UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

SİNA KOLOĞLU YAZDI: "İKİ DİZİ, İKİ AYNI KONU, İKİ BENZER SON!.."

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

SİNA KOLOĞLU YAZDI: "İKİ DİZİ, İKİ AYNI KONU, İKİ BENZER SON!.."

ALİ EYÜBOĞLU-MİLLİYET

‘HER ŞEHİT HABERİNDE DERİN ACI DUYUYORUM’

Meslekte 19, star TV’de 13 yılı dolduran Nazlı Çelik’le sohbet ettik hafta içinde. Star haber’in Genel Yayın Yönetmeni ve anchorwomanı Çelik’le konuşurken, Özlem Denizmen girdi odaya ve kucaklaştıktan sonra bir hediye verdi ona. Denizmen’in hediyesi; gelişmeyi ve dürüstlüğü temsil ettiği, özgüven verdiği iddia edilen ametist taşıydı. Denizmen’in bu taşı hediye olarak seçmesinin sebebi, Çelik’in yaptığı özel haberlerle ‘vatan bekçileri’nin gözdesi, terör örgütlerinin hedefi olması. Odası ödüller ve kendisine “Cesur Çelik” diyen askerlerin plaket ve hediyeleriyle dolu Çelik’e ilk sorum şu oldu:

- Bizde anchorlar neden okullar kapanınca tatile çıkıyor, zil çalınca dönüyor?

Rahmetli Mehmet Ali Birand, Uğur Dündar, Ali Kırca’dan beri böyle. Biz yokuz, ama birlikte çalıştığımız yetenekli arkadaşlarımız var. Yazın ekranda olmuyorum ama yıllık izin bitince genel yayın yönetmeni olarak mesaim sürüyor.

- Haber tatile girmediğine göre bu uzun mola niye diye ısrar etsem?

Şöyle düşün; sunduğumuz, haber toplantılarında izlediğimiz, bire bir tanıklık ettiğimiz olaylar, insanın ruh halini ciddi şekilde etkiliyor. Kato Dağı’na haber yapmaya gidip, döndükten hemen sonra o bire bir değip, dokunup yanında bulunduğum komutanların şehadeti sonrası uzun zaman olayın etkisinden kurtulamıyorum. Hâlâ da aklıma geldikçe, derin bir acı duyuyorum. Haber yaptığım, sohbet ettiğim, fotoğraf çektirdiğim onlarca asker şehit oldu. En ağırı bu belki ama bunun gibi onlarca travmatik olaya tanıklık ediyoruz bu meslekte. Yola sağlıklı devam edebilmek adına, arada mutlaka telefonu şarjdan çıkarıp, kapatmak lazım. Sıfırlanmadan aynı güçle sağlıklı şekilde devam etmek mümkün değil çünkü. Kaldı ki, hayat öyle ekranda veya gazetelerde göründüğü gibi kolay geçmiyor benim için. Gelen onca takdir ve teveccühün yanı sıra, örgütlerin hedefi oldum. Linç kampanyaları, tehditler, hakaretler ve davalarla karşı karşıya kaldım.

‘ASKERLERİN DUALARI YETİYOR’

- Haber için konuştuğunuz askerlerle sonrasında temas sürüyor mu?

Mesajları, duaları yetiyor. O askerler ve aileleri her gün yüzlerce mesaj yolluyor bana. Hayatlarını, dertlerini paylaşıyorlar. Gücüm yettiğince, destek olmaya çalışıyorum. Üç günlük izninde “Belki şehit olurum da göremem, bir kere sarılmaya geldim” diye ziyarete gelen koca yürekli askerlerin, polislerin karşısında ben ne diyebilirim ki..  

 ‘İKİ PARTİDEN TEKLİF ALDIM’

- Star Haber’in reytingleri ve kırmızı çizgileri için neler söylersiniz?

Öncelikle kaliteli habercilik yapmaya gayret ediyoruz. Bu ana ilkemiz oldu. Reyting hiç önceliğimiz değildi. Gayet tabii ki, çok izlenmeyi istiyoruz ve bunun için çalışıyoruz ama kamu yayıncılığı yaparken, ülkenin göz ardı edilmemesi gereken hassasiyetleri var. Biz bunları da ekrana taşıyarak görevimizi yapıyoruz. Yıllardır izlediğimiz, taviz vermediğimiz bu prensip sonucunda, bugün Star Haber bütün rakiplerinden ayrışan bir kimlik ve karakter edindi. Gerek medya, gerek siyaset dünyası ve gerekse de izleyiciler için Star Haber dediğiniz zaman bir algı oluşur. İşte bizim için en önemli ölçüt bu. Başımı yastığa koyduğumda uyutmayacak, yayın ilkelerimize uymayacak haberlere imza atmam. Temiz vicdan, yüksek reytingten çok daha önemli... 

- Siyasete girmeyi düşünmez misiniz?

Gazetecilikten siyasete geçmiş pek çok arkadaşımız var. Bana da -biri çok yakında olmak üzere- iki partiden teklif geldi. Ama gazetecillik yaparak topluma  daha faydalı olabileceğimi  düşündüğüm için kabul etmedim. kariyer planlamamda siyaset yok. 

GÜNÜN SÖZÜ

Bazen dünyanın en zor mesleğidir; kendi duygularına tercüman olmak. (Sunay Akın)

 

SİNA KOLOĞLU-MİLLİYET

HÂLÂ ALİ RIZA BEY

 ‘Yaprak Dökümü’,  Şili Mega  TV’de başlıyor.  2005 yılının dizisi. İlk keşfedilen Türk dizileri revaçta bence. Onun göstergesi ‘Yaprak Dökümü’ oldu. ‘Gümüş’, ‘Fatmagül’ün Suçu Ne’, ‘Aşk-ı Memnu’ hâlâ ilk göz ağrıları diziler  ve en çok talep görenler...

‘Eskiden altı günde 90 sayfa yazıyorduk!’

Bu piyasanın çok iş yapan bir senaristiyle konuşuyorduk. Dizi sektörünün nereden nereye geldiğini ya da kalitenin neden düştüğünü anlatan bir cümle kurdu: “Eskiden altı günde 90 sayfa yazıyorduk. Şimdi altı günde 120 sayfa yazıyoruz.” Böyle bir projeden ne beklenebilir?

‘Hayatta evlenmem!’

Nursel Ergin ‘Evin Tadı’ programında, “Evlenme teklifi almadan, hayatta evlenmem” dedi. Valla bizde hiç öyle olmadı. Gayet iyi gidiyor.

Akıl almaz ama gerçek olur

ATV’nin ‘Gün Ortası’ haberlerinden ‘Akıl almaz ama gerçek. Öğrenciler böyle balık istifi, can güvenliği olmadan taşınıyor’ haberini not almışım. Böyle yapanlar bayağı akıllı aslında. Daha fazla para için bunu yapıyorlar. Hele o çocukları öyle minibüse bindiren veliler... Onların daha bir akıllı oldukları kesin. Bizde haber şablonudur, ‘Eve giren kamyon’ haberlerinde çok kullanılır.

Futbolcu iyi niyetli olursa

Roma-Chelsea maçı TRT 1’de yayınlandı. İlk yarıda hakemin maç yönetimiyle ilgili spiker, “Futbolcular iyi niyetli olunca fazla iş düşmez” dedi. Eee aslında bütün hikaye biraz da bu. Sert oynamak başka, ayağa çift dalmak başka... Her hafta hakemlere, “Oynat bakalım, dur bakalım” deniyor. Ya futbolcular?

Şöhretli gelin

Evlendirme programlarına sessiz sedasız Sony Channel’da da başlandı. Hande Ataizi’nin stüdyosunda tanıdık bir yüz vardı. Ev ahalisi, “Evlenmemiş miydi?” diye sordu. Önemli mi? O, artık kadrolu ve şöhretli bir gelin...

Pahalı bir mağaza vitrini gibi

 “Ufak Tefek Cinayetler” (Star TV) dizisinin geçen akşam tekrarı vardı. Gerçi her dizinin her akşam bir tekrarı var...

Ama yine de uzun bir süre sonra bir dizinin tekrarını izledim. Ve gördüm ki her kıyafet, her resim, her renk, her oyuncu ekranda tuhaf bir şekilde parlıyordu...

Dizi bir podyum ya da ne bileyim pahalı bir mağazanın vitrini gibiydi. Bir süre gözlerimi alamadım. Ve dedim ki “mevcut diziler arasında bu en şık ve gösterişli iştir!”...

BEYAZ TAŞI GEDİĞİNE KOYDU

“Beyaz Show”da (Kanal D) “Yeni Gelin” (Show TV) dizisinin oyuncuları konuktu. Beyazıt’ın stüdyosu eskiden rakip kanalların işlerini ağırlamakta tasarruflu bir adresti...

Şimdi daha rahat. Beyaz da öyle. Kendisiyle “konuklarından para alma” öznesinde hazırladığı skeç efsaneydi. Skecin bir yerinde “Ekranlarda talk şov olarak bir benim şovum kaldı” diyordu. Bu yalnızlığın altını çizmesi de bir hayli trajikti...

Koca bir ülkenin koskoca kanallarında bir talk şov. Bu tuhaflığı sadece Beyaz’ın hatırlatması ise gerçekten ironiydi. Sahi aramızda ekrana bakıp da “gerçekten eğleniyorum” diyen kaç kişi kaldı?

ACABA HANGİ AİLE?

“İstanbullu Gelin” (Star TV) dizisi gerçek bir hikayeden uyarlanmış. Yani dizide gördüğümüz Esma gibi süper kötü, mega entrikacı, ultra sorunlu bir karakter gerçek hayatta koca bir ailenin canına okumuş...

İster istemez kulaktan kulağa yayılan “Bir dönem kentin en köklü ailesi olarak anılan bu aile gerçekte hangi aile olabilir?” sorusu köşe gündemimin en öncelikli meselesi haline gelmek üzere!

DİZİLERİN DE REENKARNASYONU OLUR MU?

Geçmiş zaman işte. “Aşk ve Gurur” (Show TV) dizisinde Güler Ökten’in canlandırdığı yaşlı Gülnaz, fakir avukat Murat’ı öz oğlu gibi büyütmüştü. Bu nedenle dizinin diğer esas oğlanı zengin işadamı Kenan ile Murat’ın kardeş olduklarını biliyordu. Birbirlerinden habersiz iki kardeş aynı kıza aşık olmuşlardı. Sır tam ortaya çıkacaktı ki Gülnaz öldürüldü...

“Cennet’inGözyaşları” (atv) dizisinde ise Güler Ökten, benzer bir karakterle, Mukaddes olarak karşımıza çıktı. Mukaddes, öz torunu gibi büyüttüğü fakir mimar Cennet ile zengin şımarık mimar Melisa’nın kardeş olduklarını biliyor. Buradaki kardeşler de aynı adama sevdalı. Sırrı bilen Mukaddes hastanelik edildi. Şimdilik yırttı...

İki dizi, iki aynı konu, iki benzer son. Bir dizinin bir başka dizinin vücudunda dünyaya yeniden gelmesine de “reenkarnasyon” diyebilir miyiz acaba?

BOXUN MAĞDURLARI

Çılgın Sedat’ın eli kırıldı. Doğuş üstüne titrediği burnunu bir kez daha ameliyatlık hale getirdi. Yüksek ihtimal “Boxun Yıldızları” (TV8) isimli yarışmadan bu hafta içinde de bir iki tane “hastanelik oldular” haberi gelir...

Tamam, ringe çıkanlar acemi ama anladığım kadarıyla ringe hazırlayanlarda da sorun var. Takımı topyekûn gözden geçirmek lazım, bu bir.

SESSİZ BİR VEDA MI?

Önce yönetmen değişikliğinin haberi geldi. Ardından öğrendik ki başrol oyuncusu Erkan Petekkaya ayağını kırmış. Ve akşama doğru “Sete bir süre ara verdik” açıklaması posta kutusuna düştü...

“Kayıtdışı” (FOX) uzun zamandır sorunlu bir dizi olarak anılıyordu. 13 bölümlük anlaşma bitmeden yayından kaldırılma ihtimali üzerine konuşuluyordu. Sonra bu kararın bir süre ertelendiği de söylendi...

Şimdi de sete ara verildi. “Acaba” diyorum, “böyle kimseye çaktırmadan dizi erken bir finalle sona mı erecek?”. Kimsede ağır bir travma yaratmadan böyle sessizce!

 

OYA DOĞAN-VATAN

Yüz Yüze aslında doğurgan bir hikaye

Ne yalan söyleyeyim, genel hikayesini sevmiştim Yüz Yüze’nin. Senaryosunu da akılcı bulmuştum. Ancak hiçbir şey kağıt üstünde göründüğü gibi olmuyor, bunu bir kez daha anladık. Aslında ortada çok sağlam bir hikaye var. İntikam hikayesinin pek çok dişi olması da gelecek adına çok faydalı. Çünkü hikayeyi doğurgan hale getiriyor. Fakat asıl problem tasarım yapılmamasından kaynaklanıyor. İlk bölümde karakter tanıtımı yerine bizi olayların içine atsaydı, İçerde’yi çağrıştırması yerine özgün bir tasarım yapılsaydı, karanlık dünya yerine bizi hayatın içine katsaydı, castı da biraz daha farklı kurulsaydı sonuç eminim farklı olurdu. Ben geçmişe takılı kalıp dövünmeyi sevmeyenlerdenim. O nedenle olan olmuş, bundan sonrasına bakmak lazım. Yüz Yüze ikinci bölümü yayınlandıktan sonra dört haftalık bir ara verdi. Çünkü reytingleri oldukça düşük geldi. İş toparlanıp yeniden ekrana gelecek. Daha önce örneklerini gördük. Hiçbir dizi bu kadar kısa sürede ara verip tutunamadı. Umarım Yüz Yüze için durum farklı olur. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi ortada doğurgan bir hikaye var. Bu devirde doğurgan hikaye bulmak deveye hendek atlatmaktan daha zor.

“Menajerimi Arayın”ın ikinci sezonu geldi

Netflix’te ekrana gelen bir iş var. 2015 yapımı dizinin ikinci sezonu yeni eklendi. Adı Menajerimi Arayın/Call My Agent-DixPourCent. Fransız yapımı dizi Paris’te büyük bir ajansta geçiyor. Menajerler, oyuncuları, film sektörü ve basın arasındaki ilişki gözler önüne seriliyor dizide. Kısacası dizide ne isterseniz var. Rekabet, ego savaşları, ayak kaydırmalar, ışıltılı dünyanın acıklı halleri, oyuncu psikolojisi, menajer oyunları, dostluk adı altında yapılanlar... Ben izlerken çok gülüyorum. Ne yalan söyleyeyim, bizim sektörden pek çok kişiyi de yerlerine koyuyorum. Özellikle bu sektöre hevesli olan herkesin izlemesini de öneririm. Hiçbir şeyin dışarıdan göründüğü kadar ışıltılı olmadığına şahit olacaksınız.

Vatanım Sensin Atatürk hamlesiyle başlar

Perşembe akşamını heyecanla bekliyorum. Çünkü Vatanım Sensin sonunda başlıyor. Uzun zamandır meraktayım. Bu yıl yine akıllıca bir hamle yaptılar. Geçen sene 10 Kasım’da ekrana gelen bölümde Atatürk’lü sahneyle ciddi bir artı puan toplamışlardı. Bu sene de ilk yayın günleri 9 Kasım. Yine büyük bir Atatürk hamlesi bekliyorum Vatanım Sensin’den... Sezon artık tamamen açıldı, havlu atacak dizilerde belli olmaya başladı. Çok yakında gidenler ve kalanlar neler olacak göreceğiz. Sinemada da iddialı filmler vizyona girmeye başladı. Haftaya hem ekranda, hem de sinemada izleyicinin nelere yöneldiği daha çok belli olacak. Böylece hepimizin eline yeni trendlerin neler olduğunu söyleyebilecek doneler geçecek.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERKÖŞE YAZARLARI