UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! ALİ EYÜBOĞLU, YÜKSEL AYTUĞ VE SİNA KOLOĞLU BUGÜN HANGİ KONULARI YORUMLADI?..

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! ALİ EYÜBOĞLU, YÜKSEL AYTUĞ VE SİNA KOLOĞLU BUGÜN HANGİ KONULARI YORUMLADI?..

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! ALİ EYÜBOĞLU, YÜKSEL AYTUĞ VE SİNA KOLOĞLU BUGÜN HANGİ KONULARI YORUMLADI?..

SİNA KOLOĞLU - MİLLİYET

MÜJDE İŞİN UZMANI

Müjde Uzman, ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’da Hızır’ın sevgilisiydi. Yurt dışına yollandı. Bir baktık ‘Kiralık Aşk’ta ekrana geldi. Ne diyelim, işin uzmanı olmak böyle bir şey!

Olağan şüpheli!

‘Bir cinayet itirafı daha Müge Anlı’da’ diye bir basın bülteni geldi. Bültendeki şu ayrıntı önemliydi: “Daha önce kendi öz yeğenine cinsel istismarda bulunduğu için 1.5 yıl hapis yatan Himmet Aktürk’ün küçük çocuklara olan zaafı yaşadığı     bölgedeki mahalle sakinleri tarafından biliniyordu.” Olağan şüpheli yani!

Peru Elif’ini arıyor

Kanal 7’nin günlük dizisi ‘Elif’in başrol oyuncusu Isabella Damla Güvenilir, Peru’da çok seviliyor. Peru kanalı yetkilileri ülke çapında ‘Elif’e en çok benzeyen çocuk yarışması yapmaya karar vermiş. Yıllarca Brezilya dizilerinin peşinden koşmuştuk. Şimdi sıra onlarda...

Oran düşse ne olacak?

TRT haber’de ünlü ekonomi hocamız Kerem Alkin enflasyon sepetinde gıda payının daha da aşağılarda, yüzde 15 olmasını istemiş. Kıstas Avrupa. Hocam beni pazarın sepeti ilgilendirir!

Ne olduğunu anlatıyor

FOX’ta bir haberi not etmişim: “İran’la ABD anlaştı. PKK operasyona katılıyor.” Neresi? Musul dolayları. Peki kimin yanında? Şii milislerinin yanında. Başka söze gerek var mı?

STÜDYO BÜYÜK PEKi KONUKLAR? 

Habertürk’ün ‘Türkiye’nin Nabzı’ stüdyosu salon salomanje dediklerinden. Konuklara yazık değil mi kutu gibi sandalyelerde? Hele Didem Arslan Yılmaz, tünemiş taburenin üzerine!  


YÜKSEL AYTUĞ - SABAH

LİDERLER EKRANDA NASIL GÖRÜNÜYOR

Madem ömrümüz televizyon başında geçiyor, liderimizi de televizyon sayesinde seçeceğiz değil mi? Televizyon ve radyodan önce mitingler önemliydi.
Hatta o da yetmezdi, liderler seçim turlarında köy köy, kahvehane kahvehane dolaşır, kendilerine seçmen bulurlardı.
Çok çok bildiri dağıtır, afiş astırırlardı.
Ama şimdi öyle mi? Ses tonuna, ceketinin rengine, kravatının desenine, mimiklerine, jestlerine, vücut diline, saçına, başına ve hatta program öncesi yapılan stüdyo makyajına bile dikkat edeceksin. Çünkü televizyon, cilalı imaj devrinin aynası. Baksanıza, koskoca bile yeni başkanını televizyon tartışmalarıyla seçiyor.
Peki bizim liderlerin televizyon imajı ne? 35 yıldır televizyonla ilgili kalem sallayan biri olarak, kendimi bu konuda birkaç kelam etmeye yetkili hissediyorum.
BAHÇELİ OKUYOR
MHP Lideri Devlet Bahçeli'den başlayalım. Çok nadir gülen o asık yüzü, en büyük handikapı. Ciddiyet ile somurtmanın aynı şey olmadığını kurmaylarının ona izah etmesi şart.
Bir de fazla konservatif.
Kruvaze ceket giyip, kendisinin klasik sandığı eski otomobillere binmesi, özellikle genç seçmen üzerinde olumsuz bir etki yaratıyor.
Tamamen metne bağlı konuşması, hatta konuşuyor gibi yapıp sürekli okuması, hanesine eksi yazıyor. Evet, her lider metne tabi konuşuyor ama onlar tonlamaları ve araya serpiştirdikleri doğaçlama ifadelerle konuşmalarını canlı tutmayı başarıyorlar.
Bahçeli ise sadece 'okuduğu' için ortaya monoton bir konuşma çıkıyor. Ses kontrolü ise son derece zayıf. Çok bağırdığı  sesini yitiriyor. Üst solunum yollarıyla ilgili muhtemel bir sorun ise onun sık sık öksürüğe boğulmasına sebep oluyor. Bu konuda mutlaka uzman yardımı almalı.
MONOTONLUK VAR
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu için fazlaca bir yoruma gerek yok. Bürokrat alışkanlıkları onu hitap konusunda sınırlıyor. Hep bildiriyor ya da açıklıyor. Konuşmalarını bir türlü halkı yakalayacağı 'sohbet' düzeyine çıkartamıyor. Hitap ettiği kitle ile bağ kuramıyor.
Bunda kişilik özelliklerinin etkisi olduğu kadar, eline tutuşturulan içerik ve sunum açısından son derece 'zayıf' metinlerin de payı büyük. Eminim onu takip eden muhabirler, konuşmalarından 'manşet' çıkarmakta bir hayli zorluk çekiyorlardır. Zira 'muhalefet' denilince hemen hepimizin aklına gelen ilk cümleleri ve beylik ifadeleri tekrarlamaktan öteye gidemiyor.
Bahçeli nasıl ciddiyet ile somurtmayı birbirine karıştırıyorsa, Kılıçdaroğlu da tevazu ile sıradanlık ve renksizliği ayırt edemiyor.
DEMİRTAŞ TUTARSIZ
HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, hitabet gücü en kuvvetli liderlerden biri.
Konuşmalarını cazip örnekler, benzetmeler ve esprilerle süslemesini beceriyor. Ancak konu tutarlılığa gelince, sınıfta kalıyor.
Terör örgütleriyle arasına bir türlü mesafe koyamadığı için kitle partisi olamamanın sıkıntısı ve telaşı her konuşmasına yansıyor. En bariz terör olayını kınarken bile zorlandığı, vücut dilinden hemen anlaşılıyor.
Bu da güvenilirlik katsayısını düşüren bir etken. Demirtaş'ın tutarsızlığı, giyim kuşamına da yansıyor. Kimi gün son derece sıradan ve rahat, kimi gün taverna şarkıcılarını kıskandıracak parlak, janjanlı takım elbiseler içinde. Saz çalması ilk başlarda kendisine sempati kazandırmış gibi görünse de, bunu oy sağmak için kullanılan bir araca dönüştürdüğü için sazın sapı sürekli seçmenin gözüne batıp duruyor.
YILDIRIM'IN HANDİKAPI 
AK Parti Genel Başkanı Binali , pek çoklarının üzerinde görüş birliğine vardığı gibi uzun süredir hasreti çekilen yumuşak ve esprili üsluba sahip, hitap ettiği kitleyi rahatlatan ve güven veren bir lider. Türkiye'nin son yıllarda en başarılı hizmet sektörü olan ulaştırmada elde ettiği kişisel başarılarını, hemen her konuşmasında işleyerek, 'Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz' demeye getiriyor. Seçmeni etkileyen bir başka özelliği ise takım oyuncusu olduğunu, partisine ve onun kurucularına sevgi, saygı ve bağlılığını her fırsatta dile getirerek partisinin bütünlüğüne ve geneli kavrayıcı etkisine hizmet ediyor olması.
Ancak Yıldırım'ın da hitabet konusunda iki önemli handikapı var. Uzun konuşmalarda sesi fiziki kayba uğruyor. İkincisi; bazen güler yüzlü lider iltifatlarının fazla etkisinde kalıp, kendisini espri yapmaya mecbur hissederek, asıl vurgulaması gereken konudan uzaklaşıp dikkatleri o konuya odaklamakta güçlük çekiyor.
ERDOĞAN'IN DERSİ
Konu hitabet, karizma ve etkileme gücü olduğunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan söz etmemek olmaz. Bana göre, televizyonun görsel gücünü en iyi kullanan lider. Halkın içinden gelen, geldiği yeri unutmadığını da her fırsatta gösteren, bir taksi durağına dalıp esnafla çay içmekten 'gerçekten' keyif aldığı belli olan, bir çocuğun yanağını okşarken gözü dolan, yakın arkadaşının cenazesinde hıçkırarak ağlayacak kadar 'sahici', gerektiğinde camide Kuran okuyan, yeri geldiğinde bir sanatçının türküsüne eşlik eden Cumhurbaşkanı, 'halk adamı' olmasının semeresini, 15 Temmuz gecesi 'halkını arkasına alarak' gördü.
Erdoğan, sadece etkileyici bir konuşma yeteneğine sahip değil, üstün 'yöneticilik' vasfını ekran önünde de sergilemekten çekinmiyor.
Onu en son Konya'daki toplu açılış töreninde izledim.
Konuşmasının ortasında, rejiyi uyarıp, "Tesisi şöyle genel planda gösterelim de ne dediğim daha iyi anlaşılsın" dedi. İşte 'etkinlik kontrolünün' kitaplara konu olacak bir örneği...


ALİ EYÜBOĞLU - MİLLİYET

DİZİ SEKTÖRÜNÜN YURTDIŞI ATAKLARI

Geride bıraktığımız günlerde Türk dizi sektörüne yön verenlerin bir kısmı Cannes’daki Format Fuarı’ndaydı…

Cannes’daki MIPCOM’a katılan televizyon yöneticileri, dizi yapımcıları ve dizileri yurt dışına pazarlayanlardan bir kısmıyla konuştum. Bazılarının söylediği özetle şuydu:

“Cannes’daki Format Fuarı, Türkler’in, Türkler’e hava attığı bir arenaya dönüştü… Kimi kanallar ve yapımcılar, Cannes’a getirdikleri dizi oyuncularıyla rakiplerine caka sattılar. Kimi de düne kadar eleştirdiğimiz Arap şeyhlerine özenip Cannes’dan Monte Carlo’ya misafirlerini helikopterlerle götürdüler. ‘Türk dizileri, Cannes’da fırtına gibi esti’ diyenlere sor bakalım, Fransa medyası niye kayıtsız kalıyor bu fırtınaya?

Düne kadar en büyük pazarımız olan Araplar bile, senaryolarını Türkler’e yazdırıp, dizilerini kendileri çekmeye başladı. Yakında aynı şeyi Güney Amerikalılar da yaparsa, kimse şaşırmasın?”

Cannes’dan gelenlerden, “Yeni dizilerimize dünya televizyonları acayip ilgi gösterdi. Birçok yeni dizinin yabancılara ‘ön satışı’ yapıldı. Türk dizileri, dünya pazarında hâlâ en çok talep gören işler” diyenler de oldu.

Türk dizi sektörünün dünya pazarında geldiği noktayı en iyi özetleyen saptamayı ise ünlü senarist Gani Müjde yaptı.

Müjde, Cannes’daki fuarda çektirdiği fotoğrafın altına şöyle yazdı: “Kore’den içerik alıp, Perulular’a satmaya geldik.”

Aynı günlerde televizyon ve dizi sektöründen birçok isim, Mumbai Film Festivali’nin davetlisi olarak Hindistan’daydı.

Çünkü festivaldeki konuk ülke Türkiye’ydi…

Hindistan, dünyada Hollywood’dan sonra, gerçek anlamda ‘sinema sektörü’ olan tek ülke…

Bollywood’un filmlerimize ve dizilerimize değer vermesi çok, ama çok önemli…

Hollywood bize çok uzak, ama görünen o ki Bollywood’a girmemiz an meselesi…

11 Türk filminin gösterildiği festival kapsamında düzenlenen Türkiye-Hindistan  Televizyon ve Sinema Endüstrisi Forumu’na katıldı Hindistan’a davetli dizi yapımcıları.

Bakalım Türk televizyonlarının yöneticileri ve dizi yapımcıları, ne gibi bağlantılarla dönecek Bollywood’dan?

TEK KADIN KANUN USTASININ HAYALİ

Ege Üniversitesi Devlet Türk Müziği Konservatuvarı Çalgı Yapım Bölümü’nden mezun Burçin Bayar Babaoğlu, alanında ilk ve tek… Değil Türkiye’de, dünyada bile kendisi gibi açtığı atöl-yede yaptığı kanunlarla geçimini sağlayan başka bir usta olmadığını söylüyor. Babaoğlu’nun atölye dışında yaptığı iş ise solistlik…

Farklı bir kulvarda yürü-meye başlayan herkes gibi başta kendisini destekleyenlerin yanı sıra, “Elinin hamuruyla erkek işine karışma”, “Marangoz mu olacaksın?” gibi eleştiriler de aldığını söyleyen Babaoğlu, “Ama pes etmedim ve gönlümdeki işi yapmaya karar verdim. İyi ki bu mesleği seçmişim” dedi.

Tek hayali ve hedefinin, ömrünün sonuna kadar çok sevdiği bu işi yapmak olduğunu vurgulayan Babaoğlu, şunları söyledi:

“Birçok kişi fabrika usulü kanun yaparken ben, bir tanesi bir ayımı alsa bile A’dan Z’ye her şeyini imal ederek bir enstrüman ortaya çıkarmaktan aldığım hazzı anlatamam. Kanunlarımın hepsi el emeği, göz nuru… Vakit buldukça minyatür enstrümanlar da yapıyorum ve bunları eşe-dosta hediye ediyorum.

Şimdiye kadar beni tanıyanlar var, ama bir hayalim de şu: Herkesin beni tanıması…

Bazen kendimi ‘Beyaz Show’a konuk olarak hayal ediyorum. Birçok değerli müzisyenin çıktığı şov programına çıkmak, inşallah günün birinde nasip olur bana da…”

Beyazıt Öztürk’ün ‘konuk mafyası’ umarım bu yazı ve çağrıdan sonra bir şans tanır Babaoğlu’na…

AVRUPALI İKİ ŞEFİN ANADOLU MACERASİ

NTV’de ‘Avrupa’dan Anadolu’ya Doğal Lezzetlerin İzinde’ adlı yeni bir program başladı. Avrupa Birliği’nin kredi verdiği 20 ildeki 20 projeyi tanıtmak amacıyla hazırlanan programın bu hafta ikincisi yayınlandı. Cumartesi akşamları yayınlanan programın tekrarlarıysa pazar günleri.

‘Avrupa’dan Anadolu’ya Doğal Lezzetlerin İzinde’nin ilk bölümünün tekrarını izledim. Programın sunucuları Hollandalı Wilco Van Herpen ile İtalyan Danilo Zanna adlı iki şef. İzlediğim bölümde Balıkesir Gönen’deki AB standartlarındaki çiftliğin tadını çıkardı Avrupalı iki şef ve sunucu. İkili, programın sonunda Anadolu’nun yerel lezzetlerine Avrupalı gözüyle tatlar katmayı da ihmal etmedi. 

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13