UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

"NEBAHAT ÇEHRE, GÜZELLİK SIRLARINI PARAYA DÖKME KARARI ALDI!.."

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

"NEBAHAT ÇEHRE, GÜZELLİK SIRLARINI PARAYA DÖKME KARARI ALDI!.."

SİNA KOLOĞLU-MİLLİYET

ASLI’YLA FERHAT OLABİLECEKLER Mİ?

Sezonun yeni dizilerinden ‘Siyah Beyaz Aşk’ Kanal D’de başladı. Dizi, ‘elimde sizleri merak ettirecek soru işaretleri var’ mesajını hemen veriyor. Mesela, Ferhat (İbrahim Çelikkol) mafyanın tarafında, kardeşi Yiğit (Deniz Celiloğlu) savcı. Hastane sahibi dayı Namık ise, (Muhammet Uzuner) işin başı ve savcı onların peşinde. Ferhat’ın annesi Yeter, (Arzu Gamze Kılınç) babası, dayısı bildiği Namık. Aşkın beyaz tarafında Aslı (Birce Akalay) var. Doktor ve kader onu Serhat’ın çiftliğinde yasa dışı bir ameliyatın içine atar. Polis Cem komiser ise Aslı’nın kardeşi (Uğur Aslan). Ferhat’ın kardeşi savcı Yiğit’le Aslı’nın kardeşi komiser Cem, her ikisinin de özel yaşamını etkileyecek bir operasyon içinde olduklarını biliyorlar mı? Ferhat’ın kız kardeşi Gülsüm (Sinem Ünsal) hamile, peki kimden? Gözler yetimhanede büyümüş Ferhat’ın sağ kolu Cüneyt’e (Cahit Gök) çevriliyor.

İlk bölüm finalinde Ferhat’ın Aslı’yı öldürmek için getirdiği ormanda, kurtu-luşunun kendisiyle evlenmek olduğunu söylüyordu. Alt ses bize projenin özetini geçti, “Aşk, imkansızı mümkün kılmak. Kaderi alt etmek için çırpınan... Her aşk, Ferhat’la Aslı olmak ümidiyle yola çıkar. Kimi doğar, büyür ve ölür. Kimi, sevdaya dönüşür.” Dizinin bu iki karaktere yüklediği böyle bir sorumluluk var. Üstesinden gelebilirler mi? Yönetmenin mahareti, oyuncuların bunu ne kadar içselleştirdiklerine bağlı.

Nutuklarla arka odalar

Dizideki bir sahne, açılışların iki yüzünü güzel anlattı. Namık, evinde büyük bir parti veriyor. Muhtaç çocuklar için, hastanenin (Aslı’nın çalıştığı ve projesini yaptığı) yenilenen katının şerefine. Ayrıca Namık Bey, belediye başkanlığına da aday. Ortada bir sorun var. Namık, telefonda Serhat’a, “Sen Ebru doktorun yerine başka doktor mu aldın?” diye soruyor. Çünkü davette Aslı yok.

Kısa süre sonra davetlilere hitap ediyor: “Aslı benimle çalışıyor. Hastanenin katını birlikte açacaktık. Abisi de polis, bu hiç iyi olmadı.” Namık daha sonra salonda konuşmasına, “Canlar, güzel insanlar...Her zaman derim, iyilik kalıcıdır. Şimdi yaptığı bu hayırla içim ısındı. Yüreğime dolan huzurun tarifi yok. Allah hepimize utanmayacağınız, huzurla uyuyacağınız günler nasip etsin” şeklinde devam ediyor. İzlerken, bu cümleleri çok duyduğumu anımsadım. Liste epey kabarıktı. Kimleri, kimleri hatırlatıyordu?

 

OYA DOĞAN-VATAN

 

Siyah Beyaz Aşk’ta aşka inanmadık

D Productions-Lale Eren ve Ayşe Elif Durmaz’ın yapımcılığını, Eylem Canpolat ve Sema Ergenekon’un senaristliğini, Yıldıray Gürgen’in müziklerini, Yasin Uslu’nun yönetmenliğini üstlendiği Siyah Beyaz Aşk, pazartesi akşamı ilk bölümüyle Kanal D’de başladı. İbrahim Çelikkol, Birce Akalay, Muhammet Uzuner, Arzu Gamze Kılınç, Ece Dizdar, Deniz Celiloğlu, Cahit Gök, Uğur Aslan, Sinem Ünsal, Özlem Zeynep Dinsel, Timur Ölkebaş, Fatih Topçuoğlu, Ceyla Odman, Nihan Aşıcı, Burcu Cavrar ve Kadriye Kenter’in rol aldığı dizi Tüm Kişiler’de 3.05 reytingle 16’ncı, AB’de 4.38’le 6’ncı, ABC1’de 3.52’yle 10’uncu oldu. Sonuç şaşırtıcı mı? Hayır! Zira, pazartesi akşamı Söz alıp başını gitmişken, son haftalarda çift basamaklı reytinglere ulaşmışken Siyah Beyaz Aşk’ın bir anda memleket meselesinin önüne geçemeyeceği belliydi. Ama ben çok uzun yıllardır hazırlanan bir proje olduğu için Siyah Beyaz Aşk’tan umutluydum. Üstelik İbrahim Çelikkol ve Birce Akalay’ın tanıtımlardaki uyumu da gözden kaçmıyordu. Siyah Beyaz Aşk bana fazlasıyla 2008 yapımı Kore dizisi East Of Eden’i anımsattı. Gelelim ilk bölümün detaylarına... Öncelikle dizinin prologu yani jenerik öncesi sahne hiçbir şeye hizmet etmiyordu. Kızın doktor, adamın tetikçi olduğunu anlamak dışında hiçbir işimize yaramadı. İleride yarayacaksa da bu ilk bölümde anlaşılamadı.

Eskide kalmış duygusu vardı

Polis, tetikçi, belediye başkanı, doktor arasındaki ilişkiler ağı iyi kurulmuştu. Ancak ilk bölümden bu kadar da olmaz denilen şeyler vardı. Öncelikle Ferhat hiçbir gizem taşımıyordu. Flashbacklerle geçmişine yolculuk yapmamıza rağmen, hiçbir kadın bu kadar robotlaşmış, gözünü kırpmadan yanında adam öldüren ve ona insan gibi davranmayan bir adama aşık olamaz. Özellikle hayatını herkesi yaşatmaya adamış ve ağabeyi ise kendisini adalete adamış bir kadın... Tüm bölüm boyunca Aslı’nın Ferhat’ın insan olduğuna şahit olduğu tek yer köpeği sevmesiydi. Ferhat’ın Aslı’dan ne ara etkilendiğini ve finaldeki “Benim karım olursan yaşarsın” sorusunu soracak kadar gözünü kararttığını anlamadık. Zira, ikisi de birbirinin hiçbir anına şahit olmadı. Yani Siyah Beyaz Aşk’ta aşka inanmadık. Aşkın renklisine değil, renksizinden bir gram bile göremedik. Namık ve Yeter arasındaki ilişki gerçekten mide bulandırıcıydı. Ferhat Namık’ın oğlu olmasına rağmen onu dayısı bilmesi ve Yeter’le Namık’ın kardeşmiş gibi davranmaları şaşırttı. Bence ilk bölümün asıl problemi neyin gizemli kalacağı, neyin seyirciye açıklanacağının karışmış olmasıydı. Ancak senaryodan ziyade en büyük problem rejideydi. Ne yazık ki, işin atmosferi gerçekçi değildi. Pek çok sahne iliştirilmiş gibi duruyor, bütünlük taşımıyordu. Ama ben de en çok uyandırdığı duygu eskide kalmış duygusuydu. Sanki 15 sene önceden gelmişti.

İşte çok malzeme var

İlk bölümün bir bilgisayar üzerine kurulması, iki karakterinde dizinin en başındaki tıraş olma ve giyinme klibi dışında hayatlarına tanıklık etmememiz bu karakterlere inanmamızı zorlaştırdı. Oysa Namık’ı Ferhat’ın dayısı zannetmeye devam etseydik, Ferhat ve Yiğit arasındaki ilişkiye odaklanabilseydik, Aslı-Cem ve Sinan arasında bir bağ izleyebilseydik belki işin içine daha fazla girebilirdik. Üstelik reji bu durumu kapatabilseydi bambaşka bir şey ortaya çıkardı. Ezcümle; Siyah Beyaz Aşk dramanın pek çok trüğünü hikayesinde taşıyan, ancak çok seslilikle özünden uzaklaştırılmış bir iş olmuş. Eğer hikaye doğduğu ana geri dönebilirse, günü değişirse ve reji bu dünyayı inandırıcı kılırsa bu işte çok malzeme var. Herkesin emeğine sağlık!

 

MEVLÜT TEZEL-SABAH

Canan Karatay’ın yeni hedefi

Yapılan birçok bilimsel araştırma, enerji içeceklerinin zararlarından bahsediyor.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Türkiye ve Avrupa genelinde tüketimi hızla artan enerji içeceklerinin, halk sağlığını olumsuz etkilediğini belirtiyor.

Yoğun kafein içeren enerji içecekleri; özellikle çocuk ve gençlerin sağlığını tehdit ediyor.

Enerji içeceklerinin fazla miktarda tüketilmesi, kafein zehirlenmesi riskini artırıyor.

Almanya'daki Bonn Üniversitesi'nde yapılan araştırma; enerji içeceği içilmesinin ardından kalp kasılmalarının çok daha güçlü yaşandığını ortaya koydu. Araştırmayı gerçekleştiren ekip, çocukların ve özel sağlık durumu bulunanların enerji içeceklerinden uzak durması gerektiğini açıkladı. Ama bu araştırmalar medyada fazla gündeme gelmiyor.

Neyse ki, Prof. Dr. Canan Karatay var. Halk onu dinliyor. Karatay, en son yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Enerji içecekleri insan sağlığı için zehirdir.

Enerji içeceklerinin içine koyulan yüksek miktardaki mısır şurubu şekeri ve kimyasallar, insanın bağışıklık sistemini çökertir, bağırsakları ve beyni mahveder.

Verdiği enerji bir-iki saat sürse dahi insanı perişan hale getirir. O birkaç saat için verdiği enerji ve mutluluk hissine insanlar bağımlı olur.

Alkolden daha tehlikeli bir şekilde karaciğeri yağlandırır, beyni bozar, bağırsakları bozar, bağışıklık sistemini çökertir; böylece her türlü hastalığın temeli atılmış olur." Karatay'ın yeni düşmanı enerji içecekleri olacak gibi görünüyor.

ÇOCUKLARA YASAK

Karatay; ekmeği, baklavayı bir tarafa bırakıp enerji içeceklerinin zararlarını anlatmaya yoğunlaşırsa daha iyi olur!

Çünkü enerji içeceklerinin spor ve eğlence sektörüne yaptığı imaj yatırımı, insanlarda bu ürünlerin zararsız olduğu algısı oluşturuyor.

Halkın bilinçlenmesi gerekiyor.

Hadi yetişkinler bu meretin zararlarını bile bile tüketiyor, ya çocuklarımız, gençlerimiz!

Bazen 10-12 yaşında çocukların elinde enerji içecekleri görüyorum.

Unutmayın 18 yaşından küçüklere enerji içeceklerin satılması yasak, satanları şikayet edin!

İşte büyük Türkiye

Robotik teknolojiler alanında çalışmalar yapan bilgisayar yazılım firması Akınsoft'un, iki yıl önce Konya'da temelini attığı Türkiye'nin ilk insansı robot fabrikası, seri üretime başlamış.

Robotlar; tezgahtar, garson, büro elemanı ve hastanelerde yardımcı eleman olarak kullanılabilecekmiş.

Ayrıca programlandığı taktirde güvenlik görevlisi olarak da çalışabileceklermiş.

Dün okuduğum en güzel haber buydu. Sosyal medyaya baktım; yerli robotlarla dalga geçen yoktu. Demek ki, bu proje güzel ilerliyor.

Bence Konya'da yerli robot teknolojisinde seri üretime geçilmesi, yerli otomobil üretmekten bile daha büyük bir iş.

Yerli robotumuzu, yerli insansız hava araçlarımızı üretiyoruz artık. İşte büyüyen, gelişen Türkiye... Keşke medyada Türkiye'deki teknolojik ve bilimsel gelişmelere odaklanan haberler daha çok yapılsa. Varsa yoksa siyaset ve futbol!

Enerjimizi siyasete fazla harcıyoruz. Sadece siyaseti ve futbolu konuşmak, tartışmak bir ülkeyi geliştirmez, büyütmez.

Çehre’nin ticarete başlaması

Uzun süredir ekranda olmayan ve 'Neden yaşlanmıyorsunuz?' sorusundan sıkılan Nebahat Çehre, gençlik ve güzellik sırlarını paraya dökme kararı almış. Çehre, cildine uyguladığı özel formülleri kimyagerlere anlatmış, onlar da yakında piyasaya çıkacak 12 adet cilt bakım ürünü tasarlamış.

Çehre; Fransa, İtalya'da falan yaşasaydı yıllara meydan okuyan güzelliğiyle birçok kozmetik markasının yüzü olur, dizilerde çalışmasına bile gerek kalmazdı.

Bu bakım ürünlerinin önündeki en büyük engel ise ünlü oyuncunun daha önce gençliğini ve güzelliğini genetik mirasına borçlu olduğunu, sadece kese yaptığını defalarca söylemesi olacak herhalde.

Yani Çehre'ye göre de bu bakım setlerini almaya gerek yok! Genetik iyiyse, sabun ve kese yeterli.

Gerçek mi?

İtalya'da 'vergi kaçırdığı' gerekçesiyle zorunlu sosyal hizmet cezasına çarptırılan Silvio Berlusconi, en son huzurevinde yerleri süpürürkenki görüntüsüyle gündem olmuştu.

Şimdi ise Berlusconi'nin sosyal medyada dolaşan bu fotoğrafı çok konuşuluyor. Eğer bu fotoğraf sahte değilse, Berlusconi'nin balmumu heykeli Madame Tussauds'dan kaçmadıysa, 81 yaşındaki Berlusconi, kendi kendinin balmumu heykeline dönmüş demektir. Fazla botoks, insanı balmumu heykeli yapar!

Malta’dan kötü haber

Malta'nın önde gelen blog yazarlarından, yolsuzluk karşıtı yazılarıyla tanınan Daphne Caruana Galizia, aracına konulan bombanın infilak etmesi sonucu hayatını kaybetti. Daphne, son makalesinde ülkedeki siyasi durumu umutsuz olarak nitelendirmiş, muhalefetteki siyasetçileri bile eleştirmişti. Hiçbir olayın yaşanmadığı, gazetecilerin sıkıntıdan patladığı Malta'da medyanın ne yazık ki, bir blog yazarıyla habere kavuşması büyük bir ironi. Bu saldırı, Malta gibi dünyanın en küçük ülkesinde bile faili meçhul cinayetin olabileceğini gösterdi bizlere.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERKÖŞE YAZARLARI