UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! MEVLÜT TEZEL, FUNDA KARAYEL, ALİ EYÜBOĞLU, YÜKSEL AYTUĞ VE SİNA KOLOĞLU BUGÜN HANGİ KONULARI YORUMLADI?..

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! MEVLÜT TEZEL, FUNDA KARAYEL, ALİ EYÜBOĞLU, YÜKSEL AYTUĞ VE SİNA KOLOĞLU BUGÜN HANGİ KONULARI YORUMLADI?..

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! MEVLÜT TEZEL, FUNDA KARAYEL, ALİ EYÜBOĞLU, YÜKSEL AYTUĞ VE SİNA KOLOĞLU BUGÜN HANGİ KONULARI YORUMLADI?..

ALİ EYÜBOĞLU – MİLLİYET

“DAĞ 2” FİLMİNİN BÜYÜK BAŞARISI

 

Alkışlamak az kalır, şapka çıkarılacak bir gişe başarısı “Dağ 2” filmininki...  

Alper Çağlar’ın yazıp yönettiği serinin ilk filmi “Dağ”ı ilk üç günde 71.346, toplamda ise 305.874 kişi izlemişti.  

“Dağ 2”, serinin ilk filminin toplamda yaptığı gişeyi 10 günde ikiye katladı. 

Üstelik film bunu, Farah Zeynep Abdullah, Şükran Ovalı, Songül Öden, Şükrü Özyıldız, Fatih Artman, Ersin Korkut, Caner Cindoruk ve Cezmi Baskın’ın oynadığı Yılmaz Erdoğan’ın “Ekşi Elmalar”ı, Serenay Sarıkaya’lı Nejat İşler’li “İkimizin Yerine” gibi iddialı yapımlar karşısında başardı.  

Çağlar Ertuğrul, Ufuk Bayraktar, Murat Serezli, Ahu Türkpençe’nin oynadığı filmi 10 günde 767.054 kişi seyretti. 

Aynı gün vizyona giren “Ekşi Elmalar”ı şimdiye kadar 793.271, vizyonda dördüncü haftaya giren “İkimizin Yerine”yi ise 1.241.097 kişinin izlediğini vurgulamakta da yarar var.  

Demek ki neymiş? 

Bir filmi izletmek için ünlü oynatmak, tanıtım - PR bir yere kadar... İlk üç günde izleyenler beğendiyse filmi mesele yok. O film “salon tekeli”, “medya engeli” dinlemez, “Dağ 2” gibi kopya ve gişe sayısını katlayarak gider.  

UZAKDOĞU’DA CRUISE TURU

Dünyanın en büyük 10 yolcu gemisinden biri olan Mariner of the Seas ile yerel saatle 17.00’de ayrıldık Singapur’dan. 

Akşam yemeğine kadar 14 katlı gemiyi keşfe çıktık. 

4.185 yolcu kapasiteli gemide “yok” yoktu. 

Ünlü markaların mağazalarının olduğu çarşı, kafeler, barlar, tiyatro, çocuklar için her türlü oyun salonu ve Uzakdoğuluların deli gibi kumar oynadığı casino... 

Cruise pazarının lideri Royal Caribbean, müşteri profiline göre tur düzenleyen ve menüsünü de ona göre belirleyen bir şirket. 

Uzakdoğu’da gemilerinin menüleri de bölge insanına göre. 

Yolcular arasında Malezyalı Müslümanlar da olduğu için şirket, restoranlarında domuz ürünlerini, sadece yazılı olarak değil, menünün üstüne konan resimlerle de beyan ediyor müşterilere. 

Royal Caribbean’ın Londra ve Miami’deki gemilerindeki gibi Singapur’dakilerde de çalışan Türk’e rastlamak mümkün. Gemideki altı Türk’ten ikisi restoran müdürü, diğerleri garsondu. O yüzden 1.680 eurodan başlayan fiyatlarla paket satın alan Türklerin rahat edecekleri bir gemi Mariner of the Seas. Alakart restoranın dışında pantolona gerek duymadan, bu mevsimde tişört, şort ve terlikle bir hafta geçirmek mümkün gemide. 

Türkiye Pazarlama Direktörü Cihangir Canıyılmaz, “Bu mevsimde yazın tadını çıkarmak isteyen Türkler ve bayilerini ödüllendirmek isteyen şirketler için en uygun destinasyon. THY ile yaptığımız bu kampanyaya büyük talep var” dedi. 

PETRONAS KULESİNDEN KUALA LUMPUR 23 DOLAR

Cruise yolculuğunda ilk durağımız Malezya Port Kelang oldu. 

Malezya demek başkent Kuala Lumpur, Kuala Lumpur da Petronas Kuleleri’yle özdeş bir şehir... 

Yapıldığı 1998’de dünyanın en yüksek binaları olan, daha yüksekleri yapılınca 7’nci sıraya düşen Petronas’a çıkmak için atladık taksiye... 

Bir saat sonra kulelerin dibindeydik. 

Daby adlı Hint asıllı kadın şoförümüz, “Dönüşte 12.30’u sakın geçirmeyin. Dönüşte trafik olursa gemiyi kaçırırsınız sonra” diye tembihleyince mecburen uyduk ona... 

Yükseklikleri 452 metre olan Petronas Kuleleri, 88 katlı. 86’ncı kattaki seyir terasına çıkmak için kişi başı ödenen para 23 dolar, ama değiyor buna. Petronas’a çıkınca sadece şehir değil, gökdelenler bile ayağınızın altında... 

GÜNÜN SÖZÜ

Diğer insanların hakkınızda ne düşündüğüne kafanızı takarsanız, daima

onların kölesi olursunuz. (Lao Tzu)

 

SİNA KOLOĞLU – MİLLİYET

İHALE BAHANE

 

Valla onu bunu bilmem. Evde maçları izlediğim bir kutu var. Naklen yayın seyretmek için bu ülkede kutu satın almakla ömür geçti. ‘Paket, paket ihale’ açılmış. CNN Türk’te Yüksel Gümüşdağ, Türk futboluna hayırlı olacağını söyledi. Maçlar evimdeki kutudan gidecekse, defter kapanır. Paketlerden önemli olanı Süper Lig maç yayınları. Hatta onların içinden bizim takımın maçları. Ekranda, “İspanya’daki model mesela” diye bir laf duydum. Onu İspanyollar yapsın. İhaleye girmeyen yok. Amaç, 3-5 beş maç kapmak mı? Böl, yönet gibi bir şey mi oluyor?

Bu ihalenin sonunda, benim kutumdan kendi takımımın maçını izleyemeyeceksem, radyo tek tesellim olacaktır!

BU FİLMİN ALTINDA KALIR MI?

Fahriye Evcen ile Engin Akyürek’in çekecekleri dizinin adı ‘Esaretin Bedeli’. Aynı isimde bir film var. Ama öyle böyle bir film değil. Orijinal adı ‘The Shawshank Redemption’. Filmde, şaibeli bir şekilde karısını öldürmek suçundan Shawshank Hapishanesi’ne gönderilen bankacı Andy Dufresne’nin (Tim Robbins) burada tanıştığı Ellis Boyd Redding’le (Morgan Freeman) kurduğu dostluk anlatılıyor. Olağanüstü bir filmdir. Dizinin adını duyunca hemen aklıma geldi. Konu başkadır tamam da, adından dolayı olumsuz bir durum olur mu? Dediğim gibi, sıradan bir filmden bahsetmiyoruz.

DEPO KANALLAR OLMASIN

TV 8,5 evdeki kanal ailesine yeni dahil olmuş. Ya da ben yeni keşfettim. Baktım maç yayınlıyor. Ardından ‘Göz6’ programının tekrarları. Biraz spor olacak, ‘ana kanalın’ en iyilerinden seçmeler, sonra bazı diziler serpiştirilecek. Teve 2 kanalı var. Kanal D’nin ‘kardeşi’ niyetine. Mesela ben, ana kanalların haber bültenleri başlamadan önce her akşam izler oldum. ‘Hepsi Bugün Oldu’ programını Armağan Çağlayan sunuyor. ‘Reyting kaygısı’ olmaksızın konu ve konuk durumu var. Orkestrası mevcut, solist biraz detone oluyor uyarayım. Akışa baktım. Yedi dizi var günde! ATV’nin kardeşi gelecek deniyor. İlk bilgiler, ‘sevilen dizilerin tekrarı’ diye ön plana diziler çıkıyor. Böyle kanallar ‘sevilen program ve dizilerin depo kanalları’ olmamalı. Ne güzel bir fırsat ‘butik kanal’ olmak için... Diziden başka bir şey akla gelmiyor mu?

ZAFER KİRAZ TRT 1’E

Hemen altını çizeyim, benim Erhan Çelik’le bir sorunum yok. Daha önce de yazdım, Zafer Kiraz’la TRT’nin ‘soğuk’ haberleri renklendi, tadı tuzu geldi diye. Sonra nedendir bilinmez birden Çelik getirildi. Kurumun kendi yıldızlarını harcamasına karşı çıkmıştım. Kiraz’ı tekrar TRT Haber’e koydular. Bu vesileyle söyleyeyim, Kiraz’ın hakkı TRT 1’in

haberini sunmaktır.

 

MEVLÜT TEZEL – SABAH

ERDOĞAN RESTİ ÇEKTİ, AB ‘U’ DÖNÜŞÜ YAPTI

 

Avusturya; 15 Temmuz sonrası gerçekleşen operasyonları eleştirerek Türkiye'nin AB üyeliği müzakerelerinin askıya alınması çağrısında bulunmuştu ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, Türkiye'yi ekonomik yaptırım yapmakla tehdit etmişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Schulz'un Türkiye'ye yönelik yaptırım tehditlerine sert tepki göstermişti. Erdoğan, "Ellerinden geleni arkalarına koymasınlar. Şu terbiyesize bak ya, 'Yaptırım uygularız' diyor. Ya senin her yerin yaptırım olsa ne yazar? Geç kalıyorsun geç" diye karşılık vermiş ve AB müzakerelerinden vazgeçmek için referanduma gidebileceklerini açıklamıştı.

Dün Brüksel'de bir araya gelen AB üyesi ülkelerin dışişleri bakanları ise Türkiye ile müzakerelere devam kararı aldı. Fransa ve Almanya müzakerelerin askıya alınmasının yarardan çok zarar getireceğini söyledi. Macaristan 'Mülteci anlaşmasını tehlikeye atmayalım' dedi. İngiltere, Türkiye'nin köşeye sıkıştırılmaması gerektiğini ifade etti.

AB'NİN İKİYÜZLÜLÜĞÜ

Dün en çok, müzakereleri askıya almak isteyen Avusturya'nın, diğer AB ülkeleri tarafından yalnız bırakılmasına güldüm. Erdoğan resti çekince anında süt dökmüş kediye döndüler.

İlla Erdoğan'dan ayar yemeniz mi gerekiyor? Bir kere de ayar yemeden mantıklı açıklamalar yapın.

Erdoğan'ın resti, AB ülkelerinin ikiyüzlü politikalarının da deşifre olmasına neden oldu.

Müzakereler devam etse ne olacak, 50 yıldır devam ediyor zaten! Bizi akıllarınca uyutmaya çalışıyorlar. Onların tek korkusu, Türkiye'den gelebilecek göçmen akını. Aslında büyük çaplı bir göçmen akını yaşansa, Avrupa ülkelerinin insan haklarına gerçekten duyarlı olup olmadığı da test edilmiş olur. Bizi demokrasi ihlalleri konusunda her fırsatta eleştiren Avrupa ülkeleri, geçtiğimiz yıl en küçük göçmen akınında insan haklarını askıya alan kararlar aldı, sınırlarına tel örgüler çekti, göçmenleri Ege ve Akdeniz'de ölüme terk etti; binlerce insan boğuldu. Avrupa'ya ulaşmayı başaran göçmenleri ise sokaklarda yaşamaya mahkum ettiler.

Irkçı saldırganlar, Fransa'da göçmenlerin kaldığı barınakları bile kundakladı! Demek ki, bizdeki göçmenlerin yarısı Avrupa'ya gitse, AB ülkeleri savaş durumuna geçer, sınırlara mayın döşer, demokrasiyi askıya alır ve iktidarda olan birçok siyasi parti daha ilk seçimde büyük hüsran yaşar.

Eskiden Türkiye'nin pısırık politikacılar tarafından yönetilmesine alışkın olan AB ülkelerinin, artık bizi tehdit ettiklerinde Erdoğan'ın geri adım atmayan dik duruşu sayesinde ezberi bozuluyor; resti her gördüklerinde 'u' dönüşü yapıyorlar. Demek ki, AB ülkelerinin anlayacağı dilden konuşmak lazımmış!

 

YÜKSEL AYTUĞ – SABAH

TV KURAKLIĞINA YAĞMUR DUASI

 

Pazar günü bu sütunlarda kaleme aldığım 'Diziler okyanusunda deniz bitti mi?' başlıklı yazı büyük ses getirdi.

Dizi senaryolarının 'kuraklığından' yola çıkıp reytinglerin nasıl 'dizi yakışıklılarının omzuna yüklendiğini' analiz eden yorumumuza istisnasız tüm okurlarımız katıldı, destek verdi.

Peki diziler bitti de, programlar bitmedi mi?

Bana soracak olursanız, programların hali daha da içler acısı. Şimdi size soruyorum; son 10 yılda Müge Anlı ile Tatlı Sert ve Survivor dışında reytinglere uzun süreli egemen olan bir format çıktı mı?

Bilgi yarışmalarında bırakın Kim Milyoner Olmak İster?'in eline su dökecek, bir adım yanına yaklaşabilecek yeni bir programa rastlayabildiniz mi?

Gündüz kuşağı ise son kullanım tarihi çoktan geçmiş izdivaç programlarına terk edilmiş durumda. Seneye çıkarlar mı bilmem.

Sözde moda programı diye ekrana sürülen ama genç kızların göbek taşında toplanmış 'dedikoducu mahalle karıları' gibi sürekli birbirlerine hakaret edip çemkirdikleri ucube formatların da biri bitiyor, diğeri başlıyor. Tuttuğundan filan değil ha, çaresizlikten ekrana sürülüyorlar.

20 yıldır talk şov denilince hâlâ Beyazıt Öztürk ve Okan Bayülgen akla geliyor.

Son iki yıldır 'birazcık' da 3 Adam... Okeye dördüncüyü bulana aşk olsun!

Gezi programı denince, yaka mikrofonuyla köy köy dolaşıp sözde yerel lezzetleri tanıtmak adına tandırın başına çöküp löp löp yutan programcılardan ötesi gelmiyor bizimkilerin aklına.

Prime time denilen o en değerli akşam kuşağı ise yıllardır dizilere teslim edilmiş durumda. Kanal yönetimleri parasını verip getirttikleri kaseti takıyorlar oynatıcıya...

Gerçekte 'video dükkan işletiyorlar' ama bunun adına 'televizyonculuk' diyorlar.

Ama suç sadece yapımcılarda, sunucularda, kanal yöneticilerinde değil tabii ki.

Önüne konulan temcit pilavına her sezon sorgusuz sualsiz kaşık sallayan biz izleyiciler de bu 'kabızlığın' sorumlusuyuz.

Eleştirel bakmıyoruz, talepkar değiliz, 'izlemeyerek' cezalandırmayı aklımıza getirmiyoruz (özellikle de evinde reyting ölçüm cihazı 'peoplemeter' olanlar), isyan etmiyoruz. Gözüne ışık tutulmuş tavşanlar gibi donakalmış bakıyoruz ekranlara...

Siz garsonu dürtmezseniz, masanıza hep 'temcit pilavı' koyacaklar, ona göre...

 

FUNDA KARAYEL – SABAH

CESUR YÖNETMEN CESUR OYUNCU BİRLEŞİMİ: ‘TOZ’

 

Sabah ve Daily Sabah'ın medya sponsoru olduğu 4. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali'nin dördüncü gününde, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması finalistlerinden 'Toz' filmi, Atlas Sineması'nda sinemaseverlerle buluştu. Geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen Uluslararası Antalya Film Festivali'nde yardımcı erkek oyuncu ödülü kazanan film, 4.

Uluslararası Boğaziçi Film Festivali'nde büyük ödül için yarışıyor.

KORUMALAR VARDI

Film sonrasında; yönetmen Gözde Kural, filmin oyuncuları Öykü Karayel, Beran Soysal ve Muhammed Cangören ile film üzerine konuştuk.

İlk uzun metraj filminde Afganistan gibi kritik bir bölgede film çekmenin zorluklarından bahseden Gözde Kural, çekimleri korumalar eşliğinde yaptıklarını anlattı. Yönetmenin seyirciler tarafından bu cesareti takdir edilirken, çekimlerin ilk filme göre kusursuz olması dikkat çekti.

Gözde Kural, yıllardır üzerine çalıştığı filmi için ne savaş ne Taliban dinlemiş, her şeyi göze alıp filmini çekmek için Afganistan'a gitmiş. Kural'a, Afganistan'da filmi çekeceğini söylediğinde oyunculardan tereddüt eden oldu mu diye sorduğumda, Öykü Karayel'den önce senaryoyu okuyan bir oyuncunun bu sebeple rolü kabul etmediğini söyledi. Ancak Öykü, okur okumaz hiç düşünmeden kabul etmiş.

Çekimler esnasında ise patlama sesleri duyan ekibe "Buraya bunları bilerek geldik, normal" diyerek ekip arkadaşlarına destek olmuş. Filmin festivalde şansı büyük gibi görünüyor, tabii kararı jüri verecek.

BİR YOL HİKAYESİ

İstanbul'dan Afganistan'a uzanan yol hikayesinde bir kadının gözünden geçmiş ve gelecek anlatılıyor, Öykü Karayel'in canlandırdığı 'Azra' karakterinin ailesinin sırlarla dolu geçmişinin izlerini sürmek için çıktığı yolculuk seyirciye aktarılıyor. Ancak bu yolculuk sadece bir ailenin geçmişini ve geçmişinin sırlarını içerisinde barındırmıyor.

Afganistan'a uzanan bu yol, savaşın insanların üzerinde yaratmış olduğu etkiyi ve insanların kaderlerindeki kara gölge olan savaşın nelere yol açtığını, neleri yok ettiğini izleyiciye aktarıyor.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERTV YAZARLARI  UÇANKUŞ TV