UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! MESUT YAR, BÜLENT CANKURT, MEVLÜT TEZEL, YÜKSEL AYTUĞ VE SİNA KOLOĞLU BUGÜN HANGİ KONULARI YORUMLADI?..

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! MESUT YAR, BÜLENT CANKURT, MEVLÜT TEZEL, YÜKSEL AYTUĞ VE SİNA KOLOĞLU BUGÜN HANGİ KONULARI YORUMLADI?..

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! MESUT YAR, BÜLENT CANKURT, MEVLÜT TEZEL, YÜKSEL AYTUĞ VE SİNA KOLOĞLU BUGÜN HANGİ KONULARI YORUMLADI?..

MESUT YAR – POSTA

REPLİKLERİ BİLE AYNI…

 

Beni Affet dizisinde Kader ve kocası Mahir, Neriman kaynana yüzünden tartışınca Kader evi terk etmişti. Bunu fırsat bilen Neriman’ın çiftin evinde kalan casusu Ceylan, Mahir’in eve sarhoş gelmesinden yararlanıp adamla yatağa girdi.

Mahir, kendine geldiğinde çok geçti ve hem Mahir’in hem de Ceylan’ın bu olaydan sonraki replikleri bile aynı dizide benzer kumpasa düşen karakterler ile kumpasçıların cümlelerinin kopyasıydı. (Kemal ve Cüneyt örneğini hatırlatırım.)

Özetle, bu dizide olaylar ve replikler aynı. Sadece isimler ve yüzler değişik. Şaşırdık mı, artık değil!

ÜÇ DİZİ ÜÇ YANLIŞ!

Bodrum Masalı’nda Gözde karakteri, Gönenç ile konuşmak için geldiğinde Gönenç’in üzerinde şort ve tişört vardı. Daha sonra ikiliyi konuşurken gördüğümüz sahnede ise Gönenç uzun kollu bir üst ve pantolon giymişti. Yine aynı dizide Aslı yeni açılacak pizzacıya gündüz saatlerinde uğradığında sırtında kırmızı bir çanta vardı, aynı günün akşamı eve döndüğünde ise sırtında siyah bir çanta olduğunu gördük…

HECELEME HATASI!

Seviyor Sevmiyor’da Yiğit’le Deniz konuşurken, Yiğit çocukluk anılarından bahseder ve bir bankın üstüne adlarının ilk hecelerinden oluşan kelimeyi kazıdığını hatırlar.

Bu kelime “Yiden” olarak gösterilir ancak Deniz kelimesinin ilk hecesi ”den” değil “de” dir. Bu gibi küçük ama önemli ayrıntılar bir Türk Dili ve Edebiyatı öğretim görevlisi olarak hem kulağımı tırmalıyor hem de genç neslin yanlışı doğru gibi öğrenmesini yaygınlaştırıyor.

O ELLER KİMİN?

O Hayat Benim’de ise Sultan’ın iki göz evde, soba başında ısınmaya çalışan durumuyla manikürlü, açık renk de olsa ojeli olduğu her halinden belli elleriyle oturması tezat yaratıp gerçekliği kırıyor…

Sanırım bu gibi konularda sanat yönetmenlerinin daha hassas olması lazım hatta belki oyuncuların da bizzat dikkat etmesi gerekir. Örneğin Fatmagül’ün Suçu Ne dizisinde Beren Saat’i iki yıl boyunca hiç böyle görmedik…

AYŞEGÜL SÜTTEN Mİ ÇIKMIŞ?

Okurumuz Elif Yılbaş yazmış. “Bir derdim var, siz anlarsınız. Poyraz karayel dizisinde Ayşegül, ikinci sezon başında Poyraz’a ‘Sen girdapsın etrafındakileri içine çeken bir girdap’ demişti. Sonrasında da Poyraz ‘Vebalıyım kızım ben’ yanıtını vermişti…

Tamam, ben Poyraz sütten çıkmış ak kaşık demiyorum ama Ayşegül’e ne demeli kız kime elini attıysa sorun. Kızı seven mutlaka tehlikede… İlk bölümlerde Taner vardı vurulmuştu, Mete vardı kıyamam kim vurduya gitmişti, Neşet’ten bahsetmiyorum bile…

Son olarak da çınar ölmedi belki ama ölümlerden döndü. Bu durumda Poyraz ne kadar vebalıysa Ayşegül de o kadar olmuyor mu? “….

AĞLATMADAN OLMAZ…

Baba Candır dizisinde doktor Elif, Salih Baba’nın nadir rastlanan hastalığına çare bulmak için onunla işbirliğine girişmişti. Bu sır ortaklık bir nebze tebessüm ettiren yanlış anlamalara neden olsa da Elif’in karanlık ruhlu kocası Kadir’den kızını alıp kaçması ve Salih Baba’nın evine sığınması ile dizinin atmosferi griden siyaha döndü… Salih Baba’nın başına gelmedik melanet kalmadı. Bu özet bir komedi dizisinden çok bir trajediyi anlatır gibi, değil mi? Doktor Elif şifa niyetine gelmişti ama ne yazık ki Salih Baba’ya iyi gelmedi. Adam daha da kötü oldu. İçimiz şişiyor vallahi!

PEKİ YA KIŞ AYLARI?

Çok Aramızda Demet Akbağ’ın sunumuyla yaz aylarını evimize taşıyor. Bildiğim kadarıyla proje o aylarda çekilip tamamlandı… Ancak programın yayını esnasında yine iletişim için sosyal medya hesapları veriliyor. Merak ettiğim şey şu; “Bu şakalar kış aylarına da taşınacak mı?”…

 

BÜLENT CANKURT – SABAH

İŞTE SOSYETENİN İLKGENÇ HACILARI

 

Arkadaşları Umreye giderken onlar Hacca gitti

Nadire İçkale'nin yıllar önce başlattığı umre turları sayesinde, sosyeteden pek çok isim kutsal topraklarla buluşmuştu. Hacca da giden Nadire Hanım o turları artık yapmasa da, sosyetik isimlerin umreye ilgisi her geçen gün artarak devam ediyor. Şimdiye kadar umreye giden yüzlerce isim duydum ve her geçen gün de yeni isimler duymaya devam ediyorum. Ancak genç sosyeteden hiç hacca gideni duymamıştım, ta ki düne kadar... Dün sosyetenin çok ünlü iki isminin hacca gittiğini öğrendim. Biri Zorlu Holding Yönetim Kurulu Üyesi Olgun Zorlu'nun eşi Berrin Zorlu, diğeri de Lotus İnşaat Yönetim Kurulu Üyesi Beyza Arslan...

HERKESİ ŞAŞIRTMIŞLAR!

Çok yakın iki arkadaş olan Berrin Zorlu ve Beyza Arslan, bir grup arkadaşlarıyla birlikte Eylül ayındaki hac zamanında kutsal topraklara hacı olmaya gitmiş. Arabistan'a gidip Mekke'de bulunan Kabe'yi ziyaret etmişler ve gerekli şartları yerine getirip hacı olmuşlar. Birçok kadın genellikle ilerlemiş yaşlarında hacca giderken genç sayılabilecek bir yaşta hacı olan Berrin Hanım ve Beyza Hanım, sosyeteden dostlarını çok şaşırtmış ama bir o kadar da takdir görmüşler.

Allah hacı olmaya niyet eden herkese nasip eylesin. Bu arada bakalım, sosyetede umreyi ziyaretten sonra, hacı olmak da trend olacak mı...

 

MEVLÜT TEZEL – SABAH

GREENPEACE, İSVİÇRE’Yİ PROTESTO ETSİN

 

İsviçre'de, beş nükleer reaktörün üçünün gelecek yıl içinde ve diğer ikisi ise 2029 yılına kadar kapatılmasını öneren tasarı için referanduma gidilmişti.

Referandumda resmi olmayan sonuçlara göre, halkın yüzde 55'i, ülkedeki nükleer enerji reaktörlerinin gelecek yıldan itibaren kapatılmaya başlanmasına 'hayır' oyu verdi. İsviçre, elektrik üretiminin yüzde 35'ini nükleer santrallerden sağlıyor.

İsviçre refah ve eğitim seviyesi en yüksek ülkelerden biri ama halk nükleer enerjiye devam kararı aldı. Hiç nükleer santrali olmamasına rağmen Türkiye'de açılacak iki nükleer santrale karşı kampanyalar düzenleyen başta Greenpeace'çiler olmak üzere; nükleer karşıtı sivil toplum örgütleri bu sonuca şimdi ne diyecekler acaba?

Öyle nükleer santralimiz çok olsun diye yanıp tutuşan biri değilim, coğrafyamız temiz, enerji üretmeye çok müsait. Ancak elektik tüketimimiz çok arttı ve Rusya ile uçak krizinde 'Ya doğal gazı keserlerse?' sorusu bile, alternatif enerji kaynaklarına ihtiyaç duyduğumuzu gösterdi.

ABD'de 104, Fransa'da 59, Japonya'da 50, Almanya'da 17 olmak üzere şu an 30 ülkede 438 nükleer santral var. 30 ülkenin bir bildiği var herhalde.

Türkiye'de açılacak iki nükleer santral için neden bu kadar direnç gösteriliyor anlamış değilim!

Büyüyen Türkiye'nin enerjide dışarı bağımlı olmaması için de nükleer santrale ihtiyacı var.

Nükleer enerji üretmek, bu alanda teknoloji geliştirmek aynı zamanda nükleer güç olmanın bir adımı ve belki de asıl korkulan bu gelişme!

TRAJİKOMİK BİR DURUM

Gençler bilmez; 80'li yıllarda ve öncesinde ülkemizde sürekli elektrik kesintileri yaşanırdı; insanlar iş yapamaz, evlerde gaz lambası, mum hiç eksik olmazdı.

Şimdi gülüyoruz ama 'Elektrikler kesildi, ödevimi yapamadım' o zamanların en geçerli mazeretiydi.

Benzin, yağ kuyruklarını, elektrik kesintilerini yaşamamış gençlerin yabancı lobilerin gazına gelip gösteriler yapması ise daha trajikomik bir durum.

Greenpeace; Türkiye'de kamp kuracağına gitsin önce İsviçre'yi, Almanya'yı, Fransa'yı protesto etsin!

 

YÜKSEL AYTUĞ – SABAH

BUNUN ADI İSTİKLAL SAVAŞI

 

Bazı günler, içimden televizyon yazmak gelmiyor. İşimi küçümsediğimden, hafife aldığımdan değil elbet. Ama ortada önemli bir 'memleket meselesi' varken, elim diziler, yarışmalar, oyuncular için klavyeye gitmiyor bir türlü. İşte bugün de o günlerden biri. İçimde acayip bir kuşatılmışlık duygusu, yüreğimde avaz avaz bağırmak istediğim bir isyanım var.

Şu memlekete reva görülenlere bakar mısınız? Önce sinsice örgütlenip, dört koldan hainlik kustular.

Bir kısmı Güneydoğu'da etnik hassasiyetleri kaşıyıp vatanı bölmek için mayınla, bombayla, tuzakla, hendekle askerlerimize, polislerimize, masum vatandaşlarımıza saldırdı. Yüzlerce, binlerce şehit verdik. Bir başka sinsi örgüt, devletin içinde yuvalandı. Hakiminden savcısına, generalinden gazetecisine herkese kumpas kurup devleti zayıf düşürmeye çalıştı. En sonunda ortamın uygun olduğuna kanaat getirip meşru hükümeti cebren düşürmeye, seçilmiş Cumhurbaşkanı'nı, Başbakan'ı öldürmeye kalktılar. Ama olmadı, başaramadılar. Çünkü milletin 'topyekun' direneceğini, insanların kendilerini tankların önüne atacağını akıllarının ucundan bile geçirmemişlerdi.

Diğer yandan Ortadoğu'da Batı'nın icat ettiği ve İslamcı gibi görünen ama Müslümanlıkla uzaktan yakından bir ilgisi olmayan bir başka vahşi örgütü Ortadoğu'nun masum halklarının üzerine saldılar.

O örgüt şimdi namlusunu bize çevirmiş durumda. Tabii arkasında kimlerin olduğu malum... İstiyorlar ki Ortadoğu'nun ateşine atılalım, yanalım, kavrulalım.

Baktılar ki bu milletin imanını topla, tüfekle, canlı bomba ile sarsamayacaklar, ekonomik tuzaklarla parasını gasp edip suni bir kriz yaratarak yarınlarına ipotek koymaya başladılar. Döviz kurlarındaki çılgın yükseliş ile Avrupa Parlamentosu'nun 'dondurma' kararının aynı günlere denk gelmesi, sizce de tesadüf olabilir mi? 50 küsur yıldır bizi arka bahçesine bağlayıp orada otlattığını sanan Avrupa Birliği, kafasını kaldıran bir Türkiye'ye, sesini yükselten bir lidere tahammül edemedi tabii ki.

İşte manzara bu... Topuyla tüfeğiyle, hainiyle meczubuyla, Euro'suyla, Dolar'ıyla, FETÖ'süyle, Esad'ıyla üzerimize çullandılar. Bu saatten sonra olan bitenden politik rant sağmaya kalkan, sırf muhalefet olsun diye devletin gücünü törpüleyen, hainlerin saldırılarını iktidar yoluna taş olarak döşemeye kalkanları bu millet affetmez. Çünkü bunun adı artık İstiklal Savaşı'dır. Bu saatten sonra bu yoldan döneni tarih de affetmez!

 

SİNA KOLOĞLU – MİLLİYET

‘BIKTIM ARTIK BU ROLLERDEN’

 

Show TV ‘Pazar Sürprizi’nde’ Şebnem Schaefer, dizilerde benzer rollerde oynamaktan şikayetçi olduğunu dile getirdi, ‘Zengin, hemşire, sarışın kız ve metres’ rolleri üzerine yapışmış. “Her rolü oynarım” diyor ama belli sıkılmış. Dizi sektörü fabrika gibi. Durmaya ve düşünmeye zaman yok. Bir dizi bitiyor, aynı zaman dilimi içinde, bir başka dizinin ekibi hazırlanıyor. “Bu rolü kim oynar?” sorusunun zamana karşı mücadelesi var. Öyle olunca, Şebnem Schaefer’a da bu söylediği karakterler kalıyor. “Bir de şu rolde deneyelim” zamanı yok anlaşılan. Zengine ihtiyaç var, hemşireye ihtiyaç var, metrese de çok ihtiyaç var. Yapacak fazla bir şey yok valla

YERİNDE BİR TESPİT

TRT Haber’in uzun soluklu sohbet programı ‘Vapurda Çay Simit Sohbet’e Cansu Canan Özgen konuk oldu. Dünyanın şifreleri çözülüyor programda. Özgen, “Ortada komplo olunca, teorisi de oluyor” dedi. Gayet yerinde bir saptamaydı!

ANLAMIYORMUŞ GİBİ YAPIYORUM

Konular ağır, ismi üzerinde ‘Öteki Gündem’. Sunucu Ömer Öztürk, “Ben anlamadım dediğiniz, tekrar tekrar sorduğunuz oluyor mu?” diye sordu. “Ben onu genelde mesele çok önemliyse, sıradan bir mesele gibi geçtiyse, programın içinde öne çıkarmak için, ‘Bir dakika, bir daha söyler misiniz hocam yaa’ diyorum.” Anlıyor hatta çok iyi anlıyor ama, anlamamış gibi yaparak konunun manşetini ortaya çıkarmış oluyor. Çaktırmadan anlamamak gibi bir şey olsa gerek!

BU NE ÖVGÜ!

Derya Uluğ söylüyor; ‘Okyanus’ şarkısı son günlerin sevilen pop şarkısıymış. Parça bu yaz sezonunu sallamış hatta. “Güzel mi güzel, yetenekli mi, yetenekli” diye TV8 ‘Magazin 8’de bir giriş yapıldı. Böyle bir yorum olabilir. Yenisi de yoldaymış. “Eşi benzeri görülmemiş bir şarkı” diye ikinci bir anons yapıldı. Sanki bir ‘pazarlama’ varmış gibi geldi. Çünkü abartılardan bir demet yapılmış. Şarkıyı duymadık. Umarım ses getirir, hit olur. Ama ‘eşi benzeri görülmemiş’ biraz fazla olmuyor mu?

REYTİNG KONUKLARI

Oylum Talu, Habertürk’te geçtiğimiz pazar Canan Karatay’ı ağırladı. Stüdyoda hocanın tarzında bir masa; kuruyemişler, zeytinler, turp ve domates. Domatesin mevsimi değil, yemedi. Karatay’dan öğütler ardı ardına geldi. Biz bir kere daha seyrettik, ‘izlenme oranı’ garantili hocayı. Karatay’ın tecrübesi, birikimi ve de bunları aktarma yeteneği, katıldığı programda izlenir olmasına rağmen bu programlara ‘ücret almadan’ mı gidiyor? Millet dizilerde bölüm başı “100 bin isterim diye tutturuyor” daha ‘ne kadar izleneceği’ belli olmadan! 

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13