UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

İŞTE DİKKAT ÇEKEN KONULARIYLA TV YAZARLARINDAN SEÇMELER!..

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

İŞTE DİKKAT ÇEKEN KONULARIYLA TV YAZARLARINDAN SEÇMELER!..

YÜKSEL AYTUĞ-SABAH

Söz’ün bittiği yer

Dün, Star TV'nin yeni dizisi 'Söz'ün açılış sahnesini anlatmıştım uzun uzun. İçime doğmuş gibi... Bir şehidin gözünden ve sesinden şehitliğin ne olduğunun tanımı yapılmıştı adeta.

Şehidin son sözü ise şu olmuştu:

"Biz ölürüz, yeni doğanlar için..." Bizim GÜNAYDIN baskıya girdikten birkaç saat sonra Şırnak'tan acı haber geldi. Üç kahraman yiğidimizi daha şehit vermiştik. Çakı gibi, pırıl pırıl, gözlerinden ateş fışkıran üç yiğit... Sonra fotoğrafları geldi ekrana... Çocuklarıyla çekilmiş...

Üçü de, bebelerini geride bırakıp içmişlerdi şehadet şerbetini...

Doyamamışlardı yavrularının kokusuna...

Üç şehidin, kucaklarında bebeleriyle çekilmiş fotoğrafları kapladı ekranı...

Ben de vuruldum, kanadım, kanadım...

İşte Söz'ün bittiği yer...

Bir okurum, şöyle bir mesaj bırakmış Yakından Kumanda'nın Facebook sayfasına: 'Biz bu diziyi zaten her akşam haberlerde izliyoruz...'

Vah benim dizileri şehit, şehitleri dizi olan yalnız ve güzel ülkem

İdlib’in iblisleri

Bizim gazetede kullandığımız yazı sisteminde, yerli ve yabancı ajansların servis ettiği ham görüntüleri de izleme olanağımız var. Dün Suriye'nin İdlib kentinde sivillerin klor ya da sarin gazıyla vurulmasının ardından girdim sisteme...

Girmez olaydım.

Sizin gördükleriniz aslında hiçbir şey. Eminim haber editörleri o görüntüleri ayıklayıp sadece yayınlanabilir olanları seçmek için büyük çaba harcamışlardır. Burada tarif edecek değilim tabii ki. Ama şu kadarını söyleyeyim; nefessiz kalan 3 yaşındaki bir çocuğun gözlerinin dışarı uğradığı o sahne silinmeyecek hafızamdan...

İşte 'Elin Suriye'sinde işimiz ne?' diye boş boş konuşanlara en büyük cevap...

Esad denilen iblis, eline fırsat geçtiğinde kendi kenti İdlib'de, kendi vatandaşlarını böyle katlediyor işte... Hem de tüm dünyanın gözü önünde sıkıyor insanlığın boğazını.

Amerika'sı da, Rusya'sı da türlü terör örgütleriyle birlikte Esad'ın yanında saf tutarken, olan bitene bir tek Cumhurbaşkanı Erdoğan ve dava arkadaşları karşı durdu, isyan etti. Yani, vicdanı olanlar 'bildi'. Neyi mi?

İdlib'in tersten okunuşunu...

Ünal Kaplan ölür mü hiç!

'Ünal Kaplan'... Bu ismi, 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz' fanatikleri ezbere biliyor. Tarık Ünlüoğlu'nun muhteşem bir oyunculuk performansıyla canlandırdığı dış bağlantılı mafya babası...

Bana göre dizinin izlenmesinde en az başrol oyuncuları Oktay Kaynarca ve Deniz Çakır kadar payı var.

Geçen hafta 'Eşkıya' tutkunları büyük bir şok yaşamıştı.

'Alpaslan', babasının ölümünden sorumlu tuttuğu 'Ünal Kaplan'ı masada iki kurşunla yere sermişti.

Büyük çoğunluk, 'Ünal' karakterinin diziden ayrıldığını düşünüp karalar bağlarken, ben bıyık altından gülüyordum.

Zira bunun adı, altın yumurtlayan tavuğu kesmek olurdu. Yani 'Ünal'ı şimdi öldürmek, dizinin yapımcı ve senaristleri Bahadır Özdener ile Raci Şaşmaz'ın el ele tutuşup Boğaz köprülerinden birinden atlamalarıyla eş anlamlıydı. Nitekim 'Ünal'ın vurulması, 'Hızır Reis'in kurnaz planından başka bir şey değildi. Ünal, 'kanlı canlı' ortaya çıkınca, 'Eşkıya'ya gönül verenler derin bir oh çekti.

Herkese büyük geçmiş olsun. Şimdi sessizce dağılabiliriz...

MEVLÜT TEZEL-SABAH

Tv kanallarının reklam payı artmalı

Medya takip kuruluşu Ajans Press, televizyon izleme alışkanlıkları üzerine Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'ndan (RTÜK) derlediği veriler ışığında bir araştırma gerçekleştirdi.

Yapılan araştırmaya göre; Türkiye, dünya genelinde günlük televizyon izleme oranlarında 330 dakika ile dünya rekoru kırdı.

Türkiye'yi; Japonya (265 dakika), İtalya (261 dakika), Polonya (247 dakika), İspanya (244 dakika) ve Rusya (239 dakika) takip ediyor. Kabaca bir hesapla, ilk 10'a giren ülkelerde ortalama 250-240 dakika televizyon izleniyor. Türkiye'nin, en yakın rakibi Japonya'ya bile 65 dakika fark atması anormal bir durum. Ama İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın (İKSV) geçtiğimiz Şubat ayında 'Kültür-Sanatta Katılımcı Yaklaşımlar' başlığı ile yayımladığı rapordan da benzer vahim bir tablo çıkmıştı.

İPSOS'un 2016'da Türkiye çapında gerçekleştirdiği araştırmaya göre; Türkiye'de toplumun yüzde 49'u sinemaya gitmiyor, yüzde 39'u hiç kitap okumuyor, yüzde 66'sı konser, tiyatro ya da opera gibi herhangi bir etkinliğe katılmıyor. Yüzde 81'i hiçbir enstrüman çalmıyor, yüzde 47'si hiç dergi okumuyor.

Türkiye'nin kültürel ve sanatsal anlamda geride olmasıyla ilgili çok şey yazdık çizdik. Türkiye'nin kültür ve sanata büyük yatırımlar yapması ve en önemlisi istikrarlı politikalar üretmesi gerekiyor. Ben, dünyanın en çok TV izlenen ülkesi olma meselesine reklam sektörü açısından yaklaşacağım.

Reklamcılar Derneği'nin verilerine göre, Türkiye'de 2016 yılı toplam reklam yatırımları 7.2 milyar TL. Önceki yıla göre yüzde 11 büyüme var ama bu büyüme yeterli değil.

Medya, hâlâ reklam verenler tarafından kandırılıyor.

Türkiye gibi büyük bir gücün daha fazla reklam yatırımı olmalı ve firmalar reklamın gücüne daha çok inanmalı.

 

68 MİLYON İNSAN

Türkiye reklam yatırımlarında, yüzde 51'le televizyon kuruluşları en büyük paya sahip.

Yüzde 24'lük payla dijital mecralar ikinci, yüzde 15'lik pay ile basın reklam yatırımları üçüncü sırada. Dijital mecraların pazar payı bence abartılı. Evet, internete her geçen gün daha çok bağlanıyoruz, sosyal medya yükselen trend ama birçok araştırma, internette yayımlanan reklamların takip edilmediğini, yazılı basın ve TV kadar etkili olmadığını söylüyor. Günlük TV izleme oranın 330 dakika olduğu bir ülkede açık hava reklamlarının pazar payının yüzde 6.25 olması da abartılı.

Türkiye'de reklam pastasında en büyük dilimi TV kanalları alıyor ama yüzde 51'lik oran, dünyada en çok TV izlenen ülke için düşük. En büyük eğlencesi sadece televizyon olan 68 milyon insan var Türkiye'de. Hem reklam verenler, hem de TV kanalları kandırılıyor!

Futbolcularımız neden kitap yazmıyor?

Arsenal'ın yıldızı Mesut Özil'in hayatını anlatan 'Mesut Özil Maçların Sihri' adlı 352 sayfalık kitap piyasaya çıktı. Kitapta;

Mesut'un 2010 Dünya Kupası'ndan sonra çok istediği halde Barcelona'yı Guardiola yüzünden tercih etmediği, neden Real Madrid'i seçtiği, Mourinho ile kavgası gibi, Mesut'un hayatına ve kariyerine dair birçok önemli olay anlatılıyor.

Bizde neden futbolcular, teknik direktörler kitap çıkarmaz? Kendilerinin yazmalarına da gerek yok; bu işi çok iyi yapan yazarlar, editörler var. Hatta kitabı futbolcu yazmış gibi yapan gölge yazarlar bile var. İşlerini o kadar iyi yapıyorlar ki; hem futbolcuyu, hem de okuyucuyu memnun ediyorlar. Örneğin Mesut'un kitabını Kai Psotta kaleme aldı.

İyi yazılmış bir kitap futbolcuya hem prestij, hem de para kazandırıyor.

Hürriyet yazarı Kenan Başaran, Mesut'un kitabıyla ilgili şu tweet'i attı:

'Adam kitabını da yazdı.

Bizde (futbolu) bırakan bile yazmıyor! Niye? 'Neme lazım. Hoca oluruz, menajer oluruz bir yerlere.

İncitmeyelim kimseyi' diye!' Kenan bu varsayımında haklı olabilir ama bu durum biraz futbol kültürüyle de alakalı. Okumak yerine futbol tartışması izlemeyi, stada gitmek yerine TV'de maç takip etmeyi seven bir toplumuz.

Ama bu yine de bahane olmamalı; futbola dair okumayı seven genç bir nesil var, iyi bir kitap mutlaka alıcısını bulur.

Takım sayısı neden artmalı?

Süper Lig'de İstanbul'dan beş takımın yer alması, Başakşehir ve Kasımpaşa'nın boş tribünlere oynaması futbolumuzdaki heyecanı azaltıyor. İngiltere, İtalya, İspanya ve Fransa liglerinde 20 takım yer alıyor. Türkiye;

İsviçre ya da İskoçya değil, 81 ili olan büyük bir ülke. 18 takım az. Süper Lig 20 takım olmalı ve bu heyecan tüm ülkeye yayılmalı. Süper Lig'de Doğu Anadolu'dan, Trakya'dan da takımlar olmalı; hep aynı şehirler desteklenmemeli. 2013 yılından beri bunları yazıyorum. 20 takımın mücadele etmesinden hem kulüpler, hem yayıncı kuruluşları hem de taraftarlar karlı çıkar.

Israrla gündemde tuttuğum bu konu nihayet daha çok tartışılır oldu. Süper Lig'in 21 takım olacağı konuşuluyor.

Ancak Yıldırım Demirören, "Takım sayısını artırma kararı alınsa da bu devam eden lige yansımaz, yansırsa UEFA'dan ağır ceza alırız" dedi.

Süper Lig'de küme düşmenin kaldırılacağı konuşuluyor.

Takım sayısının artırılacağı sezonda küme düşmeyi kaldırmak saçmalık değil mi? Küme düşmeyi hak eden küme düşsün, alt ligden beş takım yükselsin ve Süper Lig 20 takım olsun. 21 takım abartılı bir rakam.

Şimdi bazıları, 'Maç trafiği gereksiz yere artar, çok takım kaliteyi düşürür' diyecektir. Süper Lig zaten 18 takım olduğu için uzun ve gereksiz devre arası tatili uygulanıyor. Takımlar zaten bu uzun arada onlarca gereksiz hazırlık maçı yapıyor. Devre arası kısalır, İngiltere, İtalya, İspanya ve Fransa liglerindeki takvim uygulanırsa hiç sorun kalmaz.

 

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERMEVLÜT TEZEL  YÜKSEL AYTUĞ