti. Akman’ı ilk kez yüz yüze gören öğrenciler, şarkıcıyla fotoğraf çektirmek için birbirleriyle yarıştı.

GÜNÜN SÖZÜ

“Her erkek zeki, güzel, anlayışlı ve onu sevecek bir kadın ister, ama nedense ‘Bunları hak edecek ne yaptım?’ diye sormaz kendine.”

 

SİNA KOLOĞLU-MİLLİYET

YÖNETMENİ ÖLDÜRDÜ!

Bloomberg HT’de Doğa Rutkay’ın sunduğu ‘Her Şey Bu Masada’ya ‘Ayla’

filminin başrol oyuncularından İsmail Hacıoğlu konuk oldu. Konu, Hacıoğlu’nun Ömer Kavur’la tanışmasına gelmişti. Ne değerli yönetmenler gelip geçmişti. Rutkay, “Nurlar içinde yatsın, Atıf Yılmaz, Şerif Gören ve Zeki Ökten” diye saymaya başladı. Bir arkadaşım aradı, “Şerif Gören bildiğim kadarıyla ölmedi” dedi. Tanıdığım bir yönetmeni aradım. Tesadüf bu ya, “Ne ölmesi dün beraberdik” dedi. Biz de Gören’e nice yıllar diyelim!

Rıdvan’la, Yılmaz Hoca reytingi

FOX, Milli Takım’ın Arnavutluk’la hazırlık maçını yayınladı. ‘Reytingi’ şüpheli maç... Takım keyifsiz, rakip zayıftı. Sonuç, FOX cephesini memnun etti. Özetle, “Yorumda Rıdvan Dilmen ile Yılmaz Vural olunca“ dediler. Reytingi futbolcular değil, yorumcular getirdi.

Karabayır yoksa İstanbul’da mı?

‘Söz’ dizisinde olay, Karabayır’da geçiyor. Buraların Doğu tarafında olması lazım. İzlediğimiz mekanlar, Batı illerinden izler taşıyor gibi. Özellikle bir sahne, (Fatma’nın gezmek için çıktığı yol) “Acaba burası Levent mi?” dedirtti. Biliyorum, dizilerimiz zamana karşı yarışıyor, bölümün çekilmesi bile başarı.

Bir şey oldu zannettik

Ana haber bültenleri ara reklama, “Sıcak bir gelişmeyle ara veriyoruz” şeklinde giriyor. Ev ahalisi, “Ne oldu yine?” diye irkildi. araba reklamı... Ev ahalisi, “Başka bir ülkede olabilir. Burası Türkiye, yine bir şey oldu zannettik” dediler. Stratejik durumda, ülkenin reklamlarına dikkat!

 

MESUT YAR-POSTA

Bir kapıdan Efsun çıkacak gibi

Şu ana kadar izlediğimiz birçok moda yarışmasının birer karışımı olan “Stil Avcıları”nın (FOX) geçtiği mekan “O Hayat Benim” dizisinin çekildiği meşhur Atahan Konağı. Bu konak içinde bir platform kurulmuş ve mankenler konağın girişinde bulunan salondaki podyum üzerinde kombinlerini yarıştırıyorlar.

Ayrıca yarışan takımlar konakta kendilerine tahsis edilen odalarda giyinip hazırlanıyorlar. Arada da konağın bahçe ve müştemilatını da görmüş oluyoruz... İlginç bir deneyim vallahi.

Her an konaktaki odalardan birisinden unutulmaz kötü ana-kız karakterler Nuran ve Efsun çıkacak gibi geliyor... Hatırlarsanız, Efsun ve Nuran da moda sektörüne girmiş hatta Efsun, “L’Efsun” markasını tasarlamıştı. Tesadüfün iğne deliği bu olsa gerek!

AL SANA REENKARNASYON

“Esaretim Sensin” (FOX) dizisinde iyi kalpli ve anlayışlı zengin esas oğlan Kerim Kırımlı, Kırımlı Konağı’nın şoförü Savaş ile kardeş gibiydi. Zengin kız İpek ile aşk yaşayan Kerim, bir sürü hata sonucunda İpek’i Savaş’a kaptırmıştı...

Ardından Kerim Kırımlı, bir anda psikopat ve korkutucu bir karaktere dönüşmüştü. Ve İpek ile Savaş’ı ayırmak için her türlü entrikaya başvurmuştu...

Dizi final yapınca Kerim Kırımlı karakteri bu sefer de “Beni Affet” ( Star TV) dizisine hem de yeniden aynı konağa yani Kırımlı Konağı’na zengin bir adam olan “Toprak” karakteri olarak dahil oldu...

Bu sefer de kardeş gibi gördüğü en yakın arkadaşı Ateş ile aynı kadına yani Zeynep’e aşık olunca iyi insan Toprak bir anda korkunç bir adama dönüştü. Bu nasıl bir kabus ki her dizide kendini tekrarlıyor?

NEYİ BEKLİYORSUN OYACAĞIM?

Efsanevi “Kill Bill” filminde Uma Thurman’ın hayat verdiği “Gelin” (The Bride) karakterinin yıllar sonra aldığı intikamı izleyince insanın aklına “Ufak Tefek Cinayetler” (Star TV) dizisinin Oya’sını getirmemesi mümkün değil...

Seyirci de Oya’dan lise arkadaşlarından Gelin kadar kanlı olmasa da onun kadar soğukkanlı bir intikam almasını istiyor ama nerde? Kızımız Merve’nin eşi Serhan ile baygın bakışmaya devam ediyor...

Oya mevcut atmosfer içinde seyircinin nezdinde “Adını Sen Koy” (Star TV), “Tutsak” (Kanal D), “Beni Affet”

MERYEM DE Mİ PSİKOPAT?

“Meryem” (Kanal D) dizisinde sevdiklerini korumak için bir zamanlar aşık olduğu Savcı Oktay’ın sırrını saklayan esas kız Meryem, katilin aslında bu adam olduğunu açıklamıyor...

Başta babası Arif olmak üzere Savcı Oktay’ın gerçek yüzünü ortaya çıkaracak bir sürü tanığın öldürülmesine, kaçırılmasına, bitmeyen gözyaşı, acı ve felakete sebebiyet vererek Oktay’ın her konuda yolunu açtı...

Dolaylı da olsa Meryem, seriye bağlayan bir katilin suç ortağı oldu. Buradan hareketle izleyici için iki seçenek kalıyor... Ya Meryem’de de gizli bir psikopatlık var ya da kızımız gerçek olamayacak kadar saf bir melek. Aklıma bir üçüncü şık gelmiyor vallahi!

HAYIRLI OLSUN AMA...

“Hayati ve Diğerleri” bu akşam Kanal D’de yayına giriyor. “Çocuklar Duymasın” ise yayın akışında yok. Birine hayırlı olsun diyelim, diğerine de hayrola?

 

OYA DOĞAN-VATAN

Akif Senem aşkı yüzümüzü güldürür

Productions-Lale Eren ve Ayşe Elif Durmaz’ın yapımcılığını, Eylem Canpolat ve Sema Ergeneko Özcan Deniz, Aslı Enver, İpek Bilgin’in başrollerini paylaştığı fakat her karakterin bazı bölümlerde başrole çıktığı senaryosuyla dikkat çeken İstanbullu Gelin dizisi heyecan dozunu her hafta yükseltiyor. İtiraf etmeliyim, ben ikinci sezonu ilk sezondan daha çok seviyorum. Çünkü hikaye ana aksında ilerlerken yan hikayeleri de işin içine örerek ilerliyor. Kendimi bir hafta Esma’ya üzülürken buluyorum, diğer hafta derdim Adem oluyor. Üstelik bizi tek bir aşkın içine atıp oradan oraya savurmuyor. Dizide Faruk ve Süreyya dışında ilgimizi çekecek aşklar var. Fakat hiç şüphe yok ki, son zamanlarda favori çiftim; Senem ve Akif. İkinci sezonun ilk bölümünde zaten Akif’in yüzümüzü güldürecek, yani diziye nefes aldıracak karakter olacağının sinyalini almıştık. Buna teyze yani Senem eklenince iş tadından yenmez bir hal aldı. Ben de haftalardır “Hadi bu aşk başlasın” diye bekliyordum. Sonunda beklenen kavuşma gerçekleşti. Akif’in Senem’e yaptığı yemek teklifi bir hafta sonra gerçekleşti ve ikiliyi beni kahkahalarla güldüren o yemekte izledik. Sahnenin mizanseni, diyalogları güzeldi. Fakat Fatih Koyunoğlu ve Neslihan Yeldan öyle güzel, mizahi bir yerden oynamış ki, “Bu aşk başladın ve yüzümüzü güldürsün” derken buldum kendimi. Özellikle Senem Akif’in sevgili olma teklifini kabul ettikten sonra Akif’in değişen oturuşunu hiç unutmayacağım. Bir de “Sevgilisi olan bir adam gibi oturuyorum” deyişine hala gülüyorum. Herkesin emeğine sağlık! İstanbullu Gelin’in ikinci sezonu bana “Hikayenin yan karakterlerini kuvvetli kurarsan izleyiciye iyi bir yolculuk yaptırırsın” dedirtiyor.

Çi bu bölüm hiçbir şey anlatmadı

Çi ikinci bölümüyle ekrana geldi. Açıkçası ikinci sezonunun ikinci bölümünde bu kadar durağan bir bölüm beklemiyordum. 66 dakikalık dizinin büyük bir kısmı reklamla geçti. Deniz ve Duru’nun karşılaşması bile büyük bir etki yaratmadı. Sadık Murat Kolhan ve Özge karşı karşıya bile gelmedi. Sanki vakit doldurmak için izlediğimiz bir bölüm gibiydi. Ta ki finalde Can Manay’ın eski sevgilisi karşımıza çıkana kadar... Dizinin bir yerinde Eti Bilge’ye Can Manay’ı korumaları gerektiğini, Manay’ın daha önce de gerçek aşkı bulduğunu sandığını ama sonucunun kötü olduğunu söyledi. Duru da Can’ın geçmişi hakkında sorular sormaya başladı. Ama tüm bölüm bunlar yerine bir şey olmadan geçti. Finalde Özge kendisine gelen resimlerin peşine düşüp Can Manay’ın eski sevgilisinin kapısını çaldı da “Oh hikaye başlıyor” dedim. Sadece bir an Nur Fettahoğlu’nu ve yüzünün bir bölümünün hasarlı olduğunu gördüm. Zaten sonra bölüm bitti. Gelecek hafta hikayeyi göreceğiz ama televizyondan hızlı bir anlatım diliyle izlememiz gereken internet dizimizin boş bir bölümle geçmesine de izleyici olarak üzgünüm. Zaten Çi, kitaptan farklılaşmaya başladı. Zaten ekranda süre doldurulması için onlarca dakika bir şey olmayan hikayeler izliyoruz ve mutsuzuz. Bari internet dizisinde hızlı bir anlatım dilini hak edelim. Zaten internet dizisinin ana derdi de bu değil miydi?

 

 

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERKÖŞE YAZARLARI