UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

BEREN SAAT’İN BAŞROLÜ PAYLAŞACAĞI PARTNER BARIŞ ARDUÇ MU OLDU?

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

BEREN SAAT’İN BAŞROLÜ PAYLAŞACAĞI PARTNER BARIŞ ARDUÇ MU OLDU?

ALİ EYÜBOĞLU-Milliyet

SAHTE YOUTUBE TIKLARI REKABET KURULU’NDA

YouTube’un bir gecede Türkiye’den 261 milyon sahte klip tıklanmasını sildiğini ortaya çıkardığımda yıl 2013’tü... Çarklarına çomak soktuklarımın başvurduğu yalanlar, karşı saldırılar, dün gibi aklımda. Aradan üç yıl geçti, ama anlaşılan o ki müzik sektöründe çok bir şey değişmedi. Birkaç ay önce Işın Karaca, savaşıyordu Youtube’dan sahte tıklanma satın alanlarla.

‘Yeldeğirmeni’nin çarkları aynı hızla döndükçe ‘Donkişot’ Karaca pes etti.

Aleyna Tilki’nin YouTube’da rekorlara doymadığı haberlerinin çıktığı şu günlerde ise bir başka ünlü ‘Donkişot’luğa soyundu.

Yeni ‘Donkişot’ Hande Yener, Twitter hesabından sahte tıklanmalara karşı isyanını dile getirdi: “Sahtekârlar bitmediniz... YouTube’da sahte tık yapılmaması için Rekabet Kuruluna şikayette bulunduk. Şimdi de yurt dışından sahte tıka devam ediyorlar. Eziksiniz ezik...”

Rekabet Kurulu’na yapılan başvurudan ne çıkar bilmiyorum, ama şunu biliyorum. Türkiye’den YouTube’da tıklatmak maliyetli ve 300 binle sınırlı. Taklit ürün yapma konusunda Çin neyse, bilişim işinde de Hindistan öyle...

‘Hint kumaşı’ pahalıydı, ama Hint tıklaması çok ucuz... Hindistan üzerinden alınan bir sahte tıklanmanın maliyeti 0.001 cent.

Benden şimdilik bu kadar...

Aile Bakanlığı, bu çocukla köpeğini korumaya alacak

3 Temmuz’dan bu yana hafta içi güzergahım belli. Ataşehir’den Üsküdar’a dolmuşla, Üsküdar’dan Beşiktaş’a motorla geçiyor ve oradan Fulya’daki Beyaz TV’ye yürüyerek gidiyorum.

Önceki Sabah Beşiktaş iskeleden motordan indim, trafik ışıklarına doğru yürümeye başladım.

Mecidiyeköy tarafına giden otobüslerin bekleme yaptığı yerin bitişiğindeki kaldırımda gördüğüm sahne, daha önce karşılaştıklarıma benzemiyordu.

Gördüğüm tablo beni çok etkiledi. Cep telefonumu çıkarıp, bu anı ölümsüzleştirmek istedim. Çünkü saat 08.53’te bir çocukla köpeği, kucak kucağa uyuyorlardı kaldırımda. Çocuk siyah köpeğe sarılmış, köpek de patisini koymuş onun karnının üzerine... Instagram hesabım alieyubogluofficial’dan paylaştığım video, izleyen herkesi etkiledi. Yorum yağdı. Çok geçmeden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ayşe Kardaş aradı, bu çocuğa ulaşmak için. Yerini tarif ettim. Kardaş, anında bakanlık görevlilerini harekete geçirdi. Saat 10.00’da oraya giden görevliler çocuğu uyandırıp, adını ve yardım isteyip istemediğini sordu. Çocuk, görevlilere, daha önce polislerin kendisini Ayvansaray Çocuk Destek Merkezi’ne teslim ettiğini, ama oradan kaçtığını ve tekrar götürülmesini halinde yine kaçacağını söyledi.

Bu sırada etrafında oluşan kalabalığı fırsat bilip, Çarşı içine kaçıp, kayıplara karıştı. Görevliler de durumu polise bildirdi.

Yaptığım paylaşımın altına yapılan yorumlardan anladığım, epeydir Beşiktaş sokaklarında yatan bu çocuğu takip edecek polis, şayet bulup ikna ederse bu kez istediği koşullarda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nca koruma altına alınacak. Müsteşar Yardımcısı Ayşe Kardaş, işin takipçisi olacağını söyledi.

GÜNÜN SÖZÜ

Erkeğin yaradılışında sevmek yoktu. Ona aşkı öğreten kadındır. (Paul Geraldy)

 

SİNA KOLOĞLU-Milliyet

MİNİ SERİ DEVRİ BAŞLIYOR MU?

Avrupa ve ABD’deki yapım şirketlerinin yeni gözdesi ‘mini diziler’ oldu. Altı ile dokuz bölümden oluşan bir saatlik diziler revaçta... “Mini diziler geri döndü” yorumları yapılıyor. Peki niye? “Sağlam karakterler ve güçlü bir senaryoyla şansları büyük. Yaratıcı manevralara şans tanıyan bir formatı var.” Böyle diyorlar. Benim gördüğüm daha çok gerilim ve roman uyarlaması ‘mini diziler’ iş yapıyor. ‘Bad Blod’, mafya babası Vito Rizotto’nun hayatını anlatan romanın uyarlaması. Altı bölümlük bir dizi. Siyasi gerilim ‘Siyah Baron’ (Baron Noir) sekiz bölüm. ‘Amazon’ İngiltere’nin yanı sıra, Almanya ve Avusturya’da kanallara satılmış mesela. Bir de ‘kesip biçme’ işleri var. Belçika dizisi ‘Professeur’ 26 bölümlük bir proje. Fransız TF 1 için altı saate, Alman ZDF kanalları için toplam dört saate indirilmiş. ZDF, formülün tuttuğunu, benzer projeleri yapacaklarını söylüyor. ‘Dirty Dancing’, (İlk aşk İlk Dans) Lionsgate tarafından çekilen bir proje ve yeni hali üç saat sürüyor. Uluslararası pazara satışında 60 dakikalık üç bölüm halinde veriyor mesela. Bir de ‘Televizyon filmleri’ durumu var. Bu konuda da çalışmalar dikkat çekici. Kanallar ‘televizyon filmlerine’ dönüş halinde. Mesela ‘Jack The Ripper’, (Karındeşen Jack) Rad Arrow şirketinin yaptığı

bir televizyon filmi. Alman Sat 1 kanalında büyük iş yapmış, yüzde 14’lük bir izlenme payını yakalamış. ‘Mini dizi’, ‘Kısaltılmış

diziler’ ya da ‘ Televizyon filmi’; daha kısa yoldan daha yaratıcı işlerin kapısını açıyor. Peki bizde nasıl?

Star TV bu işe uyandı

TRT 1’in ‘Ev Sineması’ kuşağı örnek gösterilebilir ‘TV Sineması’na... Beklediği ilgiyi gördü mü, zannetmiyorum. Ama önemli bir çıkış star TV’den geldi. Yaz döneminde her bölüm ayrı bir hikayenin anlatıldığı polisiye ‘Çember’i devreye soktu. ‘Televizyon Sineması’ olarak adlandırdığı proje tuttu. Baktım bugüne kadar yayınlanan her bölüm, AB’de ortalama birinci, total izleyicide ortalama ikinci olmuş. Oyuncu seçimi ve senaryosuyla ‘Batılı örnekleri’ne yaklaşır bir yapım olmuş. Bizde az yapılan, hatta biraz girmeye çekinilen bir alan polisiye. Bu açıdan projeyi önemli buluyorum.

‘Börü’ kasım, ‘Çember’ eylülde...

‘Börü’, mini dizilerin ilk örneği. Altı bölümlük... İç yapım hazırlıyor. İlk bölüm

9 Kasım tarihinde yayınlanacak bilgisi geldi. “70 ile 90 dakika arası televizyon filmi ya da böyle mini diziler yapmaya devam edeceğiz. İzleyici bu formülü beğendi” diyorlar. ‘Çember’ için altı bölüm daha devam etme kararı da almış Star TV. Yeni altı bölümlük seri ise, 6 Eylül’de başlayacak.

 

MESUT YAR

O büyük çaresizlik!

Kış dizileri kadar yaz dizilerinin de en büyük sorunu süreler. İşin berbat tarafı yönetmenler dizilerde yer alan şu uzun klipler meselesinden pek de vazgeçecek gibi görünmüyor...

120 dakikadan fazla bir yayın süresi olduğunu düşünürsek bir bölümün bir haftada yayına çıkması bile mucize gibi görünüyor. İşte bu yüzden o klipler can kurtarıyor. Aynı zamanda iç bayıyor...

Mesela önceki akşam Dolunay (Star TV) dizisinde bunu cidden hissettim. Örneği tek geçmeyeyim, mevcuttaki dizilerin hepsini bu listeye katabilirsiniz. Müzik artık sadece ruhun değil, dizilerin de gıdasıdır azizim!

FOX önde bitirdi!

Geride bıraktığımız ayın prime time denilen en değerli izleme diliminde FOX birinci oldu. Sanırım Şevkat Yerimdar’ın buradaki katkısı unutulmaz. Tüm kanalların karnelerini yarın yayınlayacağım. Ama bu önceki gün dikkat çektiğim bir ayrıntının sonucudur. Sezon ayrımı yapmadan yatırım yapan kazanır. Net!

BU DA NESİ?

Dünya Güzellerim (Show TV) isimli programda Nepal ahalisi Bülent Ersoy hanımefendiyi Budizm’in ikonu BUDA’ya benzetmiş...

Hatta kendisinin önünde eğilip bükülmüşler. Şakaysa hiç komik değil, gerçekse hakikaten komik. Çünkü malum mesele bir şekilde gelip inanca dayanıyor...

İrem Derici mi?

Kanal D yöneticilerinden Armağan Çağlayan önceki gün bir sosyal paylaşım sitesinden isim vermediği ama iş yaptığı bir ünlüye veryansın etti ve ortalık karıştı...

Armağan Çağlayan, gizemli kişinin bugüne kadar çalıştığı ünlülerin en problemlisi olduğu imasında bulundu. Ben de hakikaten merak ettim. Ama arayıp da üzerine gitmedim...

Çünkü Armağan’ın çalıştığı son isim İrem Derici’ydi ve aynı saatlerde internet medyasında hastaneye kaldırıldığı haberi vardı...

Armağan Çağlayan şimdi “hayır, İrem’i kastetmedim” diyebilir. Ama tersiyse bu köşede birkaç hafta önce yazdığım final süreci tamamlanmıştır. Net!

İşte en çok sorulanlar

Kıvanç Tatlıtuğ bu sezon bir dizide yer alacak mı? Yoksa sinema için nadasa mı çekiliyor?

Beren Saat’in yeni dizisinde başrolü paylaşacağı partner Barış Arduç mu oldu?

Doğruysa izleyici bu ikiliyi kabul eder mi?

Fatih dizisinde Çetin Tekindor’un oynayacağı kesinleşti de esas kız olarak başrol oyuncusu Kenan İmirzalıoğlu’nun eşi Sinem Kobal’ın da adı geçiyor mu?

Engin Akyürek, Kanal D saflarına katılmıştı. Geçtiğimiz yılın en çok dedikodusu yapılan dizisi Siyah Beyaz’ın başrolü ona mı kaldı?

Aras Bulut İynemli, Kerem Bürsin, Bensu Soral, Fahriye Evcen gibi geçen senenin gözde isimleri bu yıl yeni bir projede olacak mı?

Hepsinin yanıtı yakında sadece bu köşede!

O kanal Digitürk ile anlaştı...

Sony markası, birkaç kanal birden alarak Türk TV pazarına giriş yapmıştı. Ama çoğu vizyon filmlerini yayınladığı kanalı, kendisi de yayıncı platform olan Digitürk ile anlaşamamış ve erişim sıkıntısı yaşıyordu...

Şimdi o dert bitti. İki dev el sıkıştı ve bundan böyle Sony Channel’da yayınlanan vizyon filmlerini Digitürk’ün 51. platformunda seyretme imkanımız var...

Böyle büyük girişimlerde küçük küslükler kimsenin işine yaramıyor. Ama an itibarıyla hemen herkes mutlu olacak. Kanal da, platform da ve elbette izleyici de. İyi oldu!

 

OYA DOĞAN-Vatan

DOLUNAY’DA TÜRKÜ SÖYLÜYOR

Türkü Turan yıllardır hem sinemada, hem de televizyonda karşımıza çıkan bir oyuncu. Fakat sinema kariyeri televizyon kariyerinden daha parlaktır. Reha Erdem’den Onur Ünlü’ye pek çok yönetmenle çalıştı. Festivallerde adaylıkları oldu. Ama ekranda böyle bir kariyerden bahsedemedik. Türkü çok yetenekli bir oyuncu. Bugüne kadar Annem, Şubat, Maral, Acı Aşk dizilerinde rol aldı. Fakat hiçbiri için doğru zaman değildi. Annem’de küçüktü, Şubat’ta alternatifti, Acı Aşk’ta konuk oyuncuydu. Sonunda Dolunay’la şeytanın bacağını kırdı. Benim onu görmek istediğim bir rolle karşımızda! Üstelik kendisini zorluyor. Çünkü dizide hem şarkı söylüyor, hem de kötü kadın rolünü üstlenmiş durumda! Ancak öyle bir kötü kadın rolü çıkarıyor ki, onun kötü olduğuna kimse inanamaz. Zaafları olan bir Alya. Zaafını da şimdilik kötülük yerine iyiliğe kırmış durumda... Fakat bir yerde kötülüğü seçecek gibi görünüyor. Müthiş güzel sesi varmış Türkü’nün... Dizide en sevdiğim kısımlardan biri; klip yerine Alya’nın şarkılarını dinliyor oluşumuz...

Ekranda cinayet polisiye olsun

Daha önce yazdım ve yazmaya devam edeceğim. Ekranda bir cinayet-polisiye dizisi izlemek istiyorum. Bu sadece benim isteğim olamaz. Çünkü “Ekranda ne izlemek istersiniz?” anketimde ikinci sırada polisiye geliyordu. Şimdi Çember TV filmleri serisi açlığımızı bir nebze hafifletti ama pazartesi akşamı o da bitiyor. Öyle yüksek prodüksiyonlu, çok büyük söylemleri olan bir işten bahsetmiyorum. Kanıt gibi, Behzat Ç. gibi bir iş olsun istiyorum. Bir yandan ekibin hayatını ve yalnızlığını izlerken, diğer taraftan olayları çözme hızlarına ve detaylara takılalım. Yeni sezon dizileri arasında böyle bir iş duymadım. İnşallah en kısa zamanda ekrana iyi kalemler tarafından böyle bir iş hazırlanır. İddia ediyorum, pazar PT2’de beklenmedik bir reyting getirecektir.

Üzümoğlu’na gençlik dizisi yapılmalı

ADI Efsane yeni dönemiyle ne yazık ki reytinglerde üst sıralara taşınamıyor. Aslında ne güzel başlamıştı. Ancak bir şeyin yapısı bozulduğunda eskisi gibi tat vermemeye başlıyor. Zaten efsane gidince dizinin adı da bir anlam taşımıyor. Benim için bu dizi şahane genç oyuncular kazandığımız için unutulmazlar arasına girecek. Özellikle Cem Yiğit Üzümoğlu ilk bölümle kendisini fark ettirdi. Aylardır onu konuşuyoruz. Kaan Sevi, Hakan Ummak da... Bu reyting sonuçlarıyla yolu uzun görünmüyor Adı Efsane’nin... Ancak mutlaka bir gençlik dizisine ihtiyacı var bu ekranın. İyi tasarlanan bir gençlik dizisinin ömrü uzun bu ülkede... O nedenle Cem Yiğit Üzümoğlu’nu yine bir gençlik dizisinin kahramanı olarak göreceğimiz bir hazırlığa umarım başlanmıştır.

 

 

 

MEVLÜT TEZEL-Sabah

Eurovısıon’a katılmak algıyı değiştirebilir

Önceki gün MaNga grubu Twitter hesabından 'Eurovision. Yine yeniden' diye bir paylaşım yaptı. Eurovision Türkiye adlı hesaptan 'Eurovision 2018'de Türkiye'yi MaNga temsil edecek' diye bir paylaşımda bulunuldu. Ama TRT'den Eurovision'a katılacağımız ya da bizi Manga'nın temsil edeceğine dair bir resmi açıklama gelmedi.

Yıllarca sıfır puan çektikten sonra Sertab Erener ile birinci olan, daha sonra Kenan Doğulu, Athena, Manga ile güzel dereceler alan Türkiye, 2012 yılından sonra Eurovision yarışmalarına katılmama kararı almıştı. Dönemin TRT Müdürü İbrahim Şahin, yarı finalde izleyicilerin SMS'ler üzerinden oy verdiği Televoting sisteminden yüzde 50 halk oyu, yüzde 50 jüri oyu sistemine geçilmesine itiraz ediyordu. Ve Şahin bu sistemle gurbetçi oylarının azalmasını, Türkiye'nin yarı finalleri geçmekte zorlanmasını; Eurovision'dan ayrılma gerekçesi olarak gösteriyordu. Aslında yeni sistemle de Türkiye yarı finali geçmeyi başarmıştı. Ayrıca Şahin, Eurovision'da eskiden sadece jüri oylarının geçerli olduğunu görmezden geliyordu.

ESKİ MÜDÜRÜN İNADI

Evet, Türkiye gurbetçi oylarıyla Televoting sisteminin kaymağını yemişti ama kendimizi kandırıyorduk, ortada büyük bir haksızlık vardı. Zaten Televoting'in manipülasyona açık bir sistem olduğu daha sonra ortaya çıktı. Şahin'in asıl yanlışı ise Eurovision'un sonucunun çok da önemli olmadığı, eğlence ağırlıklı bir yarışma olduğunu unutmasıydı. Çayımızı, çerezimizi alıp Bülend Özveren'in komşu ülke oylarına takmasını, Yunanistan'ın Kıbrıs Rum Kesimi'ne 12 puan vermesini, eğlenceli şarkıları, şovları izleyerek güzel bir vakit geçiriyorduk. Dünyada müziğe yön veren İngiltere bile bazen sonuncu olurken; Şahin meseleyi büyüttü, inat etti ve halkı büyük keyif aldığı bir yarışmadan mahrum bıraktı.

Bugün Azerbaycan, Kazakistan gibi Asya ülkeleri bile Eurovision'a katılmak için can atıyor, yarı finali geçmek için büyük çaba harcıyorlar. Oysa Türkiye, 2013 yılına kadar Eurovision yarışmasında hep vardı.

Umarım Türkiye'nin 2018'de Eurovision'a katılacağı haberi doğru çıkar. Avrupa ile sorunlar yaşadığımız, AB üyeliğimizin sekteye uğradığı bir dönemde Eurovision'a katılmak, aradaki buzları eritmek ve Avrupa'nın bir parçası olduğumuzu hatırlatmak adına olumlu bir adım olabilir. Bakalım yeni TRT Genel Müdürü İbrahim Eren'in kararı ne olacak...

Arda bu şansı değerlendirmeli

Teoman müziği bıraktı, döndü. Cem Yılmaz 'Sosyal medyada artık yokum, herkese de tavsiye ederim' diyerek atar yaptı, 13 gün sonra sponsordan parayı kapınca döndü. Hazır Fatih Terim gitmişken, Arda Turan niye Milli Takım'a dönmesin? Evet, Arda çok büyük hatalar yaptı ama o hataları yapmasında, başta prim krizi olmak Terim'in rolü büyüktü. İkisi arasında büyük bir ego savaşı vardı. Terim, Arda'yı istemiyordu ve Arda'nın hata yapmasını bekledi. Arda da Milli Takım'ın uçağında gazeteci döverek hatanın kralını yaptı. Hayat enteresan; Terim de Alaçatı'da kebapçı basarak kendi ipini çekti.

TATİLE DOYAMADI!

Terim gönderilince, Arda'nın; sosyal medyadan bir takipçisinin paylaştığı, Neşet Ertaş'ın 'Can yakıp da kalp kırma. Senin de gül benzin solacak bir gün. Her canlının kalbi Allah'a bağlı, herkes ettiğini bulacak bir gün' sözünü beğenmesi de rastlantı değildi herhalde!

Arda Turan, 2014 yılında bir röportajında "Dünya Kupası'na katılamamak seni etkiliyor mu?" sorusuna, "Eksikliğini çok fazla hissediyorum. Tabii ki üzülüyorum ama yapacak bir şey yok. İnsanın hayattaki en büyük hayalleri hep milli takımıyla en iyileri yaşamak olur. Bunun üzüntüsünü, her aklıma geldiğinde yaşıyorum" diye yanıt vermişti. Arda'nın hayallerinden birisi de Dünya Kupası'na katılmak. Şimdi 'Terim ve Arda Milli Takım'a çok zarar verdi, ikisinin de olmaması daha hayırlı' diyenleriniz olabilir. Ama eski hatalarından ders almış, formda bir Arda ile Milli Takım bunu başarabilir. Milli Takım'ın yeni teknik direktörü Arda'yı seçebilir. Tabii Arda, tatil yapmayı bırakırsa, çalışırsa. Daha dün Arda'yı sevgilisiyle Çeşme'de güneşlenirken görüntülediler. Ne tatilmiş be, bitmedi gitti! Arda yazık ediyor kendine! Şimdi Milli Takım'a dönmek için bir fırsat doğdu. Umarım Arda bu fırsatı değerlendirir.

Spor, TEOG sınavına kadar

Borussia Dortmund'un U19 takımında forma giyen Dario Scuderi, umut vâdediyordu, geleceğin yıldızlarından biri olabilirdi ama geçtiğimiz yıl bir maçta ayağı feci bir şekilde kırılmıştı. Bir daha toparlanamadı ve futbolu bıraktı.

Dortmund geçtiğimiz günlerde Scuderi'nin eğitim masraflarını üstlendiğini açıkladı. İşte son dönemde fabrika gibi yıldız futbolcu çıkarmada seri üretime geçen Almanya altyapısının farkı bu. Önce insana değer veriyorlar. Bizde çocuklar büyük umutlarla spora başlıyor ama devamını getiren az çünkü gelecek kaygısı var; bizde sporla eğitim bir arada yürümüyor. Çocuklar ilk TEOG sınavında, ilk küçük sakatlıkta sporu bırakıyorlar.

 

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERtv yazarları