UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

ÖZGÜR YİCİ: "DERGİCİLİĞE AŞIK OLDUK DİJİTALLE EVLENDİK"

Kimlerine göre en iyi dergici kimlerine göre en iyi dijital yöneticisi. Özgür Yici bunların hiçbirini asla kabul etmiyor, "ben bir basın işçisiyim" diyor. Kendisiyle dergicilik ve dijital yayıncılık arasındaki keskin farkları, aşılması gerekenleri ve zor günler geçiren medyadaki son eğilimleri konuştuk.

ÖZGÜR YİCİ: "DERGİCİLİĞE AŞIK OLDUK DİJİTALLE EVLENDİK"

Daha önceleri Sabah Dergi Grubu'nda yöneticilik yapan, ardından Vatan Dergi Grubu'nu Ercan Arıklı ile birlikte kuran, sonra Doğuş Dergi Grubu'nun başına geçen Özgür Yici, son yıllarda büyük dijital başarılara imza atmış bir yönetici. Bir büyüme ve kârlılık makinesi denebilir. Doğuş Dergi Grubu'nun devamında grubun dijital varlıklarını yöneterek başladığı "yeni medya" yolculuğuna Turkuvaz Medya Dijital Grubu'nu yöneterek devam etti, ardından Türkmedya/Esmedya Dijital Grubu'nun da kurucusu oldu. Uçankuş, Özgür Yici ile konuştuğunda o nedenle konu dergicilik ve dijital yayıncılık arasında gitti geldi. 

 

İnternet gazeteciliğinin sorunları neler? Yazılı basın unsurlarının da benzer sorunları var gerçi. Başta da sarı basın kartı sahibi olmak… 

Olacak. İnternet gazetecilerinin de çok geçmeden sarı basın kartı olur. Birkaç zamana kadar olmak zorunda… Patronlar yaparsa çok da gecikmeden olur zaten. Burada çok değişik bir durum var. İşin tabiatına aykırı zaten sarı basın kartı olmaması… Ben bundan önce dergiler, ekler filan yaptım ve benim sarı basın kartım var. Ama şimdi falanca internet sitesinin falanca ekonomi editörü, yarın gazetenin ekonomi editörü olur. Bu ne demek biliyor musun? Bir üst kata çıkıp başka bir masası olması. Yarın aynı medya şirketinde başka bir departmana geçer, oradan gene internete döner. Bu şu demek: Aslında biz, bu dünyanın içinde dolaşan adamlarız. Aynı medya şirketinin bir departmanına sarı basın kartı zamanında denk gelmiş, bir departmanına gelmemiş gibi bir durum. Bu zaten mümkün değil, mantıklı değil. Bu konuyla ilgili yasal düzenlemeler, çalışmalar yapılıyor. Bayağı ciddi dosyalar hazırlandı. 

 

Siz yeterli buluyor musunuz düzenlemeleri?

Sarı basın kartı çıkarsa ve akreditasyon çıkarsa en önemli kilit iki problem aşılacak. Onun dışında da destek görmesi gereken yerel unsurlar ve internet siteleri de var. Bunların dışında bir de yerel gazetecilik yapanlar var. Bunların içinde çok düzgün ve bizlerden daha çok gazeteci adamlar da var. Ama bu adamın o siteyi böylesine bir yapı karşısında hayatta tutma şansı o kadar zor ki maddi olarak. Bu insanlara Basın İlan Kurumu'nun destek çıkması gerekiyor. Basın İlan Kurumu bağımsız, gazetesi, televizyonu olmayan internet medyasına da mutlaka bir pay ayırmalı. Basın İlan Kurumu’nun da bu konuda çalışmalar yaptığını ve internet gazeteciliğinin payını artırmaya çalıştığını biliyorum.

 

Geçtiğimiz yıllarda büyük gazete ve televizyon kanallarının internet siteleri fotogaleriler yüzünden filtrelere takılıyordu. İçerikler de her geçen gün biraz daha pornografik bir hal alıyordu. Kaldı ki çok da ciddi bir gelişme yok. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu durumu?

Foto Galerilerden gelen kullanıcının ya da sayfa gösteriminin paraya dönmesi açısından bir faydası yok. Benim bakışımın temeli nedir derseniz, internet özgürdür ve öyle olmalıdır. İnternet her türlü içeriğin olduğu bir yerdir. Dünyada da böyledir bu. Sadece şuna takılıyorum, haber sitesi deyip böyle yayın yapmamalı, ya da o zaman kendine haber sitesi dememelisin.

 

Peki, içerik belirleme anlamında… Tıklandığı için tüm siteyi 3. sayfa haberi ve magazinle doldurmak doğru mu? 

Haberden ne anladığına göre değişir o da. Sitenin kulvarına göre de değişir. Siyasi haber yapan insanı, magazin haberine yollamaya kalktığında “Benim doğrularım var, ben siyasi haberler yaparım,” gibi bir tepki alabilirsin. Haber ayırt ettiğin noktada farklılaşıyor durum. Haber sitesi dediğin şey eğer siyasi ve ciddi işlerin olduğu, “ekonomide borsa patladı, yabancıya ev satışına izin verilmeli bu ülkede, kentsel dönüşüm projeleri ne olacak, Başbakan şu açıklamayı yaptı, Heronlar ne oldu, dolarda son dalga” gibi haberlerse… Evet, bu bir haber türü… Ama Tarkan’ın son albümü ve onun kapak görselinin Metin Arolat’ınkiyle ne kadar benzediğiyse... Evet, bu da haber ve hepsi bir haber sitesinde yer almalı. Bu senin tamamen stratejine, bakışına göre değişir.

 

Bu anlamda bir denge gerekmez mi?

Bir haber sitesinde balans ayarı olmalı. Hıncal Uluç dergilerle ilgili bir sohbetimizde bir yayındaki içeriklerin dengesini şöyle anlatmıştı: “Bir insanın hayatında ne, ne kadar yer tutuyorsa, yayında da o oranda yer almalı”. Bu genel olarak bir gazete için değil, site, dergi, radyo, televizyon, ne yönetirseniz yönetin hepsi için olması gereken bir denge. Hepimizin hayatında siyaset var, spor var, magazin var, ekonomi var... Ama hepimizin hayatında farklı oranlarda yer kaplıyor, bir yayında da hayattan bir denge olması şart.

 

Kemal Sunal’ın da Can Yücel'in de son röportajları sizinle, değil mi?

Evet. Bu yüzden de kestim ben röportaj yapmayı. Can Yücel’le yaptım kaybettik Can Baba'yı, Kemal Sunal’la yaptım yine son röportaj oldu. İkisini de çok severdim, çocukluğumun gençliğimin parçalarıydılar. 

 

"ERCAN ARIKLI'YI EN SEVERDİM" 

Türk dergicilik duayeni Ercan Arıklı'nın prensi diye söz ediliyordu sizden. 

Evet, öyle bir şey atıldı ortaya.

 

Bu size ne hissettiriyor, onu sormak istiyoruz...

Allah rahmet eylesin, tabii ben çok severdim Ercan bey’i, o da beni çok severdi. "En severdim" o zamanlar. Çok şey öğrendim ben ondan dergicilik için, yayıncılık için. Hatta dergicilik için bir tek ondan öğrendim, bildiğim ne varsa ve sonrasında da Ercan Bey'in "kankası" diyelim hadi, Hıncal Uluç çok büyük destek verdi. Gazetecilikle ilgili başka güzel abilerim de var tabii, Okay Gönensin, Selahattin Duman, Haşmet Babaoğlu gibi ama dergicilik başka bir aşk.

 

Türkiye medyasında Ercan Arıklı’nın boşluğu doldu mu sizce?

Öyle bir aday yoktu zaten. O boşluk da dolmadı. Dolması da gerekmiyordu belki ama dergi piyasasının ufalması kötü oldu. Demek ki Ercan Arıklı’nın orada yarattığı ivmeyi düşmeden tutacak bir mekanizma gelmemiş tekrar. Şu an dergiler ya patır patır kapanıyor ya da reklam gelirleri düştükçe düşüyor.

 

“DERGİCİLİK EDEBİYATÇILIK VE REKLAMCILIK GEREKTİRİR”

İnternet haberciliğinin ivme kazandığı şu günlerde dergiciliğin internet haberciliğiyle yarışması zor, değil mi?

Dergiciliğe aşık olduk dijitalle evlendik. Dergi, fotoğrafları en güzel basabileceğin mecra. Özel dosyaları en iyi ele alabileceğin yer. Dergilere böyle iyi dosyalar, iyi fotoğraflarla iyi işler yapman gerekiyor. Bu işleri yapacak adamlar da çok kaliteli, kalibreli adamlar olmalı. Siteye ‘çat’ diye bastığın bir ajans haberi değil o, bayağı edebiyatçılık gerekiyor, süper kalem gerekiyor. Öyle adamlara da düzgün para vermen gerekiyor. Düzgün para vermek için bütçen düzgün olmalı. Bütçenin düzgün olması için düzgün reklam alıyor olman lazım. Düzgün reklam alıyor olman için düzgün satman lazım. Düzgün satamıyorsan reklam alamıyorsun, o yüzden adam barındıramıyorsun, kaliteli yazı yayınlayamıyorsun. Öyle sürüp gidiyor.

 

Ercan Arıklı için soruyoruz. Boynuz kulağı geçti mi?

Mümkün mü? Çok dergiler çıkarttım, Adını saysam herkesin bildiği birçok ünlü dergiyi Türkiye'ye getirdim, yönettim ama asla geçmedi.

 

Özeleştiri alalım o zaman sizden...

Özeleştiriye gerek yok. Boynuz falan olmak şahane bir durummuş Ercan Bey’in kulağının yanında. Asla geçmediği gibi herhangi bir boynuz da gelmedi. Boynuz kulağı sizce geçti mi? Yani ben şimdi “Geçti,” dersem inanacak mısınız? Bizler basın işçileriyiz. Hepsi bu.

 

"SWEETHEART BAŞLADI VE BİTTİ"

Hıncal Uluç’un Sweetheart hadisesi… Bu fikir nereden çıktı? Çok sansasyoneldi ve çok konuşuldu.

Hıncal Abi Sevgililer Günü'nü Türkiye’ye getirdiğini söyleyen adam. Gene Sevgililer Günü yaklaşırken günlerden bir gün bana bu konudaki fikirlerini söyledi. Ben de düşündüm ettim, “Abi biz mi seçsek,” dedim. Hıncal Abi de kabul etti. Ama ben bu muhabbeti açtığımda, “Olur” diyeceğini hissediyordum. Başladık, yaptık bir tane. İşte o Ece Gürselli kapak… Haftalık dergisine kapak oldu, ondan sonra Boxer’da da Hıncal Abi onunla bir röportaj yaptı. Yayınladık. Aynı ay orada da çıktı fotoğraflar ve söyleşi. Medya da konu bekliyordu, onlara da konu oldu. Hıncal abi de çok güzel fotoğraflar verdi, etti. Sonra sweatheart işi durdu ama biliyorsunuz.

 

Karikatürle uğraşıyor musunuz siz? 

Doğrudur 8-9 sene çizdim ben. Bir karikatürcüydüm, öyle geçindim. Çiziyorum kendi kendime hâlâ.

 

Dıgıl dergisinde 1989’da çizdiğiniz bir karikatürü gördük...

Doğrudur. Dıgıl, Gırgır, Fırt, Hıbır, Pişmiş Kelle, Fırfır hepsinde çizdim. Öyle girdim zaten medyaya. Ufaktım çok. Fırfır kapanınca aynı kağıt ve sayfa sayısı ile Rock Kazanı diye haftalık bir müzik dergisine döndürdük. Oğuz Aral ve Tekin Aral vardı başında. İlk Genel Yayın Yönetmenliği'mdi. Yaş 18'di. Sabah grubundaydık, ki o zamanlar daha Atakan Sokak olarak bilinen ilk binasındaydı Sabah Gazetesi. O aralar İkitelli'ye geçti. Kutlukhan Perker ile birlikte çok güzel işler yaptık orada. Sonra Sabah Dergi Grubu'nda Pilot adında bir çocuk dergisi çıkarttık. Ardından erkek dergisi Esquire'ın yayın yönetmeni oldum ve devamı ilk sorduğunuz sorulara verdiğim cevaplarda var.

 

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERözgür yici kimdir  özgür yici