UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

PAUL WALKER’I ANMAK İÇİN YAZILAN ŞARKI, TIKLANMA REKORU KIRDI!

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

PAUL WALKER’I ANMAK İÇİN YAZILAN ŞARKI, TIKLANMA REKORU KIRDI!

ALİ EYÜBOĞLU

Alice

ÜÇ KLİBİN TIKLANMASI DÜNYA NÜFUSUNU GEÇTİ

15  Temmuz 2012’den bu yana Youtube’daki tıklanma rekoru ‘Gangnam Style’ klibiyle Güney Koreli şarkıcı PSY’nin elindeydi. Amerikalı rap yıldızı Wiz Khalifa, ‘See You Again’ adlı duygusal şarkısıyla Güney Koreli PSY’yi tahtından etti. Çünkü 6 Nisan 2015 tarihinde YouTube’a yüklenen ‘See You Again’, tıklanmada ‘Gangnam Style’ı geride bıraktı.

Bu satırları kaleme aldığım saatte iki şarkının tıklanma rakamları şöyleydi:

See You Again: 2.902.992.135

Gangnam Style: 2.896.292.071

‘Hızlı ve Öfkeli’ serisinin son filmi ‘Furious 7’ için Charlie Puth tarafından trafik kazasında hayatını kaybeden başrol oyuncusu Paul Walker’ı anmak için yazılan şarkı, YouTube’da tıklanma rekorunu eline geçirdi, ama zirve keyfi uzun sürmeyecek gibi. Çünkü Porto Rikolu Luis Fonsi’nin 12 Ocak 2017 tarihinde YouTube’a yüklenen videosu ‘Despacito’nun görüntülenmesi yedi ayda 2.5 milyara yaklaştı. ‘Despacito’nun bu hızla ‘Gangnam Style’ ve ‘See You Again’ şarkılarını geride bırakması an meselesi...

BM’nin açıkladığı son rapora göre, dünyanın nüfusu 7.6 milyar. Üç şarkının YouTube’daki toplam tıklanma sayısı dünyadaki insan sayısından bile fazla; 8.2 milyar.

“Çok tıklanıyorlar da ne geçiyor ellerine?” diyorsanız, açıklayayım.

Youtube’daki müzik videosunun bir kez izlenmesinden müzik endüstrisi 0.001 dolar kazandırıyor.

KIRMIZIDA GEÇENE BU KORKU YETER

Paris’te yılda 4 bin 500 yayaya otomobil çarpınca, Fransızlar ilginç bir yönteme başvurdu. Yolu müsait görüp, yayalara yeşil ışığın yanmasını beklemeden veya dalgınlıkla karşıdan karşıya geçenleri sistem anında algılıyor. Müthiş inovasyon çalışmasında dalgın yaya, acı bir fren sesiyle uyarılıyor. Yaya, panikle sesin geldiği yere bakınca fotoğrafını çeken sistem, bunu hemen duraktaki panoya yansıtıyor. Bir anlık dalgınlık ya da ‘otomobil gelmiyor, fırsat bu fırsat’ düşüncesiyle kırmızı ışıkta yaya geçidine dalan ve acı fren sesiyle kendine gelenlerin panodaki fotoğraflarının üzerinde şu yazı çıkıyor: “Ölüm riski almayın, trafik ışıklarına dikkat edin.” Kampanyanın, yayalara otomobil çarpmasını azaltıp-azaltmadığına dair bir bilgi yoktu haberde.

GÜNÜN SÖZÜ

Kimseden bir yel bekleme, böylece asla hayal kırıklığı yaşamazsın. (Sylvia Plath)

 

SİNA KOLOĞLU

Reyting canavarı

ROLÜYLE GERÇEĞİ AYNI

Bazı karakterlerle onları oynayan oyuncuların fena halde örtüştüğü örnekler oluyor. Mazlum Çimen, oğlu Saki Çimen’i evlendirdi. Kendisine, Zuhal Olcay’la olan birlikteliğinin nikah masasında mutlu sona gidip gitmeyeceği sorulmuş. Çimen, “Evlilik, gereksiz bir olay. Güzel giden bir şeyin üzerine yeni bir şey yapmaya gerek yok” demiş.  

Mazlum Çimen, ‘Şevkat Yerimdar’da Bozkır’ı canlandırıyor. Kızı Tezene’yi İsmail’e istemeye gelen Şevkat ve mahalleliyle aralarında geçen konuşmalar ortalığı karıştırmaya yetiyor. Bozkır, “Cuma Usta doğru şeyler söylüyor. Evlilik sadece aşkı değil, insanı da öldürüyor.” dedi. Bu sözleri şaşkınlıkla karşılayan Gülperi, “Ne demek şimdi Bozkır? Evliliğimiz seni öldürüyor mu?” diye sordu. Bozkır, “Gülperi ben sana aşıktım. Ne güzel türküler yakıyordum. Evlendik, bir tane türkü yakamadım. Neymiş, evlilik beni öldürmüş” dedi. Sonra Bozkır kapının önüne konuldu, eşyalar da balkondan aşağı atıldı. Gerçek hayatta Mazlum Bey’in bu sözleriyle ilgili, Zuhal Hanım’ın ne dediğini bilmiyoruz. Gerçek hayatın senaryosunda, gidişat sorunsuz gibi görünüyor.

BU ÇOCUK EN İYİSİ

‘Dolunay’daki Alihan Türkdemir,tatlı çocuk, güzel bir yetenek. ‘Muhteşem Yüzyıl Kösem’de 1’inci Mustafa’nın küçüklüğünü oynamıştı. ‘Dolunay’daki sahneleriyle “Başrollerden biriyim” diyor. Bulut, (Alihan Türkdemir) kazada anne ve babasını kaybetti. Kendisi yaralı olarak kurtuldu. Hastane sahnesi vardı. Nazlı ziyaretine gelince ona, “Nazlıbiliyor musun annem ölmüş” dedi ve ağlayarak sarıldı. Gözyaşının olmadığı, gözlerin hemen kırmızı rengi alıp, bir damlasının akmaya başlamadığı bir tane dizimiz yok. Hepsinin amacı, ağlatmak. Bulut’un annesini kaybetmenin ızdırabını bizlere yansıtabilmesi, yüzlerce ağlak sahnenin gelip geçtiği dizi sektörünün, nadir etkileyici sahnelerinden biri oldu. Ev ahalisinin gözleri doldu. ‘Dolunay’ romantik komedi olarak bizlere sunulmuş ve dram olayını da son bölümde, ‘Biz bunu da yaparız icabında’ mesajıyla ispatlamıştır.

Dizinin, kaza, ölüm, cenaze ve aile ilişkilerindeki detaylar doz ve gerçeklik açısından takdirimizi kazandı. Ev ahalisi, “120 dakikalık dizinin bu standartta gitmesi zor” diyerek kaygılarını da dile getirdi. Karakterlerin hepsi doğru seçim olmuş. Dizinin tek sorunu, zaman.

 

MESUT YAR

Yaz rehavetine alışmayın

Bu yıl ciddi bir izleyici kitlesiyle buluşan asker dizileri önümüzdeki sezonda da ekranda olacak. Hem de çoğalarak...

Mesela Star TV’nin yeni projesi “Börü” için konuştuğum bir üst düzey yönetici en az iki haneli reytingler beklendiğinin altını çizdi. Proje çok sağlammış. Eh bir yandan devam eden İsimsizler (Kanal D), Söz (Star TV), Savaşçı (FOX) gibi diziler bir yandan da ucu Deli Yürek’e kadar dayanan “demir çekirdek” dizileri...

Önümüzdeki sezon ekranda aksiyon kasırgası var diyebiliriz. Kısacası kendinizi yaz rehavetine kaptırmasanız iyi olur...

Klavye mi kumanda mı?

Sosyal medyada da dizi çılgınlığı devam ediyor. Geçtiğimiz hafta hakkında en çok konuşulan dizi Kalp Atışı (Show TV) oldu...

İkinci sıraya yerleşen Dolunay’ı (Star TV) yeni sürümüyle ekrana gelen Adı Efsane (Kanal D) izledi. Dördüncü sırada bir suç serisi olan Çember (Star TV) yer alırken beşinci sıraya da Ateşböceği (Star TV) yerleşti. Listenin en sonunda ise Türk Malı (Star TV) yer aldı...

Tüm bu diziler içinde bir tanesi hem asıl hem de tekrar yayınlarıyla iyi reyting alıyor. O da Dolunay. Sosyal medyanın yüz vermediği Şevkat Yerimdar (FOX) ise reyting listelerinde neredeyse birinci...

Eh, o zaman kumanda farklı klavye farklı konuşuyor diyebilir miyiz? Deriz! (Teşekkürler MTM)

Gecenin kralı programlar mı olacak?

Gece Hattı projesinin fikir babası Show Haber Genel Yayın Yönetmeni Ramazan Kurnaz açıktan bir kehanette bulundu...

“Dizi bolluğu bize bir yer açtı. Asıl meyveyi kış sezonunda toplayacağız. Gece Hattı belki de yüzde 20’lik izlenme oranlarını yakalayacak” dedi...

Buradan bakınca çok uzak bir ihtimal gibi durmuyor. Gece Hattı haftanın beş gününden en az üçünde en çok izlenen ilk on program arasında duruyor...

“Ama ekran boş” demeyin. Dönecek ya da yeni gelecek her dizinin o boşluğu dolduracağını söylemek yanlış olur. Neyse. Bakalım kehanet tutacak mı?

3 ADAM YOK AMA...

Yetenek Sizsiniz jürisinde Hülya Avşar, O Ses Türkiye jürisinde de Yıldız Tilbe olacaksa; yani çıkan haberler balon filan değilse, bu kış da çok eğleneceğimizin garanti olduğunu not düşüyorum...

Yaz uykusuna yatan TV8’in kış döneminde rakipleri için yine kabus olacağını düşünüyorum. Bir eksikle; Eser Yenenler, Oğuzhan Koç ve İbrahim Büyükak’ın programı Üç Adam artık yayınlanmayacak. Not düşüle!

Rıza Baba Datça'da bir el atsana

Arka Sokaklar’ın (Kanal D) efsane müdürüne seslendiğimi anladınız sanırım. Önceki gün Datça’daki evime hırsız girdi...

Dünyanın en güvenilir yerlerinden biri olarak bildiğim Datça da bir süredir güvenlik listesinin dışına çıktı...

Güzel beldede hırsızlık olayları o kadar artmış ki emniyet özel bir birim oluşturma noktasına kadar gelmiş. Benim evi boşaltan gözü pek hırsızların polisi bir hayli uğraştıracağını düşünmek istemiyorum ama durum öyle görünüyor.

Neyse...

Bu arada, eskiden hırsızların gözdesi olan TV aygıtlarının artık çalınmaya değer bile olmamasına istemeyerek sevindim. Paramızı çaldılar ama ekmek teknemizi bize bağışladılar. İnsan şu tuhaf ortamda nelere seviniyor, görüyor musunuz?

Hayvanları unutmadılar

Dolunay (Star TV) önceki gün reyting listesinin ilk üç sırasındaydı. Yeni bölüm, bölümün tekrarı ve eski tekrar ilk üç sırayı parselledi. Tam da dolunay zamanı gelen bu skor tuhaf bir ironi de içeriyordu hani...

O değil de böyle yüksek izlenme oranları alan dizilerde verilen sosyal mesajların önemi büyük. Mesela izlediğimiz son bölümde karakterler hayvan barınaklarına yardım edip, sahipsiz sokak hayvanlarına dikkat çektiler...

Yaz aylarında “esmiyor” duygusu sadece insanlara özgü değil, bu bir. Hayvanlara çok acımasız muamele eden akıl hastaları çoğaldı, bu iki. Yerel yönetimler de zan altında artık, bu üç... Saydığım maddeler bile diziyle de olsa meseleye dikkat çekmeyi alkışlanır kılıyor. Haksız mıyım?

 

OYA DOĞAN

İki Yalancı’nın tek takıntısı zenginlik

Tükenmez Film-Gani Müjde’nin hem yapımcılığını, hem proje tasarım ve senaryosunu, Kıraç’ın müziklerini, Eda Teksöz Kipritoğlu’nun yönetmenliğini üstlendiği İki Yalancı, pazartesi akşamı Kanal D’de başladı. Keremcem, Yağmur Tanrısevsin, Serhan Arslan, Hazal Şenel, Koray Erkök, Rahmi Dilligil, İnci Şen, Erol Aydın, Tuna Arman, Şebnem Gürsoy, Aykut İspir, İlsu Olcahan Kubak, Çınar Kaan Şimşek’in rol aldığı dizi; Tüm Kişiler’de 3.66 reytingle birinci, AB’de 3.16’yla ikinci, ABC1’de 3.71’le birinci oldu. Bir toplumun fikri neyse zikri dizilerine de yansıyor. Son yıllarda neredeyse tüm kadınlardan ve erkeklerden aynı şeyi duyuyoruz. Zengin eş bulmak! Bu zaten ekrandaki programlara da yansıyor. Özellikle evlilik programlarında öyle şeyler duyuyoruz ki, aşkın iki araba 3 daireye bedel olduğunu kabullenmiş durumdayız. İki Yalancı işte tam böyle bir sohbetle başladı. İstanbul görüntüsünün üstüne düşen zengin koca muhabbetiyle... Duygu (Yağmur Tanrısevsin) ve Burcu (Hazal Şenel) mahalleden iki arkadaştır. Burcu Bodrum’da bir otelde kuru temizlemecilik yapmaktadır. Mahalleden arkadaşları, görgüsüz Aslı’nın düğünü için İstanbul’a gelmiştir. Duygu bir AVM’de mağazada çalışmaktadır. Babası eve para getiremediği için onları terk edip gitmiştir. O da evine bakmaktadır. Burcu’nun en büyük hayali arkadaşı Duygu’yu zengin bir kocaya yamamaktır. Evet, ilk bölümde tam anlamıyla yaptığı buydu. İşten atılan Duygu soluğu arkadaşı Burcu’nun yanında Bodrum’da alır. Ve plan işlemeye başlar. Zengin koca avı!!!

Oyunlar fazlaydı

Serkan (Keremcem) ve Cenk (Koray Erkök) bir oto tamircide çalışmaktadır. Serkan çocukluk aşkının onu değil parayı seçtiğini öğrenince bunalıma girer ve Cenk’in patronlarına posta koymasıyla soluğu Bodrum’da Naci’nin (Serhan Arslan) yanında alırlar. Tek amaçları kendilerini zengin gösterip zengin kız bulmaktır. Amaç aynı herkes ait olmadığı bir dünyanın içinde yalan söyleyerek birbirinin zenginliğinden yararlanmak istemektedir. Olaylar gelişir, bir barda Duygu ve Serkan tanışır. Bir sürü yalanla finale kadar bir arada kalırlar. Öyle saçma yalanlar söylerler ki, iş artık içinden çıkılmaz hale gelir. Kızların yalanı ortaya çıkacak mı soruyla ilk bölüm sonu oldu. Dizinin beni en çok rahatsız eden tarafı bu zenginlik vurgusunun neredeyse her diyalogda geçmesiydi. Anladık, herkes zenginliğin peşinde ama her saniye gözümüze sokulması bir süre sonra fazla geldi. Hikaye zaten Yeşilçam dokusunda ve yaz aylarında izleyebileceğimiz bir şekilde ilerliyor. Mahalle, ailelerin olaya dahil olma şekli, gençler, hayaller ve yalanlar iç içe geçip bir romantik komedi olarak aksa çok daha keyifli bir hal alacak. Ancak özellikle Koray Erkök ve Serhan Arslan oyunlarıyla fazlasıyla komediye kaçıyor. Daha doğrusu o evde yaşayan, o barlara ve plajlara gidip o cümleleri kuran ve öyle davranan kişilerin kimse yüzüne bakmaz. Zaten sahnede fazla kaçıyor. Yalancı oldukları o kadar belli ki, bunu anlamayan Duygu ve Burcu da salak durumuna düşüyor.

Aşk artırılmalı

İki Yalancı, reytinglerde gün birincisi olarak iyi bir başlangıç yaptı. Günümüzde Twitter, insatagram, Google varken hepimiz telefonlarımıza düşüp her tanıştığımız kişinin kim olduğunu sosyal medyadan kontrol ederken, bir kez bile telefonlarına birbirlerinin adlarını yazıp bakmamalarına olaylar silsilesinden inandık, daha doğrusu takılmadık. Ama bu yalanı biraz daha saklamak için daha gerçek sebeplere ve oyunlara ihtiyaç var. Dizi ikinci bölümden sonra türünü oturtur, bir seçim yapar ve aşkı artırırsa yükselişe geçebilir. Herkesin emeğine sağlık!

 

MEVLÜT TEZEL

Bir karar aldım

Dünyaca ünlü manken Adriana Lima, uçaktan indiğinde 'Bakın ben bu adamı okuyorum' der gibi göğsünde Metin Hara'nın kitabını taşıdığından beri görüntüleniyor.

Lima ve Hara her yerde, herkesin göreceği bir şekilde öpüşüyorlar ya da bir fotoğrafçı tuttular kendilerine! Ne hikmetse her öpüştüklerinde görüntülendiler!

Medya bu görüntüleri konuşuyor. 'Yaşanan aşk mı yoksa kitap-yazar tanıtımı mı?' diye tartışılıyor. Bu mevzu neredeyse 15 Temmuz anma etkinliklerinin bile önüne geçecek!

Dün 'Reklam kokan hareketler bunlar' diye yazdım. Benim gibi birçok köşe yazarı da bu ilişkinin reklam olduğunu düşünüyor.

Oysa gerçek mi, reklam mı diye tartışılması bile bu reklam kokan ilişkiye yarıyor.

Bu haberlerden önce Metin Hara'yı kaç kişi tanıyordu?

Şimdi basını takip eden herkes onu tanıyor. Bu kitapyazar tanıtımının gündemde tutulması için sosyal medya ajanslarıyla da çalışıldığını düşünüyorum.

Özetle; son dönemin en çok tutan reklam aşkıyla karşı karşıyayız.

Ben şöyle bir karar aldım; bundan sonra gizli reklam yapıldığına inandığım bir olayla ilgili eleştiri yazısı bile yazmayacağım. Çünkü yaptığınız eleştiri bile o reklamın daha çok konuşulmasını sağlıyor.

Ne yazık ki, bu yazı bile! Çağımızda önemli olan ne olursa olsun çok konuşulmak, gündeme gelmek; rezil olsanız bile!

Filenin sessiz sultanları

23'üncü Yaz İşitme Engelliler Olimpiyat Oyunları için hazırlanan Kadın Voleybol Milli Takımı için 'Filenin Sessiz Sultanları' deniyor.

Birçok gazetede ve TV haberinde 'Filenin sessiz sultanlarının hedefi madalya' şeklinde başlıklar atılıyor, altyazılarda da aynı slogan hakim. A Milli Kadın Voleybol Milli Takımı için 'Filenin sultanları' deniyor, işitme engellilere de 'Filenin sessiz sultanları' diyelim dediler herhalde.

Engellilere karşı en başta duyarlı olması gereken medya nasıl böyle bir hata yapar?

Allah'tan 'Sağır sultanlar' demiyorlar.

Kontrollü meşale şov olabilir

Eskişehir-Göztepe maçında meşale şovunun abartılması yüzünden tribünlerde meşale yakılmasını engellemek için yeni tedbirler alınması gündemde.

Tribüne meşale sokulması zaten yasak ama polis aramasından bir şekilde geçip tribünde meşale yakanlar oluyor. Sadece Türkiye'de değil, birçok ülkede bu tribün ritüeli devam ettiriliyor.

Evet, meşale tehlikeli, yangın çıkarma riski var ama şu görüntüye bakar mısınız, sanki bir Rönesans tablosu. Futbol sevdalısı olup şu görüntü karşısında mest olmayan var mı?

Meşale etrafına bir-iki dakika ciddi bir aydınlık saçar ve söner.

Yanarken fırlatılmadığı sürece sorun çıkarmaz. Ama her şeyde olduğu gibi meşale yakma ritüeli de abartılıyor, yanan meşaleler rakip tribünlere atılıyor. Keşke belirli bir sayıda meşale yakılmasına izin verilse, meşaleyi yakacakların isimleri önceden kaydedilse. Kulüpler ve taraftarlar isterse güvenli bir şekilde meşale şovu yapılabilir ama önce bu sorumluluğu alacak insanlar lazım.

Evde maç izlemek daha ucuz, kolay ve konforlu. Maça gitmek için trafik çilesi çekenler, kombinelere ciddi paralar ödeyenler, sahada oynanan futbol için mi stadyumlara gidiyor sanıyorsunuz.

Birçok taraftar maça tribün şovunu, o muhteşem ambiyansı yaşamak için gidiyor. Elbette deşarj olmak isteyenler de var. Belki de ben fazla futbol romantiğiyim ama tribüncüleri de anlamak lazım.

Aferin sana güzel çocuk!

Bir çocuğun cami avlusunda susayan bir sokak köpeğine elleriyle su içirme videosu sosyal medyada büyük ilgi gördü.

Aferin sana güzel ve iyi kalpli çocuk.

Aşırı sıcaklar yüzünden birçok sokak hayvanı zor günler geçiriyor.

Kuşlar, köpekler, kediler bir damla suya muhtaç. Duyarlı insanlar evlerinin önlerine, sokak köşelerine taslarda su bırakıyorlar.

Lütfen bu tasları yanlışlıkla da olsa devirmeyin ve siz de sokağa bir kap su koyun. Zor günlerinde hayvan dostlarımızın yanında olalım.

Sıcağın nedeni yüksek binalar

Meteoroloji, İstanbul'da hava sıcaklığını 30-32-34 vs. açıklıyor ama bir de hissedilen sıcaklık var. Özellikle şehrin merkez ilçelerinde sıcaktan kavruluyor İstanbul halkı.

Bunun nedeni ise yüksek binalar. Türkiye gazetesinden Damla Peker'e konuşan TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Köse, yüksek yapılardaki cam kaplamaların güneş ışıklarını yansıtarak çevresinde ısı artışını etkilediğini söyledi. Hava sıcaklığının 38 derece olduğu bir günde hissedilen sıcaklığın nemle birlikte 48 derecelere ulaştığını belirten Köse, "Yüksek binaların rüzgar yönüne göre yapılması önemli. Eğer, şehrin rüzgar koridorlarını engellerseniz, bu sıkıntılar yaşanacaktır" diyor. Bunlar çoğumuzun bildiği gerçekler; önemli olan bundan sonra ne olacağı. Resmi Gazete'de yayımlanan ve yatay mimariyi ön plana çıkaran 'Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği' bir an önce uygulamaya geçirilmeli.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERtv yazarları