Eve Düşen Yıldırım ve Benim Hâlâ Umudum Var’dan sonra Güzel Köylü’yle oyunculuk kariyerindeki çıkışı sürdüren güzel oyuncu, şimdi de ilk sinema filminin heyecanını yaşıyor. Başrollerini Barış Kılıç’la paylaştığı ‘Seni Seviyorum Adamım’ın 21 Kasım’da vizyona girmesinden önce Karaca’yla keyifli bir sohbet gerçekleştirildi.
İşte o keyifli sohbet:
2011 yılında Türkiye 2. Güzeli seçildiniz. O günden sonra neler değişti hayatınızda?
Hayatımda bir şeyler değişmedi, hayatım tamamıyla değişti diyebilirim. Her sabah 06:00’da uyanan, 3 vesaitle okuluna giden, derslerine, sınavlarına giren bir kızdım. Yarışma sonrası ise teklif üstüne gelen teklifler ve ilgiyle şimdi ekranlardayım…
Ekran ve seyirciler sizi çok çabuk sevdi ve kabul etti, bunu neye bağlıyorsunuz?
Aldığım yorumlara göre sanırım enerjimi kendilerine yakın buldular. Dediğiniz gibi genç yaşta bu sevgiyi yakalamam çok büyük şans benim için. Sıcak ve cana yakın biriyimdir. Şu ana kadar kimseden şikayet duymadım hakkımda vallahi (gülüyor). Sanırım bu da ekrana şeffaf bir şekilde yansıyor. Tabi bir de doğru projelerde ve yapımcılarla çalışınca kendini ve oyunculuğunu daha rahat ortaya çıkarma şansın oluyor.
Yaz ekranının en başarılı işlerinden birine imza attınız. Nasıl karar verdiniz Güzel Köylü’de rol almaya?
Güzel Köylü projesini ilk okuduğumda gerçekten güldüm. Karakterlerin saflığına olsun, sinirlendiklerinde ağızlarından abartı çıkan şirin Ege şivesine olsun. Bu dönemde bel altına girmeden espri yapmak ve insanları gerçekten güldürmek zordur. Güzel Köylü’de normalde senin benim, doğal yaşadığı en sıradan olayları bile karakterlerin bakış açıları ve tavırları sayesinde aşırı komik haline getiriliyor.
İzleyici neden tercih etti bu diziyi?
Aldığımız yorumlara göre seyircimizin dizinin saflığını ve duygusunu benimsediği için izlediğini düşünüyorum. Yoğun iş temposundan yorulan, bütün gün evde yemek pişirip, çocuk bakıp oturmak zorunda kalan hanımlarımızın ya da her gün okuldan çıkıp evine giden öğrencilerimizin ortak noktası oldu bu proje.
‘SORUNLARI ÇÖZENE KADAR ÜSTÜNE GİDERİM’
Gizem ve Gül yakın karakterler mi birbirine?
Aslında bana çok yakın bir karakter. Tek farkımız, Gül biraz daha akışına bırakabiliyor bazı durumları. Bense sorunları çözene kadar üstüne giderim.
Köy hayatı nasıl? Adaptasyon süreci zor muydu?
Yurtdışında büyüdüm ailem sayesinde ve çok şanslıyım ki çocukluğum doğa içinde geçti. Bu yüzden adapte olmakta pek sıkıntı çekmedim. Hatta şehir hayatından çok doğal bir hayatı yeğlerim.
“DOĞAL HAYAT BENİ DÜZENE SOKTU”
Memnunsunuz yani Muğla’da yaşıyor olmaktan…
Çok! Kendime çok rahat bir şekilde vakit ayırabiliyorum. İstanbul’dan sonra Muğla ve doğal hayat beni düzene soktu bile diyebilirim. Setimin olmadığı günler köpeğimle ilgileniyorum, bisiklete biniyorum, bazen çiftliğe gidip ata biniyorum, resim yapıyorum, bol bol film izliyorum, bazen sadece keyfine kuzenle çıkıp yürüyüş yapıyoruz.
Oyunculukta kurallarınız var mı? Şunu yapmam, bunu giymem gibi…
Senaryosuna ve yapımına göre değişir…
Çok kısa bir süre sonra ilk sinema filminiz gösterime girecek. Nasıldı ilk deneyim?
Oldukça heyecanlı. Çok dokunaklı, acı ve romantik bir hikaye çektik. Aslında tam bir Yeşilçam uyarlaması diyebilirim. Çekimler 1 ay sürdü Kıbrıs’ta. Çekimlerimiz bitti fakat çalışmalarımız hâlâ sürüyor. Çekim sırasındayken çoğu sahnede gözyaşları gördük ekipte… Umarım herkes aynı histe olur seyrederken. Filmimiz 21 Kasım’da vizyona girecek. Ben de heyecanla bekliyorum.
‘SİNEMADA RUH VE BEDEN YORULMUYOR’
Dizi dünyasına kıyasla neler size değişik geldi?
Sinema çok daha ağır ilerleyen , acele etmek gerekmeyen, ışığa daha çok önem verilen ve en güzeli yetiştirme derdi olmayan bir sistem. Böylece oyuncu olarak günde en fazla 2, bilemediniz 3 sahne çekerek hem ruhunuz yorulmuyor hem de bedeniniz. Bu sayede sahnelere daha fazla çalışma ve alışma süren oluyor.
Derin bir aşk hikayesinin taraflarından birini oynadınız. Aşık değilken, ‘mış gibi’ yapabilmek nasıl bir psikoloji...
Herkesin hayatında deneyimleri vardır sonuçta. Genelde bilmediğin, yaşamadığın şeyi canlandırmak zordur. Herkesin hayatında bir kere de olsa büyük bir aşk olmuştur. Karşılıksız ya da karşılıklı. Böyle bir rolü canlandırırken insan ister istemez kendi hayatından bir şeyler katar içine. Bu çok doğal. Tabii ki aynı olmaz ama his doğrudur en azından. Aşık olduğunda ona bakışın herkese bakışından ayrıdır. Davranışların, konuşman… Evet zordur ‘mış’ gibi yapmak ama karşındakinden enerji aldığın an o duyguyu daha rahat ortaya çıkarırsın. Ben genelde karşımdakinin yüzünde beğendiğim bir noktayı seçerim ve o bana duygu verir.
Aşkı siz nasıl tanımlarsınız?
Aşk bence ilk duyduğun heyecandır. Sonradan çok güçlü bir sevgiye ve bağa dönüşen bir şeydir. Bazıları ‘aşk kavuşamamaktır’ diye tanımlar. Ama bence aşk vardır. En azından o heyecan…
Barış Kılıç nasıl bir rol arkadaşı?
Barış’la çok rahat çalıştık. Çok enerjik, komik, güler yüzlü aynı zamanda da disiplinli bir oyuncu. Egosuz bir insan olduğu için elektriğimiz tuttu. Sahnelerde çok paslaştık ve rahatça doğaçlama yaptığımız zamanlar bile oldu.
Kendinizi iki kelimeyle nasıl ifade edersiniz?
Uyumlu, samimi.
Hayat felsefeniz ve olmazsa olmazlarınız nedir ?
Yaşamak istediğini yaşa ve söylemek istediğini söyle. İçinde hiçbir şey kalmasın. Hayat gülümsedikçe güzel (gülüyor).
Akşam
