UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

“MEHMET ALİ ERBİL ÖNCEDEN DÜŞÜNECEKTİ; O YAVRUNUN SUÇU NE?”

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

“MEHMET ALİ ERBİL ÖNCEDEN DÜŞÜNECEKTİ; O YAVRUNUN SUÇU NE?”

SİNA KOLOĞLU-Milliyet

İSTİHBARAT AKŞAMI

'Söz’, ‘İsimsizler’ ve ‘Kayıtdışı’... Pazartesi akşamı ekranda istihbarat, operasyon ve küresel güçler gecesi yaşanıyor. ‘İsimsizler’in özel kuvvetlerine şehir pek yaramadı galiba. ‘Söz’den, “Tezkere geçecek, Suriye’ye gireceğiz” mesajı verildi. Türkmen köylerine operasyon sahneleri pek ‘zayıftı’. Biz, Suriye görüntülerini haberlerde izliyoruz. Adı geçen köylere operasyon görüntüleri de verilmişti. Aslını takip etmiyorlar mı? Zaten en büyük sorunumuz bu aksiyon durumları. ‘Kayıtdışı’, dolu bir ekiple diziyi oturtmaya çalışıyor. Çekim tarafı tamam da, hâlâ senaryodan beklentiler karşılanmış değil. “Ne anlatmak istiyor?” sorusunun cevabı tam gelmiyor. Sürprizler mevcut ama o ‘Kayıtdışı’nın heyecanı hâlâ içimize işleyemiyor.

Ali Kemal’in babası kim?

‘Kayıtdışı’ndan bir ayrıntı... Ali Kemal, kardeşleriyle babalarının mezarı başında geçmişe gidiyor. “Ali Kemal, kardeşlerin sana emanet. Hayatta her şey olabilir. Onlara sen sahip çıkacaksın” sesi duyuluyor. Babanın omuzlarını görüyoruz. Ali Kemal, iki kardeşi Nejat ve Esra’ya sarılıyor. Masanın üzerinde pankartlar, duvarda ‘Bu İş Yerinde Grev Var’. Baba, 12 Eylül öncesi sendikacılardan ve muhtemel solcu. Tahminim, siyasi bir cinayete kurban gitti.

EKRANIN YENİ İKİLİSİ

‘İsimsizler’de Derman (Musab Ekici) ile Yadigar (Kaya Şenocak) ikilisinin sahneleri çok farklı. Kendi başına ‘Derman ile Yadigar’ diyaloglarından oluşan başka bir dizi çıkar.

SAATİ DEĞİŞTİ AMA BU SON

Star TV’de Balçiçek İlter’in sunduğu ‘faili meçhulleri bulur, kayıplara ulaşır’ mesajlı

‘Olay Yeri’ programının saati değişti. Mesaj şu; ‘Saatini değiştiriyoruz, umudumuz var ama olmadı, bitirebiliriz.’

MEDYATİK PSİKOLOG BÖYLE OLUR!

Ekranda ağzı iyi laf yapan, duruşuyla arz-ı endam eden doktor, ekonomist, psikolog, hukukçu vs. hemen varlığını hissettirecektir. Mesela, psikolog Yeşim Akıncı... Esra Erol’dan tanıdık kendilerini. Kanal D’nin magazin programında gördüm. Hani giyimiyle formata uygundu. Dekoltesiyle dikkat çekiyordu. En son Balçiçek İlter’in programındaydı. Acaba D Magazin’e katılmak için bir mesaj mıydı? Yeni adres Kanal D miydi?

 

MESUT YAR-Posta

Efsane zaman tünelinde

 “Ben Sadettin Teksoy!” Kabul etmek gerekir ki 90’lı yılların başından 2006 yılına kadar bir kuşak gizem denen şeyi Sadettin Teksoy’un “Tekyoy Görevde” isimli programından öğrendi...

Bahsettiğimiz şimdi tematik kanallardan başlayıp ana akım medyaya geçen tüm gizem/ fenomen programlarının ata babasıdır...

Geçtiğimiz yıl internette çektiği bir reklamla milyonlarca kişinin ilgisini çeken Sadettin Teksoy, bu sezon teve2 kanalında nadasına son veriyor...

Programın adı harika; “Zaman Tüneli”. Sadettin ağabey o tünele son derece hakim ve birikimli bir gazetecidir. Biliyorum yaptığı işle yeni kuşaklar için de bir efsane olacaktır. Neydi o ünlü slogan: “Efsaneler ölmez”!

İDDİASI ÇOK BÜYÜK

Ve Show TV ekranının merakla beklenen dizisi “Çukur” önceki gün ilk tanıtımıyla vitrine çıktı...

Aras Bulut İynemli başta olmak üzere “Çukur”un yarı kadrosu “İçerde” dizisinden oluşuyor...

Dizinin, “İçerde”nin “Köstenceli” isimli karakterinden tutun da benim müptelası olduğum “Coşkun” karakterine kadar farklı gömlekleri giyen sıkı oyuncuları var...

O değil de İstanbul’un en karanlık semtlerinden biri olduğu iddia edilen Çukur’u (böyle bir semt yok) anlatacak olan dizinin tanıtımında “İstanbul Çukur’dur” önermesi çok dikkat çekiciydi...

Bu sağlam bir iddia, bakalım altını nasıl dolduracaklar? Çünkü basit bir aksiyon işiyle dolabileceğini sanmam...

Dizi ekranına dönseydi...

Zuhal Topal burun estetiği yaptırmış. Hakikaten tam da “bana ne?” dedirtecek cinsten bir haber...

Ama işin ekran kısmını bağlayan bir tarafı da var. Zuhal Topal, Star TV ile yolları ayırdıktan sonra çeşitli kanallarla iş görüşmelerine başlamış...

İlk sıcak temas FOX ekranıyla olmuş. Yalan yok birden fazla kez bir araya gelinmiş ama sonuç alınamamış...

Açıklamayı önceki gün bizzat kanalın yöneticilerinden aldım; “Program düşüncemiz yok!”. Zuhal’i ekrana yakıştıranlardanım. Ama ne bileyim böyle bir nadası dizi ekranında geçirse çok daha verimli olmaz mıydı sanki?

CUK OTURDU...

“Adını Sen Koy” isimli dizi önceki gün Star TV ekranında vizyona girdi. Haber önünde yayınlanan dizinin ilk bölümü saatinin dengelerini değiştirdi...

Açıkçası geçtiğimiz yıl TRT 1’in en sıkı işlerinden biri olan “Adını Sen Koy”u alıp aynı saatinde yayınlamak hakikaten iyi bir fikirdi...

Star yönetimi aldığı radikal kararlarla dikkat çekiyor. Ama kimine göre çok riskli olan bu kararı Genel Müdür Ömer Özgüner’in arkadaşlarıyla birlikte gözünü kırpmadan alışı kanalın tüm gününde dikkat çekici bir yükselmenin fitilini ateşledi. Buna “cuk oturtmak” denir!

SALIYI SALLAYABİLİR...

“Kadın” isimli FOX dizisi de yakında vaadiyle ekranda yüzünü gösterdi. Tanıtım yakında diyor tamam. Peki ne kadar yakında?

Ay sonunu bulmadan ekranda olacak, bu bir. Geçtiğimiz sezon salı gününü sallayan “Anne” dizisinin gününde olacak, çünkü yapım şirketi salı akşamını inatla istemiş, bu iki...

İzleyen insanlarda “ben bu diziye bakarım arkadaş” hissini veren tanıtımın samimiyetini dizide de görürsek, salı akşamı ekranda kıyametin koptuğu akşamlardan en sıkısı olacak, bu da üç!

YORULMADAN İZLENEBİLİR

“Kayıtdışı” (FOX) dizisi geçtiğimiz haftaya göre reytinglerini bir miktar daha yükseltti. Bayram havası yaratacak bir yükselişten bahsetmiyorum. Total izleyicide sıkıntı yaşadığı ortada...

Dizinin kurgusundan kaynaklanan kimi sahneler hikayenin içine girme konusunda izleyiciyi çok zorluyor...

Yani bir sahne yaşanmadan özetinin veya olasılıklarının verilmesi “şimdi hangisi gerçek sahneydi?” sorusuna neden oluyor...

Yönetmen Cevdet Mercan, çağdaşlarının dünya ekranlarında yaptığını yapıyor ama bizim izleyici yormayacak bir anlatımı tercih ediyor...

Durum böyleyken anlatım dilini gözden geçirmek bana kaçınılmazmış gibi geliyor. Bilmem siz ne dersiniz?

 

MEVLÜT TEZEL-Sabah

Naim’i ölüm döşeğinde hatırladık

Rekoru hâlâ kırılamayan, Guinness Rekorlar Kitabı'na giren ve Time dergisine kapak olan tek Türk sporcu Naim Süleymanoğlu'nu ölümle pençeleşirken mi hatırlayacaktık?

Hastalığının bilinmesini istemeyen Naim, yakınlarına "Kimseye söylemeyin, kimseden benim için bir yardım talep etmeyin, kimseyi aramayın. Zaten yaşımı doldurdum, ölürsem ölürüm" demiş.

Naim böyle dese bile, Türk spor tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı sporcusu kaderiyle baş başa bırakılmayı, unutulmayı hak ediyor muydu? Halteri kaldırmadan önce alnına düşen saçlarını geriye doğru üflediğinde, spiker "Haydi Naim! Evet, 190 kilo! Bu bir dünya rekoru! Bravo Naim!" dediğinde tüm Türkiye sevinçten havalara zıplardı. 80 kuşağı çocukları, Naim'in resimlerini kesip biriktirirdi. Gazetelerde 'Dünyayı kaldıran adam' ve 'Kendi ağırlığının üç katını kaldırabilen ilk halterci' başlıkları atılırdı. O yıllarda dünyada Türk dendi mi akla ilk Naim gelirdi.

Yeni nesil bilmez; Naim Süleymanoğlu, Avustralya'da Bulgar takımının kampından tek başına kaçıp Türk elçiliğinin kapısını çalmıştı. Pasaportta adı Naum Şhalamanov yazdığı için önce içeriye alınmamıştı.

Rahmetli Turgut Özal durumu öğrenince Naim iltica edebildi. Naim, Özal'ın örtülü ödenekten Bulgarlar'a verdiği parayla Türkiye'de spor hayatına devam edebildi. 'Özal para verip Naim'i transfer etti', 'Naim para için Türkiye'ye kaçtı' söylemleri palavraydı.

Naim, bir dünya şampiyonu olarak Bulgaristan'da el üstünde tutulurken, ailesi ve diğer Türk vatandaşları baskı gördüğü için Türkiye'ye kaçtı.

Naim gibi bir yıldız Türkiye'ye kaçınca, dünya Bulgaristan'daki 2 milyon Türk'ün çektiği acıları fark etti.

Halteri bıraktıktan sonra Naim'in şansı pek yaver gitmedi. İş hayatı kötüydü, politikaya atıldı olmadı, kötü alışkanlıklar sağlığını etkiledi ama o hiçbir zaman hiç kimseden yardım istemedi. Bir röportajında dediği gibi mütevazı bir hayatı vardı, kendi yağıyla kavruluyordu.

ONUN GİBİSİ GELMEZ

Ama Naim, medyadan uzak dursa bile onu hatırlamamız lazımdı, ara ara gündemde olmalıydı. Sonuçta kariyeri boyunca üç olimpiyat altın madalyası, yedi dünya şampiyonluğu ve altı Avrupa şampiyonluğu vardı. Tam 46 kez dünya rekoru kırmış bir efsaneden bahsediyoruz.

Naim'in elde ettiği başarıların yanından bile geçemeyen bazı sporcular bugün el üstünde tutuluyorken; Cep Herkülü'nün unutulması, kendisine ilgi ve alaka gösterilmemesi büyük bir vefasızlık örneği. Naim, ABD'ye kaçsaydı, elde ettiği başarıları ve roman gibi geçen hayatı defalarca filmlere konu olurdu.

Naim'in yaşaması için karaciğer nakline ihtiyacı var. Bir kampanya düzenlenmeli, Spor Bakanı acilen harekete geçmeli, Naim'in sağlığına kavuşması için ne gerekiyorsa yapılmalı. Naim gibisi bir daha gelmez!

Yaşıyorduk işte...

Sinemamuzik. com'un haberine göre Bulutsuzluk Özlemi grubu, ölümünün 28'inci yıl dönümünde Yeşilçam'ın unutulmaz isimlerinden Ertem Eğilmez'i, henüz yayınlanmamış yeni şarkısıyla andı.

Grubun sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda 'Bulutsuzluk Özlemi olarak, Ertem Eğilmez'in ölüm yıl dönümünde onu yeni şarkımızla anıyor ve selamlıyoruz' denildi. İşte o şarkıdan bir bölüm: 'Ah...

'Hababam Sınıfı', 'Süt Kardeşler'. Ve Zeki- Metin. Ah... Adile Naşit, Hulusi Kentmen.

Ertem Eğilmez filmleri seyretsem düzelir miyim? Ah... O Kalender vapuru, tahta iskele. Çınar altındaki çeşme. Ah... Bizim mahalle, sizin mahalle; yaşıyorduk işte...

Git işine be...' Bakalım şarkının bitmiş hali nasıl olacak. Daha şimdiden, Eğilmez'e yakışan bir şarkının yolda olduğunu söyleyebiliriz.

Ertem Eğilmez'e dair söylenecek o kadar çok güzel şey var ki... Yeşilçam'ı Yeşilçam yapan yönetmen desek yeterli olur mu acaba? Olmaz elbette.

Bugün bile büyük reytingler alan o muhteşem Eğilmez filmlerinin sosyolojik boyutunu da unutmamak lazım.

Adalet, dürüstlük, sevgi, aile olma, paylaşmanın erdemi, kardeşlik vs. Eğilmez, insana dair en önemli değerleri topluma çok iyi özümseten bir yönetmendi.

Bulutsuzluk Özlemi'nin şu kısacak şarkı sözleri bile bizi nasıl alıp götürüyor hayatın amatörce yaşandığı o güzel günlere...

Ertem Eğilmez bizlere güzel insan olmayı da öğretti. Güzel insanların arkasından şiirler, kitaplar yazılır, belgeseller, filmler çekilir ama bence en etkilisi o insanı şarkılarla anmaktır. Müzik diğer sanat dallarından daha çabuk insanın kalbine ulaşır.

Bu açıdan Bulutsuzluk Özlemi'nin Eğilmez için şarkı yapması ayrıca teşekkürü hak ediyor. İyi ki varsınız Bulutsuzluk Özlemi...

Erbil hatasından dönmeli

Mehmet Ali Erbil'in kendisinden 34 yaş küçük sevgilisi şarkıcı Nevin Şimşek, "Sevdiğim adamdan hamile kaldım ama inanın hamile kalacağım aklımın ucundan geçmedi. Mehmet Ali hasta, bir de yaşlı ya; doğal olarak ihtimal vermedim" diyerek hamile olduğunu açıkladı. Erbil, bu açıklamadan sonra sağlıklı cinsel yaşam hakkında kitap yazsa adını da 'Malilendin' ya da 'Dobrovski' koysa rekor kırar herhalde.

Şaka bir yana Şimşek'in, Vatan gazetesine yaptığı açıklamanın trajik bir boyutu var: "Şu an 6.5 haftalık hamileyim. Mehmet Ali çocuğu doğurmamı istemiyor. 'Bebeği hemen aldır, ben hastayım bakamam. O çocuk kaç sene baba görecek. Doğurursan senin hakkında ne söylerler' diyor... Tabii ki çocuğumu doğurmak istiyorum ama psikolojim çok kötü, sürekli ağlıyorum." Erbil önceden düşünecekti; o yavrunun suçu ne? Ayrıca Erbil, kürtaja zorlamanın, hamile bir kadına psikolojik baskı yapmanın hukukta cezası olduğunu biliyor mu? Şimşek'in bu açıklaması ihbar niteliği taşıyor... Erbil'e yakışan o çocuğa sahip çıkmaktır. Not: Şimşek'in çocuğu aldırdığı iddia ediliyor. Eğer bu haber doğruysa, Mali yargılanır.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERKÖŞE YAZARLARI