UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! BÜLENT CANKURT, MEVLÜT TEZEL, ALİ EYÜBOĞLU, OYA DOĞAN VE SİNA KOLOĞLU BUGÜN HANGİ KONULARI YORUMLADI?..

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! BÜLENT CANKURT, MEVLÜT TEZEL, ALİ EYÜBOĞLU, OYA DOĞAN VE SİNA KOLOĞLU BUGÜN HANGİ KONULARI YORUMLADI?..

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! BÜLENT CANKURT, MEVLÜT TEZEL, ALİ EYÜBOĞLU, OYA DOĞAN VE SİNA KOLOĞLU BUGÜN HANGİ KONULARI YORUMLADI?..

BÜLENT CANKURT - SABAH

MADRİD’DE 4 ÜNLÜ RESTORAN SATIN ALDI

Ferit Şahenk İspanya yeme-içme sektörüne de göz dikti!

Mart 2012'de, yeme-içme sektöründe hizmet vermeye başlayan d.ream'i kuran Ferit Şahenk, mekana doymuyor! Türkiye'de neredeyse almadık mekan bırakmayan Şahenk, Avrupa'ya da el atıp dört yıllık süreçte pek çok dünya markasını satın almıştı.

Bu yıl özellikle İspanya'da yaptığı satın alma işlemleri ile dikkat çeken Ferit Şahenk, son olarak Madrid'in en ünlü restoranları Ten Con Ten, El Paraguas, Ultramarinos Quintin ve Amazonico'nun yüzde 40 hissesini satın aldı. Ferit Bey'in; Sandro Silva ve Marta Seco'nun sahibi olduğu bu dört restoranın yüzde 40'ı için 60 milyon Euro ödediği konuşuluyor.

 

MEKANI ARDA TURAN MEŞHUR ETTİ

Ferit Şahenk'in yüzde 40'ını satın aldığı dört restoranın arasında bulunan Ten Con Ten, Türkler tarafından da çok iyi tanınıyor! Çünkü şimdilerde Barselona'da harikalar yaratan ünlü futbolcumuz Arda Turan, Atletico Madrid'de top koştururken Ten Con Ten'i çok popüler hale getirmişti.

Türkiye'den gelen tüm dostlarını bu restoranda ağırlayan milli futbolcumuzun müdavimi olduğu restorana, Paris Hilton ve Christiano Ronaldo da gitmeye başlamıştı. Hatta mekanın patronları Sandro Silva ve Marta Seco, bir röportajlarında "Arda Turan sayesinde şu anda ülkenin en popüler 10 mekanı arasına girdik. O bizim uğurumuz oldu" demişti.

Bu arada Silva ve Seco'nun diğer üç restoranı da Madrid'in en ünlülerinden tabii... Bakalım Ferit Bey, yüzde 40'ını satın aldığı bu restoranların şubelerini Türkiye'de açacak mı? Ayrıca 170 markaya ulaştığını öğrendiğim Ferit Bey, bakalım kaça ulaştığında 'yeter' diyecek!

SUUDİ KRALINI SOLLADI!

Madrid'in dört ünlü restoranına ortak olan Doğuş Grubu'nun patronu Ferit Şahenk, son zamanlarda İspanya'da yaptığı yatırımlarla dikkat çekiyor. Mart ayında Madrid'deki Hotel Villa Magna'yı 180 milyon dolara satın alan Ferit Bey, süper yatların bakım ve onarım işlemlerinin gerçekleştiği Marina Barcelona 92'nin de yüzde 70'ini 52 milyon Euro'ya satın almıştı. Şahenk, İspanya'daki yatırımları ile, Suudi Kralı'nın elinde bulunan 'İspanya'daki en büyük yabancı yatırımcı' unvanını eline geçirdi.


ALİ EYÜBOĞLU - MİLİYET

KREDİ VE ÖDÜLLÜ FİLMLERİN GİŞESİ!

2016’da sinemaya 28.5 milyon lira destek veren Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2017 için ayırdığı bütçe 40 milyon lira…

Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, “15 yıl önce yılda sadece 9 yerli film vizyona girerken, şimdi bu sayı 139’a çıktı.  55 milyon seyircinin 30 milyonu yerli film izledi” dedi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın maddi desteği sayesinde çekilen yerli film sayısında ciddi bir artış olduğu kesin. Ama kesin olan bir şey daha var ki, asıl enteresanlık orada.

Bakanlığın maddi destek, Türkiye’deki film festivallerinin ödül verdiği filmlerin neredeyse tamamı gişede çakılıyor.

Antalya’dan “En İyi Film”, “En İyi Senaryo” ve “En İyi Yönetmen” ödülüyle dönen “Mavi Bisiklet”, 2 Aralık’ta vizyona girdi. Filmi şimdiye kadar 3.460 kişi izledi.

Antalya’dan ödül kazandığı için bakanlıktan aldığı kredi, hibeye dönüşecek.

Bakanlıktan desteği, festivalden ödül var, ama seyircisi yok.

Yıllardır durum böyle.

Festivallerde jüri, ödül vereceği filmin gişede iş yapıp - yapmayacağına bakmaz. Onlar işin sanatsal yönüyle ilgilenir.

Bakanlık da, kredi verirken elbette ki senaryoların kalitesine bakmalı.

Şimdiye kadar bakanlık kredisiyle çekilen filmlere seyirci gitmiyorsa, demek ki bir arıza var, hangi filme ne kadar kredi verileceğini belirleyen kurulda.

Bakanlığın desteğini 28.5 milyondan 40 milyona çıkarması yetmez. Bakanlık, Sinema Destekleme Kurulu üyelerini belirlerken de radikal değişikliğe gitmeli.

Bu kurulun üyeleri, tüyü bitmemiş yetimin hakkını, eşe - dosta dağıtanlardan değil, vizyona girdiğinde seyircinin ilgi göstereceği “Film gibi film”lere kredi vereceklerden seçilmeli.

Aksi takdirde 40 milyon lira da yine seyirciye ulaşmayacak filmlere gider.

Çekilen film sayısıyla birlikte, gişede zarar ettiği için bakanlıktan aldığı parayı iade edemeyenler arasına yeni isimler katılır, o kadar!

YOK BÖYLE BİR ÖNGÖRÜ!

Bir spor kanalında bir güzel, gazetelerin spor sayfalarındaki haberleri okuyup, onların üstüne yorum yapıyor kendince.

Beşiktaş’ın ara transferde kadrosuna katmak istediği Ryan Babel’in haberlerine sıra gelince şöyle dedi:

“Ryan Babel, Beşiktaş’ta ne yapar? Ya süper bir performans sergileyip, yeniden yıldızlaşır ya da hayal kırıklığı yaratır.”Bundan daha isabetli bir yorum olabilir mi? Aynı güzel, transferi gündemde olan başka bir futbolcu içinse şöyle dedi:

“Onun 2019 tarihine kadar sözleşmesi var.”

Türkiye’de program yapmanız için “tarih” ile “yıl” arasındaki farkı bilmenize gerek yok. güzellik, seksilik yeter!

BU ‘BALON’ KİMİN ESERİ?

Bir yıldır konut sektörünün uzmanları(!) ne diyordu?

“Konut sektöründe deniz bitti, büyük bir balon oluştu.” “Konut üreten şirketlerden şu kadarı zorda.”

“Ürettiği dairelerden 3 bininin anahtarı elinde kalan X firması iflasın eşiğinde.”Bunlar doğruysa, TÜİK’in açıkladığı rakamlar ne peki?

2015’in 11 ayında 1.146.721 konutun satıldığı Türkiye’de 2016’nın 11 ayında satılan konut sayısı 1.198.740…

Bu rakam yıl sonuna kadar 1 milyon 300 bine ulaşırsa, konut satışında Cumhuriyet tarihinin rekoru kırılmış olacak.

İnşaat gibi her şeyin ortada olduğu bir sektörde yaratılmak istenen algı ile gerçekler arasındaki fark, insanı ürküten cinsten. Evet, ortada bir “balon” var. Ama bu balon, konut satışlarındaki durgunluğun değil, algı operasyonu peşinde olanların eseriymiş demek ki!

GÜNÜN SÖZÜ

‘Allah, herkesin kalbine göre versin. İyiye iyilik, kötüye kötülük.’


MEVLÜT TEZEL - SABAH

‘ÖTEKİ TARAF’

Özcan Deniz yönetmenliğini üstlendiği, Meryem Uzerli ve Aslı Enver'in rol aldığı 'Öteki Taraf' filminin setinden bir selfie paylaşıp sinema sektörüyle ilgili önemli eleştirilerde bulundu:

 'Öteki Taraf' filmi, Türk Sineması'nın uzun süredir içine sıkıştığı, tür ve farklı içerik sıkıntısını aşmaya çalışan filmlerden biri. Genel hakimiyetin kolay anlaşılır, birbirinin benzeri komedi filmlerinin olduğu Türk sinemasında bu türün (gerilim, gizem, aşk) seyircisinin oluşması gerektiğini düşünenlerdenim.

 Polisiye, epik hikayeler, ezanla ve ayetlerle korkutmanın ötesine geçebilen korku ve gerilim filmleri, teatral oyunculuklardan kurtulmuş, tarihi kişiliklerin hikayeleri ve politik filmler çekilebilmeli artık. Evet, çekiliyor fakat istenileni yakalayabilecek gerçekçilikten, sinema duygusundan yoksun çekiliyor.

İÇERİK ÖNEMLİ

 Bu türleri deneyen yönetmen ve yapımcıların cesaretlenmesi için seyircinin tatmin edilmesi gereklidir. Yoksa Türk sinemasının yılda 50 milyon gibi saçma bir sayıdan kurtulması olanaksızdır. Ciddi vergi ve istihdam alanı olan sinema ancak içerik zenginliğiyle büyüyebilir.

Deniz'in teşhisleri doğru.

Yerli film gişelerinde terör olayları yüzünden bir düşüş söz konusu ama birbirinin aynısı komedilerden izleyicinin bıktığı da bir gerçek. İzleyici kendisini gerçekten heyecanlandıracak farklı bir yapım sinemaya geldiyse ne yapıp eder o filmi izler.

Deniz'in sinemadaki bu kısır döngüyü zamanında görüp kendisi için farklı bir tür olan gerilim filmi çekmesini ve bir iddia ortaya atmasını önemli buluyorum.

Deniz, kısacası 'Ben dini öğelerle korkutmanın ötesine geçecek kaliteli bir gerilim çekmek istiyorum' diyor. Dini ögeler kullanarak da başarılı gerilim çekebilirsiniz, asıl önemli olan kaliteyi yakalamak.

Aslında gerilim-korku türünün sağlam bir izleyici kitlesi var Türkiye'de. 'Dabbe' gibi dini öğeler kullanan vasat korku- gerilim filmleri beklenenin üstünde gişe yaptı.

Öte yandan Deniz'in bu kadar iddialı konuştuktan sonra, "Orijinal hikayesinin neredeyse yüzde 70'inin yeniden oluşturulup yazıldığı 'Öteki Taraf', 2017'de seyirciye yepyeni bir içerik sunacaktır" demesi garibime gitti. Yoksa Deniz, yine bir Güney Kore ya da bir Uzak Doğu filmi mi uyarlayacak?

Öyküyü yüzde 70 değiştirseniz de asıl önemli olan dramatik çatı ve orijinal fikirdir! Umarım 'Öteki Taraf' yeterince orijinal çıkar.


SİNA KOLOĞLU - MİLLİYET

DİZİ SENARYOLARI İŞİN RACONU

Fransız ‘Le Nouvel Observateur’ dergisinin internet sayfasında, ‘Büyük Senaristlerin Sırları’ (Marjolaine Jarry imzalı, 4 Aralık’ta yayımlanmış ‘Les Secrets Des Superscénaristes’) başlıklı röportaj dikkatimi çekti. Ses getiren dizilerin senaristlerinden tüyolar veriyor. Peki bizim senaristler? ‘Poyraz Karayel’in senaristi Ethem Özışık’la ‘Bodrum Masalı’ senaristi Başar Başaran’a bizim senaryo tüyolarını sordum.

 

Her yerde senaryo yazılır mı?

 

‘X Files’ dizisi senaristi Chris Carter, “Her yerde senaryo yazabilmeli iyi bir senarist. Arabada, çekim sırasında ve havada. Beyaz kağıdın önünde oyalanmaya vakit yok” diyor. Ethem Özışık; “Birçok senarist gibi ben de çalışmamak için sürekli bahaneler aradığımdan dikkatimi kolay dağıtıyorum. Özellikle sessizlik en çok aradığım şey.

 

O yüzden kafelerde asla çalışamam” diyerek bir yerde gönderme yapıyor Carter’a. Başar Başaran ise biraz farklı bakıyor olaya: “150 dakika dizi yapılan bir memlekette, senaristin ortam bekleme lüksü yok. Ama insan rahat çalışacağı bir yer arıyor elbette.”

 

‘Etkili bir karakter’

 

‘Dexter’ın senaristi Clyde Phillips, “Kimsenin normal insanları izlemeye isteği olmaz” diyor. Başaran, konuyu şöyle açıyor, “İnsanlar fevkalade olanı izler. Aleladeliğin içindeki fevkaladeyi görmekse amaç, biz de bunu ararız. Bu aleladelik, bize seyirciyle özdeşlik kurmak için lazım olur.” Özışık ise, “Kimse normal, sıkıcı ve tekdüze insanları izlemez. Ben de izlemem, yazmayı da sevmem. Bir karakter her şeyden ilgi çekici ve kendine has olmalı” diyor ve ekliyor: “İyi ya da kötü olmasından ziyade, empati yapabilen bir karakter, etkili karakterdir.”

Romantik, yakışıklı olmayacak’

Özışık bu karakter tanımını daha da genişletiyor: “Bir karakteri, nefret ettiği bir dünyanın içine atmaktan hoşlandığımı söyleyebilirim. İyi bir karakter yolculuk etmeli, kendi içinde bir yolculuk bahsettiğim. İyi bir karakterin nasıl olduğu sanırım yazarıyla alakalı. Mesela bana romantik, yakışıklı, zengin ve bay mükemmel hiçbir şey ifade etmiyor. Sonuç olarak ne kadar arızası varsa karakterin, benim için o kadar iyidir”

Başaran, “Bence karakteri tutku belirler. Kendi tutkusuna en inandırıcı şekilde sahip çıkan karakter, ister iyi olsun ister kötü, bence seyirliktir.”

 

Başaran, kendi karakter çizimini daha da derinleştiriyor: “İyi dizi karakteri, etik çatışma içinde kalmış ve arzuları değerlerine çarpmış karakterdir.”

 

‘Senaryo, köpekbalığı gibidir’

 

Fransız, ‘Le Nouvel Observateur’ dergisindeki makalede Peter Straughan da var. ‘Wolf Hall’ dizisi senaristi, “İyi bir senaryo köpekbalığı gibidir. Hareket etmeyi hiçbir zaman bırakmamak lazım. Yoksa ölür.” Özışık, “Evet bir hikaye ilerlemeli, değişmeli ve dönüşmeli. Bunu yaparken elbette seyirciyle yaptığı anlaşmaya sadık kalmalı” diyor. Altını çizdiği bir nokta var: “Benim için her zaman seyircinin sevip sevmeyeceğinden çok, benim sevip sevmediğim önemlidir.” Başaran ise örneğe tam destek veriyor: “Bence de köpekbalığı. Senaryo önüne geleni parçalayarak hızlı ve dikine ilerlemelidir.”

 

Clyde Phillips iyi bir diyalog için, “Çok yazılmış hissi vermeyen, konuştuğumdan daha parlak, komik, keskin olmalı” diyor.

 

Başaran ise: “İyi diyalog, sahici birilerini dinliyorum gibi hissettirendir. Edebiyat lezzetini o basitliğe yedirmelidir” şeklinde özetliyor. Özışık için diyalog, durumu açıklamaktan çok, gizlemeye hizmet etmeli: “40, 50 ve 60’larda çekilen Amerikan filmlerinin diyaloglarını çok seviyorum ‘Casabalanca’, ‘Yurttaş Kane’ ya da ‘The Third Man’ bu konudaki başucu filmlerim diyebilirim” sözleriyle başarılı diyalog kıstasını örnekliyor.


 

OYA DOĞAN - VATAN

 

YÜKSEK SOSYETE FİNAL YAPTI

 

Başrollerini Hazar Ergüçlü, Engin Öztürk, Zuhal Olcay, Ozan Dolunay ve Meriç Aral’ın paylaştığı, tüm yazı zirvede tamamlayan Yüksek Sosyete cumartesi akşamı final yaptı. Bazı projeler kendi yerinde kıymetli oluyor ve onlara gün değişikliği yaramıyor. Yüksek Sosyete bunun en iyi örneklerinden biridir. Çünkü çok değil, 10 hafta önce Vatanım Sensin başladığında karşısında rakip olarak Yüksek Sosyete vardı ve Vatanım Sensin’i ilk bölümünde geçmiş, zirvedeki yerini bırakmamıştı. Ancak daha sonra cumartesi akşamına geçti. Teoride; Vatanım Sensin gibi iddialı bir projeyi geçen dizinin cumartesi daha fazla şansı var gibi görünüyordu. Ancak pratikte öyle olmadı. Dizi kan kaybetmeye başladı. Zaten bir iş reyting kaybetmesin! Ardından hızlı düşüş kaçınılmaz oluyor. Ne acayip değil mi? Bir dizi tüm yaz gün birincisi oluyor, ancak final bölümüyle ilk 30’a zor girebiliyor. Seyircinin kendi istediği zamandan önce yapılan finale tepkisi çok sert oluyor.

 

Romantik komedide oynasın

 

Yüksek Sosyete 26’ncı bölümüyle ekrana veda etti. Tabii ki en sevdiğim şey oldu ve mutlu sonla final yaptı. Yalan yok; bana göre her masal mutlu sonla bitmeyi hak ediyor. 26 hafta boyunca bize bu güzel masalı anlatan tüm ekibin emeğine sağlık! Hazar Ergüçlü’yü bundan sonra bir romantik komedide izlemeyi umut ediyorum. Meriç Aral listemin başında yer alacak. Çünkü ekran enerjisine bayılıyorum. Engin Öztürk ve Ozan Dolunay’ı da biraz dinlendikten sonra iyi bir projede izleyeceğime eminim. Bi Yapım, bu yıl Yüksek Sosyete, Aşk Laftan Anlamaz ve Umuda Kelepçe Vurulmaz projeleriyle sektöre giriş yaptı. Bundan sonra sektörde çok daha iyi projelere imza atacağı aşikar! Sonuç; 26 haftalık bir masaldan iyi bir yapımcı, bambaşka renkleri olduğunu gösteren oyuncular kazandık. Herkesin yolu açık olsun!

 

Metin Akpınar farkı!

 

Ekim ayında Metin Akpınar, Aşk Laftan Anlamaz dizisine katıldı ve gelir gelmez değişimlere sebep oldu. Önce dizinin günü değişti. Ama Akpınar öyle bir hikâyeyle geldi ki, gün değişikliği herkesin işine yaradı ve reytingler yükseldi. Eskiden tüm karakterlerin tek motivasyonu Hayat ve Murat’a pas atmaktı. Ancak Haşmet Dede’nin gelişiyle tüm karakterler oyuna katıldı ve keyifli bir iş izlemeye başladık. Metin Akpınar’ın sahnelerini bekliyorum izlerken... Azime’ye olan aşkı, aşkına sahip çıkışını o kadar güzel oynuyor ki, daha fazla sahnede olmasını istiyorsunuz. Cumartesi akşamı ekrana gelen bölümde valizini aldı ve “Gidiyorum” dedi. Umarım senaristler buna izin vermezler. Çünkü Haşmet’in aşkı Murat’ın aşkından büyük! Hepimize bir adam nasıl sever onu öğretiyor!

 

 

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13