UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

MEVLÜT TEZEL YAZDI: “ŞEYMA VE ACUN'U ZOR DURUMA DÜŞÜRMEK İÇİN…”

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

MEVLÜT TEZEL YAZDI: “ŞEYMA VE ACUN'U ZOR DURUMA DÜŞÜRMEK İÇİN…”

SİNA KOLOĞLU-MİLLİYET

‘AYLA’ HANGİ KANALDA?

'Ayla’ filmi, 17 günde 2 milyon seyirciye ulaştı. ‘Yol Ayrımı’ ve ‘Mutluluk Zamanı’ da vizyona girince ortalık hareketlendi. Onların da gişeleri hiç fena değil. Bu yapımlar ekranda gösterildiğinde her daim ‘reyting garantisi’ olur. Kim yayınlamak istemez? Elçin Sangu ve Barış Arduç’un başrollerini paylaştığı ‘Mutluluk Zamanı’, filmini TV8 aldı. Önümüzdeki yayın döneminde ekrana gelecek. Asıl bomba tabii ki ‘Ayla’... Bu projeyi de FOX almış. Şener Şen’in uzun yıllar sonra oynadığı ‘Yol Ayrımı’nı da yine FOX’ta izleyeceğiz.

‘Ayla’ 3 milyon mu?

TV kanalları, film çekilmeden önce televizyon haklarını alıyor. Fiyatlar film başına 1-3 milyon TL arasında. ‘Reytingi garanti’ olanlar, 3 milyon TL ediyor. ‘Ayla’nın bu fiyata satıldığını tahmin ediyorum.

‘DİZİYE  VAKTİM YOK’

“Dizilerde oynamaya vaktim yok” dedi İsmail Hacıoğlu. Neden böyle söylediğini, Bloomberg’te ‘Her Şey Bu Masada’da Doğa Rutkay’a açıkladı. “İnanmadan oynadım, bundan sonra da böyle olacak” demiş oyuncu bir söyleşisinde... Hacıoğlu ayrıca, “Öyle yani, ne diyeyim. İnanmaya ve oynamaya vaktin yok. 140 dakika iş çekiliyor. İki ekip çalışılıyor ve insanlar zayi oluyor” diyerek dert yandı.

‘Oyuncular serum yer gibi’

Hacıoğlu’nun “Oyuncular sette serum yer vaziyette’” sözleri ise, tartışmayı alevlendirdi. “Bu parayı kazanıyorsan serumu da yersin kardeş, yoksa git, oynama diyenler var mesela” diyerek şöyle devam etti: “Yazana da yazık, adam ne yazacak, ne üretecek? Çeken de kamerayı nereye koyacağına ne ara baksın? Böyle bir vakti yok ki.”  Espri mahiyetinde söylüyor ama şu cümlenin de gerçeklik payı var: “Sabah dört olmuş, ‘abi şurayı da şöyle oynayayım’ desem beni döverler.”

‘Yarı kaşeye çalışırım’

“İnternet ortamındaki dizilerde yarı kaşeye oynarım” diyor Hacıoğlu ve şöyle devam ediyor: “İnsan gibi çalışacaksam, ‘ben de bir karakter yaratabildim’ diyebileceksem, yarım kaşeye çalışmaya razıyım.” Ve zurnanın zırt dediği yer... “Seni susturan para oluyor. Problem bu” diyor. Para kazanmak için ‘İnanmadan oynamaya devam’ diyor bir yerde oyuncu.

İsmail Hacıoğlu örneğinde, ‘dizi sektörü oyunculuğunun çıkmazı’ ortaya çıkıyor. Tam da Ali Eyüboğlu’nun geçtiğimiz salı günü köşesine taşıdığı Armağan Çağlayan’ın sözleri gibi: “İşin doğasında bu var. Günde sekiz saat çalışarak haftada 75 bin TL kazanamazsınız. Bu ücretlerin de bir bedeli var, bunu ödemek zorundalar.”

Bakalım bu anlamda internet dizilerimiz kurtarıcı olacak mı?

 

MESUT YAR-POSTA

Eh ama emek ister!

 “Çukur” (Show TV) göndermelerle devam ediyor. Bu hafta Sena ve Yamaç ile birlikte “Selvi Boylum Al Yazmalım” filmine yürüdük...

Hani darılmaca yok, dizinin içinde Türk sinema tarihinin gelmiş geçmiş en kült işlerinden kabul edilen bu film yıldız gibi parladı...

Ve içimden ister istemez şu fikir geçti; Kore, Hint hatta Kuzey Avrupa dizilerinden uyarlama yapan yurdumun güzel yapımcıları “Selvi Boylum Al Yazmalım”ı güncelleştirip dizi haline getiremez mi? Elbette getirir. Ama emek ister. Tıpkı filmde geçen o ünlü tespit gibi “Sevgi neydi? Sevgi emekti!”...

Ha unutmadan; birkaç yıl önce atv ekranında yayınlanan “Al Yazmalım” isimli diziyi hatırlatanlar olacaktır. Olmasın. Çünkü emek dediğim o değildi...

O iş öyle değil kardeşim

“Yemekteyiz” (TV8) isimli programda bu hafta Gökhan isimli bir yarışmacı dikkat çekiyor. Hemen her tarifi ya da yemek ismini internet üzerinden masaya taşıyor...

Ancak bilgiye sadece arama motoru üzerinden ulaştığı için sıklıkla da yanılıyor. Mesela geçen gün inceden bir laf sokmaya çalıştığı ev sahibine; “Arama motoruna ara sıcak yazarsan karşına direkt paçanga böreği çıkar” dedi...

Üşenmedim bir arama motoruna girdim. Karşıma ilk kaşarlı mantar, sigara böreği, humus filan çıktı. Paçanga böreği kendine ilk beşte yer bulamamıştı...

Ha meseleye niye böyle takıldım bilemiyorum? Sanırım çok bilmişlik yapıp az bilenlerden fena halde sıkıldığım için!

Aman çıkın o hattan

“Kalbimdeki Deniz” (FOX) dizisinde Mirat’ın sonradan ortaya çıkan oğlu Yosef ile Deniz’in kızı Ece arasında inceden bir elektriklenme seziyorum...

Bu iki genç yüksek olasılık yakında üvey kardeş olarak hayatta yürüyecekler. Hâl böyleyken bu hattan bir romantizm yaratmak ne kadar makul olur, senaristler düşünmeli...

Ha, görmediğimiz şey değil. “Aşk-ı Memnu” evinden başlayarak bu dolambaçlı işlere alışığız ama değerli bir işin değersizleştirilmesine yüreğim el vermiyor işte!

Rüzgar nereye sektör oraya

Dizi sektörü yakın tarihte hep ıskaladığı (!) bir dönemin farkına vardı. Ya da sanıyorum siyasi rüzgar o hattan esmeye başlayınca herkes uyandı...

Açıkçası “Vatanım Sensin” (Kanal D) projesinin dışında Kurtuluş Savaşı dönemine gözünü kırpmadan girebilen cesur yürek ortada yoktu...

Şimdi Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler” ve Nazım Hikmet Ran’ın “Kuvayi Milliye-Kurtuluş Savaşı Destanı” isimli dev eserleri, iki büyük yapım şirketinin dizi merceğine girdi...

Bunun mealinin ne olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Rüzgar nereye sektör topyekûn oraya... 

Derya Baykal da FOX mu diyecek?

Ve gündüz kuşaklarında sıkıntı çeken FOX yeni bir kuşak programı için Derya Baykal ile görüşmeye başlamış...

Derya Baykal, son birkaç yıldır her parmağında başka marifet olan değerli bir TV figürü oldu. Zaten çok da değerli bir oyuncuydu. Taşındığı tüm kanallarda da iyi kötü bir reyting yaptı...

Son olarak teve2 ekranındaydı ve sanırım maddi anlaşmazlıklar yüzünden ayrılmıştı. Şimdi FOX’ta izleyiciye yeni bir vaadi olabilecek mi, bilemiyorum...

Ama mesele o değil. Mesele yeni bir kuşak kafası yaratamamakta. Derya Baykal’ı alışıldık işleriyle değil yepyeni bir hattan ekrana sürememekte. Tabii “bildiğimiz formatı yapmaya devam edecek” lakırdısı doğruysa...

BİR DİZİNİN YERİNE Mİ?

"Çocuktan Al Haberi Ünlüler” (Show TV) yakında prime time saatlerinde yayınlanmaya başlayacak. Bant çekimlerinden birine ben de katıldım...

Daha önce de yazmıştım. Evrim Akın bir önceki ev ziyaretleri formatından sonra bu yeni işiyle kendisine cuk bir format buldu. Ve hakikaten formatın hakkını vererek yapan en iyi isim oldu...

O değil de genelde haber önünde yayınlanan programın prime time dilimine alınması sadece genel olarak ekrana çıkmayan ünlüleri çıkartıyor olabilmek değil sanırım.

Show TV’de yayınlanacağı akşam yayından kalkacak bir işin boşluğunu dolduracağını da düşünüyorum. Bakalım hangi şık ağırlıkta olacak...

 

MEVLÜT TEZEL-SABAH

Bu önemli bir soruşturma

Şeyma Subaşı'nın bir partide dans ettiği görüntü internette yayınlanmıştı. O videoda Acun Ilıcalı'nın sesine çok benzeyen bir erkek sesi, "Ee hap var mı?", başka bir erkek sesi ise "Beraber saralım" diyordu. Bu ses Acun'a mı ait diye sosyal medyada epey bir tartışma yaşandı.

Ben de 'Eğer o kişi Acun ise, ağrı kesici de istiyor olabilir' gibi farklı ihtimaller üzerinde yoğunlaşan bir yazı yazmıştım.

Acun ise bu konu hakkında hiçbir açıklama yapmadı.

Meğer Acun, polis büyük bir soruşturma yürüttüğü için hiç konuşmamış.

SAHTE HESAPLAR

Bu haber dün basında yer aldı: Acun'a ait olduğu iddia edilen o sesin montaj olduğu ve orijinal videoya eklenip sosyal medyada organize bir şekilde yayıldığı ileri sürülüyor. Polis; Şeyma Subaşı'yla ilgili montajlı videolar yaydıkları ve Instagram paylaşımlarına hakaret içerikli yorumlar yazdıkları belirlenen gruba operasyon düzenledi.

İncelemelerde, söz konusu yorumları ve montajlı görüntüleri paylaşan hesapların sahte olduğu saptandı.

Bu hesapları kullanan Yeşim N. (38) İstanbul Ulus'ta, İlknur R. (37) ise Mersin'de gözaltına alındı. Yeşim N. ve İlknur R.'nin, yaptıklarını itiraf ettikleri öne sürülüyor.

Diğer şüpheli Cansın K. hakkında ise, yurt dışında yaşadığı için İnterpol'den arama kararı çıkarıldı.

Operasyonda; şüphelilerin DM (direkt mesaj) kutularında, Subaşı'nın yer aldığı videolara ses montajı yaparak, sosyal medyada olumsuz algı yaratmakla ilgili mesajlar tespit edildiği öne sürülüyor.

Olayla ilgili 30 kişi gözaltına alındı.

Vay be neler olmuş neler!

İnsanın aklı almıyor... Şimdi bu kadar insan, Şeyma ve Acun'u zor duruma düşürmek için birlikte mi hareket etti? İçlerindeki Şeyma nefreti, örgüt suçundan yargılanacak kadar büyük müydü? İnsanın aklı almıyor ama sosyal medya bazen insanları hayrete düşürecek şekilde, çok tehlikeli bir mecraya dönüşebiliyor.

İnterpol bile devreye girdiyse olay büyük.

Bir grup insanın bir araya gelip bir kişiyi sosyal medyada linç etmesinin organize suça girip girmeyeceği, bu noktada fikir özgürlüğünün darbe alıp almayacağı ise uzmanların tartışması gereken hukuki bir konu.

Ama şu da bir gerçek:

Bazılarımız yaşadı ya da tanık oldu; sosyal medyada, bazen bir hiç uğruna insanlar linç ediliyor. Bu yüzden intihar edenler bile oldu. Bence bu soruşturma ve açılacak dava, dünya basınına da konu olacak derecede önemli. Davadan çıkacak sonuç emsal teşkil edebilir.

Umarım bundan sonra sosyal medyada insanları linç edip hayatlarını kabusa çevirenlerden hesap sorulur.

Sinsi ve tehlikeli bir hastalık

Herediter Anjioödem diye bir hastalığı hiç duydunuz mu? Bu nadir görülen sinsi hastalığı, onunla mücadele eden avukat okurum Savaş Budak'tan öğrendim. Herediter Anjioödem, tahmini 100 bin kişide bir görülen tehlikeli bir hastalık. Herediter Anjioödem; genellikle ağrının eşlik etmediği, tekrarlayıcı ve geçici şişlik ataklarıyla seyreden, kalıtsal bir rahatsızlık.

Eğer bu şişlik boğazda gerçekleşirse ölümcül olabiliyor çünkü tanısı zor konuluyor.

42 yaşındaki Savaş Budak, kendisinde doğuştan bulunan bu hastalığa ancak 33 yaşında teşhis konulabildiğini söylüyor:

"Hayatım boyunca bağırsaklarımda, el ve ayaklarımda ve vücudumun çeşitli yerlerinde olan ataklarım 33 yaşında ilk defa boğazımda oldu ve 'larinks' ödemi oluştu. Acil yoğun bakıma alındım ve boğazım delindi, o şekilde hayatta kalmayı başardım." Budak, ölümden döndükten sonra bu hastalıkla mücadele eden insanları bulmuş ve onlarla birlikte HAÖDER derneğini kurmuş.

(haei.org/turkey/) Budak, Türkiye'de 500 kişiye Herediter Anjioödem teşhisi konulduğunu ama yaklaşık 6-7 bin kişinin bu hastalıktan habersiz bir şekilde yaşadığının tahmin edildiğini söylüyor. Budak kendisini örnek göstererek, bu hastalığı hekimler arasında bile bilmeyenlerin olabileceğini belirtiyor: "33 yaşına kadar yanlış tanı konularak tedavi edilmeye çalışıldım."

Umarım medyada bu hastalıkla ilgili daha fazla haber yapılır çünkü şu an aramızda yaklaşık 6-7 bin Herediter Anjioödem hastası var ve bunu bilmiyorlar.

Berrak boşuna uğraştı

Oyuncu Berrak Tüzünataç, 14 Temmuz 2010'da İstanbul Kabataş'ta bulunan evinin terasında Şahan Gökbakar'la öpüşürken görüntülenmişti. İkili, terasın korkuluklarından sarkar bir vaziyette objektiflere yansımıştı. Berrak, görüntüyü çekip yayınlayan TV kanalına, kamuoyunda tanınan bir sanatçının şeref ve itibarının zedelendiği gerekçesiyle tazminat davası açmıştı. Mahkeme, tanınmış biri olduğu için magazin basınını cezbettiği ve haberin gerçeği yansıttığını belirterek Berrak'ın başvurusunu reddetmişti.

Karar Yargıtay tarafından da onanınca, Berrak soluğu Anayasa Mahkemesi'nde aldı.

Berrak, evinin terasının sokaktan görülemeyeceğini ve bu görüntülerin yüksek bir yerden, yakınlaştırma yöntemiyle çekildiğini ileri sürdü. Halbuki görüntü sokaktan çekilmişti ve Anayasa Mahkemesi de görüntülerin sokaktan çekildiği sonucuna vardı. Sonuçta, Berrak'ın aleyhine verilen karar Resmi Gazete'de duyuruldu.

2010'da bu köşede, 'Eğer Berrak, bu davayı kazanırsa emsal kabul edilir ve hiçbir muhabir sokakta fotoğraf çekemez hale gelir' diye yazmıştım.

Neyse ki Anayasa Mahkemesi, basın özgürlüğünü dikkate alarak yanlış bir karar vermedi. Berrak'ın terasından dışarı sarkarak öpüşüp sonra da özel hayata saygı beklemesi ve basın özgürlüğüne darbe vuracak bir mahkeme kararı aldırmak istemesi yanlış bir tavırdı. Ama böyle komik bir vaka, Resmi Gazete'de duyuru yapılacak kadar büyütüldü.

Berrak, başını kaşıyacak vakti olmayan mahkemeleri boşu boşuna uğraştırdı.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERKÖŞE YAZARLARI