UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

MANEVİ DESTEK BEKLEYEN CİDDİ BİR KALABALIK VAR!

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

MANEVİ DESTEK BEKLEYEN CİDDİ BİR KALABALIK VAR!

SİNA KOLOĞLU-Milliyet

28 DEFA AYNI GÖRÜNTÜ

NTV Spor’da Ercan Taner ile Mert Aydın, Şenol Güneş’in Milli Takım’a gidip gitmeme meselesini konuşuyorlar. Öncesinde Taner, spor yazarlarından da görüş alıyor. Bütün bunlar olurken bir görüntü akıyor. Bir süre sonra konuşmaları kenara bırakıp, sadece görüntüyü izlediğimi fark ediyorum. Şenol Güneş, Beşiktaş Başkanı Fikret Orman’la ve sevgili Candaş Tolga Işık’la selamlaşıp bir şeyler konuşup sonrasında antrenmana dönüyor. Öncesinde bir futbolcunun omzunu sıvazlıyor. O anı gördüğümde; ‘Tekrar başkanla konuştuğu görüntü gelecek’ diyerek o anı ezberlediğimi fark ediyorum.

Bölüm yaklaşık 15.34’te başladı, 15.55’te sona erdi. Sadece araya TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in görüntüsü girdi. Onun dışında 20 dakikaya yakın, Şenol Güneş’in aynı antrenman bantı döndü durdu. Yaklaşık her 40 saniyede bir,  28 defa, Şenol Hoca, Fikret Orman ve Tolga’nın hal ve hatırını sordu. Fonda konuşmalar ve ekranda bu sahneler. Başka bant yok muydu yayınlayacak? Ya da hiç yayınlanmasa daha iyi olmaz mıydı?

ERHAN ÇELİK’TEN ŞAŞIRTAN İSİM (!)

“Milli Takım’ın başına kim geçecek?” Bu soruyu TRT 1 Ana Haber Bülteni’nde Erhan Çelik, Ersin Düzen’e sordu.

Düzen, üç isim söyledi; “Lucescu, Mustafa Denizli ve Abdullah Avcı.

Erhan Çelik: “Peki Ersin, çok sürpriz bir ismi sana soracağım, Rıdvan Dilmen?” Bir sessizlik oldu. Düzen: “Kesinlikle hayır” dedi. Çelik ısrarcıydı ve kaynağına güveniyordu: “Konuşulan isimlerden biri buydu” diye ısrar etti ama “Senin nokta atışı yorumlarına güveniyoruz” diyerek orta yolu buldu. Bizim bildiğimiz Dilmen, TFF başkanlığını istiyordu!

KAVGA PROGRAMIMIZ HAYIRLI OLSUN

Aile içi sorunları çözme programı başladı FOX’ta, ‘Ne Seninle Ne Sensiz’. Söylemiştim kavgayla ‘reyting’ öne çıkar diye. İlerleyen zamanlarda stüdyoda gelin-kaynana birbirine girdi diye görüntüler sürpriz olmaz. Havva, kayınvalidesi Canan Hanım için: “Benim evimin kapısının eşiğinden içeri adım atamaz” diye bağırıyordu. Serkan arada kalmıştı. Havva’nın eski kayınvalidesi de devreye giriyordu: “Süper gelindi, o benim kızım.” Bir de torun vardı. Eski dünürler de salvo atışındalar. Serkan’ın eski kayınvalidesi: “Canan, (dünüre) sen çocuğu istediğinde ben sana getirmedim mi?” diye stüdyoyu inletiyordu telefonda. “Buzlar eriyecek mi?” final sorusu... Her tarafı erise ne olur?   

MESUT YAR-Posta

Adını Sen Koy askıda...

Bazı fırınlarda çok vicdanlı bir uygulama var. Paranız varsa bir ekmek fazladan alıp, askıda bir poşete koyuyorsunuz, ihtiyacı olanlar gelip oradan sessizce alıyorlar. Bu dünyayı yaşanır kılan güzel dayanışma hallerinden biri...

Neyse. Başlık bu insani uygulamayla çok ilişkili değil ama ben en azından bu yardımlaşma şeklinin bilinmesini istedim. Gelelim meseleye...

Biraz içerden bir kulis Adını Sen Koy dizisinin TRT 1’den ayrılma kararı aldığını söyledi. Mesele maddiyata dayalıymış. Bölüm başına yarı yarıya zam istenince TRT yeni sezonu askıya almış. Hâl böyle olunca yapımcı ile başka kanalların görüşmeleri başlamış...

“Taş yerinde ağırdır” da bizim geleneklerden çıkan bir söz. Ama anladığım kadarıyla taş şu an yuvarlanıyor. Hayırlısı!

Artık başlangıç var!

Sen İste Yeter (FOX) önceki gün başladı. Sunucu Hande Ataizi öyle çok da heyecanlı değildi. Sanki bıraktığımız yerde “kayıttayız” demeyi bekliyordu...

İlk gün için reytingler de fena sayılmayacak ölçüde geldi. Program ilk yüz listesinde 30’lu sıralarda yer aldı. Buradan sonrası artık izleyicinin işe sarılmasına bakıyor...

O değil de FOX ekranında artık özet kelimesine yer yok sanırım. Ne Seninle Ne Sensiz, Sen İste Yeter gibi işler, önlerine “başlangıç” sıfatı alarak kendilerine yeni bir özet alanı açıyorlar. Gözümüzden kaçmadı, biline...

Harika bir buluşma...

TRT harika bir iş yapıyor. 6 bölümlük yeni mini dizisi Aliya setine 11-13 Ağustos aralığında yönetici ve gazetecilerle birlikte destek ziyaretinde bulunuyor...

Bosna Hersek’in kurucusu efsanevi lider Aliya İzzetbegoviç’in oğlu Bakir İzzetbegoviç ve TRT Genel Müdürü İbrahim Eren’in de ağırlama komitesi içinde olacağı bu anlamlı organizasyon bir bakıma da dizinin lansman çalışması olacak...

Kanalın herkes için manevi hazzı yüksek olan bu sıcak çalışması dilerim rakiplerine de örnek olur...

Setlerde manevi destek bekleyen ciddi bir kalabalık olduğunun notunu düşüyorum. Şimdiden iyi buluşmalar...

O DA DÖNDÜ

İnci Ertuğrul’un sunduğu Kaybolan Çiçekler (FOX) önceki gün ekrana döndü. Bıraktığı yerden bir hayli farklı olarak hem de. Program geçtiğimiz yıl yayınlandığı saatte ciddi bir fark yaratmış, bulduğu kayıp çocuklarla da gündem değiştirmişti...

Bu yıl da o fark ortada. Şimdilik Müge Anlı (atv) ekranda yok ve Kaybolan Çiçekler yarışa önde başlamanın avantajını kullanmalı. Bu sezon umudunu kaybetmiş yüzlerce yüze tebessüm getirmesi dileğiyle...

FOX HABER ERKENCİ

Baktım da bugün birçok FOX programına göz atmışım. Ama nedeni çok açık. Şu sıralarda en çok FOX ekranı hareket halinde. Sezona erken başlama telaşı, birbiri ardına gelen programlar filan derken yazacak çok malzeme çıkıyor...

Neyse ben özleyenlerinden olduğum için FOX Haber sunucusu Fatih Portakal’ın da rakiplerinden biraz erken sezona gireceğini not düşeyim istedim...

Fatih, 15 Ağustos akşamı ekranda olacak. Bakalım bu yıl haber yarışında nasıl bir rekabet olacak? Fatih Portakal, düdüğü çalıyor ve maç başlıyor...

ÇOCUKLUĞUMUZA DÖNDÜK

Kanallar çocuk ekranına döndü. Bir yandan ismen de olsa çocuklarla ilgili bir dizi Çocuklar Duymasın (Kanal D), hemen karşısında Çocuktan Al Haberi (Show TV), ikisinin de karşısında Güldüy Güldüy Show Çocuk (Show TV), üçünün de karşısında İlker Ayrık’la 10 Numara 5 Yıldız (FOX) isimli yarışma...

Hepsinin ekseninde ya da çıkış fikrinde çocuklar var ve hepsi de çocuklar gibi şenlikle izleniyor...

Bu yaz çocukluğumuza döndük. Geçtiğimiz sezon içimizi karartan dizilerin travmasından kurtulmak için belki de, ne dersiniz?

 

MEVLÜT TEZEL-Sabah

Cem Yılmaz’dan U dönüşü rekoru

Cem Yılmaz, "Twitter ve Instagram hesaplarımdaki yorumların verdiği insanüstü rahatsızlık sebebiyle bu mecralarda paylaşım yapmayı bırakıyorum. Hepinize de tavsiye ederim" diye yazarak sosyal medyaya veda etmişti. Bu tepkisi sadece 13 gün sürdü. Yeni filmi için sponsor desteği alan Yılmaz, reklam paylaşımıyla sosyal medyaya geri döndü.

Şaşırdık mı?

Şaşırmadık; 'Cem Yılmaz çabuk döner, yeni filminin tanıtımı için sosyal medyayı kullanır' diye yazmıştım. Ee işin ucunda para olunca dönüş de çabuk oluyor. Peki, Türkiye'nin en çok kazanan yıldızının verdiği sözü unutacak, karizmasını çizdirecek kadar paraya mı ihtiyacı var? Belki kendisinin yoktur ama çektiği filmlerin var. Yılmaz, uzun zamandır filmlerini büyük sponsorluk anlaşmaları yaparak çekiyor. Sponsor firmalar; Yılmaz'ın, takipçi sayısı 14 milyonu aşan Twitter hesabını kullanmasını da bekliyor.

15 TEMMUZ!

Dünyada da bu anlayış var; sponsorsuz film çekmek zor. Ama Yılmaz sponsor işini abartıyor. Sponsorların ürünlerini filmlerde izleyicinin gözüne soka soka kullanıyor. Beni asıl güldüren ise, bazı köşe yazarlarının, Yılmaz'ın sosyal medyayı terk etmesine felsefi anlamlar yüklemeleri ve destek çıkmalarıydı. 'Cem iyi yaptı. Sosyal medyada sanatçılara çok yükleniliyor' diye yazdılar.

Daha önce de yazmıştım; Yılmaz'ın, 15 Temmuz'un yıl dönümünde paylaşım yapmadığı için gelen tepkiler üzerine sosyal medya hesaplarını kapattığına inanıyorum. Sosyal medyada her şeye yorum yapan Yılmaz'ın, 15 Temmuz'un yıl dönümünde paylaşım yapmaması büyük tepki çekmişti çünkü. Lakin birçok yazar bu durumdan hiç bahsetmedi. Sanki 'Yılmaz canı sıkıldığı için sosyal medyayı bıraktı' havası yaratıldı. O havanın sönüşü de çabuk oldu.

Bu arada Yılmaz'ın sponsor aşkına sosyal medyaya 13 günde geri dönmesi bir U dönüşü rekorudur. Yılmaz, müziği bırakıp dönen Teoman'dan bile hızlı U dönüşü yaptı.

Ortamlarda sosyal medya kullanmıyorum dersin, kim bilecek ki zaten!

Vah benim Milli Takım’ıma!

2 Eylül'de Ukrayna ile deplasmanda, 5 Eylül'de grup lideri Hırvatistan'la içeride oynayacağız. 2018 Dünya Kupası'na katılma yolunda bu iki hayati maç öncesi A Milli Futbol Takımı'nın hocası yok. Zaten gruptan çıkmamız zordu, bu hoca krizine ne gerek vardı?

Prim krizi, Arda Turan kavgası, kebapçı baskını derken; Fatih Terim hem kendisine, hem de Milli Takım'a en büyük kötülüğü yapıp gitti. Giderken 3.5 milyon Euro tazminatı garantiye almayı da ihmal etmedi.

Şenol Güneş, milli görevi kabul etmedi. Abdullah Avcı'nın da bu işte gönlü yok gibi görünüyor. Ya Lucescu ya da Mustafa Denizli göreve gelecek gibi. İkisi de tecrübeli teknik adamlar ama bu kısa sürede ne yaparlar; büyük soru işareti. Eğer bir mucize olmazsa, Dünya Kupası'nı yine evden izleyeceğiz gibi duruyor.

Birçokları Beşiktaş'ı yarı yolda bırakmadığı için Şenol Güneş'i haklı buluyor. Peki Türkiye grup lideri olsaydı, Güneş yine de Milli Takım'ın başına geçmeyi kabul etmez miydi?

Güneş risk almamakta haklı ama tarih, risk alıp efsane olanları yazıyor.

Bu mezar taşı güzel mi?

1977'de hayata veda eden Türk edebiyatının en önemli yazarlarından Oğuz Atay'ın Edirnekapı Sakızağacı Şehitliği'ndeki mezar taşı, hayranlarının yazdığı şiirlerle gündeme gelmişti. Hayranları, Atay'a olan sevgilerini gösterme işini abartınca, ortaya üzerine gelişi güzel yazıların yazıldığı, karalama defterine dönen bir mezar taşı çıkmıştı. Şimdi o yazılar silindi, mezar taşı eski haline döndü.

Bu arada Oğuz Atay'ın 'Tutunamayanlar' kitabında, 'Hiç olmazsa mezar taşıma yazın: Burada insanlara başka türlü hayran olan biri yatıyor' diye bir ifadesi var.

Mezar taşına ilk yazan kişi de, Atay'ın bu vasiyetine uymuş ama sonrasında başka yazılar da yazılmış.

Mezar taşının temizlenmiş hali, eski halinden güzel mi tartışılır. Düz bir mermer taşına sadece; Oğuz Atay, doğum ve ölüm tarihi yazılı. Çok düz, hiçbir estetiği ve yaratıcılığı olmayan bir mezar taşı bu. Bizim kültürümüzde mezar taşları genelde sade ve gösterişten uzak yapılır ama Atay gibi efsanelerin mezar taşlarının bir farkı olması gerektiğini düşünüyorum.

Ülkeleri geçen savunma hattı

Ünlü İngiliz kulübü Manchester City'nin bu yaz sadece savunma hattına harcadığı para 175 milyon Euro. İspanyol teknik adam Pep Guardiola'nın takımın başına geçtiği 2014 yılından bu yana, City'nin sadece savunma hattına harcadığı toplam para 336 milyon Euro. Bu miktar sadece bonservis ücretleri; bir de futbolcuların maaşları ve primleri var. İngiliz medyası araştırmış; City'nin savunmasına harcadığı rakam, Letonya ve Slovenya gibi ülkelerin yıllık savunma bütçesini aşmış. Gerçekten trajikomik bir hadise. İngiliz takımlarının naklen yayın, stat, forma ve reklam gelirleri çok yüksek ama transferlere harcanan paralar mantık sınırlarını zorluyor. Eğer Paris Saint Germain de Neymar'ın transferi için 222 milyon Euro öderse, Malta ve Lüksemburg'un ordusuna harcadığı parayı geride bırakacak.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERtv yazarları