UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! ALİ EYÜBOĞLU, FUNDA KARAYEL, PELİN KAYA, YÜKSEL AYTUĞ VE SİNA KOLOĞLU BUGÜN HANGİ KONULARI YORUMLADI?..

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! ALİ EYÜBOĞLU, FUNDA KARAYEL, PELİN KAYA, YÜKSEL AYTUĞ VE SİNA KOLOĞLU BUGÜN HANGİ KONULARI YORUMLADI?..

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! ALİ EYÜBOĞLU, FUNDA KARAYEL, PELİN KAYA, YÜKSEL AYTUĞ VE SİNA KOLOĞLU BUGÜN HANGİ KONULARI YORUMLADI?..

SİNA KOLOĞLU – MİLLİYET

DUYGUSAL MUTFAK ROBOTLARI

 

Poyraz Karayel’de, Poyraz Eda’ya söyler: “Senden daha duygusal mutfak robotları var.” Ruhsuzluğun çarpıcı bir tarifi olmuş!

EKREM BEY GELİYOR!

‘Paramparça’ dizisine Ekrem adlı sürpriz bir karakterle İlhan Şeşen dahil oldu. Parça pinçik dizide, Ekrem Bey sayesinde bakalım daha ne entrikalar olacak?

İSYAN ETTİK!

‘Gülümse Yeter’ dizisinin tekrarı başladı. İki dakika ya geçti ya da geçmedi Reklam girdi. Ev ahalisi “Dizinin tekrarından da para kazanırım diyorlar. Yuh olsun” dedi. Sonra tekrarın tekrarı yayınına devam ettiler. Yine reklam girdi. Sonra yeni bölüm. Biz bu hikayeyi daha önce duymuştuk aslında!

OXFORD’LU GELİNİMİZ DE VAR

Oxford bizim için önemli bir okuldur. İbrahim Tatlıses’in “Oxford vardı da biz mi okumadık?” sözü tarih sayfalarına geçmiştir. star TV’de ‘Evleneceksen Gel’de ‘Oxford’da eğitim alan Kamilla’nın damat adayı’ sözü geçiyor. Oxford’lu gelinimiz de var artık. Mutluyuz ve çok mesuduz.

ÜLKE sinema

Habertürk’te haberi vardı; “Beş ilimizde sinema yok.” Önemli mi? Sinema salonu gibi bir ülkeyiz. Her salonda bir film!

PRATİK BİLGİ UZMANLARI

‘Zahide Yetiş’le programında yarın pratik bilgiler uzmanı Meltem Açıkel, cilt uzmanı kimyager Şems Aslan var. ‘Nursel’in Evi’nde durum farklı mı? Bireysel antrenör Cem Açıkbaş ve Sercan Direk konuk. ‘Tavşanlama’ ve ‘Beli bağlı’ yemek tarifi verilecek. “Kocacığım bu akşam sana beli bağlı yaptım” lafa bak.

Ardından örgü uzmanı Tulin İriş, Tunus şişiyle çift taraflı bere örecek. Bir günde, şifalı sütlü bal kabağı çorbası, ev yapımı peynir, üzerine yetmedi milföy hamurundan pizza yapmayı öğrenen bir kadının hayatını düşünün. Bunun haftanın beş günü ve bir sene sürdüğünü unutmayın!

Kare donunca

Hollanda devlet televizyonunda bir sohbet programı... Konuk keyifle birasını yudumluyor. Toplumun ahlakı bozuluyor mu?

 

ALİ EYÜBOĞLU – MİLLİYET

‘DENİZ’ KADINLARA UMUT IŞIĞI OLACAK

 

Senaryosunu Funda Çetin’in yazdığı, yönetmenliğini Aysun Akyüz’ün yaptığı FOX’un yeni dizisi ‘Kalbimdeki Deniz’, kısa sürede 40 civarındaki rakibine fark attı.

Kutsi’yle Özge Özberk’in başrollerini paylaştıkları proje, ikinci haftasında cumartesi akşamlarının ‘1 numara’sı olmakla kalmadı. Pastel Film’in çektiği dizi, ekranda bir ayını bile doldurmadan Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu tarafından ‘Kadına Karşı Şiddeti Önlemede Örnek Proje’ seçildi. Özberk’in canlandırdığı Deniz’in tek başına ayakta kalma mücadelesi, şiddet gören kadınların sığınacağı bir liman, rol model alacakları örnek oldu. Bir haftalık Uzak Doğu seyahatine çıkacağım günü dizinin setinde geçirip, başrol oyuncuları Kutsi ve Özberk’le konuştum. Çengelköy’deki setten sonra Singapur’a uçtum ve bu söyleşinin deşifresiniyse Phuket’ten dönüş yolunda geminin güvertesinde yaptım.

‘4-5 sene dizi seyretmedim’

Dizinizin cumartesi günleri reytingte birinci olması neler hissettiriyor size?

Tabii ki yaptığın işin karşılığını reyting olarak görmenin ötesinde sokaktakilerin nabzını tutmak çok önemli. İnsanlar, sizi çevirip yaptığınız işten yana mutluluğunu, heyecanını dile getiriyorsa asıl reyting o… Projenin geri dönüşümü çok hızlı oldu. Bu işe başladığımda her cümlesini, her anını, duygusunu hücrelerime kadar yaşadım. Uzun zamandır da böyle hissetmemiştim açıkçası.

 Bir proje size geldiği zaman onun tutup-tutmayacağını hep hisseder misiniz?

“Acaba mı?” dediğim işlerin hiçbirinde yer almadım. Kalbimden ufacık bir “Yani” dediğim işlerden de hiçbiri tutmadı.

Özge Özberk’in beğenmeyip, seyircinin zirveye taşıdığı dizi oldu mu?

4-5 sene dizi seyretmedim, o yüzden yanlış bir şey söylemeyeyim.

25 yıl dizi oyunculuğu yapan biri o kadar süre niye dizi izlemez?

Heyecanlandırmıyor beni hikayeler. Kendime yakın hissetmiyorum. Farklı ve inandırıcı gelmiyor. Arkadaşlarımın işlerine tabii ki arada bakıyorum, ama böyle bir kopuş yaşadım. Yaklaşık iki sene hiç televizyon izlemedim. Özellikle boşanmadan sonra. Biraz kendimle ilgilendim. Oğlumla vakit geçirdim.

Peki Özge Özberk bir senaryo yazsa nasıl bir dizi izlettirirdi insanlara?

Bir tane var zaten. Anneannemin hikayesi. İnanılmaz bir dram, melodram… Hem aşk, hem de bir kadının ayakta kalma mücadelesi. Uzun bir hikaye ve anlatıcısı da ben olurdum.

Dizide hayat verdiğiniz Deniz nasıl biri?

Tek başına ayakta durmaya çalışan bir Türk kadını. Dizimiz, Deniz özelinde Türk kadınının yaşadığı bütün zorlukları, dantel işler gibi anlatıyor. O yüzden çok gerçekçi ve cumartesi gününün reyting birincisi.

Çektiğimiz birkaç sahneden çok etkilendim. Bir kadının fiziksel olarak erkek karşısında ne kadar güçsüz ve aciz olabileceğini gördüm. Kadın, erkek tarafından fiziksel tacize maruz kaldığında yapabileceği hiçbir şey yok.

15 sene önce Taksim’de tinercilerin bıçaklı saldırısına uğradım, abimle giderken. Yolumuzu kestiler. Abime bıçak çektiler. Araya girdim, ‘Sakin olun’ diye... Bıçağı çevirdi ve gözümün altına sapladı. Kanlar içinde yere serildim.

‘Oyunculuk kıyafeti üzerime tam oturdu’

Müzisyen olarak tanıdığımız Kutsi, artık şarkıcılığı kadar oyunculuğuyla da ön planda.

Nasıl oldu bu?

Hiç aklımda yoktu oyunculuk, ama o kıyafet üzerime tam oturdu. ‘Doktorlar’ dizisiyle başladı, içimde de varmış demek ki! Rol de bir kıyafet. Kıyafet üzerinize oturduğunda ve doğal olduğunuzda o samimiyet yansıyor seyirciye.

Senaryoyu okuyunca tutup-tutmayacağını anlıyor musunuz?

Evet… Çünkü senaryodaki samimiyeti baz alıyorum.

Haftanın kaç günü tatil yapıyorsunuz?

İki gün. Bazen set içinde de dinleniyorum. Otomobilimin bagajındaki gitarı sete getirip, bazı sahnelerin ruhuna uygun bir şeyler çalıyorum.

Sette beste mi?

Olmaz mı? Müzik aşığı biriyim. Akademik ve tiyatral bir geçmişim yok, ama en azından 300 bölüme yakın dizi tecrübem var. Müzisyenlik dersen gitarım bagajımda. Bir sahne gördüğüm zaman oraya birkaç cümle koymak istiyorum.

Fırsat bulunca gidiyorum stüdyoya. 2007’deki albümü, evimle ‘Doktorlar’ın seti arasında yaptım. Otomobilde bir şey geliyordu aklıma sağa çekip not alıyordum. Akşama stüdyoda demosunu yapıyordum.

Yeni bir albüm var mı ufukta?

Hazır, yakında çıkaracağız. 9-10 parça var. Klip bir ay içinde hazır olur.

 

FUNDA KARAYEL – SABAH

4. ULUSLARARASI BOĞAZİÇİ FİLM FESTİVALİ’NDEN GERİYE KALANLAR

 

Sabah ve Daily Sabah'ın medya sponsoru olduğu 4. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali, cuma günü gerçekleşen kapanış töreniyle son buldu. Festivalden geriye konuşulacak filmler, oyuncu performansları ve usta isimlerden öğrendiğimiz kıymetli bilgiler kaldı. 'Story' kitabının yazarı Robert McKee, festivalde verdiği 'Tür Semineri'yle ilgi gördü. Oscar ödüllü birçok yönetmen ve oyuncuya dersler veren McKee'nin söylediklerinde ilgimi en çok, ilerleyen yıllarda sinemanın teknolojinin gelişimiyle evrileceğini, sinemaların artık biteceğini söylemesi çekti. Üstelik her şeyin internette gerçekleşeceğini dile getirerek, internet dizileri ile kısa filmlerin başladığına dikkat çekti. Teknolojinin gelişiminden sıkıntı duymadığını söyleyen McKee, "Sadece hikayelerin ve içeriklerin internete uygun forma getirilmesi gerekli." Değişimin önünde duramazsak sinemanın yok olup gitmesine sessiz kalmak zorunda kalacağımızı söyleyen McKee, senaryolardan bahsederken, "Sektörün bel kemiği yazarlarıdır ama iyi diyalog yazmıyorsanız bir hiçsinizdir" dedi. Türkiye'de uzun dizi süreleri hakkındaki görüşü sorulan McKee, "52 haftada 12 bölüm yazarlarsa kaliteli bir iş çıkarma şansları olabilir" şeklinde konuştu.

'KİMSEYİ DİNLEMEYİN'

Uluslararası kurmaca kısa film ve belgesel yarışma filmlerinden bir seçki izledikten sonra film ekipleriyle söyleşi gerçekleştirdik.

Tüm ekiplere, 'filmleri ne kadara mal ettiklerini' sordum.

Cevaplar harikaydı. Fransa yapımı 'Burada Kimse Ölmez' filmi 1600 Euro'ya mal olmuş çünkü film Afrika'da çekildiği için para, uçak biletine gitmiş. Türkiye-Romanya ortak yapımı 'Transasya Expresi'nde, filmin yönetmeni filmi neredeyse bedavaya çektiklerini söyledi. "Filmlerini çekmek için finansman arayan genç sinemacılara ne önerirsiniz?" diye sorduğumda ise yönetmen Ana Maria Vijdea, "Okuldaki profesörlerini dinlemesinler yoksa film çekemezler" diye konuştu.

 

YÜKSEL AYTUĞ – SABAH

MARS OLMADAN…

 

Tavla bilenler, yukarıdaki başlığın ne anlama geldiğinin farkındalar. Bir kerede bir değil, tam iki oyun birden kaybetmek... İşte biz dünyalılar olarak şu andaki durumumuz tam olarak 'Mars olmaya iki zarı kalmış' bedbaht oyuncuya benziyor!

Pazar gecesi tüm dünya ile aynı anda National Geographic kanalında ekrana gelen Mars belgeselini izlerken kendimi o şanssız oyuncu gibi hissettim.

Çünkü dünyanın bizi, yani insanoğlunu yaşatacak nimetleri hızla tükeniyordu.

Yerde afetler ve savaşlar, gökte ise göktaşı tehlikesi soyumuzu tüketmek için hazır bekliyordu.

Geriye tek çare kalmıştı:

Kapağı bir başka gezegene atmak. Eğer iki gezegende birden yaşayabilen bir ırk olamazsak, sonumuz yakındı. Bunun için ABD'de uluslararası bir vakıf kuruldu. Yanlarına da teknik sorunları çözümleyip, bu proje için kalifiye elemanları eğitecek birkaç şirket aldılar.

Hedef, 2033 yılında Mars'a ayak basacak ve oradaki üste yaşamaya başlayıp insanoğluna yeni evinin kapısını açacak bir kaşif ekibi kurmaktı.

İşte belgesel/drama şeklinde çekilen Mars adlı yapım da, kamuoyunu bu projeye inandırmak ve yatırımcıları ikna etmek üzere hazırlanmıştı.

Belgesel kısmında projenin sorumluları konuşuyor, vizyonlarını anlatıyor, drama bölümü ise 2033'e projeksiyon yaparak bu zorlu görevde insanların başına neler gelebileceğini gösteriyordu.

Mars'ı tek kelime ile 'soluksuz' izledim. Daha şimdiden bu pazar akşamı saat 20.00'de ekrana gelecek yeni bölümünü iple çekmeye başladım.

Bu arada belgeselin anlatıcısı Selma Ergeç'in seslendirmesine de bayıldım. Yapıma müthiş bir derinlik, inandırıcılık ve kalite katmıştı. Bu ismi bu görev için kim düşündüyse aklına sağlık.

İşin dramatik kısmına gelince: Belgeseli izlerken eminim siz de aynı duyguya kapılacaksınız. Hangi duyguya mı? Başkanlık sistemi tartışmalarının, Trump'ın seçilmesinin, Ortadoğu'daki savaş tehlikesinin aslında ne kadar gündelik ve 'yüzeysel' sorunlar olduğu hissine... Ve eminim aklınızdan yine o beylik cümle geçecek: 'Biz kekik dökemezken pirzolaya, elalem mekik gönderiyor uzaya...'

 

PELİN KAYA – SABAH

GIGI HADID VE KENDALL JENNER İÇİN SIKI PAZARLIK

 

Normalde Mart ayında olması beklenen İstanbul Moda Haftası, sürpriz bir kararla 12-17 Ocak tarihinde gerçekleşecek. Yer; yine Zorlu AVM. Amaç; diğer tüm moda haftalarından önce başlayarak ses getirmek. Tabii bunun yeteceğini düşünmek fantastik bir yaklaşım olabilir ama yetkililer, dünyaca ünlü milli gururumuz Mert Alaş'ı ablukaya almışlar. Moda dünyasının tüm star isimleriyle kanka seviyesinde yakın olmasıyla bilinen Mert Alaş'tan star isimleri İstanbul'a getirmesi isteniyormuş. Şimdilik hedef; Gigi Hadid ve Kendall Jenner'mış. Tabii 100 bin dolardan aşağı kaşesi olmayan bu isimleri getirmek için nasıl sıkı bir pazarlık yaşandığını söylememe gerek yok. Bunlar işin güzel, insanı heyecanlandıran kısmı ama beni esas düşündüren; İstanbul Moda Haftası'nın, kar yağışının yoğun olduğu Ocak ayında ulaşım sınavından geçip geçemeyeceği. Bunu hep birlikte göreceğiz.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERtv yazarları