UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! MEVLÜT TEZEL, MESUT YAR, BÜLENT CANKURT, YÜKSEL AYTUĞ VE SİNA KOLOĞLU BUGÜN HANGİ KONULARI YORUMLADI?..

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! MEVLÜT TEZEL, MESUT YAR, BÜLENT CANKURT, YÜKSEL AYTUĞ VE SİNA KOLOĞLU BUGÜN HANGİ KONULARI YORUMLADI?..

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! MEVLÜT TEZEL, MESUT YAR, BÜLENT CANKURT, YÜKSEL AYTUĞ VE SİNA KOLOĞLU BUGÜN HANGİ KONULARI YORUMLADI?..

MESUT YAR – POSTA

YANCILAR DEĞİŞİNCE…

 

Yiğit adı gibi yiğit bir karakter olarak başlamıştı diziye.

Zaman geçti ve yancı Yiğit oldu.

Gölge dizinin karanlık ve yancı tarafıydı ama gölgeyken asıl oldu.

Şimdi sanki onun hikayeleri üzerine kuruluyor dizi…

Bu durumda kalbini Yiğit’e kaptıran Seviyor Sevmiyor izleyicisi şaşkın.

Ve soruyorlar: “Senaristler hiç mi sevmedi bizi?”

 

 

ÇAĞDAŞ ERTUNA – MİLLİYET

İZ BIRAKMA DEVRİ KAPANDI

 

Yıllar önce çok tanınmış bir işadamı, röportaj sırasında söylemişti, “Google sicil gibi, bir gecelik kaçamaklar bile sicile işleniyor”.

Daha sonra itibar yönetimi için arama motorlarından sayfa silenlerin hikâyelerini ya da silemedikleri durumlarda istenmeyen sonucun aramalarda geriye düşmesi için neler yaptıklarını şaşkınlıkla dinledim.

Şimdi ise yeni bir devir başlıyor, artık siciller tertemiz olacak.

Peki ama nasıl?

Paylaşımları kendi kendine yok eden uygulamalar sayesinde.

Artık iz bırakma derdi yok, istediğiniz her fotoğrafı, videoyu, yazıyı rahatlıkla paylaşıyorsunuz, nasılsa 24 saat sonra yok olacağını biliyorsunuz.

Bakarsınız, çok yakında arama motorlarında da bu seçenekleri görürüz.

Instagram, Snapchat’ten sonra Periscope’u takipte

Steve Jobs’ın sık sık kullandığı bir örnekti: “Picasso’nun bir sözü vardır: İyi sanatçılar kopyalar, büyük sanatçılar çalar. Büyük fikirleri çalmak konusunda hiçbir zaman utanmadık.”

Daha sonra benzer bir açıklama Instagram’ın kurucusu ve CEO’su Kevin Systrom’dan geldi, “Paylaşılan fotoğraf ve videoların 24 saatte kendi kendini yok etme formatı rakiplerimizin buluşudur, biz de Instagram olarak bu format üzerinde uzun zamandır çalışıyoruz”.

Instagram’ın Snapchat’ten esinlendiği, 24 saatte yok olan özelliği ‘Hikâyeler’i anlatırken.

Facebook’un satın aldığı Instagram, şimdi de pazartesiden itibaren iki yeni özellikle karşımıza çıkıyor.

Biri Snapchat’ten aldığı, yine anında yok olan mesajlaşma özelliği.

Diğeri ise Twitter’a ait olan, Periscope’tan aldığı canlı yayın özelliği.

Aynı Periscope’ta olduğu gibi video sadece yayın yaptığınız sırada izlenebilecek, o sırada yorum yazanlar, emoji gönderenler olabilecek.

Yayın bittikten sonra da tamamen yok olacak.

Hiç paylaşılmamış gibi.

Boşuna “Instagram’ın kendinizi baskı altında hissetmeden bütün anlarınızı paylaşabileceğiniz bir alan olmasını istiyoruz” demiyor Instagram Ürün Geliştirme

Müdürü Kevin Weil.

Amaç, bol filtreli, cilalanmış paylaşımlar yerine daha doğal ve sık kullanıma teşvik etmek.

Nedeni basit, post - Facebook devrinde artık kimse dijital tarihinin internette sicil olarak karşısına çıkmasını istemiyor. Yıllar önce Google’a öfkelenen işadamı haklıymış meğer.

Sosyal medya detoksu

Sırf sıvıyla yapılan beslenme detokslarından bile daha zor, sosyal medya detoksu yapmak.

İşte o yüzden Kendall Jenner’ın Instagram hesabını kapatıp, bir süre sosyal medya detoksu yapacağını açıklaması büyük olay yarattı.

Oysa Kendall Jenner bunu daha önce de ara ara yapıyordu.

Ama bir sosyal medya kahramanı olarak bunu yapması daha önce bu kadar ilgi çekmemişti.

Çünkü o zaman bu kadar popüler değildi.

Şimdi her modaevinin, her markanın peşinden koştuğu bir topmodel olmuş durumda.

Yine de şaşırıyor, Instagram hesabını kapatmasının bu kadar büyütülmesine.

Oysa kendisi de itiraf ediyor, sabah uyanır uyanmaz ve gece yatarken en son Instagram’a baktığını.

Bakalım, yeni özelliklerin de gündeme gelmesiyle ne kadar dayanabilecek bu detoksa demeye kalmadı.

Kendall Jenner tam 1 haftada geri döndü Instagram’a.

Şaşırıyor muyuz?

Hayır. 

Geri çekmek yetmez, iptal edilmeli

Sadece kadınların zaferi olarak algılanıyor.

Evet, en çok kadınların sesi çıktı. Ama aslında öyle olmamalıydı.

Söz konusu, çocuklar ve cinsel istismar olduğunda, sadece kadınların değil, erkeklerin de sesi çıkmalıydı.

Tasarının geri çekilmesi önemli bir adım, ama ne yazık ki yeterli değil.

Sadece geçici bir süre için rafa kaldırılmamalı, tamamen iptal edilmeli.

Sonra hiç beklenmedik bir zamanda karşımıza çıkmaması için.

 

SİNA KOLOĞLU – MİLLİYET

KAHVELİ SABAH TURU

 

İsmail Küçükkaya, Sabah dörtte kalkıyormuş. Kendi kendine, “İsmail, aileler seni bekliyor” diyormuş. İsmail Bey sabah karanlığında ‘kendi ruhunu katarak haberleri okuyacağı’ zamana doğru yürüyor. Her sabah böyle kalktığımı düşündüm.

Çok ağır bir yük. Kanal D’de İrfan Değirmenci, pek bir izlenir. Kanalı açtığınızda akıcı bir konuşma ve stüdyoda anlattıklarına hakim bir sunucu görürsünüz. Değirmenci’nin “Dolar artışını ABD düşünsün diyenleri de duyduk” diyerek verdiği haberde, mesela bilgisayarın

bir haftada bin 300 TL’den bin 500 TL’ye çıktığını öğreniyorum!

Vatandaşa fena halde sıktı

ATV’de ‘Kahvaltı Haberleri’ni Nihan Günay sunuyor. “10 yıl elimde mikrofonla sokakta piştim” demişti. Muhabirlikten geliyor. İlk bakışta gözlemim, sunumuna biraz daha hareket katmalı yönünde. Vergi borçlarını devlet ‘yapılandırıyor’ haberi vardı, “Devlet elini uzattı, vatandaş eli sıkı sıkı tuttu” durumu özetleyen bir cümleydi!

6 milyon lahmacun

Not almışım, internetten yemek siparişi işi bizi fena halde sarmış. Son 10 yılın

yükselen değeri. Hesaplamışlar, internetortamında en çok lahmacun satılıyormuş.

Bugüne kadar 6 milyon adet gitmiş.

 

Yine uçuyoruz

Habertürk’te sabah haberlerinde gördüm, okullarda orkestralar kurulacakmış. Milli eğitim ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında protokol imzalanmış. Bu ‘kültür’ ile ‘turizm’ işlerinin neden ayrılmadığını anlayamıyorum.

Bakan, hem ‘kültür’den hem de ‘turizm’den anlamak zorunda kalıyor. Okullarda orkestralar kurulacak, bakanlığın sanatçıları da bu projelere destek verecekmiş.

Ha bir de Mardin’de okul açılacaksa yeni, taş bina olacakmış. Sivas’ta okul yapılacaksa, Selçuklu mimarisi göz önünde bulundurulacakmış.

Bunlar hoş fikirler. Okul inşaatına gelince; sınıfları temiz, tuvaletlerine girilecek, boyalı binalar olsun, yeter. Biz biraz süslü cümleleri severiz. Dedim ya, yine de hoş fikirler. Bir de tarihi okul binalarımızı otel motel hayalinden çıkarsak!

Sabahları futbol kadından sorulur

Duyduğuma göre, TRT Spor’da ‘İlk Baskı’ programıyla Deniz Satar beylerin sabah vazgeçilmezi oluyormuş. Şöyle diyeyim; NTV Spor’da olsa, çoktan reklamlara atlamıştı.

Geçen gün giydiği bluz, biraz programın havasına uymamış. Hani Şadiye teyzelere gitmek üzere evden çıkmış gibiydi. A Spor’da Çiğdem Ceylan için de aynı şey geçerli. Yani ne eksikleri var Burcu Esmersoy’dan?

 

BÜLENT CANKURT – SABAH

KUTSAL TOPRAKLARDA HUZURA KAVUŞTULAR

 

Sosyetik isimlerin umreye olan ilgisinin her geçen gün arttığını yazmıştım dün. Geçen yıl kutsal topraklara ilk kez adım atan Aslı Şen, 'Ruhumun en temiz olduğu, kendimi en iyi hissettiğim anlardan biri' dediği umreye bu yıl yine gitmişti. Öğrendim ki, ilk kez 2008'de Nadire İçkale'nin düzenlediği turla umreye giden Gül Dürüst de, bu yıl ikinci kez kutsal toprakları ziyaret etmiş. Ancak bu kez yanında dostları değil, kızları Elif Dürüst ile Şirin Yalçın varmış.

Son yıllarda sosyetede çok trend olan umre ziyaretine, Gül Hanım'ın büyük kızı Elif Dürüst ile küçük kızı Şirin Yalçın da gitmek istemiş. Anneleri Gül Dürüst'ün tekrar umreye gideceğini öğrenince, onlar da kutsal topraklarla tanışmak istemiş.

 

MANEVİ HUZURA KAVUŞMUŞLAR

Geçen hafta perşembe günü dini vecibelerini yerine getirmek için kutsal topraklara doğru yola çıkan Gül Dürüst ve kızlarının, orada manevi huzura kavuştuklarını öğrendim. İki gün Mekke'de, iki gün de Medine'de kalan Gül Dürüst ve kızları, dini vecibelerini yerine getirip önceki gün mutlu ve huzurlu bir şekilde İstanbul'a dönmüş. Allah kabul etsin...

 

MEVLÜT TEZEL – SABAH

CANLI BOMBA HABER OLMUYOR

 

İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, DAEŞ terör örgütünün canlı bomba listesinde adı bulunan iki teröristi yakalamış. Biri Tacikistan, diğeri ise Özbekistan uyruklu...

Yüzlerindeki şu donuk ifadeye bakar mısınız?

Kendilerini patlatmaya ve onlarca insanın ölümüne neden olmaya programlanmış birer robot gibiler.

15 Temmuz'un ardından terörle mücadele ve istihbarat şubeleri FETÖ'den temizlendiğinden beri birçok canlı bomba yakalandı.

FETÖ'nün bu ülkeye yaptığı en büyük kötülüklerden biri de, istihbarat zafiyetine neden olmasıydı.

Yüzlerce masum insan öldü.

Bu canlı bombalar kendilerini patlatmadıkları için gazetelerde birinci sayfadan görülmüyor, iç sayfalarda küçük haber olarak kalıyorlar.

Aslında ortada büyük bir istihbarat başarısı var.

Başka bir ülkede bu kadar çok terörist, canlı bomba yakalansa manşetlere çıkar.

 

YÜKSEL AYTUĞ – SABAH

GÖLGEDE KALAN SIKI OYUNCULAR

 

Onu dizi ve filmlerde hep romantik, naif, kırılgan kadınları canlandırırken izledik. Ama bu kez 'Muhteşem Yüzyıl'da herkesi ters köşeye yatırdı.

Yetenekli oyuncu Farah Zeynep Abdullah'tan söz ediyorum. 'Öyle Bir Geçer Zaman ki' dizisinde 'Aylin' olarak karşımıza çıktığı ilk gün, isminin yanına uğurlu tikimi atmış, 'Bu kıza dikkat' diye uzun uzun yazmıştım.

Bu kez Vatikan'ın zulmünden kaçıp 4. Murat'a sığınan ve onun gönlünü çelen bir prenses olarak 'Muhteşem Yüzyıl'da karşımıza çıktı. Ama bu kez o solgun yüzlü, ürkek bakışlı, çıtkırıldım kızdan eser yoktu.

Çünkü prenses, gemilere kaptanlık ediyor, harika kılıç kullanıyordu. Farah'ın kılıç ve dövüş sahnelerini dikkatlice izledim. Hem koreografi güzeldi, hem de genç oyuncu bu sahnelere sıkı çalışmıştı. Sanırım bu rolle birlikte Farah'ın önünde yeni bir kariyer kapısı açılacak.

Hazır söz göz alıcı oyunculuklardan açılmışken, 'gölgede kalan' iki isimden daha bahsedeyim. Tesadüfe bakın ki; her ikisi de 'çakal' diye tabir ettiğimiz kurnaz ama aklını hep kötülükten yana kullanan, 'aslanlık' değil 'yancılık' yaparak hayatta kalmaya çalışan tipleri canlandırıyor.

İlki; 'İçerde' dizisinde sahnelerinin gelmesini dört gözle beklediğim 'Alyanak' karakterini canlandıran Yıldıray Şahinler. İkincisi ise 'Babam ve Ailesi' dizisinde 'Fadıl Dayı'yı oynayan ve son bölümlerin lokomotifi haline gelen Erdem Akakçe. İyi ki bazen ortaya böyle farklı oyunculuklar çıkıyor da, tekdüze diziler biraz izlenebilir hale geliyor.

 

AYŞE ÖZYILMAZEL – SABAH

AŞK DÖVMESİ SİLDİRİLMELİ Mİ?

 

Dün GÜNAYDIN'ın manşetiydi... Sahnelerden sinema dünyasına inatçı bir geçiş yapan Özcan Deniz'in sevgilisi varmış, yani daha önce varmış, ben fark etmemişim. Adı, Buse Narcı... Özcan Deniz'den 21 yaş küçükmüş. Hatta Deniz, sevgilisini bir dönem filminde oynatmış. (Ben yine fark etmemişim.)

Neyse Narcı ile Deniz'in filmli milmli ilişkileri bir süre önce bitmiş. (Haydaa e biz daha yeni öğrendik!) Fakat manşet haberimizin içeriği bu ayrılık değil. Konumuz, Buse Narcı'nın ensesindeki 'Özcan' dövmesi... 'Özcan Ensesinde' başlığı ile verilen haberde; 'Eee ayrıldınız da bu dövme niye hâlâ silinmedi? Buse'nin demek ki umudu var. Özcan pişman olup geri dönsün istiyor' kıvamında bir yazı/yorum vardı. (Haklı da olabilirler, kadın kısmı beklentilerden kopamıyor maalesef.)

 

DÖVMESİNİ YAPTIRIRSAM...

Genelde sistem şöyle işliyor: Kadınlar/erkekler sevgililerinin adını, baş harfini, ilişkilerinin başlama tarihini falan bir yerlerine dövdürüyor. (Aşkım seni çok seviyoruuuuaaam kafası.) Ayrıldıktan sonra da, dövmeyi baş harften kuşa-kelebeğe çeviriyorlar mesela... (Çevir kazı yanmasın!) Çevrilecek gibi olmayanları da binbir ızdırabla sildiriyorlar. (Sevdim mi tam severim, sildim mi bir kalemde...) Akış böyleyken, Buse kardeşimizin 'Özcan' dövmesini sildirmemesi de görenlerde şaşkınlık yaratıyor haliyle. (Aaaa sil kııızzz, manyak mısııan?)

Bir aşk insanı olarak, (Başka olacak şey bulamadık n'apalım!) bu sevgili- dövme ikilisini ben de çok düşünmüşümdür.

Vardığım sonuç şudur: Eğer bir gün sevdiğim adamın adını ya da onunla ilgili bi' şeyi dövme yaptırırsam, ondan ayrılsam da dövmeyi sildirmem. Bu kadar da büyük konuşuyorum. Çünkü gerçek aşktan konuşuyorsak eğer, hayatımızın dönüm noktalarından birinden söz ediyoruz demektir. Aşk bizi değiştirir, dönüştürür, olgunlaştırır, bize güzel anılar verir. Önemlidir, hem de çok önemli...

Ayrıldıktan sonra aşkın ya da yaşananların önemi azalmaz, güzel günler silinip atılamaz. Kızarız, öfkeleniriz, üzgünüzdür, yarı yolda kalmışızdır, belki aldatılmışızdır, belki canımız yanmıştır; kabul... Ama eğer koluma, enseme, bacağıma, elime, omzuma onun adını yazdıracak kadar çok sevmişsem, niçin silecekmişim? Ona ve olanlara rağmen niçin duygularımı gelir geçer sınıfına koyup küçük düşürecekmişim? Hem sildirmememin hesabını da kimseye vermek zorunda değilim; sonradan hayatıma girecek kişiye bile.

KALBİNDEN SİLEMİYORSAN...

Sevdiklerimizden ayrılsak da, onları kalbimizden silebiliyor muyuz ki, dövmeyi sildireceğiz? Bu beğen ve takip et, nefret et ve takipten çık dünyası aşka ayıp ediyor, dahası kişinin kendisiyle samimiyetini bıçaklayıp yara bere içinde bırakıyor. Eğer geri dönüşüm beklentisiz bir dövme sildirmeme eylemiyse bu, Buse Narcı'yı tanımadan sevebilirim. Offf evet, günümüze ayak uyduramayacak kadar iflah olmaz bir aşığım değil mi?

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13