UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

FLAŞ! DİYANET İŞLERİ BAŞKANI PROF. DR. MEHMET GÖRMEZ İLK KEZ BU KADAR SERT KONUŞTU!...

FLAŞ! DİYANET İŞLERİ BAŞKANI PROF. DR. MEHMET GÖRMEZ İLK KEZ BU KADAR SERT KONUŞTU!...

FLAŞ! DİYANET İŞLERİ BAŞKANI PROF. DR. MEHMET GÖRMEZ İLK KEZ BU KADAR SERT KONUŞTU!...

Diyanet İşleri Başkanı Profr. Dr. Mehmet Görmez, hakkında iddialara sert tepki gösterdi. Türkiye'de son dönemde Diyanet üzerinden yürütülen tartışmalarla, kurumun çalışanlarının itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını söyleyen Görmez, hükümetin direktifleriyle hareket ettikleri iddialarının ise doğru olmadığını, idari anlamda Başbakanlık'a bağlı olduklarını; ancak dini konularda böyle bir bağın söz konusu olmadığını kaydetti. Görmez, 1 milyon liraya alındığı iddia edilen aracı kullanmadığını ve iade edileceğini açıkladı.

Prof. Dr. Mehmet Görmez, Habertürk'te Veyis Ateş'in sorularını cevapladı. Hakkındaki iddialara birer birer cevap veren Görmez, doğru olmayan haberlerle Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yıpratılmaya çalışıldığını söyledi. Diyanet'in sıradan bir kamu kurumu olmadığını, milletin kurumu olduğunu söyleyen Görmez, Diyanet İşleri Başkanları'nın da millet adına göreve yaptığını söyledi. İşte Görmez'in canlı yayındaki açıklamalarından satır başladı;

"Bizim kabul etmeyeceğimiz, toplumu yaralayan bu tartışmaların bir boyutu var. Diyanet'te çalışan insanların, cemaatleriyle birlikte; çünkü onlar sadece bir görevli değil. Onların da cemaati var.

Kurumumuzla ilgili, itibarımıza gölge düşüren ve hepimizi üzen, bazen kendi ideolojilerini, öfkelerini hatta doğru olmayan haberler üzerinden Diyanet bir polemik haline geliyorsa, ma'şeri vicdan zedeleniyor demektir. Diyanet İşleri, sıradan bir kamu kurumu değildir. Bu kurum bir millet kurumudur. Kadim Diyanet İşleri Başkanları'nın imzalarını okuduğun zaman, millet adına bu görevi yapıyorum demiştir.

"SEÇİMLERİ BİLE ETKİLEMİŞTİR"

Malumunuz hafızalarda, 1960'lı yıllarda bu konuda bir mukayesesi kalmıştır. Zamanın bakanı, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Tabu Kadastro arasında fark yoktur dediği için, 1965 yılındaki seçimleri etkileyecek kadar üzmüştür bu cümle.

"ALEVİLİK MESELESİNİ DİYANET ÜZERİNDEN TARTIŞMAK"

Alevi kardeşlerimize hizmet konusunda bir adaletsizlik görüyorsa, göreve geldiğim ilk günden buyana bu konuda kafa yorduk. Toplumun tüm katmanları arasında mezhep ayrımı olmasın diye gayret safretmektir.

Alevilik meselesini Diyanet üzerinden tartışmak doğru değildir. Bu soruna hukuki bir çözüm geliştirmek gerekiyor. Diyanet, herhangi bir görevlendirme yaparken mezuniyetlerine göre değerlendirmiştir. Bugüne kadar herhangi bir kimseye hangi mezheptesin diye bir soru sorulmamıştır. Bu seferde bu eğitimi veren bir okul yok eleştirileri getiriliyor. Doğrudur bu eleştiri; ancak İlahiyatlar'da bu konuda bir ayrım yapılmadan eğitim yapılmaktadır.

70 YIL ÖNCESİNİN DİN ADAMI FİGÜRÜ

Kalbe ağır gelen ve sadece Diyanet İşleri Başkanı'nın değil bu topraklarda haysiyetli hiçbir müminin kabul etmeyeceği şeyler var. Bazıları iftiradır. Bu sorulara muhatap olmaktan dolayı üzgün olduğumu söylemek isterim. İki şeyin üzücü olduğunu ifade etmek zorundayım. Tüm bunları söylerken toplumun manevi hayatını ayakta tutan 120 bin din gönüllüsünü bütün hocaefendilerini hepimizi birlikte, kişiliksiç hiçbir ilkesi olmayan bir konumda göstermek ve bu şekilde itibarsızlaştırmak hakikatten bu konuda kabul edilebilecek şey değildir.

Türk sinemalarında, Türk romanlarında Vurun Kahbeye diye başlayan bir din adamı potresi vardır. Sarığı su görmemiş bir din adamı imgesi vardır. O günleri çağrıştıracak biçimde, top yekün bir yere koyarak itibarsızlaştırmak kabul edilebilir değildir.  

Diyanet İşleri Başkanlığı idari olarak Başbakanlık'a bağlıdır. Dini ve ilmi konularda, ben 8 sene Diyaret İşleri Başkan Yardımcısı olarak çalıştım ve son olarak bu müessenin başkanlığını yürütüyorum. Hiçbir siyasetçi Diyanet İşleri Başkanı'na ya da kuruma hiçbir dini konuda bağlı hissetmez. İslamın temel değerlerine aykırı davranılması mümkün müdür?

17-25 ARALIK'TA DİYANETİN TAVRI

Bir defa Diyanet kendi programını uygular. Biz her Ramazan'da bir tema işleriz. O olaylardan hemen önce bütün camilerde helal kazanç konusunu işlemişiz. Biz sadece hutbe okumuyoruz ki! Her ilde ayrı vaaz programları vardır. Oralarda herşey konuşulur. Bir rezerv koyulduğunu iddia etmek, bu kurumun tüm çalışanları kişiliksiz talimatları uygulayan bir konuma sokar. Bunu kabul etmemiz mümkün değil.

BİBER GAZINA FETVA VERİLDİ Mİ?

Aklı başında olan bir insan bunu söyler mi? Böyle şey mümkün mü? Alo Fetva üzerinden Diyanet'i itibarsızlaştırma harekete geçirdi. Gazeteci arıyor Alo Fetva'ya "Lades oynamak caiz midir?" diye soruyor. Ertesi gün manşet, her türlü yolsuzluğa göz yuman Diyanet, "Lades caiz değildir" diye yazılıyor. Bunlar doğru şeyler değil. Biber gazı da işte böyle bir konu.

MİNARELERE BAZ İSTASYONU KURULMASI

"Hiçbir minarenin üzerinde baz istasyonu olmayacaktır" diye alınan karara imza attım. Bunu tamamen ortadan kaldırdık. Hiçbir minarede baz istasyonu olmayacak diye bir karar varken, böyle fetva verdi yanlıştır.

DEVLETE BAŞ KALDIRANNIN NAMAZI KILINIR MI?

Fıkıh kitaplarında, kendi milletine devletine baş kaldıran ve insanları katleden, terör örgütlerinin bir parçası haline gelmiş insanların cenazesinin kılıp kılınmayacağı tartışılmaktadır. Lakin camiye gelen her cenazenin namazı kıldırılmıştır belki de bağrına taş basarak, ağlayarak yapmıştır. Kişisel görüşüm farklıdır; ancak kurum olarak böyle bir şey söz konusu değildir.

1 MİLYONLUK LÜKS ARAÇ İDDİASI

Doğrusu Ankara'da devlet gerekliliği içerisinde herhangi bir ilin valisine makam aracı nasıl alınıyor, tahsis ediliyorsa, bundan bir kaç ay önce böyle bir aracın tahsis edildiği doğrudur.

Edep elvermediği için bu kurumun saygınlığı pekçok şeyi konuşmamayı gerektiriyor. Türkiye'de bir gazetenin haberi şöyleydi: Cami önlerinde toplanan parayla 1 milyon dolarlık zırhlı bir araç alındı. Tekzip edildi; ancak cami evleriyle değil vergileriyle alındı diye. Mahkeme açıldı ve kaybetti. Tekzibi yayınlamaya mahkum etti. Buna rağmen 16. sayfada küçük bir bölümde yayınlandı.

Devletin zarara uğratmış bir Diyanet İşleri Başkanı. Aynı gün bu haberin Suudi Arabistan'da üç büyük gazetenin de yayınlatıldığını öğrendim. Vakıf marifetiyle alındığı haberi Suudi Arabistan'da üç gazetede birinci sayfadan verildi. Oradan hocalar aradı beni ve şaşırdıklarını söylediler. Siz bir haberle Diyanet İşleri Başkanı'nı itibarsızlaştırmaya karar verdiyseniz, Diyanet'in hizmet götürdüğü tüm dünyalarda yayınlatacaksınız. Bu haber sadece burada değil Saraybosna'da da yayıntıldı.

ALGI OPERASYONUNA DÖNÜŞTÜ

Böyle bir araba var; ancak kullanılmadı. Herhangi bir kurumun yaptığı iş abartılarak, algı operasyonuna dönüştürülerek kurumun başındaki insanı itibarsızlaştırma çalıştılar.

"O ARACA BİNMEM MÜMKÜN DEĞİLDİR"

O araç benim için mezara dönüştü. Bir gün bile bu araca binmedim. Mümkün değildir onu kullanmam. Bu sarık bir leke kabul etmez. Yapılan iş doğru bir iştir. Diyanet'e böyle bir aracın tahsis edilmesi doğrudur. Aracın alınma işlemi başlatırken zırh meselesinden haberim oldu. Hiçbir makam aracını bilmem. Eski aracımızı tamir ederek onu kullanmaya devam ediyorum.

Bu çok küçük bir hadisedir; ancak sadece şahsım değil bu kurumdaki her çalışan rencide edildi. Bu kurum üzerinden algı yürütüldüğünü anladım ve arkadaşlara "bu araç benim için mezardır" dedim ve kullanmadım.  Bu araç iade edilecektir. Yanlış olduğu için değil ibreti alem olsun diye iade edilecektir.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERmehmet görmez