UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

KENAN İMİRZALIOĞLU: "SİNEM VE ARDA HABERLERİ SİLİNECEK!.."

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

KENAN İMİRZALIOĞLU: "SİNEM VE ARDA HABERLERİ SİLİNECEK!.."

SİNA KOLOĞLU-MİLLİYET

'Çukur’un ilk bölümü, öyle ya da böyle çok konuşuldu. Ev ahalisi önce Yamaç (Aras Bulut ) kardeşimizle Sena (Dilan çiçek Deniz) kızımızın, bir gecede aşık olma durumlarını, “Etkilenecek ne oldu? Biz bir şey göremedik” şeklinde değerlendirdi. Daha sonra Paris’e özel uçakla uçmalar, evlenme teklifi ve ortadan kayboluş sahneleriniyse, “Uçuk kaçık bir giriş yapıp, sonra sürprizi gösterdiler” diye yorumladı. ‘Baba’ filminin karakterlerine benzer bir hikayeden söz edenler olmuş. ‘İçerde’ dizisinin devamı diyenler ve bu durumdan memnun kalanlar da var. Öpüşme sahneleri biraz artarak gelince, millette ‘Aman ceza gelmesin’ telaşı olmuş.

Biz ev ahalisi olarak, etkilendik desem yalan olur. Bülent Ersoy’un İdris Koçovalı’yla (Ercan Kesal) o eski günlerin hatırına, loş ışıkların ve buzlanmayan rakının yudumlarında terennüm eden gecenin sahnesi, cımbızla kıvamındaydı. Koçovalı Ailesi yani Sultan (Perihan Savaş), Selim (Öner Erkan), Vartolu (Erkan Kolçak Köstendil) ve mahallelinin sahneleri, çok daha oturaklıydı. Bizim gençler, biraz yavan kaldı. İkinci bölümde ekibe eklenecekler, bundan sonra daha dengeli gider. Ona benziyor, buna benziyor... Bundan böyle gidişata bakar. Seyirci unutur ve ‘Çukur’u izlediğini fark eder.

Erkin Koray ve Beyaz Gibson

Yamaç’ın kısa rock müzik sahneleri inandırıcıydı. Bizzat kendisinin söylemesi önemliydi. Öyle demeyin, keman üstadı olup, çalıyormuş gibi yapanları da izledik. Cahit Berkay abimiz, tam rolündeydi. Gibson Les Paul 1961 beyaz Erkin Koray gitarını, Yamaç’tan kaptı. Bu gitarı Fitaş Sineması’nda Erkin Abi’den dinlemiş biri olarak eski günlere gittim.

‘SİYAH İNCİ’ TWITTER YILDIZI 

MIPCOM televizyon fuarında, sosyal medyada ilgi gören dizilerle ilgili bir bilgi yayımlandı. (Mipstrends) Buna göre üç dizi öne çıkıyor. Avrupa’da ‘Siyah İnci’, sosyal medyada hakkında yorum yazılan dördüncü dizi olmuş. Twitter’da bir haftada 8 bin 500 yorum yazılmış. Bu, proje için büyük bir Reklam tabii ki. ‘The Good Doctor’ (ABD, NBC kanalı) Facebook’ta 616 bin beğeni almış. Bir diğer dizi ‘Liar’a ise, (İngiliz ITV kanalı dizisi) Twitter’da 10 bin yorum yapılmış.

Bizim IMDB notumuz yok!

Dikkatimi çeken bir konu oldu. ‘The Good Doctor’ın IMDB’den (Tüm film ve dizilerle ilgili bilgi veren veri tabanı) aldığı not, 10 üzerinden 8.6... ‘Liar’ ise, 7.1 almış. Yani diziler iyi. Peki ‘Siyah İnci’? Sadece süre bilgisi ve ilk yayına çıkış tarihi verilmiş. Yani notu yok.

 

MESUT YAR-POSTA

Bazı diziler kayıt dışı kaldı!

 ‘Çukur’ (Show TV) dizisi yayına girince pazartesi dengeleri değişir diye düşünüyordum. Öyle oldu. Zirve değil ama arka sıradakilerin yerleri değişti...

‘Söz’ (Star TV) zirvede kaldı. ‘Çukur’ genel olarak ikinciliği aldı. ‘Kırgın Çiçekler’ (atv) yerimi kaptırmam dedi.

‘Siyah Beyaz Aşk’ın (Kanal D) zirveye yeltenmesi çelme yedi.

Ama en çok ‘Kayıtdışı’ (FOX) kaydın dışına çıktı. ‘Çukur’, birçok diziyi kendi çukuruna çekti. Ve aramızdan ayrılma olasılığı olan diziler için acayip alametler belirdi...

Bunların hepsini bir kenara bırakırsak, Show TV; ‘İçerde’ finalinden sonra kaybettiği pazartesi gecesinde uzun bir aradan sonra varlık gösterdi.

Erken ötmeyi sevmem

‘Çukur’ (Show TV) merakla beklediğim bir diziydi. Ama yayına girmesi bir hayli rötar yaptı...

Önce hakkında söylenenlerden başlayalım; “Ailecek izlemek zor, fazla erotik bir hali var”, “Çukur dediniz ama bildiğin Baba (The Godfather) çıktı”, “Vay cesarete bak, rakıyı buz koymadan(!) içiyorlar”, “Zenginden haraçla alıp fakire dağıtmayı hoş mu görelim birader?”, “Öyle kibar konuşan kabadayı mı olur usta?”...

Şimdi biz sözümüzü söyleyelim. En az iki bölüm daha izlemeden not düşebileceklerim; “Sağlam kadro, kesintisiz çekimlerdeki olağanüstülük, hikayede tuhaf bir kopukluk, müzik ve atmosferde cuk oturmuşluk” halidir!

Gülmelerimiz çoğalır...

‘Hayati ve Diğerleri’ (Kanal D) isimli dizinin tanıtım fragmanına bayıldım. Ciddi bir absürt komedi geliyor gibi. Celil Nalçakan, Günay Karacaoğlu ve Levent Ülgen sırıtmayan bir üçlü olmuşlar...

Hele ki Levent Ülgen; aynı karakteri hiç bozmadan neredeyse on dizi ya da filmde oynayabilmek de başlı başına bir yetenek...

Dilerim bu dizi girdiği gibi tutar. Gülmelerimiz çoğalır, fena mı?

Dengeler değişmeden önce...

Bu hafta birden fazla yeni dizi başladı ve başlayacak. Geçen sezonun efsaneleri de yola çıktı.

Hâl böyle olunca reyting dengelerinin yeniden şekilleneceğini düşünüyorum. Belki de bu yüzden geçen haftanın dizileri nasıl sıralanmış, son bir bakış atmakta fayda var. (Veriler için Interpress’e teşekkürler.)

Ölçümlenen toplam 39 diziden reyting listesinde en tepede olan beşi zirveden aşağıya doğru; ‘Söz’ (Star TV), ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’ (atv), ‘Bizim Hikaye’ (FOX), ‘Arka Sokaklar’ (Kanal D) ve ‘Yeni Gelin’ (Show TV) olarak sıralanıyor.

Yani beş büyük kanalın beş büyük işi toplam izleyici tablosunda mevcut! AB grubu izleyicide ise sıralama; ‘İstanbullu Gelin’ (Star TV), ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’, ‘Söz’, ‘Meryem’ (Kanal D) ve ‘Bizim Hikaye’ olarak görülüyor. Star TV iki işiyle rakiplerinden bir tık önde... Peki, toplam izleyici grubunda en az izlenen üç diziyi de yazalım mı? Yukarıdan aşağı doğru; ‘Yalaza’ (TRT 1), ‘Ah kalbim’ (Kanal 7) ve ‘Masum’ (Kanal D). ‘Ah Kalbim’, yabancı bir dizi. ‘Masum’ ise daha önce Blu TV’de gösterilmiş bir mini seri...

Bu durumda ‘Yalaza’ inceden bir “nerede yanlış yapıyoruz?” sorusunu kendisine sormasın mı, ne dersiniz?

İki sorum olacak

TRT Çocuk’un ilk yüz program listesinden, dolayısıyla dakikalık reyting ölçümünden çekileceğine dair üst yönetimden geçtiğimiz hafta bir açıklama gelmişti...

Sanıyorum işler öyle ışık hızıyla filan ilerlemiyor. Listede hâlâ pata patayız! Neyse, yarın kısmetse kanalın koordinatörü Bekir Yıldızcı ile laflama şansımız olacak...

Önce bu son ölçümleme tarihini ardından da nasıl olup da kanalı Türkiye’nin en çok izlenen tematik televizyonu haline getirdiklerini soracağım...

Kabul etmek gerekir ki TRT Çocuk son yıllarda yıldızı hiç ışığını kaybetmeden parlayan tek kanaldır. Helal olsun!

 

OYA DOĞAN-VATAN

ÇUKUR DERDİNİ HAFTAYA ANLATACAK

Ay Yapım-Kerem Çatay, Pelin Diştaş’ın yapımcılığını, Gökhan Horzum’un senaristliğini, Toygar Işıklı’nın müziklerini, Sinan Öztürk’ün yönetmenliğini üstlendiği Çukur, pazartesi akşamı Show TV’de başladı. Aras Bulut İynemli, Dilan Deniz Çiçek, Ercan Kesal, Perihan Savaş, Mustafa Üstündağ, Erkan Kolçak Köstendil, Rıza Kocaoğlu, Öner Erkan, Kubilay Aka, Nebil Sayın, Çetin Sarıkartal, Kadir Çermik, İrem Altuğ, Zeynep Kumral, Boncuk Yılmaz, Cem Uslu, Uğur Yıldıran, Aytaç Uşun, Elif Doğan, İlayda Alişan, Ece Yaşar, Mustafa Kırantepe, Halil Babür, Doruk Nalbantoğlu, Ilgaz Kocatürk, Doğancan Sarıkaya rol aldığı, Bülent Ersoy, Cahit Berkay, Hikmet Karagöz, Bülent Polat’ın konuk oyuncu olduğu Çukur, Tüm Kişiler’de 4.91 reytingle 5’inci, AB’de 6.04’le 2’nci, ABC1’de 6.52’yle 2’nci oldu. Pazartesi akşamının karışacağı belliydi ama asıl karışıklık önümüzdeki hafta başlayacak. Zira; Kayıt Dışı’nın yeni yeni kıpırdanmaya başlayan reytingi Çukur’un gelişiyle yeniden düşüşe geçti. Kırgın Çiçekler’de az da olsa reyting kaybetti. Fakat en büyük darbeyi zirvede otursa bile Söz aldı. Çünkü geçen haftanın reytingiyle kıyaslandığında sadece Tüm Kişiler’de yaklaşık 5 reyting kaybetti. İşin özü bu yarış haftaya büyük kızışır.

Ercan Kesal’ı izlemek muazzamdı

Gelelim dizinin detaylarına... Çukur yeni bir dizi olmaktan çok İçerde’nin spin-off’u gibi bir his yarattı ben de... Oyuncu kadrosu, müzikleri, atmosferi sanki İçerde’nin Sarp ve Celal’siz devamı gibiydi. İlk bölüm tıpkı İçerde’de olduğu gibi mahallenin anlatılışı ve karakterlerin tanıtılmasıyla başladı. Uzun bir süre İdris Koçovalı ve onun hayatını izledik. Sonra Yamaç ve Sena’yı tanıdık. İşin özü Çukur mahallesinde yaşananlar Yamaç ve Sena ilişkisinden daha çok dikkatimizi çekti. Yine bir gazeteci kızla başlayan hikaye, İdris’in hayata bakışıyla devam etti. Dizinin sonuna kadar bu dizide ne izleyeceğimizi bilemedik. Sanırım bu bir Ay Yapım klasiği oldu. İlk bölüm bize anlatacağını söylemiyor. Dizi ikinci bölümden sonra başlıyor. İçerde başladığında “İçerde miyim, dışarda mı? İkinci bölümden sonra karar vereceğim” yazmıştım. Şimdi aynı hissi Çukur için hissediyorum. Yamaç babası İdris’in yerine geçecek. Kimyager-müzisyen Yamaç’ı şimdi racon keserken izleyeceğiz. Ağabeyi ve babasının intikamını alacak. İkinci bölümü heyecanla beklediğimi söyleyerek oyunculara geçmek istiyorum. Çünkü cast inanılmaz güzel olmuş. Ercan Kesal gibi şahane bir yeteneği izlemenin keyfi bambaşkaydı. Aras Bulut İynemli İçerde’de Mert’ti ama burada bambaşka bir adam yaratmış. Dilan Deniz Çiçek’in ekran enerjisine bayıldım. Fakat dizide üç yetenek var ki, onları bu dizide izlemek bambaşka bir keyifti. Bu ülkenin üç çok yetenekli komedi oyuncusu onlar... Mustafa Üstündağ, Erkan Kolçak Köstendil ve Öner Erkan... Üçünü de racon kesen sert adamlar olarak izlemek benim için muazzam keyifliydi. Gerçek oyuncunun her rolün altından kalktığının da kanıtıydılar. Rıza Kocaoğlu’nun Aliço yorumunun da bir alkışı hak ettiğini söylemeden geçemeyeceğim.

Oyuncu kadrosu gönlümüzü aldı

İlk bölümün en büyük sürprizi Bülent Ersoy’du. İdris’le rakı içip şarkı söylediği sahne son zamanların bence çekilmesi en zor sahnesiydi. Ezcümle; Çukur fazla altını çizile çizile yapılan göndermeleri, stilize edilmiş mahallesi, raconuyla pazartesinin dengesini bozar. Gerçi bize ilk bölüm derdini anlatamadı, Reji Uluç Bayraktar’ın rejisinin aynısıydı ama oyuncu kadrosunun kışkırtıcılığıyla gönlümüzü aldı. Yolu açık olsun, herkesin emeğine sağlık!

 

MEVLÜT TEZEL-SABAH

Sinem ve Arda haberleri silinecek!

Geçtiğimiz günlerde eşi Sinem Kobal'la Arda Turan'ın adının geçtiği haber, Kenan İmirzalıoğlu'nu kızdırmış. İmirzalıoğlu, eşi ve Arda'nın nişanlı oldukları dönemde çıkan haberler ve çekilen fotoğrafların internet ortamından silinmesi için avukatına talimat vermiş.

4 Mayıs 2007 tarihinde yürürlüğe giren 5651 sayılı 'İnternet yasası' ihtiyacı karşılamamıştı.

TBMM, 6 Şubat 2014'te, yasanın bazı maddelerinde değişikliğe gitti. Ve yasa; yeni şekliyle, daha önce internet ortamından silinemeyen bazı haber ve fotoğrafların kaldırılmasının da önünü açmış oldu.

Ben, bu yasa çıktığında magazin basınının büyük bir sansüre maruz kalacağını yazmıştım – ki öyle de oldu. Özellikle ünlüler için Google'dan fotoğraf ve haber kaldırtmak artık çok kolay. Evet, bu derin bir tartışma konusu; bir insan kendisi hakkında istemediği bir fotoğrafı ya da haberi kaldırtma hakkına sahip olmalı ama bu hak, aynı zamanda basın özgürlüğünü zedeliyor.

Bir-iki yıl sonra Google'a 'Sinem Kobal ve Arda Turan' yazdığınızda karşınıza haber çıkmayacak olması ya da magazin haberlerinin silinmesinin Sinem'in ya da bir başka ünlünün evlenip evlenmemesine bağlı olması garip değil mi? Örneğin bu yazıda kullandığım fotoğrafı bir daha internette göremeyeceğiz.

İnternetten magazin haberi sildirmenin bir sınırı ya da daha mantıklı bir gerekçesi olmalı.

Liseli Tarık

Derbide Hasan Ali Kaldırım'ın topa elle müdahale ettiğini bildirmediği için Galatasaraylılar'ın kafasına su şişeleri attığı yan hakem Tarık Ongun'un koyu bir Fenerbahçe taraftarı olduğu haberleri çıktı.

Ongun'un okul yıllığında şöyle yazıyormuş:

'Tarık dendi mi ilk akla, onun futbolu gelir... Koyu bir Fenerbahçe taraftarı olan Tarık'ın Toni Schumacher'e olan büyük hayranlığı bütün okulca bilinir.' Şimdi bazı Galatasaraylı arkadaşlar, liseli Tarık'ın yıllığını örnek göstererek taraf tuttuğunu iddia ediyorlar.

Yahu, çocukluğunda takım tutmamış bir insan var mıdır sizce?

Ne yani Tarık ileride hakem olacağını düşünüp takım tutmamalı mıydı?

Sınavdan 100 almak işe yaramıyor

İlkokul dördüncü sınıfa giden büyük oğlum; yabancı dilden 94, matematikten de 80 aldığını söyledi. Ben de sevindim tabii ve onu motive etmek için "Hep daha yüksek not almaya, hiç hata yapmamaya çalış" dedim. Fakat Draper Üniversitesi'nin kurucusu, ödüllü girişimci Tim Draper'a göre ben hata yapıyorum.

Bu yıl beşincisi düzenlenen, 100 girişim sahibinin projelerini anlattığı Startup İstanbul etkinliğinde konuşan Tim Draper; başarılı bir girişimcinin, uzun iş hayatı boyunca defalarca yönünü kaybedebileceğini belirterek şu önemli tespitte bulundu:

"2008 krizinde toplumca bir şeyleri yanlış yaptığımızı fark ettik. Okullarda çocuklarımıza hata yapmamayı öğretiyoruz. Bir sınavdan 100 puan almak, hiç hata yapmamak anlamına geliyor. Öncelikle bunu değiştirmemiz gerekiyor. Çünkü hata yapmadan inovasyon yapmanız mümkün değildir."

BU SİSTEMLE ÇOK ZOR

Büyük rekabet ortamında ayakta kalabilmek için şirketlerin ürünlerini, hizmetlerini ve üretim yöntemlerini sürekli olarak değiştirmeleri ve yenilemeleri gerekiyor.

Bu değiştirme ve yenileme işlemine 'inovasyon' deniyor. Daha basit bir örnekle bir cep telefonu, GSM operatörü ya da diş macunu markasının hep kendisini yenilemesi, yeni ürünler sunması gerekiyor.

Aynı etkinlikte kürsüye çıkan TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi de 2023 yılında Türkiye'nin dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yer almasını hedeflediklerini ve bu amaca inovasyon olmadan ulaşmanın mümkün olmadığını ifade etti.

Türkiye'deki sınava ve ezbere dayalı eğitim sistemi kökten değişmediği sürece, ilk 10'a girmemiz zor.

Eğitimde bu kısır döngüden kurtulmak için sürekli sistem değiştiriyoruz ama daha radikal değişikliklere ihtiyacımız var. En basit örneğiyle; öğrenciye 12 yılda İngilizce öğretemeyen bir eğitim sistemimiz var.

Daha da önemlisi; sorgulamaya, araştırma yaparken hatalar yaparak daha iyi öğrenmeye, deneyim kazanmaya, zekayı ve yaratıcı fikri üst seviyeye çıkarmaya olanak tanımayan bir eğitim sistemimiz var. Elbette 'Finlandiya'nın, Güney Kore'nin eğitim sistemlerine sahip olalım' demek, nüfus yoğunluğumuz ve ekonomik gücümüz açısından gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Lakin dünyadaki doğru eğitim modellerini, en az masrafla bize en uygun hale getirmenin yollarını mutlaka bulmalıyız.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERKÖŞE YAZARLARI