UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

SİNA KOLOĞLU YAZDI: "AYAK PARMAKLARIYLA TAVLA OYNAYAN ADAM..."

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

SİNA KOLOĞLU YAZDI: "AYAK PARMAKLARIYLA TAVLA OYNAYAN ADAM..."

ALİ EYÜBOĞLU-MİLLİYET

ZİYNET SALİ’NİN 17 YILLIK HAYALİ

Ziynet Sali, 17 yıllık “İngilizce şarkılarla dünyaya açılma” hayali için ilk adımını attı.

10 ay önce Jamaika asıllı İngiliz prodüktör Anthony Marshall’la tanışınca soluğu İngiltere’de alan şarkıcı, şimdiye kadar bakın neler yaptı?

6 yaşına kadar Manchester’da yaşayan şarkıcı, Londra’da dil eğitimi, dans dersleri aldı. İngiliz bir gitaristle repertuvar çalıştı, vokal eğitimi gördü. Her hafta iki akşam, müzisyenlerin ücret almadan sahne aldığı mekanlarda canlı performas sergiledi.

Anthony Marshall’ın yaptığı üç İngilizce şarkı için stüdyoya girdi.

O şarkılardan ilki olan “Magic”e, Marshall’ın isteği üzerine İstanbul’da klip çekti. Çünkü “Magic”, Marshall’ın İstanbul’un martılarından etkilenip yazdığı bir şarkı...

Galata, Karaköy, Kadırga ve Ataköy Marina’da çekilen klibi İngiltere’den gelen Luke Bioglas ile Marcel Beckfond yönetti.

Londra’da 50 kişi arasından seçilen dört dansçının eşlik ettiği klip Sali’ye 75 bin sterline maloldu. Sahneden kazandığını İngilizce şarkılar için harcayan Sali, “Magic” single’ını Marshall’ın isteği doğrultusunda İngiltere’den önce orta Avrupa pazarına sunacak. “Magic”in arkasından diğer İngilizce şarkılar, bilahare de 11 şarkılık İngilizce albüm gelecek.

Sali’nin İstanbul Polat Bosphorus Hotel’de tanıttığı “Magic” şarkısı ve klibinin tanıtımından canlı yayın yaptım. Yayını izleyenlerin çoğu, şarkıyı çok beğendi. “Magic”  single Almanya, Hollanda, Danimarka, Fransa gibi Avrupa ülkelerinde satışa çıktı. Umarım Sali’nin, şimdiye kadar 200 bin sterlin harcadığı 17 yıllık hayali istediği gibi sonuçlanır.

AYAK PARMAKLARIYLA TAVLA OYNAYAN ADAM

Şartlar ne olursa olsun insanoğlunun azmedince neleri başarabileceğine bir kez daha tanık oldum.

Nerede mi?

Girne’de bu yıl 5.’si  düzenlenen “Merit Açık Uluslararası Tavla Şampiyonası”nda...

Tavla turnuvası için 43 ülkeden Kuzey Kıbrıs’a gelen 558 oyuncular arasında tavlayı elleriyle değil, ayaklarıyla oynayan da vardı.

“Nasıl yani?” dediğinizi duyar gibiyim.

Haklısınız. Ben de canlı tanığı olmasam inanmakta zorluk çekerdim, elleri, kolları olmayan bir insanın, ayak parmaklarıyla zarları fincana koyup, attığına ve pulları kusursuz bir şekilde dizip, oynadığına...

İzlemekle yetinmeyip, sohbet de ettim geçen yıl su altında yapılan tavla turnuvasının  birincisi olan İngiliz Jeremy Limb’le...

Kıbrıs’tan ayrıldığımda henüz sonuçlanmamıştı turnuva. O yüzden İngiliz tavla oyuncusunun dereceye girip girmediğini bilmiyorum.

İster şampiyon olsun, ister elensin fark etmez, Jeremy Limb’in azmiyle birçok insana örnek olduğunu söylemeliyim..

GÜNÜN SÖZÜ

Düşünebilen herkesin insan olması, insan olan herkesin düşünebileceği manasına gelmiyor ne yazık ki! (S. Freud)

 

SİNA KOLOĞLU-MİLLİYET

AVRUPA’ DA TÜRK KANALLARI 500’E ULAŞTI

Avrupa’da Türkçe yayın yapan ve izlenen kanal sayısı, hatırı sayılır bir rakama ulaştı. Böylece İtalya’yla birlikte Avrupa’da dördüncü sıraya yükseldik.

Tam 500 kanal

Araştırmayı 1994’de kurulan, dünya çapında 270 çalışanı bulunan ve medya üzerine çalışan TVT Media yaptı. Liste, Digital TV Europe Net internet sitesinde ‘Çok dilli kıta’ başlığıyla yayınlandı. Türkçe dilinde yayın yapan 500 kanal, Avrupa’dan izlenebiliyor. İtalya’yla birlikte aynı sayıya sahibiz. Büyük bir rakam...

Bir başka önemli veri, Almanya’yla ilgili... 11 farklı dilde yayın yapan televizyon kanalı varmış. Birinci sırada Türkiye bulunuyor. Kanallarda konuşulan ve en çok kullanılan dil, İngilizce. 8 bin 236 yayın yapan kanalın Avrupa Birliği ve Türkiye’deki 792’sinde İngilizce yayın var.

En çok dilde yayın yapan ülkeler

Bu durum giderek artıyor... Yani ‘Dünya küçük’ dedikleri şey hikaye mi? Yoksa

bir küçük bavul, Avrupa kapılarında mülteci olarak sürüm sürüm sürünmek

mi? Fransa’da 18 dilde yayın yapan 567 kanal varmış. Fransa, birinci sırada... Onu İngiltere 15 dilde 568 kanalla izliyor. Dillere ve kültürlere saygı niyetine mi?

Gerçeğin şovu tam da bu!

İspanya’da Katalanlar, “Ben İspanya’dan ayrılıyorum” dedi. Ortalık karıştı. Bir yaşam kararı... “Dur ne yapıyorsun?” dediler.

Dedikleri neydi peki? Barcelona, İspanya liginden çıkarsa, yayın haklarından           140 milyon euro kaybedecekti. “Dur kardeşim nereye ayrılıyorsun?” dedikleri El Classico’nun bir daha olmamasıydı. 100 ülkede 600 milyon seyircinin yılda iki defa 90 dakika Barcelona-R. Madrid maçını izlememesi demekti. Peki başka? Katalan Espanyol kulübünün 50 milyon euro’luk televizyon yayın gelirinden mahrum kalıp, batması demekti. Bunu; ‘Televizyon gerçeğin şovu’ dendiğinde küçümseyenler ve bunu bir Oyun zannedenler için yazdım. Bir ülkenin yaşamına dair kararları, maç yayın haklarının gelirlerinin hanesine yazılıyorsa...

Netflix, sen asıl bu filmi çek!

Netflix için bugün, “Hollywood’un pabucunu dama attı” yorumu yapılıyor. Aldı başını gidiyor. Dizileri, filmleri ve belgeselleri, hem üretiyor hem de alıp yayınlıyor. Bir Türk dizisi de çekecek. Kendilerine bir film önerisinde bulunayım. Ot dergisinden Kutub Şimşek şunu yazmış: “Büyükelçi Behiç Erkin, Oskar Schindler’den 20 kat fazla Musevi’yi Nazilerden kurtardı. Bir Steven Spielberg’imiz olsaydı, hayatını filme çekerdi.” Tam size göre bir konu Netflix. Pek sevilir ve izlenir. 

 

MEVLÜT TEZEL-SABAH

Bodrum için kötü haber

Suudi Arabistan'da Yolsuzlukla Mücadele Komitesi; aralarında 11 prens, dört bakan ve onlarca eski bakanın da bulunduğu çok sayıda kişiyi gözaltına aldı. Bu haberde magazin basınını ilgilendiren detay ise; aralarında News Corp., Citigroup, Twitter'ın da yer aldığı dev şirketlerin sahibi ya da hissedarı olan dünyanın en zengin insanlarından Prens El Velid bin Talal'ın da gözaltına alınması... Prens Talal, Türkiye'yi, özellikle de Bodrum'u çok sever ve her yaz dev yatıyla sahillerimizi ziyaret ederdi. Bodrum'da bisiklete binen, restoranlarda yemek yiyen ve birkaç günde 2-3 milyon dolar döviz bırakıp giden Prens Talal'ın gözaltına alınmasına, Türkiye'de herhalde en çok Bodrum esnafı üzülmüştür. Aslında magazincilerin de üzülmesi gerekiyor çünkü Prens Talal'ın Bodrum maceralarından güzel haberler çıkıyordu. Bodrum esnafı ve Magazin Gazetecileri Derneği yöneticilerinin yerinde olsam, Prens Talal'a geçmiş olsun mesajı yollardım, sosyal medyada 'Prens Talal'ı yedirmeyiz', 'Prens Talal yalnız değilsin' diye destek kampanyası başlatırdım. Şaka bir yana, Suudi Arabistan'da ne olup bittiğini henüz bilmiyoruz ama yine de dost kara günde belli olur...

Quaresma ve Pepe stili

Beşiktaş'ın Portekizli yıldızları Ricardo Quaresma ve Pepe, geçtiğimiz günlerde bir AVM çıkışında görüntülenmiş. Nereden başlasak acaba... Quaresma'dan ayrılarak adeta kendi özerk cumhuriyetini ilan eden uzun gömlek, Pepe'nin gül işlemeli deri ceketi vesaire... Sıra dışı bir tarz ama sıra dışılığın da yakışanı, yakışmayanı var

Aslında iki ünlü futbolcunun bu giyim tarzının bir adı varmış: Layering... Layering; moda dünyasında üst üste, kat kat giyinmek demek. Layering trendini uygularken renk, desen ve dokuları doğru kullanmak gerekiyormuş. Galiba Quaresma ve Pepe bu stili uygularken bir uyum sorunu yaşamış.

Milyon dolarlar kazanan futbolcuların moda danışmanları olması lazım aslında. Sonuçta onlar aynı zamanda reklam kampanyalarının da vazgeçilmez isimleri. Markalar, iyi giyinen futbolcuları daha çok sever. Örneğin David Beckham, en çok parayı reklamlardan kazandı.

Zehra büyümüş

Zehra Çilingiroğlu, cipiyle Ortaköy'de kırmızı ışıkta bekleyen bir taksiye arkadan çarpmış. Zehra habercileri görünce taksiciye, "Amca ileri gidelim. Basın beni çekiyor..." demiş ama sonra durmamış. Bunun üzerine taksici ile Zehra arasında bir kovalamaca başlamış. Yarım saatin sonunda taksici, önüne direksiyon kırarak Çilingiroğlu'nu Ulus'ta durdurmayı başarmış falan filan...

Bu haberi okurken yaşlandığımı hissettim. Çocukluğunu magazin programlarında izlediğimiz Zehra büyüdü ama yanlış işler yapıyor. Habercilerden kaçacağım diye trafik kurallarını ihlal etmiş. Neyse ki bir kaza yaşanmamış. Zehra gibi genç bir kızın altına 150 bin Euro'luk cip çekilirse, bu yaşananlar gayet normal.

Niye Fenerli olunsun?

"Çocukluğumda İstanbul'un insanı Fenerbahçeli yapmak için bir sürü gerekçesi ve cazibesi vardı. Fenerbahçe benim çocukluğumda futbolda tekniği öncelikli mahalle bızdıklarının gözdesiydi. Cihat Arman, Esat Kaner, Fikret Kırcan, Naci Bastoncu; süper teknikleri ile rüyalarımızı süslerdi.

Fenerbahçe, o zamanlar şampiyonluk rekorunu en fazla elinde bulundurduğu için sevilirdi. Fenerbahçe; Milli Takım'a en çok futbolcu verdiği, Milli Takım'da en çok gol atan futbolcular Fenerbahçeli olduğu için sevilirdi. Fenerbahçe idmanlarına Cihat Arman, Selahattin Torkal, Halil Özyazıcı, Erol Keskin ve Mehmet Ali Has ile aynı vapurda gitmenin heyecanı, şu gün bile yüreğimin en zengin vuruşudur. Kadıköy vapur iskelesinden indikten sonra, tüm zamanların en büyük futbolcusu Lefter'in adadan gelişini beklemek ve onunla birkaç adım atmak, hangi futbol hazzı ile değişilebilirdi? Can Bartu ile Birol Pekel'in çocuk halleriyle Bahariye'deki arsada top şeytanlıklarını seyretmek; hangi stad filmi ile değiştirilebilirdi? Şu ihtiyar yaşımda düşünüyorum;

1990 yılından sonra İstanbul mahallelerinde çocuklar niye Fenerbahçe'yi tutsun, niye Fenerbahçeli olsunlar diye... Fenerbahçe'nin ne Türkiye'de saha tarihi olan, dantel örer gibi oyun şekli kalmış, ne de en teknik adamların o çatı altında toplanacak niyetleri. Fenerbahçe artık ne Milli Takım'a en fazla oyuncu veren takımdır, ne o takıma gol kralını veren ekiptir. Türkiye'deki bütün şampiyonluk rekorları Fenerbahçe'nin elinden uçmuştur. Ne kalmıştır isminden başka bu vatanda? Yerli tenekelerle çocuğu nasıl Fenerbahçeli yaparsınız artık?"

Spor yazarlığının doruk noktası rahmetli İslam Çupi'nin 21 Kasım 2000'de Milliyet'te yayınlanan yazısından bir bölüm paylaştım. Ne yazık ki, Çupi'nin bu yazısı güncelliğini koruyor. O zaman da Aziz Yıldırım başkandı. Yıldırım'ın koltuk inadı yüzünden koskoca bir çınar kuruyor. Artık çocuklarımıza Fenerbahçe maçı izletemiyoruz, durum vahim. Yıldırım gitmediği sürece, Aykut Kocaman'ın istifa etmesi de Fenerbahçe'yi kurtarmaz.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERKÖŞE YAZARLARI