Yüksel Aytuğ – Sabah Günaydın
LEONARDO’DA CAPRİS NO!
Bu Tarzanca-İngilizce başlığı hem Leonardo Di Caprio'nun ismiyle kafiye oluştursun, hem de ünlü oyuncunun mütevazılığını ifade etsin diye attım. Malum, herkes 28 Şubat'taki Oscar ödül töreninde Leonardo'nun ilk heykelciğine kavuşup kavuşamayacağını merak ediyor. (Ödül töreni NTV’den canlı olarak yayınlanacak.)
Diriliş'in (Revenant) bu sezonun en çok tartışılan, yazılıp çizilen filmi olması da zaten bu yüzden. Diriliş'i izlemeden önce National Geographic'de filmin yapım öyküsünü anlatan belgeseli izledim. Film öyle zor şartlar altında çekilmiş, başta Leonardo olmak üzere oyuncular öyle büyük fedakarlıklarda bulunmuş ki; inanamazsınız. Sadece Ontario ormanlarındaki kar örtüsünün devamlılığının mevsimsel şartlar yüzünden değişmesi bile çekimlerin 4.5 yıl sürmesine neden olmuş. Leonardo, karlar üzerinde günlerce sürünmüş, buz tutan nehirlerde saatlerce yüzmüş ve 4.5 yıl boyunca 'gık' dememiş. (Karavanının kliması çalışmıyor diye olay çıkaran bizim dizi oyuncularına duyurulur.)
Stüdyo şartlarında, dijital efektler yardımıyla çekilmesi olası pek çok sahne ise sırf gerçeklikten ödün vermemek için doğada çekilmiş. Zaten bu zorluğu, Leonardo'nun tüm jest ve mimiklerinden anlıyor, bu nedenle kendiliğinizden filmin içine giriveriyor, onunla birlikte acı çekiyorsunuz. Diyeceğim o ki; eğer Akademi üyeleri değerlendirme yapmadan önce o belgeseli izlemişlerse, en iyi erkek oyuncu ödülü başkasına gitmez!
Sina Koloğlu – Milliyet Cadde
İŞ NERELERE GİTTİ!..
‘Derin Futbol’da Ahmet Çakar, “Dünya bahis baronları iş başında” diyerek giriş yaptı. Kırmızı kartların bahisçilerin emrinde olduğunu ima etti! “Bugünkü Basel maçına bakın” dedi. Rasim Ozan Kütahyalı, “Ben Basel başkanını tanırım yemek yedik” diyerek atladı. “Ne olmuş yediysen?” dediler. “Trabzonlu taraftarları sakin olmaya çağırdı, biz kellemizi vermeye hazırız burada” dedi. “Emniyette hareketlilik var bana bilgisi geldi” ile ne demek istedi? ASpor’da Serkan Korkmaz “Bu maçta bahisçiler yüzde 70, iki ve üzeri kırmızı kartla oynanmış” notunun geldiğini söyledi. Bu maç bahis tarihinin entrika dolu maçı olarak tarihe mi geçecekti?
24TV’de Muhittin Boşat ve Tanju Çolak bas bas bağırıyorlardı. Denizli zaten dümdüz edildi. “Serdar Çakır ve oğlu Cüneyt Çakır yönetiyor hakemleri” iddiaları. “MHK hemen bugün istifa etmelidir” nidaları, “Yabancı hakemler gelsin” bağırışları. “Ey Bünyamin sana söylüyorum” Sakin olalım. Maçın ne bu kırmızı kartlara, ne Galatasaray’ın bu şekil galibiyete ne de Trabzon’un böyle bir yenilgiye ihtiyacı yoktu. Topyekûn futbolun elden geçmesi lazım, ama bunu elden geçirecek olanların kendilerini kim elden geçirecek? Ben size söyleyeyim, seneye bugün yine “Ey MHK derhal istifa”, “Bu sezon böyle bitmez göreceksiniz” diye bağırır dururlar...
Mevlüt Tezel – Sabah Günaydın
HERKES İYİ, SADECE HAKEMLER Mİ KÖTÜ?..
Hayatın her alanında gaza gelmeyi seven bir milletiz. Galatasaray-Trabzonspor maçının hakemi Deniz Ateş Bitnel'in hatalı kararlarının vahimleri Süper Lig'de yaşanmadı mı? Hem de şampiyonluğu belirleyen en kritik maçlarda. Özer Hurmacı'nın ikinci sarı karttan atılması haksız bir karardı. Süper Lig'de haksız yere ikinci sarı kart gören ilk futbolcu Hurmacı mı? Evet, hakem kararlarıyla Trabzonspor'un hakkı yendi. Marin'in net penaltısı verilmedi, Hakan Balta'nın elle taşıdığı topa penaltı verilmeliydi. Ama Erkan Zengin'in penaltısı doğru muydu?
Diğer üç kırmızı karta kim 'Hayır' diyebilir. Evet, hakem dağıldı, maçı uzatmayı bile unuttu ya da uzatamadı. Peki, fazla iddiası kalmamış iki takımın maçındaki hakem hataları neden bu kadar çok konuşuldu? Hadi gelin itiraf edelim; Salih Dursun, hakeme kırmızı kart göstermeseydi, bu maçı ve Bitnel'i bu kadar çok konuşuyor olacak mıydık? Bitnel genç bir hakem, her meslekte olduğu gibi hakemlik de hata yapa yapa öğrenilir. Genç hakemler, her gece TV'deki futbol programlarında linç ediliyorlar. Cüneyt Çakır ve Fırat Aydınus gibi tecrübeli hakemler mesleği bırakınca hakemlik bayrağını kim teslim alacak?
Çağdaş Ertuna – Milliyet Cadde
GÜNÜN SÜRPRİZİ: İBRAHİM MAALOUF
Pazar sabahı erkenden Soho House’da bir odada toplanıyoruz, İbrahim Maalouf’un Babylon TV çekimi için. İbrahim, soyadından da anlaşıldığı gibi Amin Maalouf’un yeğeni ama onu edebiyatla değil müziğiyle tanıyoruz. Müzikolog ve gazeteci Rushdi Maalouf’un torunu. 4 supaplı trompeti icat eden trompet ustası Nassim Maalouf’un ve piyanist Nada Maalouf’un oğlu. Beyrut kökeninden gelen yoğun bir Arap etkisi var müziğinde. “Caz mı, caz-funk mı, klasik mi, elektro mu, modern rock mı?” sorusuna kendisi de “Bilmiyorum” cevabını veriyor. Müthiş bir trompetçi, 4 supaplı trompeti klarnet gibi çalıyor. Zaten trompetteki dördüncü supap, bizim kulağımızın alışık olduğu ve müziğimizin motiflerini oluşturan çeyrek tonların çalınmasını sağlıyor. İbrahim Maalouf bir yandan dünyayı dolaşıp konserler veriyor, bir yandan da Paris’te konservatuvarda öğretmenlik yapıyor. 23 Nisan’da Pozitif Live organizasyonuyla Maslak’ta Volkswagen Arena’da büyük bir konser verecek, bugünün kadınlarına adadığı ‘Red&Black Light’ albümü turnesinde. Konser öncesi Babylon TV’de yayınlanmak üzere iki yeni bestesini bir piyanist arkadaşıyla birlikte önümüzde çalıyor, kaydediyor, biz de soluksuz dinliyoruz. Hatta kayıt bittiğinde alkışlamak, bravo diye tezahürat yapmak istesek de çıt çıkmıyor odadan. Ancak kaydı bozmayacağımıza emin olduğumuzda alkışlıyoruz.
Mesut Yar - Posta
EN AZINDAN SONU MUTLUYDU!..
Aşk ve Günah ( Kanal D ) dizisi bana göre aceleye getirilen bir final ile ekranlara veda etti. Kerim, önce evinde hizmetçi olarak çalışan İpek’in öz kızı, öz oğlu bildiği Sinan’ın da aslında evladı olmadığını öğrendi…
Bir dakika geçmeden güzel ve genç karısı Nesrin’in kendisini yanında çalışan genç adam Cüneyt ile aldattığını öğrendi…
Böylece hani Karagül (FOX) dizisinin yıllarca kullanabileceği iki büyük, sır, rekor zamanda ortaya çıkmış oldu… Tamam, final aceleye gelmişti ama doğrusunu söylemek gerekirse belki de ilk kez kısmen de mutlu bir sonla veda eden günlük bir dizimiz olmuştu. Bu da bir şeydir!
