UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

DENİZ ÇAKIR’DAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR: “YAKIŞIKLI OLMAYAN BİRİ BENİ DAHA ÇOK CEZBEDİYOR!..”

DENİZ ÇAKIR’DAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR: “YAKIŞIKLI OLMAYAN BİRİ BENİ DAHA ÇOK CEZBEDİYOR!..”

DENİZ ÇAKIR’DAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR: “YAKIŞIKLI OLMAYAN BİRİ BENİ DAHA ÇOK CEZBEDİYOR!..”

Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'ın 'Meryem'i Deniz Çakır: Girdiği ortamlarda yaydığı ışıkla kadınların dikkatini çekebilen adamları çekici buluyorum. Kıskanıp gocunmam, bilakis hoşuma gider

Deniz Çakır, bugüne kadar rol aldığı projelerde canlandırdığı baskın karakterlerle merak uyandırdı. Özellikle de, şimdilerde atv'de yayınlanan yeni dizi projesi 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'daki 'Meryem' karakteri ile dikkatleri daha da üzerine çekti. Deniz Çakır, Esquire dergisine hakkında merak edilenleri anlattı:

 Bir oyunda Zeynep Eronat'ı izledikten sonra konservatuvar sınavına girmeye karar verdim. Aynı yıl hem konservatuvarı, hem de Dil Tarih Bölümü'nü kazandım. Tercihimi Hacettepe Üniversitesi Konservatuvar Bölümü'nden yana kullandım.

 Mezun olduktan sonra İstanbul'a geldim. O yaşlarda gözümü korkutabilecek ne olabilirdi ki! Başaramazsam geri dönerdim. Kapıların yüzüme kapanmasına alınacak bir durumum da yoktu. Aslında tiyatroda şansımı denemek istiyordum ama hocalarımdan Cihan Ünal, 'Kadın İsterse' adlı dizide rol almamı teklif edince televizyon maceram başladı.

 Tiyatro oyuncusu olmak daha zor. Sonuçta dizilerde araya bir kamera ve bir yönetmen giriyor. Dolayısıyla yönetmen iyi bir iş ortaya koymak için oyuncunun en iyi taraflarını ön plana çıkarıyor. Yani elinizi kolunuzu nereye koyacağını bilemeyen bir oyuncuysanız, sizi yakın plan çekiyor. Sesinizi kullanamıyorsanız, sizin için bir seslendirme sanatçısından yardım alınıyor... Oysa tiyatro tamamen çıplak kaldığınız bir er meydanı. Bizler bu yüzden konservatuvarda dans dersi de alıyoruz, eskrim dersi de, şan dersi de...

 Allah kahretsin ki, öleceğim merhametten! Bu konuda kendimden çok rahatsızım; kendime zarar veriyorum artık. Ve hakikaten üzülmekten çok yoruldum. Özellikle de bir çocuğun üzülmesine, hırpalanmasına, mağdur olmasına, savaşın ortasında kalmasına dayanamıyorum! Bileklerimi kesesim geliyor. düzey gaddarlıktan başka bir şey değil.

 

SÜRÜNMEK İSTERSEM SÜRÜNÜRÜM

 Çıkar ilişkileri ve yalandan samimiyet kuranlardan tüylerim diken diken olduğu için ben de 'Canımmm' yapamıyorum.

 Sürünmek istiyorsam sürünürüm, çabuk toparlanmak istersem toparlanırım. Bazen kendimi kapatırım, insanlarla görüşmem, bohem bohem takılırım, sadece film izlerim... Dostlarım da o hallerimi bildikleri için beni kendi halime bırakırlar.

 Her zaman kalemi kuvvetli olan erkeklere hayran oluyorum ancak hoyrat ve hayatı daha dışadönük yaşayan adamlara aşık oldum hep. Romantik değil, duygusal bir kadınım. Romantik olmayı da samimi bulmuyorum; bana zorlama gibi geliyor. Ya 'Çok seviyorum' ya da 'Hoşçakal' diyen kadın oluyorum. Bu da aşkı gerçekten tutkuyla yaşamamdan kaynaklanıyor.

 Aşkın ne zaman başımıza geleceği tabii ki belli olmaz; bu kontrol edebileceğimiz bir şey değil. Ama ben öyle çok ucu ucuna bir şeyler yaşayamıyorum. İlişkim bitmişse; bir müddet yaşadığım duyguya saygı duyarım. Zaten bir 'duygu' ile yüklüyken karşı cinse farklı bir şekilde bakamıyorsunuz. Bir de insan belli bir yaştan sonra kendini daha iyi tanıyor. Ne istediğimi çok iyi bilemiyorum ama ne istemediğimi net bir şekilde biliyorum artık.

 

ÖZGÜR BİR RUHUM VAR

 Zekasıyla dikkat çeken ama tip olarak hiç de yakışıklı olmayan biri beni daha çok cezbediyor. Girdiği ortamlarda yaydığı ışıkla kadınların dikkatini çekebilen adamları çekici buluyorum. Kıskanıp gocunmam, bilakis hoşuma gider. İlişkisi olduğu halde girdiği ortamlarda etrafına mavi boncuk dağıtan erkek, benim gözümde cazibesini yitirir. Erkek dediğin; bütün kadınlar ona baksa da, sevgilisi yanında olsa da, olmasa da duruşunu korumalıdır. Ayrıca bu korunaklı ve mesafeli tavır bana erkekte hep seksi gelmiştir. n İnsanın kendisini güzel ya da seksi bulmasıyla ilgili hiçbir fikrim yok ama kendime özgü bir ruh halim olduğuna inanıyorum. Bazen son derece paspal, bazen de kadın gibi kadın oluveriyorum. Bu ruh halimden de gayet memnunum. Daha çok, kendimi seviyorum diyelim. Ama şunu da belirtmek istiyorum; bazen denk geliyorum da, dakikalarca kendini aynada seyreden kadınlar çok komik oluyor.

 

ENERJİMİ ARTIRAN PARTNERLERİM OLDU HEP

 Bugüne kadar çok sayıda başarılı isimle çalıştım; Halil Ergün, Zuhal Olcay, Fikret Kuşkan, şimdilerde Oktay Kaynarca... Enerjimi ve oynama hevesimi yüksek tutan partnerlerim oldu hep. Benim için yaş bir kriter değil. Benden yaşça küçük bir oyuncudan da bir şeyler kapabilirim. Örneğin Halil Ağabey (Ergün), izleyip de birisinin oyunculuğunu beğenmişse; azıcık tanısa da ne yapar eder bir şekilde o kişinin telefon numarasını bulurdu. Kendinden küçükmüş, büyükmüş hiç bakmaz. Sonuçta aynı mesleği yapıyoruz; herkes iyi oynasın, sonra da başarıyı hep beraber paylaşalım. Zaten kötü oynayan bir oyuncu ile oynamak o kadar zor ki, bari iyi şeyler de olsun arada. n Kötü oynayan bir oyuncu ile oynamak zorunda da kaldım. Birebir oynadığın partnerin olmasa da illa ki, bir şekilde karşına çıkıyor. Çocuklarımı canlandıran Ece ve Can Bartu mesela... O kadar disiplinli, o kadar tatlı, ahlaklı ve hevesliler ki!

 

HAYATTA TUTUNDUĞUM TEK VARLIK KARDEŞİM

 Tipik bir Ankara çocuğuyum... Bir İstanbullu'nun anlayamayacağı detaylar benim için önemlidir. Klasik bir Ankara ailesiyiz biz. Babam endüstri mühendisi, annem memur. Ben dahil tüm torunları babaannem büyüttü. Bunu bir sitem olarak algılamasınlar ama bizi babaannem büyüttüğü için kendimi daha çok babaannemin çocuğu gibi görüyorum. Kokular insanı anılara götürür ya; zeytinyağlı fasulye yemeği mesela bana annemi-babamı değil, babaannemi hatırlatır. Zeytinyağlı fasulyeye ekmek bandırdığında o ekmeğin zeytinyağı ile bütünleşen kokusu...

 Lise ve çocukluk arkadaşlarımla görüşüyorum. Hatta bir gün eski günlerimi özleyerek sosyal medya üzerinden bir grup kurdum ve bulabildiğim tüm arkadaşlarımı listeye ekledim. Başlarda 'Deniz artık ünlü oldu, bizi nasıl ekler?' gibi tepkiler aldım. Halbuki hiç öyle 'ünlü olma' gibi bir duygum olmamıştır. Hemen hemen bütün lise arkadaşlarımla görüşüyorum. Ve onlar sayesinde artık daha sık Ankara'ya gidip geliyorum. Öyle güzel ki; unutmamışız bir sürü şeyi... Paylaştıkça, konuştukça hafızamız geri geliyor. Öyle samimi ve saf ilişkilermiş ki...

 Benden yedi yaş küçük bir erkek kardeşim var. Hayatta insanın başına bir dolu şey geliyor, hayat insana bazı şeyleri yaşatıp öğretince en önemli varlığınızın kardeş olduğunu anlıyorsunuz. Tutunabileceğim tek varlık diyebilirim. Daha fazla kardeşim olsun isterdim.

Günaydın

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERDENİZ ÇAKIR