Japonya'da 1890'da batan Ertuğrul Fırkateyni'nin hikayesini anlatan ‘Ertuğrul’ filminde rol alan Melis Babadağ’dan Japonlara büyük övgü. Filmden beklentisini “Savaş, güç filmi, kazananlar filmi oluyor biraz da insanlık filmi olsun” sözleriyle anlatan Babadağ, hayattaki tek isteğinin ise 60 yaşına geldiğinde aranacak bir oyuncu olmak istediğini söylüyor.
- Sizce bu sezon nasıl geçti?
Çok yoğun geçti. Yeşil Deniz setinde rahat çalıştım, sonlara doğru ‘Ertuğrul’ filmi gelince biraz sıkıştım. Aramızdan ayrılan arkadaşlar oldu ama katılacaklar da var. Gittikçe seyirci kitlemiz çoğalıyor. Daha çok izleniyoruz. İkinci sezondan daha da ümitliyim.
- Ertuğrul filminde nasıl bir karakteri canlandırdınız?
Tarhiteki gerçek bir karakter olan Hatice’yi oynadım. Özel bir hazırlık yapmadım. Zaten bilinen bir hikaye. Biraz saç, makyaj olarak çok değiştik. Japonlarla çalışmak çok güzeldi. Çok nazik ve kibarlardı. İki tane ağır sahne çektim o sahneler için ne kadar iyi bir ortam varsa o sette vardı.
- Bu yapımı geç kalınmış bir proje olarak görüyor musunuz?
Ertuğrul fırkateyni gibi hem üzücü hem gurur verici hem sevindirici tonla olayımız var. Anlat anlat bitmez tarihimiz var. Çanakkale Savaşı’nı yaptılar daha da detayla bir sürü film yapılır. Dönem işi yapmak kolay değil. Hem para, hem vakit, hem imkan lazım.
JAPONLARA GÖRE BİZİM ŞARTLARIMIZ DAHA AĞIR
- Japon sinemasıyla Türk sineması arasında çok fark var mı?
Çok evrensel iş yapıyoruz kuralları belli. Setin işleyişi çok değişmiyor. Çok nazikler. Dantel gibi işliyorlar, sabırlılar. Biz biraz daha vakitsizlikten küt diye gidiyoruz işlerimize… Bizim şartlarımız çok daha ağır. Minnetlerini, sevgilerini saklamadan gösteriyorlar. Son sahnelerde bile filmin ilk günüymiş gibi sahneye giriyorlar.
- Japonya’dan film teklifi gelirse gidip oynar mısınız?
Koşa koşa giderim neden olmasın. En uzak gittiğim yer Tayland ve Singapur. Bizim orada bir sürü Türk voleybolcularımız da var. Belki biraz yemek sıkıntı olur ama galada göreceğiz bakalım.
- Bu filmden beklentiniz ne?
Benim bütün beklentim şu. Hep savaş, güç filmi, kazananlar filmi oluyor biraz da insanlık filmi olsun. Sanat eserlerinin öyle etkisinin olduğunu düşünüyorum. Sinema büyük kitlelere hitap ettiği için o görevi edinmeleri lazım. Bu da o gücü bulur.
- Kariyer planlarınız arasında yurtdışı var mı?
Tanınmaktan ziyade benim en büyük hedefim 60 yaşıma geldiğimde genç iyi yönetmenlerinden böyle bir senaryo yazdıklarında “Bu karakteri kim oynar?’ dediklerinde ‘Melis Babadağ iyi oyuncudur’ demeleri benim için önemli. Tanınmak bir kriter değil. Çok iyi oyuncular var ama tanınmıyor. Ben uzun soluklu yaşlandığında da aranacak insan olmayı isterim.
POPÜLİST GÖRÜŞLERE YAKIN DEĞİLİM
- Tanınmak, popüler olmak sizin için önemli değil mi?
Popülerlik adı üstünde dönemin popüler ismi olmak demek. Onu başaran nadir insanlar var. Popülist görüşlere yakın hissetmiyorum kendimi. Konservatuvar mezunu değilim. Beş yaşında da sahneye çıktım amatör tiyatro da yaptım. En müthiş iş belki 50 yaşımda da gelebilir. Ben iyisini yapmaya devem edeyim.
- Türk dizileriyle yabancı dizilerin karşılaştırılmasını nasıl buluyorsunuz?
Şundan ötürü eğer bizim diziler de kısa olsaydı daha izlenirdi. Çok uzun olduğu için insan tutunamıyor. Hayat çok hızlı, yapacak tonla iş var. İnsanlara diziye vakit harcamak zor geliyor. Sıfırdan konsept yaratmak, hiç tartışılmamış bir konuyu işlemek cesaret işi sayılıyor. Senaristlerimiz iyi ama özgür olsalar bizim dizilerde iyi olur. Oyuncularımız iyi birçok yabancı dizideki oyunculukları beğenmiyorum. Biraz yabancı dili olan anlar ne kadar yapmacık oynadıklarını.
Akşam
