UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

"YALAN BOŞANMA ÜZERİNE KURULU FORMATLAR ÇOK İLGİ ÇEKİYOR!.."

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

"YALAN BOŞANMA ÜZERİNE KURULU FORMATLAR ÇOK İLGİ ÇEKİYOR!.."

ALİ EYÜBOĞLU-MİLLİYET

GECENİN YILDIZI MERYEM UZERLİ

Açılışını ‘Ayla’ filmiyle yapan‘1. Hollywood Türk Film Festivali’, kapanışını ise ‘Çınar’la yaptı.

Hikayesini anlattığı ‘Çınar’ı, yürüyemediği için kendisini yıllarca sırtında taşıyan annesine ithaf eden yönetmen Mustafa Karadeniz’in yaptığı konuşma, herkesi duygulandırdı. Kars’ta eksi 45 derecede çektiği filmin, ilk gösterimini Hollywood’da yapmasından gurur duyduğunu anlatan Karadeniz, “Şirketime, çektiğim filme ve 17 aylık oğluma Çınar adını koydum. Çünkü Çınar, annemin adı” dedi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteği, Türk Hava Yolları’nın sponsorluğunda gerçekleştirilen ‘1. Hollywood Türk Film Festivali’nin açılışı gibi, kapanış gecesinin de yıldızı Meryem Uzerli’ydi. Herkes onunla selfie peşindeydi… Festivalin kapanışına katılanlar arasında ünlü yönetmen Oliver Stone’un sinemacı oğlu Oliver Stone ile oyuncu Büşra Pekin de vardı.

HOLLYWOOD’DA STARLARIN KAFEDE TÜRKLERİN EL İZİ!

Oscar Töreni’nin yapıldığı Los Angeles’taki Hollywood Bulvarı’nın kaldırımları, yıldızların adları ve el izleriyle dolu. Az da olsa, müziğin starları da var içlerinde. Los Angeles’ta Fenerbahçe-Galatasaray maçını izlediğimiz Mama’s Secret’ın duvarlarında da bizim yıldızların el izleri ve adları vardı.

Hande Yener, Bensu Soral, büşra pekin, Defne Samyeli, Kaan Urgancıoğlu ve Metin Hara gibi ünlülerin yanı sıra, kafeye gelen Türk, Arap, İran, Azerbaycan ve Amerikalılar, el izini nakşetti restoranın duvarlarına…

Herkesin tek elini çizdiği duvarda en çok yer kaplayan, Defne Samyeli oldu. Çünkü Samyeli, iki elinin de resmini çizdi duvara. Büşra Pekin ise elini çizmekle yetinmeyip, kırmızı boya bile yaptı tırnaklarına.

Kafenin sahibi Türk, bir kişinin el izini çerçeveleyip, duvara astı. O da “Burada olmak çok güzel!” diye yazan Leonard Cohen.

Hayatımın en pahalı kahvaltısını yapacağımı bilseydim, gider miydim Mama’s Secret’a?

Tabii ki hayır…

Menüde; Arapların tercihi üzerine, yenilebilir 24 ayar altınla süslü, bin dolarlık pankek’i görünce anlamalıydım buradaki kahvaltının tuzlu olacağını. Los Angeles’ta Türk kahvaltısı 32 dolara mal oldu bana.

PARAMOUNT PICTURES STÜDYOLARI’NDA TUR!

‘1. Hollywood Türk Film Festivali’nin tamamı, Paramount Pictures Stüdyoları’nda yapıldı.

Festivalin son günü, 103 yıl önce kurulan Paramount’un stüdyolarını dolaştık.

Şimdiye kadar binlerce film, dizi ve TV şovunun çekildiği Paramount’un stüdyo sayısı şaibeli!

Dış cephelerindeki numaralara baktığınızda, 32 stüdyosu var görünüyor.

Uğursuz sayı diye 13 numaralı bir stüdyo yok.

22 numarayı projeyi çizenler atlamış… 10 numaralı stüdyo kafe olunca, gerçekte 29 stüdyo kaldı geriye…

Hâlâ birçok yapımın çekildiği stüdyoların altındaki iki katta, biten dizi ve filmlerin dekorları muhafaza ediliyor.

Stüdyoları dolaşırken gördüğümüz tek çekim ekibi, James Corden adlı İngilizin, ülkesi için hazırladığı TV şovuydu.

 

SİNA KOLOĞLU-MİLLİYET

BU FORMATLAR KAPIŞ KAPIŞ

Televizyon sektörünün en önemli fuarlarından biri olan MIPCOM, geçtiğimiz hafta Cannes’da gerçekleşti. Dünyanın farklı ülkelerinden binlerce sektör temsilcisinin hazır bulunduğu etkinlikte, ‘en çok ilgi gören 5 format’ seçildi. Malum, bizde ‘evlendirme programları’ bitirildi ama ‘yalan boşanma’ ve ‘ilişkiler’ üzerine kurulu formatlar, ilgi görenlerin başını çekiyor.

MANŞETLER YIKILDI

Latin Amerika’da hâlâ ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ dizisi olay olmaya devam ediyor. Cannes’daki MIPCOM fuarında, aralarında Türk kanal yöneticileri, yapımcılar ve dağıtımcıların da olduğu bir panelde bizim diziler konuşuldu. Söz, projenin Şili’deki yayınına geldi. Latin dizilerinde öpüşme çok önemliymiş. Bu diziyi pazarlayan ITV Medya patronu Can Okan’dan bilgi aldım; Latin dizilerinde öpüşme hemen  başlıyormuş, bir ya da ikinci bölümde işlem tamam! Fatmagül farklıydı... Başrol oyuncuları Beren Saat ve Engin Akyürek, 113’üncü bölümde ilk defa öpüşünce, gazeteler haberi birinci sayfadan vermiş. Yorumlardan biri de şöyleymiş: ‘Fatmagül ile Kerim’in öpüşmesi, çok etkileyici bir sahneydi’.

Türk dizileri bedava

Aynı toplantıda bir ayrıntı dikkatimi çekti. Kanal D Genel Müdürü Pelin Diştaş Yaşaroğlu’nun açıklamasına göre, Türkiye’de dizilerin uzunluğu 130-140 dakika arasında. Bölüm başına ortalama maliyetse     300 bin dolar. Amerikalı yapımcı Kim Moses ise  (Sander/Moses Productions) farkı şöyle anlatmış: “ABD’de dizi süresi, 43 dakika ve bölüm maliyeti 7 milyon dolar.”

EKRANDA BOŞANMA DAVASI

The Break-Up, bir Fransız formatı. Yarışmacı çiftler, sorunlu. Altı hafta boyunca bir çeşit boşanma davası sürüyor ve olaylar anlaşılmaya çalışılıyor. Bu süre içinde çiftler, ayrı yaşıyor. Sonunda bir karar vermek zorundalar ya tamam ya da devam... ‘Gerçeğin şovu’ yani. ‘Daha İyi Bir aşk İçin Ayrılık’, bu formatın Türkçesi. Burada çiftlerimiz, bir hafta ayrı yaşıyor ve terapi görüyor. Sonunda yine tamam ya da devam durumu var. Farkı, mutlaka anlaşmak zorunda olmaları. (!)

like’LA BENİ N’OOLUR!

Twitter ve Instagram dünyasının ekrana kazandırdığı nadide bir format bulunuyor: ‘Celebrity Showmance’...

Efendim, burada üç kadın ve üç erkek yarışmacı var. Çift gibiler diyelim.

İzleyiciyi, sosyal medyayı kullanarak kandırmaya çalışıyorlar. En çok ‘like’ edilen ve hakkında yorum yapılan yarışmayı kazanıyor. Ne yalan dönüyordur kimbilir...

 

MESUT YAR-POSTA

Format yapımcıları da diziye dönüyor

FOX gündüz kuşağında yeni bir yarışmayla ekran başındakilerin karşısına çıkıyor. Gerçi yarışma, yarışma ama format yeni değil. ‘İşte Benim Stilim’ isimli yarı reality yarışmadan birkaç sezondur aşina olduğumuz “benim tarzım senin tarzını döver, değil mi sayın jüri üyeleri” gibi bir iş bu. Sanırım bu kez jüri üyeleri de yarışıyor...

Neyse. Bu iş, FOX ekranının gündüz işlerini sırtlanan ve bu sezon üç formatı sıkıntı yaşadığı için yayından kaldırılan Karga Yapım’ın imzasını taşıyacak. Dilerim şeytanın bacağı bu kez kırılır...

 

O değil de ‘İşte Benim Stilim’in yaratıcısı olan yapım şirketi Production House da içerik üretmekten sıkılıp dümeni dizi sularına kırmış. Formatlara itibar azaldıkça TV ekranının itibarı da dizilerin dikenli telli sınırlarını aşamayacak gibi. Yapmayın, işlerinizden vazgeçmeyin!

ÇEKMEYİN ŞU PAÇADAN

Yapımcı şirket, ‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’ isimli dizide başrol oyuncusu Kenan İmirzalıoğlu ile yönetmen Altan Dönmez arasında sıkıntı olduğu iddialarını net bir dille yalanladı...

Peki ben şaşırdım mı? Bu yalanlamaya değil, yapılan kulislere şaşırdım mı? Hayır elbette. Şu yakın dönem içinde iddiası büyük olan her dizinin setinden böyle kulisler çıkıyor, sonra da hepsinin balon olduğu anlaşılıyordu...

Hani diyorum, birbirimizin paçasından tutup aşağı çekmek işinden bir vazgeçebilsek bir değil birden çok cihan dizisiyle areneya çıkacağız. Ama nerede? Meyvesini daha vermeden taşlanan ağaç sanırım sadece bizim iklimimizde yetişiyor, yazık vallahi!

FAZİLET HANIM YIRTMIŞ OLABİLİR AMA...

TV gözlemcisi Ranini, geçtiğimiz hafta Fransa’nın Cannes kentinde yapılan MIPCOM fuarındaki Türk dizilerine ilgiyi “üç ya da dört dizi ilgi gördü, bakın beş demiyorum” diyerek özetledi...

Geçtiğimiz günlerde benim de burada ayrıntılarıyla yazdığım bu mesele çok önemli. Geçtiğimiz yıl en az 20 dizimiz deyim yerindeyse kapış kapıştı...

Ama bu yıl birbirinin kopyası içerikler sanırım yabancı alıcıları da çileden çıkardı. Bu arada fuarın en çok ilgi gören dizilerinden biri ‘Fazilet Hanım ve Kızları’ (Star TV) oldu. Alıcısı boldu...

Bakın tekrar ediyorum bizim ve tüm dünya için yeni bir ‘Aşk-ı Memnu’ vakası patlamak üzere. Bu da bir benzerlik ama en azından yabancı alıcıların kursağından yutkunarak da olsa geçiyor. Hadi bakalım!

NE CENAZE YAPTI AMA...

‘Kalbimdeki Deniz’ (FOX) dizisinde Mustafa karakteri, annesi Zahide’yi kaybetti. Annesinin cenazesinde de kalbi bu acıya dayanamayan babası İbrahim Bey vefat etti...

Aynı saatte yayınlanan ‘Fazilet Hanım ve Kızları’ (Star TV) dizisinde ise Sinan’ın halası Güzide Hanım öldürüldü. Onun cenazesi kaldırıldıktan sonra aynı bölüm içinde bu defa da Sinan’ın babası Hazım Egemen, trafik kazasında hayatını kaybetti...

Her iki dizide de genç aile üyeleri, bir cenazeden bir cenazeye gözü yaşlı koşarken aklıma Emrah’ın ‘Acıların Çocuğuyum’ şarkısı geldi. Çok cenaze, çok acı, bol reyting. Hepimiz acıların çocuğu olduk biraz yahu!

O SONU HAK ETMİYOR...

‘Aslan Ailem’ (TRT 1) bir ‘Baba Candır’ olabilir mi? Aslında uzun süredir şu soruyu soruyorum: “Geçtiğimiz sezon bir şekilde pazar gecesi izleyicisini kendine çeken TRT, sıcak bir formatla izleyici için yeniden alternatif olabilecek miydi?”. ‘Aslan Ailem’i izleyince sorumun yanıtını netlikle “evet” diyerek kendime verdim. Ama izleyici benimle aynı görüşü paylaşmadı...

Uzun zamandır aile dizilerinin eksikliğini yaşıyoruz. Sıcak ve samimi bir içerikten bahsediyorum. Hah, bu yeni dizinin içinde işte o ağzına kadar doluydu...

Ancak entrika yoğun aile işleri ekranı öyle bir kontrolüne aldı ki, sanırım biz normal ailenin nasıl bir şey olabileceğini unuttuk. Ya da anormalleştik, af buyurun...

Dilerim ‘Aslan Ailem’ bu hengamede kaybolup gidenler arasına girmez. Çünkü ilk bakışta öyle bir sonu hak etmedi!

 

MEVLÜT TEZEL-SABAH

29 Ekim’i Rizeli Heidi ve madencilerle kutlamak

Her şey bu fotoğraflarla başladı... Önce Rize'de Hamdu Sena Bilgin (11), kardeşi ile keçi otlattıktan sonra dönüş yolunda kar yağışına yakalandı.

Bu arada keçilerinden biri doğum yaptı. Hamdu Sena'nın, anne keçiyi sırtına, yavru keçiyi de köpeğinin sırtındaki okul çantasına koyup taşıdığı esnada ağabeyi tarafından çekilen bu fotoğraf, sosyal medyada büyük ilgi gördü. Hamdu Sena bir anda fenomen oldu, kendisine 'Rizeli Heidi' dendi.

Anne keçinin minnet dolu bakışları, yavru keçinin sırıtması, dizine kadar kara batmış Hamdu Sena'nın kendinden emin cesur hali, karlarla kaplı muhteşem manzara vs.; bu fotoğrafta havyan ve doğa sevgisi, cesaret, azim, güzel Türk insanı her şey vardı.

Ve şimdi Hamdu Sena Bilgin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için Ankara'ya davet edildi. Hamdu Sena, Cumhurbaşkanı ile görüşmeye keçisi ile beraber gidecekmiş ve köyüne yol yapılmasını isteyecekmiş.

29 Ekim resepsiyonunun başka fenomen konukları da var. Zonguldak'ta halk otobüsüne binip kirlenmemesi için boş koltuklara oturmayan madenciler de davet edildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan önce 29 Ekim resepsiyonları bürokratik ve sıkıcı geçerdi. Genelde siyasetçiler, bürokratlar, gazeteciler, askerler davet edilir ve yine sadece siyaset konuşulurdu. İlk açıldığında çok eleştirilen Külliye için Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Burası halkın evi" diyordu ve öyle oldu. Külliye; açıldığı günden beri gazisinden şehit ailelerine, sanatçısından sporcusuna, Down Sendromlu çocuklardan muhtarlara, Rizeli Heidi'den madencilere toplumun her kesiminden insana evsahipliği yapıyor. Rizeli Heidi'nin keçisini de unutmayalım!

Günümüzde ülke liderlerinin halkla kaynaşması beklenen bir durum. Putin'den Merkel'e kadar birçok lider halkıyla birlikte ama Cumhurbaşkanı Erdoğan kadar samimi olanı az. Köprüde intihara kalkışan genci görünce arabasını durdurup ikna eden, yolda yürürken 'Çay içelim' diyen vatandaşların evine konuk olan, damat adaylarına kız isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın halka buluşması genelde doğaçlama gelişiyor. Keçisini karlı dağ yollarında sırtında taşıyan Hamdu Sena'nın hiç aklına gelir miydi bir gün Külliye'ye gidip derdini anlatmak. İşte bunu mümkün kılmak ve 'Cumhurbaşkanımız belki bir gün bizimle de çay içebilir' diye düşünmek; halkı, liderinin etrafında kenetliyor, geleceğe dair umutlarını artırıyor.

Lincin amacı pasifize etmek

Sosyal medyada linç edilmek son dönemde köşe yazarlarının, habercilerin, sunucuların en çok maruz kaldığı saldırı şekli. Haftanın beş-altı günü yazı yazanlar, bazen yanlış anlaşılmaya müsait tek bir cümleden, sıra dışı bir fikirden ya da genel kanının aksine bir düşünceyi dile getirmekten dolayı anında lince maruz kalıyorlar.

Sosyal medya linçleri, genelde belli adreslerden, aynı cümle kalıpları ve suçlamalarla organize şekilde gelişiyor. Bu hesapların sahte ya da iş birliği içinde oldukları başka binlerce hesapları bulunuyor. Aynı anda tweet atıyorlar, RT yapıyorlar.

Normal vatandaş, Twitter'da dolaşırken asılsız, maksatlı tweet'lere denk gelip RT yapabiliyor.

Sosyal medya fenomenleri ise en tehlikeli olanlar; sırf daha çok takipçi kazanmak için linçe katılıyorlar.

Tüm bunlar birleşince linç dalga dalga yayılıyor. Ne yazık ki, bu yüzden birçok medya çalışanı işini kaybetti.

SABAH HEP HEDEF

İlk linç ateşini yakan hesaplar genelde FETÖ'cü, terör örgütü üyeleri, sempatizanları, algı operasyonu düzenleyen güç odakları ve onların Twitter fenomenleri oluyor. Bu alçakların amaçları;

Türkiye'yi zor duruma düşürecek algı operasyonlarına karşı direnen, onların oynadıkları oyunu boşa çıkaran köşe yazarlarını ve habercileri itibarsızlaştırmak.

Habercileri pasifize edince istedikleri algı operasyonlarını daha rahat yapıyorlar. Bir taşla iki kuş birden vuruyorlar.

Bu saldırılara en çok maruz kalan da SABAH gazetesinin yazarları ve habercileri.

Bu alçaklar, aynı zamanda yazar ve haberciler hakkında sahte tweet'ler, yalan haberler üreterek iftira atıyorlar. Bu çirkin saldırıya en son SABAH gazetesi yazarı Hilal Kaplan maruz kaldı. Kaplan hakkında atılan alçakça iftira sosyal medyada lince dönüştü. Kaplan bu alçaklara gerekli cevabı verdi, yargıya da gidecek.

Dün başka habercileri, yazarları linç edenler, bugün alçakça bir iftira ile Kaplan'ın üzerine çullananlar; yarın bir başka yazarı, haberciyi, sunucuyu hedef seçecek. Hangi siyasi görüşte olursa olsun medya çalışanları sosyal medyada lince karşı uyanık ve birlik olmalı, 'Ben o yazarı, haberciyi zaten sevmiyordum' diye duyarsız kalmamalı. Bir gün her medya çalışanı sosyal medyada linç edilecek!

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERKÖŞE YAZARLARI