UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

"YABANCI DAMAT"IN SEVİLEN ÇİFTİ TEKRAR BİR ARAYA GELİYOR!

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

"YABANCI DAMAT"IN SEVİLEN ÇİFTİ TEKRAR BİR ARAYA GELİYOR!

ALİ EYÜBOĞLU-Milliyet

‘ORGANİK HOŞAF’ OLAYININ İÇ YÜZÜ

“Benim türbanlı bacımın ‘Organik hoşafını’ birinci yapmışlar. Alzheimer hastalarına çip bence de çok gereksiz... TRT’de projelerin yarıştığı programda ‘organik hoşaf’ projesi, ‘Alzheimer hastaları için çip’ projesini geride bıraktı. Tebrik ederiz. Hoşaf şart tabii.”

Ulusal medyadan bazılarının sosyal medyadaki bu paylaşımı haber yapmasının ardından binlerce Twitter kullanıcısı, TRT Haber’in proje yarışmasında finale kalan ‘organik hoşaf’ı diline doladı.

TRT’nin ilime ve bilime değer vermeyen zihniyet yüzünden geri kaldığı üstüne binlerce tweet atıldı.

Girişimcileri yarıştırıp, ödüllendiren ve maddi olarak destekleyen bir yarışmanın gündemde kalması sevindirici. Ancak, bir sosyal medya yalanının gerçek gibi sunulması, bu gerekçeyle adeta algı operasyonu yapılması da üzücü.

‘Bir Fikrim Var’ın yapımcısı Fuat Sami’ye sordum, yarışmayı ‘Hız Ayarlı Yol Kasisi Projesi’yle Adnan ve Uğur Kal kardeşlerin kazanmasına rağmen ‘organik hoşaf’ yalanının gündeme oturma sebebini. Yapımcının anlattıkları ilginç:

“10 yıldır ekranlarda olan bilim değil, girişimcilik yarışması ‘Bir Fikrin mi Var?’  yarışmamızda gündeme gelen birçok proje, verdiğimiz destekle hayata geçti. ‘Bir Fikrin mi Var?’ onlarca şirketi ekonomiye kazandırmış, Türkiye’nin yanı sıra Arnavutluk ve Suudi Arabistan’da da yayında olan bir yarışma. Sosyal medyada ‘organik hoşaf’ diye alay konusu projenin de aslı şu:

Gıda mühendisi Kübra Ağca, hoşafı bulduğunu iddia ettiği için değil, hoşafı pastörize etmeden ayran gibi raf ömrünü uzatan projesiyle finale yükseldi, ama finalde elendi. Jüri, Adnan ve Uğur Kal’ın ‘Hız Ayarlı Yol Kasisi Projesi’ni birinci seçti.”

Sizi bilemem, ama ben ‘organik hoşaf’ın ilk versiyonunu okuduğumda yok artık demiştim; yapımcıyı dinledikten sonra da aynı şeyi söyledim.

ADINI AFİŞLERDEN SONRA KALPLERE DE YAZDIRMAK

Üç hafta önce geçirdiği başarılı operasyonun ardından evinde istirahat eden Türkan Şoray’a en büyük moral motivasyonu hayranlarından...

 

Sanatçının geçirdiği operasyonun ardından ilk moral dopingi hayranı Bülent Atlı’dan gelmişti. Atlı, onun için yaptığı şarkı ve klibi, Sultan’a doğum günü hediyesi olarak yayınlamıştı.

Instagram hesabından, kendisi için yapılan şarkıyı çok beğendiğini, dinleyince çok mutlu olduğunu yazan Sultan’a bir mutlu haber de Balat’tan geldi. Ressam Meriç Akdiş, Balat’ta bir duvara ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ filminin yıldızları Türkan Şoray ve Kadir İnanır’ı çizdi. Şoray, genç kızların çekip sosyal medyada paylaştığı selfie’leri görünce bu kez duygularını şöyle dile getirdi:

“Sanatçı bir arkadaş duvara çok hoş bir çalışma yapmış. Emeğine, yüreğine sağlık. Çok mutlu oldum. Selfie çeken kızlarımız da çok tatlılar.”

Çok az oyuncuya nasip olan bir şeydir, adını afişlerden sonra kalplere yazdırmak ve de meslek hayatının 57’nci yılında her kuşaktan insanın sevgilisi olmak... Yeşilçam starlarının günümüzdekilerden farkı da bu...

GÜNÜN SÖZÜ

Baktın hayatın tadını çıkaramıyorsun; tadını kaçıranı hayatından çıkar. (Bob Marley)

 

SİNA KOLOĞLU-Milliyet

BORCU AZALMIŞ TRT İSTERİZ!

Bu yıl, geçen yıla göre borçlarımızda azalma var’ ya da ‘TRT ilk defa kâra geçti’. Bu haberleri duymak yerine, ne duyuyoruz: ‘Elektrik faturasında TRT payı arttı’, ‘Cep telefonu bandrol ücretleri yüzde 10 yükseldi’. Kamu yayıncılığı yapan bazı televizyonlardan örneklere bakalım.

TRT neden kendi çekmiyor?

Kurumun dış yapımlara harcadığı para hep konuşulur. Bu para hanesinde bir azalma görülmez. Son telaffuz edilen rakam, 753 milyon 500 bin TL. Peki bunu harcadın, kârın nedir? 2016’nın reklam geliri, 224 milyon 456 bin 182 TL.

Alman ART ve ZDF kanalları çok izlenen zaman dilimi yapımlarının yüzde 60’ını kendi çekiyor. BBC, bu yıl satışlarından yüzde 17.6 artış sağlamış. ‘Doctor Who’, ‘Sherlock’, ‘Planet Earth ll’ ve ‘Top Gear’ gibi dünya çapında satışı olan yapımların hepsi kendi stüdyolarında çekiliyor. İtalyan RAI kanalının da prime time programlarının büyük bölümü kendi iç yapımı. Fransa’nın kamu televizyonlarının yüzde 10 oranı da iç yapımları. TRT’nin bunda payı nedir?

TRT’nin birikimi ve tecrübesi kendi dizisini kendisinin çekmesine yetebilmeli. Geçmişte başarılı örnekleri de var. ‘Türkiye’nin şartları bu, özel televizyonlarla rekabet için para dökmemiz lazım’ mantığıyla biz daha çok ‘telefon, tablet ve TRT payı artışı’ yaşarız.

Kahraman ve Feride yine yeniden

Kahraman ve Feride, ‘Yabancı Damat’ın sevilen çiftiydi. İkili, akıllarda güzel yer etti. Sumru Yavrucuk ve Erdal Özyağcılar, 13 yıl sonra biraz farklı bile olsa yine bir araya gelecek. Özyağcılar, ‘No: 309’un kadrosuna dahil oldu.

Yeni sezonda Songül’ün yıllardır ortalarda görünmeyen eşi olarak izleyiciyle buluşacak.

29 yıldır film çekmiyor

Bir ilginç rakam yine Erdal Özyağcılar cephesinde... Oyuncu, Gülse Birsel imzalı yeni filmin kadrosunda olacak. Erdal Bey, en son ne zaman beyazperdenin başrollerinden birinde görülmüş? Kendisi söyledi, “Tam 29 yıl olmuş filmde başrol oynamayalı.” (Arada bir göründüklerini saymıyor tabii ki.) En son oynadığı 1988 yılındaki ‘Gömlek’ filmi.

Onlar Kanal D’de olacak İbrahim Çelikkol ile  Elçin Sangu, Kanal D’nin projelerinde yer alacak. Bu çalışmalar, D Yapım işi olacak. ‘Kim, neyi çekecek?’ konusu şu an netleşmiş  değil. Birce Akalay’la İbrahim Çelikkol projesi için bir görüşme yapıldığı bilgisi geldi. Bu ikiliden bir dizi  gelecek gibi görülüyor. 

 

MEVLÜT TEZEL-Sabah

KILIÇDAROĞLU, SNEİJDER’I DUYDUN MU?

Galatasaray'dan ayrıldıktan sonra Fransız ekibi Nice ile anlaşan Wesley Sneijder, Hollanda'nın De Telegraaf gazetesinin sorularını yanıtladı. 'Türkiye'de kendini güvende hissediyor muydun?' sorusuna Hollandalı yıldız futbolcu, net bir şekilde Türkiye'de kendisini her zaman güvende hissettiğini açıkladı: "Türkiye'de hiçbir zaman kendimi güvende hissetmediğim bir durum olmadı. Galatasaray ve İstanbul hayatımın bir parçası ve bu deneyimi asla unutmayacağım."

Oysa Sneijder, Avrupa medyasına şirinlik olsun diye yalakalık yapıp kendisinden beklenen cevapları verebilirdi. Ama o bir dönem ekmek yediği, güzel anılar yaşadığı Türkiye'ye ihanet etmedi. Helal olsun Sneijder'e; harbi adammış, düşüncelerini dürüstçe anlatmış.

Evet, bir dönem Türkiye'de terör saldırıları arttığında güvensiz bir ortam oluşmuştu. Ama o dönem Fransa, Almanya, İngiltere vs. birçok Avrupa ülkesinde de terör saldırıları oluyordu. Bir Avrupa ülkesi ne kadar güvendeyse, biz de o kadar güvendeydik. Bizim farkımız; hayatını kaybeden, yaralanan insanların boy boy fotoğraflarının Avrupa medyasında yer alması, sosyal medyada o korkunç görüntülerin paylaşılmasıydı.Bazı güçler özellikle 'Türkiye güvenli bir ülke değil' algısı yarattı. Amaç, turizm sektörünü vurmaktı. Bunda da belli ölçüde başarılı oldular.

Sneijder'ın açıklaması, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Alman Focus dergisine verdiği röportajda Türkiye'de can ve mal güvenliğinin olmadığını söylemesini akıllara getirdi değil mi? Bir siyasi lider muhalefet yapayım derken açıkça turizm sektörüne darbe vururken; elin yabancısı Berlin, Paris, Nice, Londra ne kadar güvenliyse İstanbul da o kadar güvenli mesajını verdi.

BU BİR HASTALIK

Siz hiç Fransa'da terör saldırıları gerçekleştikten sonra muhalif bir siyasi liderin çıkıp da 'Fransa'da can ve mal güvenliği yok' dediğini duydunuz mu? Demezler çünkü dediklerinde ülkelerinin zarar göreceğini, farklı siyasi görüşlere sahip olsalar da herkesin aynı geminin yolcusu olduğunu, ekonominin zarar görmesinden herkesin etkileneceğini bilirler. Bizde ise en küçük sorunda bile Türkiye'yi yabancılara şikayet etmek, ekonomik kriz çıkmasını ya da büyük güçlerin müdahale etmesini beklemek muhaliflik oldu artık.

Bir de bazı entellerin, aydınların en küçük sorunda Avrupa ülkeleriyle Türkiye'yi karşılaştırıp ülkeyi aşağılamayı modernlik görmek gibi bir hastalıkları var. Ne yazık ki, bu hastalığın tedavisi yok!

Fenerbahçe inşaat şirketi mi?

Aziz Yıldırım, NTV'de katıldığı canlı yayında, "Ankara'da 108 dönüm arazi aldık. Oranın 10 dönümüne Fenerbahçeliler'in buluşacağı mekan yapıyoruz. 1 Mayıs'ta inşallah orayı, daha sonra Kayseri'yi de açacağız. Kayseri'de, dağa giden Fenerbahçeliler'in çıkıp kayak yapabilecekleri bir mekan yapacağız. Antalya'da takımın faydalanabileceği bütün sporcuların gidebileceği bir tesis de yapacağız" dedi.

Biz Fenerbahçeliler; transfer haberi, iyi bir sol bek, tribünleri coşturacak bir golcü, Alex gibi bir orta saha, Avrupa'da söz sahibi olacak bir takım beklerken, Yıldırım "Erciyes dağına konaklama tesisi yapacağım" diyor.

Elbette transfer de yapacak ama Fenerbahçeliler'in Erciyes'te kayak yapmak için bir tesise ihtiyacı var mı? Yaparsın otel rezervasyonu, gider kayarsın. Ya da Antalya'da yeni bir tesise daha ihtiyaç var mı? Faruk Ilgaz Tesisleri, Can Bartu Tesisleri, Fikir Tepe Tesisleri, Sapanca Tesisleri, Lefter Küçükandonyasis Kamp Tesisleri, Düzce Topuk Yaylası Tesisleri vs... Fenerbahçe'nin resmi internet sitesinde 18 tesisi olduğu yazıyor. Amatör branşlar için yapılan tesislere lafım yok ama birçok tesis sırf üyeler yararlansın diye var! Tesisler adeta huzur evi görevi görüyor.

Diyeceksiniz ki, o tesisler de kulübün malı ama yanlış kaynak kullanımı var. Ankara'da 108 dönüm arazinin 10 dönümünde Fenerbahçeliler'in buluşacağı bir mekan olacakmış, geriye kalan 98 dönüm arazi ne olacak acaba?

Elbette yan gelirler, gayri mülkler olacak ama borç batağındayken, habire tesis temeli atmak akla mantığa uymuyor. Kulüp kaynakları yanlış kullanılıyor; bir kulüp, sportif başarılarını kara geçirerek ayakta durur. Fenerbahçe; spor kulübü mü, inşaat şirketi mi belli değil? Yazsana bunu da Rüştü!

214 bin kontenjan açığı...

2017-ÖSYS yerleştirme sonuçlarına göre; tercih yapma hakkı olan 1 milyon 846 bin 880 adaydan 994 bin 766 kişi tercihte bulundu. Geriye kalan 852 bin kişinin tercih yapmaması kötü bir tablo. Daha kötüsü; tercih yapanlardan üniversitelerin örgün lisans ve ön lisans programlarına yerleşen aday sayısı 696 bin 241 oldu.

214 bin 430 kontenjan boş kaldı. Geçen yıl bu rakam 60 bindi!

Boş kalan bu kontenjanların çoğu özel üniversiteler. Her yere birçok özel üniversite açıldı; bunların çoğu niteliği düşük, bazıları dershane gibi. Birçok genç ne yazık ki, sırf üniversitede okudum demek için özel üniversitelerde istemedikleri ya da iş bulma olanağı az olan bölümlere kayıt yaptıracak.

Mezun olduktan sonra da ayrı bir sınav maratonu başlıyor. Beş yıl vizeler, finallerle boğuştuktan sonra yok KPSS, yok alan sınavı, genel yetenek sınavı, mülakat vs. Elbette üniversite eğitimi demek sadece ileride iyi para kazanacak bölümde okumak değil. Gençler ilgi ve alakaları doğrultusunda ya da sırf üniversite kültürünü yaşamak, kendilerini geliştirmek için de okuyabilirler. Böyle bir lüksü olanlara lafım yok. Ancak az gelirli ya da orta direk ailelerin çocukları mezun olduklarında iş bulma imkanı zor olacak bölümler için özel üniversitelere para kaptırmasınlar! Türkiye'de kolay iş imkanı bulacağınız bölümler ve iş veren tarafından tercih edilen devlet ve bazı özel üniversitelerin sayısı ve isimleri belli zaten! Diğer üniversiteleri CV'ye yazmanın pek bir faydası olmuyor! Bir yerde dayınız varsa o zaman iş değişiyor tabii. Gençlere tavsiyem; mezun olunca işsiz kalacak bir bölümde dünyanın parasını verip okumak yerine her yerde geçerliliği olan mesleklere yönelmeleri.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERtv yazarları